**Kuran’da Süryani ve Diğer Dillerden Kullanımı ve Namaz Tesbihatında Yer Alan İfadelerin Hükmü**
**Giriş**
Çok sayıda âlimin tespitine göre, Kur’an-ı Kerim’de İbrani, Süryani, Arami gibi farklı dillerden mevcut kelimeler mevcuttur. Bu durum, Kur’an’ın evrensel mesajını farklı diller aracılığıyla da yansıtıldığını göstermektedir. Tefsir kitaplarını taradığımızda bu kelimeleri görmek mümkündür. Ancak Kur’an’da başka dillerden kelimeler yer alıyorsa, namaz tesbihatında Süryanice olduğu iddia edilen ifadelerin kullanıldığı bid’at devam ediyor mi?
**Kur’an’da Süryanice ve Diğer Dillerden Kelimeler**
Kur’an-ı Kerim, birçok farklı dil ve lehçeden kelimeler barındırmaktadır. Bu, Allah’ın mesajının farklı kültür ve dillere de hitap ettiğinin bir göstergesidir. Bazı âlimler, Süryani ve benzeri dillerden gelen kelimelerin Kur’an’da yer dağılımı belirtmişlerdir. Eğer bu kelimeler Kur’an’da yer alıyorsa, iki Süryanice kabul edilir (يا حيّ، يا قيّوم “Ya Hayy, Ya Kayyum”) tesbihatta kullanılmasında dinen ne gibi bir eksiklik olabilir ki buna bid’at diyorsunuz?
**Ya Hayy, Ya Kayyum Tesbihatının Süryanice Olduğu İddiası**
Bazı kaynaklarda geçen bilgilere göre, namaz tesbihatında kullanılan “Ya Hayy, Ya Kayyum” ifadeleri Süryanice iki kişinin toplamıdır. Bu ifadeler, Allah’ın **”Hayy” (الحيّ)** ve **”Kayyum” (القيّوم)** isimlerine işaret eder. Abdurrazzak’ın Tefsir’inde bu hususta şu bilgi verilir: “Bu iki kelime ‘Ya Hayy, Ya Kayyum’ manasına gelir.” (Abdurrezzak, Tefsir, 2/173).
– **”Hayy” (الحيّ):** Canlı, diri, sonsuz hayat sahibi.
– **”Kayyum” (القيّوم):** Her şeyin varlığını sürdüren, ona hükmeden.
Hz. Süleyman’ın Veziri ve İsm-i Azam
Neml Suresi 39. ayette geçen, Sebe Melikesi’nin tahtını gözünü kapamadan yazan kişi Hz. Süleyman’ın (aleyhisselam) veziri Asif b. Berhiya olduğu rivayet edilir. Bu ayette Allah Teala şöyle buyuruyor:
“قَالَ الَّذِي عِندَهُ عِلْمٌ مِّنَ الْكِتَابِ أَنَا آتِيكَ بِهِ قَبْلَ أَن يَرْتَدَّ إِل َيْكَ طَرْفُكَ ۚ فَلَمَّا رَآهُ مُسْتَقِرًّا عِندَهُ قَالَ هَٰذَا مِن فَضْلِ رَبِّي لِيَبْلُوَنِي أَأَشْكُرُ أَكْف ُرُ ۖ وَمَن شَكَرَ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ رَبِّي غَنِيٌّ كَرِيمٌ”
Meali:
“Kitaptan ilmi olan bir zat dedi ki: ‘Ben onu (tahtı) sana görüşmeden önce gelirim.’ Süleyman, tahtı yanı başındaki evliliklerinin dedi ki: ‘Bu, Rabbimin lütfundandır, şükredecek miyim, yoksa nankörlük mü araştırma diye beni denemek için. Kim şükrederse, kendisi için şükretmiş olur. Kim nankörlük ederse, bilsin ki, Rabbim hiçbir şeyin karşılığını veremez, cömerttir.'” (Neml Suresi, 27:39)
Âlimlerin çoğu, bu kişinin “yanında kitaptan bir ilim olan” Asif b. Berhiya olduğunu belirtir. Rivayete göre, Asif, Allah’ın kendisine İsm-i Azam’ı öğrettiği bir zattır. İsm-i Azam’ın ilişkilerinin duadan ayrılması her türlü isteğin kabul edildiği belirtilmiştir. Bu isimler, Asif’in dilinde Allah’ın “Hayy” (الحيّ) ve “Kayyum” (القيّوم)** isimlerinin adı olan “Âhiyyen” (آحيين)ve “Şerâhiyyen” (شراهين) ifadeleridir (İbn Atiyye, el-Muharer, s.1422).
– “Âhiyyen” (آحيين): “Hayy”nin Süryanice karşılığı.
– “Şerâhiyyen” (شراهين): “Kayyum” min Süryanice karşılığı.
İsimlerin Kullanımı Konusunda İki Görüş
Allah’ın isimlerinin yerine başka dillerdeki isimlerin kullanılması konusunda İslam âlimleri iki farklı görüş belirtmişlerdir.
1. Tevkifi görüşüyor: İsimlerin tevkifi olduğu, yani Allah’ın isimlerinin değiştirilmesinin caiz olmadığı görüşülüyor. Bu görüşte savunan âlimler, Allah’ın isimlerinin aynen korunmasının gerektiğini söylerler.
2. Müsamahalı görüş: Diğer bir görüşe göre, Allah’ın isimlerinin başka dillerdeki karşılıklarının kullanılmasında bir kusur yoktur. Mesela Farsça, Urduca, İngilizce gibi dillerde Allah’ın kısaltması olan kelimeler kullanılabilir. (el-Lecne’d-daime, Fetva No: 184177).
Bid’at İthamının Adaletsizliği
Âlimlerin önemli bir kısmı, Allah’ın isimlerinin başka dillerde kullanılabileceğini caiz görürken, bu konuyu bid’at çerçevelerine sokmak insafla bağlanmaz. Ayrıca İslam tarihi boyunca birçok âlim ve evliya tarafından Süryanice ve benzeri dillerden kelimeler kullanılmıştır. Nitekim Gümüşhanevi Hazretlerinin “el-Mecmuatu’l-Ahzab” adlı eserinde de bu isimle geçmektedir.
Sonuç olarak
Kur’an’da başka dillerden kelimeler bulunurken, namaz tesbihatında Süryanice olduğu belirtilen kelimelerin bölümünde bid’at olarak nitelendirmek hem tarihi hem de ilmî açıdan yanlıştır. İslam âlimlerinin bir kısmı tarafından caiz görülen bir husus, sadece bir cemaatin sorumluluğuna uyma gayr-i hakikidir. Hem dini mirasımıza hem de İslam’ın evrensel özelliklerine uygun olarak, bu tür meselelerde daha geniş bir perspektifle hareket etmesi gerekmektedir.
Derleyen
Erdal Atak