39,4400$% 0.24
45,5600€% -0.36
53,5143£% -0.13
4.331,65%1,12
3.414,91%0,84
9.166,21%-3,72
Türkiye’de yapılan din sosyolojisi araştırmaları, halkımızın kurban ibadetine verdiği önemin dikkat çekici boyutlarda olduğunu ortaya koymaktadır. Bu ibadet, vacip ya da müekked sünnet olarak değerlendirilmesine rağmen, halk arasında zaman zaman farz ibadetlerin dahi önüne geçecek öncelik sırasına sahiptir. Anadolu’nun köyünden büyükşehrine kadar, maddi imkânı olan hemen her aile, kurban ibadetini yerine getirmeye gayret eder. Hatta bazı aileler, sene boyunca biriktirdikleriyle kurban kesecek kadar bu ibadeti içselleştirmiştir.
Bu yoğun sahiplenmenin arka planında, kurban ibadetinin sadece dini bir görev değil; aynı zamanda bir gelenek, bir aidiyet ve bir kimlik ifadesi olarak algılanması yatar. Türk toplumu için kurban, Allah’a yakınlaşmanın ötesinde, toplumla kaynaşmanın da adıdır.
Her Kurban Bayramı öncesinde bazı medya platformlarında gündeme getirilen kurban ibadetini hedef alan eleştiriler, dini bilgi ve bilinçten yoksun bir bakışın ürünüdür. “Hayvan keserek bayram mı olur?”, “Modern çağda bu ne ilkel bir uygulama!” gibi söylemler, ibadetin ruhundan kopmuş, maddi boyutuna indirgenmiş önyargılı yaklaşımlardır.
Bu sözde aydınlar, toplumsal duyarlıklara yabancı oldukları gibi, çoğu zaman halkın dini değerlerine de mesafeli bir duruş sergilemektedir. Oysa kurban, sadece bir hayvanın kesilmesi değil; bir teslimiyetin, bir hatıranın, bir sözü geçer kültürǜn yüzyıllar boyu taşıdığı manevi birikimin ibadet şeklinde tecellisidir. Bu nedenle kurban ibadetine yönelik söylemler, sadece dini değil, aynı zamanda sosyo-kültürel bir taarruz niteliği taşıyabilir.
Kurban, Arapçada “yakınlaşmak” anlamına gelen “kurban” kökünden gelir. Terim olarak, Allah’a yakınlık niyetiyle belirli şartları taşıyan hayvanı, belli vakitlerde ve usule uygun şekilde kesmek anlamına gelir. Kurban, bir ibadet olarak kalpten gelen bir teslimiyetin, boyun eğmenin ve sadakatin görünür hali olmuştur.
Yüce Rabbimiz buyurur:
لَنْ يَنَالَ اللهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَاؤُهَا وَلَكِنْ يَنَالُهُ الْتَّقَوى مِنْكُمْ
“Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır; fakat O’na sizin takvanız ulaşır…”
(Hac Suresi, 37. Ayet)
Bu ayet, kurban ibadetinin esas maksadını ortaya koyar: Allah’a yakınlaşmak takva ile mümkün olur, gösteri ile değil.
Kurban ibadetinin menşei, Hz. İbrahim (a.s) ve oğlu Hz. İsmail’in (a.s) küsursuz teslimiyetine dayanır. Rabbinden gelen emre karşı zerre tereddüt göstermeyen bu iki nebinin yürek burkan ve ibretlik kıssası, kurbanın ruhunu anlamak isteyenler için örnek niteliğindedir.
قَالَ يَا أَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ سَتَجِدُنِي إِنْ شَاءَ اللهُ مِنٞ الصَّابِرِينَ
“Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap! İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın.”
(Saffat Suresi, 102. Ayet)
Bu diyalog, bir baba-oğul ilişkisinden öte, Allah’a duyulan sözü geçmez teslimiyetin sarsılmaz örneğidir.
Kurban, bireysel bir ibadet olmasının ötesinde, toplumun manevi dönemecinde en önemli paylaşma anıdır. Zenginle fakir arasındaki köprü, komşuluğun lezzeti, dostluğun ve aile bağlarının tekrar hatırlandığı günlerdir bayramlar.
Kurban etinin üçe bölünerek dağıtılması, sadra şifa bir sosyal yardımlaşma modelidir. Bir çocuk, kurban etini götürdüğü evdeki mahcup bir tebessümü görerek, paylaşmanın ibadete dönüştüğünü öğrenir. Bu bilinç, sadaka anlayışının kalplere yerleşmesidir.
Türkçede yerleşmiş “kurban olayım” ifadesi, yalnızca bir dilek kalıbı değil; derin bir sevgiyi, saygıyı ve sadakati anlatır. Bir annenin evladına “kurban olurum sana” demesi; bir aşığın, sevdiğine “kurban olduğum” diye hitap etmesi, aslında teslimiyetin sözdeki halidir.
Kurban, Müslüman kültüründe yalnızca kesilen bir hayvan değil; bir insanın sevdiği uğruna her şeyi feda edebileceği yüksek bir anlamdır.
Bayram sabahına uyanılan ilk iş namazdır. Peygamberimiz (s.a.v.) bu konuda şöyle buyurmuştur:
إِنَّ أَوّلَ مَا نَبْدَأُ بِهِ فِي يَوْمِنَا هَذَا أَنْ نُصَلِّيٞ ثُمَنَ نَرْجِعَ فَنَنْحَرَ
“Bugün ilk işimiz bayram namazı kılmak, sonra dönüp kurban kesmektir.”
(Buhârî, Îdeyn, 3)
Namazın ardından kurban kesmek, sonra da tebrikler, ikramlar ve dualarla günü ihya etmek, bu ibadetin ruhunu oluşturur. Ne yazık ki kimi insanlar kurbanın sadece “et” boyutuyla ilgilenmekte, ibadetin bu derin boyutunu ihmal etmektedir.
Teşrik tekbirleriyle yükselen maneviyat, kalpleri Allah’a bağlar:
اللهُ أَكْبَرُ اللهُ أَكْبَرُ لا إِلَهَ إِلَّا اللهُ وَاللهُ أَكْبَرُ اللهُ أَكْبَرُ وَلِلَّهِ الْحَمْدُ
Kurban, sadece bir et kesme eylemi değil; Allah’a yakınlığın, insanla dayanışmanın ve kulun teslimiyetinin bir sembolüdür. Kurban keserken aslında nefsi de kesmek, kibri parçalamak, sevgiyi ve merhameti paylaştırmak gerekir. Bu bilinçle eda edilen her kurban, sözde değil, özde bir kulluğun ifadesi olur.
Dileğimiz odur ki; bu bayram, kurbanlarımız bizi Allah’a daha çok yaklaştırsın, kalplerimize sadakati, teslimiyeti ve kardeşliği hâkim kılsın.
Kurbanlarımız kurbiyete vesile olsun. Âmin.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.