Kula Minnet Eyleme!

Kula Minnet Eyleme!

Kardeşlerin ile beraber yiyin diyerek eline bir paket şeker vermişti babası. Fakat şekerler çok güzeldi. Çocuk bir kısmını yedi bir kısmını da sakladı. Kardeşleri onu iç çekerek izledi. Sonra gidip babalarına sitem ettiler bize de şeker alsaydın diye. Babası kardeşleri ile birlikte yemesi gerektiğini ,onların hakkını neden onlara vermediğini sorunca çocuk pişkin pişkin ‘’bana ne onu sen bana verdin onlar benim dedi’’ Kardeşleri kırıldı ,babası çok kızdı …
İşte Allah’ın bazı kulları bu şımarık çocuk gibi olabiliyor bazen. Kendisine emaneten verilen türlü lütuf ve ihsanları öylesine sahipleniyor ki ben dairesinde dönüp duruyor bunlar benim, ben çalıştım, ben kazandım…
Emanetçi oldukları nimetin asıl sahibi Allah’ın (c.c.) iman edenler‘’verdiğimiz rızıklardan infak ederler ‘’dediğini unutmuş bu kullar.
Gerçekte malın bütünü Allah’ındır. Allah malın tamamını vermeyi emretmemiştir ama kul az bir kısmını verebildiği için utanarak vermeli der İmam Gazali.
Karun misali sahiplenen, benim diyen ,cimrilik yapan kişinin Allah’ın malını temellük ettiğini ifade eder Bediüzzaman .Cimriliğin ilacı vermek için nefsi zorlamaktır.
Bilinmelidir ki kişinin kendine sakladığı Allah yolunda harcadığıdır. Gerisi başkalarınındır. Son nefesi verince hepsi varislere kalır. Dünyaya gelirken yanında bir şey getirmediği gibi…
Fani hayattan bekaya götürdüğü rızık Allah yolunda harcadığıdır ancak.
İşte bu sebepten fırsatını bulunca , kalbine verme isteği gelince hemen vermeli .Yoksa kalp çok çabuk değişebilir. Bu esnada Şeytan insanı fakir olmakla korkutur. Aldanmamak önemli. Ğaniyy-i mutlak Allahtır.(c.c.) Zül Celali Vel-İkram Allahtır (c.c.)
Kul hatırlamalı ‘’ bizzat sevdiğiniz mal, bilgi, eşya…vb.den infak etmedikçe gerçek fazilete ve kâmil manâda iyiliğe ulaşamaz, ebrardan olamazsınız. Bununla beraber, her ne infak ederseniz, Allah onu mutlaka bilir’’.buyurulduğunu.
Hani kitapta Habil ve Kabil’in imtihanı anlatılmıştı da sonra insanlığın kıyamete kadar imtihanlarından biri olmuştu. Kabil Rabbinin rızasını kötü menfaatlerine değiştirmiş , istemeyerek ,şikayet ederek malının en kötü, en çürük olanını ortaya koymuş, ama verdiğine hayvanlar dahi yaklaşmamıştı. Çünkü Allah verdiğini kabul etmemişti. Habil mülk sahibini unutmamış , ver emrine itaat etmiş ,gönülden ,isteyerek , malının en güzelini seçerek Rabbine sunmuş, O’nun katında kabul görmüştü.
Kul malın nereden geldiğini unutmamalı Habil gibi. Değil mi ki aklı ,bedeni ,çalışma şevkini ,ve çalışma imkanlarını lütfedip rızkına bereket ihsan eden O’dur. Şükür gerekir. Şükür nimetin cinsinden olur. Öyle ise O Mün’imi Hakiki veriyorsa kul da istenileni geri vermeyi bilmeli.
Dinen zenginlik ölçüsü olarak belirlenmiş nisap miktarı mala sahip olanın vermek zorunda olduğu zekat ,artmak, çoğalmak, güzel olmak, düzelmek gibi farklı anlamlara gelir.
Kur’an-ı Kerimde 32 defa zikredilen zekatı vermeyenlerin azaba müstahak olacakları belirtilmiş.
Doğru söz söylemek, sözünü tutmak, samimi olmak gibi anlamlar ihtiva eden sadaka ise Kelamullahta 153 defa geçmiştir
‘’Gizli verilen sadakanın Rabbin gazabını söndüreceği ‘’müjdesi günahlara batmış ümmete bir inşirah vesilesidir.
Allah yolunda malının yarısını veren Hz. Ömer (r.a.), tamamını veren Hz.Ebu Bekir ve daha nice sahabe-i kiram iman, teslimiyet ve cömertlikte ümmeti Muhammed için örnek alınması gereken mümtaz şahsiyetlerdir.
Allah için vermek zarar değil kârdır.
‘’Mallarını Allah yolunda infak edenlerin hali, yedi başak bitiren ve her başakta yüz dane bulunan bir tohum gibidir. Allah, kime dilerse ona kat kat verir. Allah, rahmet ve lütfuyla her varlığı kucaklayan, merhametiyle kullarına genişlik gösterendir; kullarının halini hakkıyla bilendir.’’
‘’Sadaka fakirin eline girmeden önce Allah’ın eline düşer.’’buyuran Efendimiz (s.a.v.) ihtiyacı olana verdiğini zanneden Müslümanın aslında zekatini ,sadakasını Allah’a(c.c.) verdiğini hatırlatıyor.
‘’Ey iman edenler! Sadakalarınızı başa kakma ve gönül incitici hareketlerle heder edip de, ne Allah’a ne de Âhiret Günü’ne inanan ve malını sırf insanlara gösteriş yapmak için infak eden kişinin durumuna düşmeyin. Onun durumu, üzerinde toprak bulunan kaygan bir kayaya benzer ki, üzerine şiddetli bir sağanak iniverince toprağı kayar gider de, aslında kaskatı bir taş olduğu ortaya çıkıverir. Bu şekilde onlar, yaptıkları infaktan ahiret’e ait sevap ve mükâfat olarak hiçbir şey elde edemez; işledikleri amelin neticesini alamazlar. Allah, öylesi kâfirler güruhuna hidayet vermez, onları emellerine ulaştırmaz.’’
Demek kul ‘’ sağ elinin verdiğinden sol elin haberi olmasın ki mahşerde gölgelenecek olanlar içinde olabilsin’’.
Süfyan-ı Sevri ‘’minnet edenin sadakası fasittir’’ der. Minnet ikidir. Birincisi eza yani dil ile sıkıntı vermek, verdiği sadakayı orda burda konuşmak, fakire karşı kibirlenmek, fakiri azarlamak ,kovmaktır.
İkincisi cefa yani sadakadan dolayı fakirden hizmet beklemektir .
Öyleyse kula minnet eyleme çünkü ‘’Allah çokca minnet edenin sadakasını kabul etmez’’ diyor Efendimiz(s.a.v.) .
Halbuki kişi infak etmekle fakire değil kendine iyilik etmiş , Allah’a asi olmaktan ,O’nun gazabına uğramaktan, cehenneme düşmekten ve nefsinin cimriliğinden kurtulmuştur.
Bu sebepten sadakasını verdiği kişiye kibir göstermemeli ,rencide etmemeli bilakis verdiğini kabul ettiği için teşekkür etmeli.
Verilecek kişiler kitap ve sünnet ile sabittir.
‘’ Zekâtlar, ancak fakir oldukları bilinenler, gerçekten muhtaç fakat kendilerini belli etmeyen düşkünler, onu toplamakla görevli memurlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlar ve dostlukları veya kötülüklerinin def’i umulanlar, esir ve kölelikten kurtulacak veya kurtarılacaklar, borçlarını ödeyemeyecek durumda olanlar, Allah yolunda O’nun adını yüceltme uğruna gayret ve cihad eden, (ilim tahsili ve hac yolculuğunda bulunup da bunlara güç yetiremeyenler) ve yolda kalmışlar içindir. Bu konudaki Allah’ ın kesin hükmü budur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir; her hüküm ve icraatında pek çok hikmetler bulunandır.’’
Zikredilenlerden kimlere öncelik verileceğini, nasıl verilmesi gerektiğini Efendimiz (s.a.v.), sahabe ve ilim erbabı yaşayarak göstermişlerdir.
Mesela verilenin verenden değil Allahtan olduğunu bilen, şükreden, takvasında ve tevhidinde sadık olan kimseye vermek gerektiğini ,’’Sen ancak muttaki bir kimsenin yemeğini ye ve yemeğini de sadece muttaki kimseye yedir.’’ Hadisi şerifinden anlamak gerekir.
‘’Allah yolunda sevdiğin bir kimseyi misafir et yemeğini yedir.’’ Hadisi şerifi bunu destekler niteliktedir.
‘’İlim ehline vermek ilim tahsiline yardımdır’’diyen İmam Gazali, ibni mübarek sadakalarını ilim erbabına tahsis ederdi çünkü sahih bir niyetle ilim tahsil etmek ibadettir diye kaydetmiş İhyasında.
Ayrıca sadakayı gizli vermek, insanların kalp ve dilleri için, daha selâmetlidir. Şeytanın avanelerinden birinin vazifesi sadakayı verenin onu duyurmasını sağlamaktır. Böylece kul kazandığı sevaplarının yüzde doksan dokuzu silinsin iflas etsin ister.
Demek başkaları görsün ,bilsin ,cömert desinlergibi beklentilerle değil, Allah (c.c.)yolunda ve sadece O’na ulaşmak için verilenin kabul göreceği ilâhi bir gerçektir.
Hz.Aişe ve Ümmü Seleme bir elçi ile bir fakire sadaka gönderdiklerinde fakirin duasını ezberle diye tenbih ederlerdi . Sadaka karşılığında dua beklentisi dahi olmasın diye fakirin yaptığı duanın aynısını onlarda fakire yaparlardı.
‘’Mallarını, Allah’ın rızasının nerede yattığını, O’nun nelerden razı olduğunu kollayarak ve içlerindeki imanı takviye edip kökleştirmek için infak edenlerin durumu ise, yüksek bir yerde bulunan güzel bir bahçeye benzer. Bir bahçe ki, üzerine bol yağmur yağar ve ürününü iki kat verir. O kadar ki, bol yağmur düşmese bile bir çisinti yetişir. Allah, her ne yapıyorsanız onu çok iyi görmektedir.’’
Madem öyle dostlar işte şimdi vermek zamanı !
‘’Yarım hurmayla bile olsa sadaka vererek cehennemden sakınmak’’Cennetin sadaka kapısını açmak isteyenlere işte fırsat. Sevapların binlerle kat kat hesaplandığı Ramazan ayı.
Zaman su gibi akıp gidiyor. Hayat ağacının yaprakları bir bir dökülüyor ve hesap yaklaşıyor. İdrak etmeli ,ben kulum demeli. Vazifeyi yerine getirmeli.
‘’Hanginize olursa olsun, ölüm gelip çatmadan önce, size bahşettiğimiz imkânlardan Allah yolunda ve muhtaçlar için harcayın. Harcayın ki, ölüm başa gelince , “Rabbim, ne olur bana biraz daha süre tanısan da, bol bol hayır yapsam ve salihlerden olsam!” dememek için henüz vakit varken vermek lâzım.
Allah cümlemizi nimetin şükrünü ifa eden cömert kullarından eylesin.
Amin

Gülnur Gemi( gulnur.gemi@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.