Küçüktü Kıyamadım

Küçüktü Kıyamadım

İnsanoğlu dünyaya geldiğinde dünyada var olan diğer canlı ve cansız varlıklar gibi sadece varlık olarak gelip-geçer bir hayat sürdürmesi mümkün olmayan mahlûkattandır.

-Çünkü insan canlıdır
-Çünkü insan akıllıdır
-Çünkü insan istek ve arzulara sahiptir
-Çünkü insan cüz-i irade sahibidir
-Çünkü insan akıl ve feraset sahibidir
-Çünkü insan nefsi emareye sahiptir
-Çünkü insan aynı zamanda eşref-i mahlûkattır …

İnsanın yaratılış kaidesinde var olan ruh ve bedenden müteşekkil bir varlık olarak, ahiretin tarlası olan geçici bu dünya hayatını idame ettirme hengâmesinde bir kuşun iki kanadı misali bedeni arzu istek ve doyumlarına mukabil ruhunun da aynı minval üzere hatta daha ziyade beslemeli, doyurulmalıdır. Yani nasıl ki bedeni ihtiyaçlar için çabalayıp gayret gösteriyor isek aynı şekilde en az onun kadar ruhumuzun beslenmesine doyumuna, mutmain olmasına da gayret göstermeliyiz.

Aksi bir durumu tek kanatlı bir kuşa benzetebiliriz. Tek kanatlı bir kuş; ne kadar zor ne kadar aciz ve ne kadar güç bir hayat sürdüreceğini tahmin edebiliriz. İşte insanda sadece bedeni hazlarını idame edip ruhen doyumunu bir tarafa bırakıyorsa, aklına bile gelmiyorsa tıpkı tek kanatla yaşamaya çalışan bir kuşa benzetebiliriz.

Her aklı başında insanımızın müşahede edebileceği gibi; günümüz toplumuna baktığımızda genel itibariyle şöyle bir durumla karşı karşıya kaldığımız bariz bir şekilde görülmektedir.
Cevaplarını bekleyerek şöyle birkaç soru yöneltirsek:

-Aileler çocuklarını sever mi?
-Aileler çocuklarının isteklerini karşılayarak mutlu olur mu?
-Aileler çocuklarının mutlu olmasını ister mi?
-Aileler çocuklarının mükemmel olmasını ister mi? …
Bir an bile düşünmeden olumlu cevaplar verildiğini duyar gibiyim. O zaman aşağıdaki birkaç cümleyle bazı şeyleri birlikte teyit etmeye çalışalım.
-Çocuklarımızın istediği yiyecek, içecek ve giyeceği gücümüz nispetinde alır mıyız?
-Güç yetirebildiğimiz kadarı ile en kaliteli bilgisayar, tablet, telefon, internet alır mıyız? …
Elbette her aile gibi bizlerde “tabi ki-evet” deriz. O zaman bizim çocuğumuz, çocuklarımız; en kaliteli, en değerli, en mükemmel, en dinamik ve en kültürlü çocuk oldular demektir.

Öylemi? … Tabi ki kocaman bir hayır. Çünkü çocuğumuza Allah’ı-peygamberi anlatmazsak, dini-diyaneti öğretmezsek, İslami kültürle donatmazsak ve Kuran’ın emirlerini ona aşılamazsak biz çocuklarımız için kocaman bir ”hiç” yapmış oluruz. Çocuğumuza katkımız kocaman bir sıfır olur. Allah katında da çok büyük bir mesuliyetimiz olur.

Çünkü çocuk büyüdüğünde İslami hassasiyetten bir haber, yalancı dünyayı yeme içme ve eğlenceden ibaret olduğunu zanneden bir anlayışa sahip yaşam sürdürür. Onun din anlayışı örfi, taklitten ibaret kalır.
Neden sonra kafamıza dank eder ama artık iş işten geçmiştir. Çünkü küçükken merhamet ediyor zannıyla kıyamadım, şimdi büyüdü ama gücüm yetmiyor olur…

Bir hadisi şerifte Peygamberimiz: “Hepiniz çobansınız ve hepiniz elinizin altındakilerden sorumlusunuz. Yönetici bir çobandır. Erkek, aile halkının çobanıdır. Kadın, kocasının evi ve çocukları için çobandır. Hepiniz çobansınız ve hepiniz çobanlık yaptıklarınızdan sorumlusunuz “buyurmaktadır. (Buharî, Nikah, 91)

Ebrar Hava ALTUN( ebrarhava.altun@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.