DOLAR

38,4292$% 0.2

EURO

43,8350% -0.02

STERLİN

51,3195£% -0.01

GRAM ALTIN

4.099,20%-0,71

ONS

3.318,98%-0,90

BİST100

9.432,55%-0,61

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul KAPALI 13°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
a
  • Bedir Haber
  • GÜNCEL
  • Kürt Sorunu: Seküler mi, Dini mi? Yeni Bir Paradigmanın Eşiğinde

Kürt Sorunu: Seküler mi, Dini mi? Yeni Bir Paradigmanın Eşiğinde

Kürt Sorunu: Seküler mi, Dini mi? Yeni Bir Paradigmanın Eşiğinde
0

BEĞENDİM

Ava Gidenin Avlandığı Paradoks

Son dönemde dikkat çeken bir olgu, dindar/İslamcı Kürt siyasetçi ve aydınların PKK-DEM çizgisiyle kurduğu ilişki bağlamında gözlemlenen dönüşümdür. İlk bakışta bu ilişki dindar unsurların seküler yapıya dini bir ton kazandıracağı şeklinde beklentiler oluşturmuştu. Ancak pratikte tam tersi yaşanmış, seküler Kürt siyaseti İslamî bir hüviyet kazanmak yerine, bu yapılarla ittifak kuran dindar şahsiyetlerin kendileri sekülerleşmiştir. Bu durum, İslamî düşüncenin sosyal ve siyasal bağlamda nasıl zayıfladığını ve sekülerleşmenin nasıl derinlemesine bir etki yarattığını göstermektedir.

Etnisite ve milliyetçilik, dinî saiklerin önüne geçtiğinde, din artık hayatın merkezinde bir anlam üretme aracı olmaktan çıkar. Din, bu tür dünyevi hedefler karşısında ya araçsallaştırılır ya da tamamen etkisizleştirilir. Bu nedenle, etnik kimlik üzerinden yürütülen bir mücadelenin içinde din, zamanla bu mücadelenin önünde engel gibi görülmeye başlanabilir. Bugün yaşanan da budur: İslamî duyarlılığıyla tanınan pek çok Kürt aydın ve siyasetçi, milliyetçi motivasyonlarla hareket eden seküler yapılarla kurdukları ittifaklar sonucu kendi İslamî kimliklerinden uzaklaşmakta, yeni bir seküler kimliğe evrilmektedir.

Sekülerlik: Varlık Anlayışımızda Bir Kırılma

İslam düşüncesi, varlıkla ilgili tasavvurunu baştan sona tevhid esasına dayandırır. Yani Allah’ın bilgisi, kudreti ve iradesi dışında bir alan, bir hareket, bir hüküm veya bir hakikat söz konusu değildir. Bu bağlamda “dini” ile “dini olmayan” alanlar arasında kesin çizgiler çeken sekülerlik anlayışı, İslamî varlık ve bilgi tasavvuruna aykırıdır.

Yaratılan her şey, ister canlı ister cansız, ister düşünsel ister toplumsal olsun, Allah’ın “Nefesü’r-Rahman”ıdır; yani Rahman olan Allah’ın nefesidir, eseri ve tecellisidir. Dolayısıyla ne doğa olayları ne sosyal hadiseler ne de siyasi gelişmeler Allah’ın mutlak ilmi ve iradesi dışında gerçekleşmez. Bu anlayışa göre, varlıkta sekülerlik olamaz; sekülerlik, yalnızca zihinsel bir inşa ve teorik bir soyutlamadır.

Bugün sekülerlik bir “akılcılık”, “bilimsellik” ya da “tarafsızlık” iddiasıyla sunulsa da aslında Batı’da Hristiyanlıkla yaşanan tarihsel bir çatışmanın ürünüdür. Müslüman toplumlarda ise bu tarihsel bağlamdan bağımsız olarak ithal edilen sekülerlik, zihinsel bir bölünmeye ve İslamî düşünceyle bağdaşmayan bir parçalanmaya yol açmaktadır.

Kürt Meselesinin Arka Planı: Gerçekte Dini Bir Sorun mu?

Türkiye ve Suriye’de kendisini seküler ve anti-İslamcı olarak tanımlayan Kürt hareketi, ilk bakışta dinle ilgili herhangi bir hedef veya program taşımıyor gibi görünebilir. Ancak bu görüntü yanıltıcıdır. Gerçekte, Kürt meselesi sahada yaşananlar ve bu meseleye yön veren aktörlerin dini aidiyetleri dikkate alındığında, dini boyutu olan bir meseledir. Zira bu soruna yön veren uluslararası aktörlerin önemli bir kısmı dinî aidiyetlerini ve motivasyonlarını açıkça ortaya koymaktadır.

ABD’nin dış politikasında etkin olan Evanjelik lobiler, İsrail yanlısı Yahudi kuruluşlar ve Siyonist fikir yapıları bu süreçte belirleyici aktörlerdir. Bunların bölgedeki politikalarını, özellikle Kürt meselesine yaklaşımlarını dini referanslardan bağımsız değerlendirmek mümkün değildir. Bu çevreler, Kürt hareketini desteklerken, aslında Ortadoğu’daki İslamî direnişi kırmak, ümmet fikrini tasfiye etmek ve bölgeyi dinî değerlerden arındırmak hedefiyle hareket etmektedir.

ABD Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Elpidoforos’un, Mart 2025’te Donald Trump’ı ziyaret edip ona haç hediye ederek “git ve zafer kazan” duasında bulunması gibi olaylar, seküler politika görünümlü süreçlerin arkasındaki dinî yönlendirmeyi açıkça ortaya koymaktadır. Aynı şekilde eski ABD Başkanı Ronald Reagan’ın Libya’ya saldırı öncesi söylediği “Bu savaş İsmailoğullarını çöle sürene kadar sürecek” sözü, Batı’nın İslam dünyasına yönelik politikalarının dinî motivasyonlardan bağımsız olmadığını gözler önüne sermektedir.

Dine Karşı Din: Mücadele Hangi Cephede?

Ali Şeriati’nin meşhur “dine karşı din” yaklaşımı, bu bağlamda büyük önem taşır. Ona göre mücadele, inananlarla inanmayanlar arasında değil, hakikî dinle sahte din arasında yaşanır. Siyonizm, Evanjelizm, Hindu milliyetçiliği gibi ideolojiler de kendi bağlamlarında birer “din”dir. Bu yapıların karşısında yer alan Müslümanlar, İslam’ın sahih temsilini ortaya koymakla yükümlüdür. Bu sahih temsil, hem dini değerleri yaşamak hem de onları sosyal ve siyasal hayatta etkin kılmakla mümkündür.

Bu noktada İslam dünyasındaki dindar Kürt aydınların ve siyasetçilerin durduğu yer, belirleyici olacaktır. Hakikî dinin yanında mı duracaklar, yoksa dinî görünümlü ama hakikatte seküler hedeflere hizmet eden yapılarla iş birliği içinde mi olacaklar?

Paradigma Değişikliği ve Öcalan’ın Yeni Yaklaşımı

Öcalan’ın 26 Şubat 2025 tarihli çağrısı, Kürt meselesine dair yeni bir bakış açısı gerektirmektedir. Bu çağrı, mevcut ideolojik yapıları yeniden gözden geçirmeye zorlamaktadır. Burada sorulması gereken temel soru şudur: Öcalan’ın öngördüğü yeni paradigmanın din ile ilişkisi ne olacaktır?

Bu çağrı, dindar Kürt siyasetçilerin konumlarını yeniden düşünmelerine yol açmalıdır. Dinî söylem ile seküler Kürt milliyetçiliği arasındaki gerilim, bu yeni dönemde nasıl çözülecektir? Din, bu paradigmanın merkezine mi alınacaktır yoksa yine bir kenara mı itilecektir?

İran ve Irak’taki Kürtler ile Türkiye-Suriye Kürtleri Arasındaki Fark

Kürt hareketi, coğrafi olarak farklılaşan yapılara sahiptir. İran ve Irak’taki Kürt yapılanmaları, dine daha sıcak bakmakta, İslam’la barışık bir dil kullanmaktadır. Ancak Türkiye ve Suriye’deki PKK-PYD çizgisi, başından itibaren dine mesafeli, hatta yer yer düşmanca bir tutum sergilemiştir.

Suriye’deki SDG (Suriye Demokratik Güçleri) yapısının %90’ı Araplardan oluşsa da, bu yapı içerisindeki Kürt sekülerliği, Arap aşiretleriyle ciddi dini gerilimler yaşamaktadır. Bu durum bile, söz konusu yapının bölgede temsil kabiliyetini zayıflatmakta, toplumsal meşruiyetini sorgulatmaktadır.

Bu noktada PKK-PYD’nin Batı’ya kendisini “bölgenin en seküler örgütü” olarak tanıtması anlamlıdır. Bu söylem, İsrail’in “Ortadoğu’da Batı değerlerini temsil eden tek demokrasi” iddiasını hatırlatmakta ve bu iki yapının benzer pozisyonlar üzerinden meşruiyet arayışı içinde olduğunu göstermektedir.

Türkiye Kürt Hareketinin Dönüştürücü Etkisi

Kürt hareketinin genel seyrini belirleyecek en önemli faktör, Türkiye’deki Kürtlerin tutumudur. Türkiye’de 2016 sonrası gelişen “milli ve yerli” siyaset söylemi, bazı Kürt İslamcılarını rahatsız etmiş, onları seküler Kürt yapılarıyla ittifaka yönlendirmiştir.

Bu süreçte dini kimliğiyle tanınan bazı figürlerin DEM çatısı altında siyaset yapması, onların dini bir etki oluşturacağı beklentisini doğurmuş, ancak zamanla bu şahsiyetlerin sekülerleştiği görülmüştür. Bu sekülerleşme, sadece bireysel düzeyde değil, söylem, tutum ve siyasal pozisyonlarda da kendisini açıkça hissettirmiştir.

Kadir Yıldırım’ın “Bu yapıda siyaset yapmak mümkün değil, burası ateist bir yapı” beyanı, bu dönüşümün ne denli köklü ve sarsıcı olduğunu ortaya koymaktadır.

Milliyetçiliğin Dine Galebesi: Değişen Öncelikler

Bugün gelinen noktada, dini değerler giderek ikinci plana itilmektedir. Sekülerleşmiş Kürt aydın ve siyasetçiler şu gerekçelerle bu süreci meşrulaştırmakta ve İslamî duyarlılığı terk etmektedir:

  1. İslamcılık Kürt hareketini zayıflatır.
  2. Din kardeşliği söylemi Kürtleri yıllarca uyuttu.
  3. Ümmet fikri artık bir hayal.
  4. Önce Kürt devleti kurulmalı, sonra ümmet olur.
  5. ABD ve İsrail desteği değerlidir.
  6. Artık Filistin gibi bir davamız yok.
  7. İsrail ve Amerika müttefikimiz olabilir.

Bu gerekçeler hem teolojik hem stratejik olarak sorgulanmalıdır. Dine dayalı bir adalet ve kardeşlik idealinin, etnik bir milliyetçilik uğruna feda edilmesi, hem ahlaki bir kayıptır hem de uzun vadede toplumsal çözülmelere yol açacaktır.

Kürtler Kimdir? Kavim mi, Ulus mu?

Bu noktada temel bir kavramsal sorun devreye giriyor: Kürtler nedir? Bir kavim mi, bir ulus mu, bir halk mı? Bu soruya verilecek cevap, meselenin çerçevesini de belirleyecektir.

Bu yazının yaklaşımı şudur:

  • Kürtler, Araplar, Türkler, Farslar gibi bir kavimdir.
  • İslam ümmetinin ayrılmaz bir parçasıdır.
  • Yaşadıkları coğrafya Darü’l-İslam’dır.
  • Hakları diğer kavimlerle eşittir: Ne eksik ne fazla.

Kürt Sorunu: On Ayrışma Başlığının Bir Alt Kümesi

Kürt sorunu, yalnızca etnik bir mesele değildir. Müslüman toplumların karşı karşıya kaldığı on temel çatışma alanı içerisinde bir başlık olarak değerlendirilmelidir:

  1. Din mensupları arası çatışma
  2. Mezhepler arası çatışma
  3. Etnik gruplar arası çatışma
  4. Devletler arası çatışma
  5. Yönetici–yönetilen çatışması
  6. Zengin–yoksul çatışması
  7. Cemaat içi/cemaatler arası çatışma
  8. Laik–dindar çatışması
  9. Kadın–erkek çatışması
  10. Yerli–muhacir çatışması

Bu on başlık arasında Kürt sorunu, özellikle 3., 4. ve 8. başlıklarla doğrudan ilişkilidir.

Sonuç: Dine Rağmen Çözüm Yoktur

Öcalan’ın çağrısı yeni bir paradigmayı zorunlu kılıyor olabilir. Ancak bu yeni paradigma dine sırt çevirirse, kalıcı bir çözüm üretmesi mümkün değildir. Hristiyan ve Yahudi dünyası dinî referanslarla politika üretebiliyorsa, Müslümanların da İslam’ı referans alması kaçınılmazdır.

Sahih dini dışlayan her çözüm denemesi, sahte dinlerin önünü açacak ve toplumu daha büyük çatışmalara sürükleyecektir.

Kaynakça:

Bulaç, Ali. “Kürt Sorunu: Dini mi, Seküler mi?” Serbestiyet, 13 Nisan 2025.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.