DOLAR

36,6725$% 0.01

EURO

40,1113% 0

STERLİN

47,7137£% 0.11

GRAM ALTIN

3.535,64%0,56

ONS

3.000,93%0,01

BİST100

10.862,14%0,20

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul HAFİF YAĞMUR
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
a

Ne Zaman Kötülük Kötü Değildir?

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kötülüğün insan doğasının bir parçası olduğunu ve ona karşı savaşmak yerine yönetmenin daha sağlıklı bir yaklaşım olduğunu vurguluyor. Kötülüğün yayılmasını önlemek için empatiyi güçlendirmek ve iyiliği artırmak gerektiğini belirtiyor. Tarhan, toplumsal normların, çevresel faktörlerin ve empati eksikliğinin kötülüğü etkilediğine dikkat çekiyor. Ayrıca, “kötülükle mücadele” yerine “kötülüğü yönetmek” gerektiğini savunuyor. İnsanın içindeki kötü parçayı yönetebilmesi, bireysel ve toplumsal dengeyi koruyarak daha sağlıklı bir yaşam sürmesini sağlar.

Ne Zaman Kötülük Kötü Değildir?
0

BEĞENDİM


Kötülüğün Doğası ve İnsan Psikolojisindeki Yeri

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kötülüğü yalnızca yıkıcı bir unsur olarak görmek yerine, varoluşun doğal bir parçası olarak ele alıyor.

Ona göre kötülük, insanın iç dünyasında var olan zıtlıkların, yani iyi ve kötü arasında kurulan dinamik dengenin bir yansımasıdır.

İnsan doğasında, tıpkı doğadaki sıcak-soğuk veya aydınlık-karanlık dengesinde olduğu gibi, iki zıt kuvvetin birbirini tamamlaması söz konusudur.

Tarhan, kötülüğü tamamen ortadan kaldırmanın imkansız olduğunu; bunun yerine, içimizdeki kötü parçayı nasıl tanıyıp yönetebileceğimizi öğrenmenin, kişisel gelişim ve toplumsal uyum açısından kritik önem taşıdığını vurguluyor.


Kötülük kötü değildir eğer…

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kötülük Psikolojisi ve Toksik İlişkiler”  isimli kitabında,  

kötülüğün insan doğasının bir parçası olduğunu vurgulayarak, bununla savaşmak yerine yönetmenin daha sağlıklı bir yaklaşım olduğunu belirtiyor.

Zıtlıkların dinamik dengesi üzerine yaptığı vurgu, iyilik ve kötülüğün bir arada var olması gerektiği fikrine dayanıyor.

Kötülüğe bakış açısının bireyin iç dünyasından başladığını ifade eden Tarhan, kişinin içindeki kötü yönleri fark edip kontrol edebilmesinin bir beceri olduğunu söylüyor. Bu yaklaşım, toksik ilişkilerde ve bireysel gelişimde önemli bir perspektif sunuyor.

“İçimizdeki kötü parçayı yönetebilmek bir beceridir”

Kötülüğün varoluşun bir parçası olduğunu söyleyen Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, zıtlıkların dinamik dengesine vurgu yaptı.

Tarhan; “İnsanlık tarihinin başlamasıyla ortaya çıkan ilk kötülük, Habil ile Kabil meselesinden itibaren başlıyor. İnsanın varoluşundan itibaren iyi ve kötü dengesi var. Nasıl doğada sıcak soğuk dengesi, aydınlık karanlık dengesi varsa evrende de davranışsal iyilik veya kötülük dengesi var. İnsanın içinde bir iyi parça bir de kötü parça var. İyi azaldığı zaman kötü kendiliğinden artıyor. İyilik arttığı zaman kötü azalıyor. Zıtların dinamik dengesi bu. Bu yüzden kötülük varoluşun bir parçasıdır.

Psikolojik dinamik açısından içimizdeki hangi parçayı beslersek o parça büyür.

Zıtların dinamik dengesi kuralına göre kişiliğimiz oluşur.

İçimizdeki kötü parçayı yönetebilmek bir beceridir.” ifadelerini kullandı.


“İyiler kötülüğe hayır demezlerse kötülük kendiliğinden yayılıyor”

Nevzat Tarhan, “Kötülük Psikolojisi, Toksik İlişkiler” kitabında, özgürlük ve sorumluluk dengesine vurgu yaptı. Günümüzde özgürlüğün daha fazla ön plana çıktığını ve bunun sorumluluk aleyhine işlediğini belirten Tarhan,

”iyi ve kötü eşit özgürlük alanına sahip olduğunda kötülüğün altı kat daha hızlı yayılma eğiliminde olduğunu ifade etti.”

İnsan beyninin tehlikelere karşı hassasiyetini bilimsel verilerle açıklayan Tarhan, beyne elektrotlar takılarak yapılan deneylerde negatif uyaranlara 50 milisaniye içinde tepki verildiğini, ancak pozitif uyaranlar için beynin 300 milisaniye düşündüğünü belirtti. Beynin hayatta kalma odaklı programlandığını ve en küçük olayı bile tehdit olarak algılama eğiliminde olduğunu dile getiren Tarhan, kötülüğün hızla yayılmasının temel nedenlerinden birinin bu eğilim olduğunu söyledi. 

İyiliğin ise emek ve yatırım gerektirdiğini vurgulayan Tarhan, “İyiler kötülüğe hayır demezse, kötülük kendiliğinden yayılır” diyerek bu dengenin önemine dikkat çekti.


Kötü Kişiliğin Oluşumunda Çevresel Etkiler;

Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kötülüğe bakış açısının bireyin iç dünyasından başladığını, ancak çevresel faktörlerin de büyük rol oynadığını belirtiyor.

Kötücül bir çevrede yetişen bireyin kötü olma olasılığının arttığını, iyicil bir çevrede ise kötülüğün daha az ihtimalle ortaya çıktığını ifade ediyor. 


Toplumsal Normların Önemi

Tarhan, kötülüğün yayılmasını önleyen üç temel norm olduğunu vurguluyor: 

1. Hukuki Normlar: Kanunlar, yönetmelikler ve yönergeler gibi devletin belirlediği kurallar. 

2. Sosyal Normlar: Toplum içinde benimsenmiş kurallar, örneğin pijamayla sokağa çıkmamak gibi. 

3. Vicdani Normlar: Ahlaki değerler ve bireyin iç dünyasındaki etik kurallar. 

Bu üç normun dengeli olması gerektiğini belirten Tarhan, vicdani normların ahlaki değerlerle, sosyal normların gelenek ve göreneklerle, hukuki normların ise hukuk kurallarıyla belirlendiğini ifade ediyor. 

Normların Bozulması ve Kötülüğün Yayılması:

Tarhan’a göre, bu üç norm dengesi bozulduğunda kötülük çok kolay artıyor. “Bir cezaevinin kapısını aralık bırakmak yeterlidir, kötülük rahatlıkla yayılabilir” diyerek bu durumu somutlaştırıyor. Örneğin, doğal afetler sonrası yaşanan yağmalama olaylarının, normların zayıflamasıyla ilişkili olduğunu belirtiyor. 

Kötülüğün tamamen yok edilmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Tarhan, bunun yerine kötülüğün varlığını kabul edip, bireysel ve toplumsal düzeyde iyi olanı güçlendirmenin önemine dikkat çekiyor.

 “Zıtların dinamik dengesi” kavramına atıfta bulunarak, iyilik ve kötülüğün birbirine karşı var olduğunu ve bu dengenin sağlıklı bir şekilde korunması gerektiğini söylüyor.

Kötülükte En Çok Sorgulanan Kavram: Empati

Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kötülüğün en temel unsurlarından birinin ‘’empati yoksunluğu’’ olduğunu vurguluyor. Kötülüklerin temelinde empati eksikliğinin yattığını belirten Tarhan, “Bütün kötülükleri bir odaya doldursanız, kapısını empati yoksunluğu açar” diyerek bu kavramın önemine dikkat çekiyor. 

Empati Eksikliği ve Kişilik Bozuklukları

Empati yoksunluğunun, özellikle ‘’B’’ tipi kişilik bozuklukları olarak tanımlanan narsistik, antisosyal, borderline ve histrionik kişilik yapılarında sıkça görüldüğünü belirten Tarhan, bu kişilerin olayları yalnızca kendi çıkarlarına göre değerlendirdiğini ifade ediyor. Empati eksikliği olan bireylerin: 

– Olaylara sadece kendi perspektiflerinden baktığını, 

– Başkalarının duygularını ve bakış açılarını göz ardı ettiğini, 

– Bencil bir yaşam sürdüğünü, 

– Bütünü görme yetisini kaybettiğini söylüyor. 

Modern çağda bireyselliğin teşvik edilmesiyle birlikte empati eksikliğinin giderek arttığını belirten Tarhan, bireyselliğin yanlış anlaşılması sonucu ‘’bencilliğin normalleştiğini’’ ifade ediyor. 

Yalnızlığın Küresel Bir Tehlike Haline Gelmesi

Empati eksikliği ve bireyselleşme, insanları yalnızlığa sürüklüyor. İnsan sosyal bir varlık olduğu için yalnız kaldığında beynindeki tehlike devreleri harekete geçiyor, stres seviyesi yükseliyor ve psikolojik problemler ortaya çıkıyor. 

Bu durumun küresel bir sorun haline geldiğini vurgulayan Tarhan, İngiltere’de “Yalnızlık Bakanlığı” kurulmasını örnek göstererek, yalnızlığın artık devletler tarafından bile bir tehdit olarak görüldüğünü belirtiyor. Ayrıca, Birleşmiş Milletler’in gelecekteki en büyük üç tehlikeyi şu şekilde sıraladığını söylüyor: 

1. İklim değişikliği, 

2. Gelir eşitsizliği, 

3. Yalnızlık.

Türkiye’de de Yalnızlık Artıyor

Tarhan, Türk toplumunun geleneksel olarak sıcak bir toplumolduğunu, ancak modern yaşamın etkisiyle yalnızlığın giderek arttığını ifade ediyor. Bu durumu destekleyen bir gelişme olarak, Türk Dil Kurumu’nun 2024 yılının kelimesi olarak “Kalabalık Yalnızlık” kavramını seçmesiniörnek veriyor. 

Bu kavram, insanların fiziksel olarak kalabalık içinde olsa bile duygusal anlamda yalnız hissettiğinigösteriyor. Yani sosyal temas artmış gibi görünse de, insanlar gerçek bağlar kuramıyor ve içsel yalnızlık yaşamaya devam ediyor. 

Empati ve Toplumsal Denge

Tarhan’a göre, empati yoksunluğu yalnızca bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir sorun. İnsanlar empati kurmayı unuttuğunda, yalnızlık ve psikolojik sıkıntılar artıyor. Bu nedenle, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde empatiyi güçlendirecek adımların atılması gerektiğini vurguluyor.

Kötülükler Mükemmelin Bir Parçasıdır 

Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kötülüğün insan hayatının kaçınılmaz bir unsuru olduğunu belirterek, kötülükle savaşmak yerine onu yönetmek gerektiğini vurguluyor. Tarhan, “Kötü deneyimler insan hayatında her zaman vardır. Burada önemli olan, bu deneyimlerle nasıl başa çıktığımızdır” diyerek şunları ekliyor: 

“Kötülüklere karşı doğru bir pozisyon alınırsa, doğru karşılanırsa, doğru yönetilirse, sonuçları itibarıyla faydalı bile olabilir. Yani kötülükler, hatalar, kusurlar mükemmelin bir parçasıdır. Evrende böyle bir düzen var. Onun için kötülüklerden korkmak, kaçmak, savaşmak değil, kötülükleri yönetmek gerekiyor.” 

Kötülükle Savaşmak Yerine Onu Yönetmek 

Tarhan, kötülükle savaşmanın insanı sürekli bir gerilim içinde bıraktığını belirtiyor: 

– Sürekli savaş halinde olmak, insanın kendi içinde de bir baskı ve stres oluşturur. 

– Kötülükleri yönetmek, soğukkanlı kalmayı gerektiren bir beceridir. 

– Travmalara takılmak yerine, gelecekteki fırsatları değerlendirmek gerekir. 

Bu bağlamda, geçmişte yaşanan travmaların insanı esir almasına izin verilmemesi gerektiğini belirten Tarhan, şu tavsiyede bulunuyor: 

“Kötülüğü göreceğiz, ondan bize ne öğrettiğine bakacağız ve bir ders çıkaracağız.

Eğer sürekli geçmişle, travmalarla ve kötülüklerle savaşmaya devam edersek, geleceğimizi kaybederiz.

Kötülüğü dış etkenlere bağlayarak kendimizi mağdur olarak görmek, aslında kendi kendimize zarar vermemize neden olur.” 

Kötülükle Mücadele Etme Yöntemi: İyilikleri Artırmak 

Kötülüklerden korkup paranoid bir bakış açısı geliştirmemek gerektiğini vurgulayan Tarhan, bazı ekollerin kötülüklere karşı paranoyak olmayı önerdiğini, ancak bunun bilimsel bir dayanağı olmadığını belirtiyor. Yapılan araştırmalara göre: 

– Paranoid kişiler, her şeyden şüphelendikleri için sürekli tetikte yaşarlar. 

– Paranoid olmayan kişiler ise daha rahat bir bakış açısına sahiptir. 

– Araştırmalarda, her iki grubun hata yapma oranlarının aynı olduğu tespit edilmiştir. 

Bu nedenle, paranoya içinde yaşamaktansa, olayları sağlıklı bir bakış açısıyla değerlendirmek daha faydalıdır. Tarhan, kötülüğe karşı mücadelede en etkili yöntemin iyilikleri artırmak olduğunu söylüyor ve şu örneği veriyor: 

“Bu durum, karanlıkla mücadele etmeye benzer. Karanlığı yok etmek için onunla savaşamazsınız; ancak ışık yakarak onu ortadan kaldırabilirsiniz. Aynı şekilde, kötülükle mücadele etmenin yolu da iyiliği artırmaktır.” 

“Kötü Dünya Sendromu” ve Toplumsal Endişeler 

Tarhan, günümüzde birçok insanın “Dünya kötüye gidiyor.” düşüncesine kapıldığını ve bu durumun “Kötü Dünya Sendromu” olarak adlandırıldığını belirtiyor. Bu sendrom, insanların kuşkucu, izole ve kimseye güvenmeyen bireyler haline gelmesine yol açıyor. 

Ancak bu tür bir düşünce yapısının insan doğasına aykırı olduğunu belirten Tarhan, şöyle devam ediyor: 

 “İzole bir yaşam tarzını savunanlar var. Ancak insan sosyal bir varlıktır. Toplumdan uzaklaşarak kötülüklerden korunmak mümkün değildir. İnsan, kendini iyiliğe yönlendirerek hem içindeki kötü parçalarla hem de çevredeki kötücül davranışlarla daha rahat mücadele edebilir.” 

Kötülüğe Karşı Olumlu Bir Duruş 

Tarhan, kötülüğü tamamen ortadan kaldırmanın mümkün olmadığını, ancak onunla doğru şekilde başa çıkılabileceğini belirtiyor. Bunun için: 

1. Kötülükten kaçmak yerine onu yönetmeyi öğrenmek, 

2. Travmalara takılmak yerine geleceğe odaklanmak, 

3. Paranoyaya kapılmak yerine iyilikleri artırmak, 

4. Toplumdan izole olmak yerine sağlıklı sosyal ilişkiler geliştirmek gerektiğini ifade ediyor. 

Böylece insanlar, hem kendi iç dünyalarında hem de toplumsal düzeyde daha dengeli bir yaşam sürebilirler.

Doğanın Hız ve Ritmine Uygun Yaşamak

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, hedefe ulaşmada Psiko SWOT analizinin önemine dikkat çekerek, kişinin kendini tanımadan hayat yolunda ilerleyemeyeceğini vurguluyor. 

 “Bir harita düşünün. Haritada bir yere gideceksiniz. Nerede olduğunuzu bilmiyorsanız, gideceğiniz yere ulaşamazsınız. Önce konumunuzu bileceksiniz, ardından hedefinizi belirleyeceksiniz. Sonrasında ise navigasyon size yön gösterecek.” 

Kendini tanımak ve analiz etmek, bireyin doğru stratejiler geliştirmesini sağlar. Bu noktada Psiko SWOT analizi, kişinin güçlü ve zayıf yönlerini fark etmesini, karşısına çıkabilecek fırsatları ve tehditleri öngörmesini mümkün kılar. 

Hız ve Denge: Hayatın Ritmine Uyum Sağlamak

Hayat yolculuğunda karşılaşılan zorluklardan kaçmak yerine, onlarla mücadele etmeye hazır olmak gerekir. Tarhan bunu bisiklet kullanmaya benzeterek şöyle açıklıyor: 

– Hızlı giderse devrilir, 

– Çok yavaş giderse yine devrilir, 

– Doğru hız ayarını bilmek gerekir. 

Aynı şekilde, doğanın hız ve ritmine uygun yaşayan insan gerektiğinde sabırlı, gerektiğinde atak olmayı başarır ve böylece hayatın dengesini kurar. 

Kötülükle En Güzel Mücadele: Değer Yargılarımızı Revize Etmek

Tarhan, kötülükle mücadelenin en etkili yolunun değer yargılarımızı gözden geçirmek olduğunu ifade ediyor. Geçmişten yakınmak yerine, bugünkü inanışlarımızı ve değerlerimizi sorgulamanın daha faydalı olacağını belirtiyor. 

 “Şu anda dijital tabanlı bir evrendeyiz. Madde tabanlı ya da enerji tabanlı değiliz. Dijital bir evrende yaşıyoruz. Mevcut inanışlarımızı düzelttiğimiz an, geçmişteki hatalarımız da düzeliyor. Çünkü kuantumda zaman kavramı yok. Madde ve zamandan bağımsız bir evrende yaşıyoruz.” 

Kuantum Fiziği ve Değer Yargılarımız

Tarhan, kuantum fiziğinde “Çift Yarık Deneyi”nin bu kavramı en iyi açıklayan deneylerden biri olduğunu vurguluyor. Bu deneyin gösterdiği üzere: 

– Objektif gözlemci varsa, olaylar dalgasal olarak gelişir. 

– Objektif gözlemci yoksa, olaylar sadece parçacık boyutunda kalır. 

Bunu insan psikolojisine uyarladığımızda, bireyin geçmişine objektif bir gözle bakması ve değer yargılarını gözden geçirmesi, hayatında olumlu değişiklikler yapmasını sağlar.

Hatalı Değer Yargılarının Etkisi

İnsan beyni, kararlarını verirken geçmişi tarar, bugünü değerlendirir ve referans noktası olarak değer yargılarını kullanır. Ancak değer yargıları yanlışsa, yanlış kararlar alınır.

Bu nedenle, kötülükle mücadele etmenin en etkili yöntemi, değer yargılarımızı revize etmek ve doğru prensiplere göre yeniden şekillendirmektir.

“Değer yargılarımız, hayat yolumuzda bize yol gösteren trafik işaretleri gibidir. Eğer bu işaretler hatalıysa, yolumuzu kaybederiz. Onun için hatalı inanışlarımızın yerine doğru değerleri koyduğumuz an, daha sağlıklı kararlar verebiliriz.” 

Geçmişten Ders Alarak Geleceği Şekillendirmek

Tarhan’ın vurguladığı en önemli noktalardan biri, kötülüğe karşı paranoyak bir tutum geliştirmek yerine, değerlerimizi sorgulamak ve geliştirmek gerektiğidir.

– Kendimizi tanımadan ilerleyemeyiz.

– Doğanın ritmine uyum sağlamak, hayatta başarılı olmanın anahtarıdır.

– Geçmişten ders çıkararak, hatalı değer yargılarımızı değiştirmek gerekir.

Bu şekilde bireyler, hem kendi iç dünyalarında hem de toplumsal düzeyde daha bilinçli ve dengeli bir yaşam sürebilirler.

“Önemli olan içimizdeki vahşi atı ehlileştirmek”

Nefsle mücadelede yoldan çıkarıcı düşünceleri yönetmek gerektiğini söyleyen Tarhan; “İçimizdeki kötü parçanın inanç sistemimizdeki adı nefstir. Nefs-i emmare diye geçer. Kötülüğü emreden nefs. Bunu eğitirseniz nefs bir kademe ilerliyor. Mesela iyiyi, kötüyü fark ediyor ama iyiyi yapmaya çalışan makam oluyor. Daha sonra kendisini biraz daha geliştiriyor. Kötülüğe kolaylıkla hayır diyebilecek dereceye geliyor. Bizi yoldan çıkaracak parçanın farkına varıp onu vahşi bir at gibi yönetmemiz lazım. Yönetirsek bizi hedefe götürür. Onu yok edemezsiniz. Çünkü o bir enerjidir, nükleer enerji gibi içimizde duruyor. Kıskançtır, aç gözlüdür, hırslıdır, bencildir. İçimizde öyle bir vahşi at var. Önemli olan içimizdeki vahşi atı ehlileştirmektir.” dedi.

Toksik Kişilikler: İnsan İlişkilerinde Zehirli Etkiler 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, toksik kişiliklerin insanlara zarar verdiğini ve yakın ilişkilerde kişiye kendini kötü hissettirdiğini belirtiyor. Bazı toksik bireylerin niyetleri kötü olmasa da karakter yapıları gereği bu davranışları sergilediklerini ifade ediyor. Bu tür insanlarla sağlıklı bir ilişki kurabilmek için ‘’hayır deme’’ becerisi geliştirmek büyük önem taşıyor. 

“Toksik kişiler, sizi sürekli değersizleştirerek üzerinizde hâkimiyet kurmaya çalışırlar. Sizi adeta yerin dibine sokarlar ve ardından ‘Ben bütün bunları senin iyiliğin için yapıyorum.’ derler. Böylece kişiyi kendilerine bağımlı hale getirirler.” 

Toksik Kişilerin Temel Özellikleri 

Toksik bireyler, başkalarının psikolojisini olumsuz etkileyen çeşitli karakteristik özelliklere sahiptir. Bunlardan bazıları şunlardır: 

-Manipülatif davranışlar sergilerler. 

-Başkalarının duygusal sınırlarını ihlal ederler. 

-Sürekli eleştirir ve değersiz hissettirirler. 

-Kendi hatalarını asla kabul etmez, suçu başkalarına yüklerler. 

-Başkalarının başarısını küçümser, sürekli rekabet içinde olurlar. 

Bu özellikleri sergileyen bireylerle sağlıklı sınırlar koymadan ilişki sürdürmek,kişinin psikolojik ve duygusal sağlığını olumsuz etkileyebilir. 

Karanlığın Üç Atlısı: En Toksik Kişilikler 

Tarhan,“Karanlığın Üç Atlısı” olarak bilinen en tehlikeli toksik kişilik tiplerinden bahsediyor. Bu üç özellik bir araya geldiğinde, son derece yıkıcı bir karakter yapısı ortaya çıkıyor. 

1. Makyavelist Kişilik 

-Amaca ulaşmak için her yolu mübah gören bireylerdir. 

-Duygusal manipülasyon kullanarak insanları yönlendirmeye çalışırlar. 

-Çıkarları uğruna yalan söylemekten çekinmezler. 

Makyavelist bireyler için dürüstlük, sadakat veya empati önemli değildir. Onlar için asıl mesele, hedeflerine ulaşmak ve başkalarını araç olarak kullanmaktır. 

2. Antisosyal Kişilik (Psikopatik Eğilimler) 

Toplumsal kuralları önemsemez, kendi çıkarları için her türlü etik dışı davranışı sergileyebilirler. 

-Duygusal bağ kurmakta zorlanırlar. 

-Başkalarına zarar vermekten çekinmezler. 

Bu kişiler kuralların kendileri için geçerli olmadığını düşünür ve başkalarının haklarını rahatlıkla ihlal edebilirler. 

3. Narsistik Kişilik 

-Kendilerini her zaman üstün görürler. 

-Başkalarının duygularına önem vermezler. 

-Sürekli ilgi ve övgü beklerler. 

Narsistik bireyler,kendilerini merkeze koyarak başkalarını değersizleştirirler.

Eleştiriye tahammülleri yoktur ve başkalarının başarılarını küçümsemeye meyillidirler. 

Bu Üç Kişilik Özelliği Birleştiğinde Ne Olur? 

“Makyavelist, antisosyal ve narsistik özellikler bir araya geldiğinde, en toksik kişilikler oluşur.” 

Bu tür bireyler: 

-İnsanları kullanmaktan çekinmez. 

-Kendi çıkarları için her şeyi yapar. 

-Başkalarının sınırlarını ihlal eder. 

-Manipülasyon, yalan ve baskıyı ustalıkla kullanır. 

Bu kişilik yapısına sahip bireylerle ilişkide olmak, kişinin psikolojik sağlığını ciddi şekilde tehdit edebilir. 

Toksik Kişilere Karşı Nasıl Önlem Alınmalı? 

Toksik insanlarla başa çıkmak için birkaç önemli strateji bulunmaktadır: 

1.Sınır koymayı öğrenin. Kendinizi kötü hissettiren kişilere karşı net sınırlar belirleyin. 

2.Manipülasyona karşı dikkatli olun. Duygusal oyunlara gelmemek için farkındalığınızı artırın. 

3.Hayır demeyi bilin. Onların baskılarına boyun eğmemek için güçlü bir duruş sergileyin. 

4.Duygusal sağlığınıza öncelik verin. Toksik bireylerin sizi duygusal olarak yıpratmasına izin vermeyin. 

5.Gerekirse uzaklaşın. Eğer ilişkinin düzelmeyeceğini görüyorsanız, kendinizi korumak adına mesafe koyun. 

Toksik İlişkileri Yönetmek 

Toksik bireylerle mücadele etmek,duygusal zekâ, sınır koyma becerisi ve farkındalık gerektirir. Toksik insanlar,başkalarını kontrol etmek ve bağımlı hale getirmek için manipülatif yöntemler kullanır. Ancak,sağlıklı sınırlar koyarak ve bilinçli hareket ederek bu tür ilişkilerin zararlarından korunmak mümkündür. 

“Kötü niyetli olsun ya da olmasın, toksik kişilerden etkilenmemek için hayır demeyi öğrenmek ve kendimizi duygusal olarak korumak zorundayız.”


Sonuç: Kötülüğün Yönetimi ve Dönüşümün Yolları

Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın değerlendirmeleri, kötülüğün sadece yıkıcı bir güç olarak görülmemesi gerektiğini; aksine, onunla mücadelede stratejik, bilinçli ve içsel dengeyi koruyucu bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Kötülük, varoluşun doğal bir parçası olduğu için, onu tamamen ortadan kaldırmak imkansızdır. Ancak, birey olarak kötülüğü nasıl yöneteceğimizi öğrenmek, içsel çatışmalarımızı fark etmek, empati yeteneğimizi geliştirmek ve çevresel normlara bağlı kalarak yaşamımızı düzenlemek, hem kişisel hem de toplumsal düzeyde daha sağlıklı ilişkiler kurmamıza olanak tanır.

Günümüz dünyasında özgürlük ile sorumluluk arasındaki dengeyi kurmak, geçmişin hatalarından ders çıkararak geleceğe yönelik stratejik adımlar atmak, ve içsel değer yargılarımızı revize etmek, modern bireyin ruhsal ve zihinsel sağlığının temel taşları olarak öne çıkmaktadır. Ayrıca, toksik kişiliklerle ve zehirli ilişkilerle mücadelede, kendimizi koruma ve hayır deme becerilerimizi geliştirmek, hem bireysel özgürlüğümüzü hem de toplumsal dayanışmamızı güçlendirecektir.

“Kötülükle savaşmak yerine, onu yönetmeyi öğrenmek; içimizdeki kötü parçayı kontrol altına almak, değer yargılarımızı güncellemek ve empatiyi güçlendirmek, geleceğimizi şekillendiren en önemli adımlardandır.”

Bu anlayış, kötülüğü korkutucu bir engel olarak görmek yerine, kişisel ve toplumsal gelişim için bir fırsat olarak değerlendirmemize olanak tanır. Böylece, geçmişin olumsuzluklarına saplanıp kalmadan, geleceğe yönelik pozitif bir dönüşüm sağlayabiliriz.


Özet

Tarhan’ın görüşlerine göre, kötülük insan varoluşunun ayrılmaz bir parçasıdır ve onu tamamen yok etmek mümkün değildir. Bunun yerine, bireyin içsel dünyasında var olan iyi ve kötü arasındaki dengeyi doğru yönetmeyi öğrenmesi, özgürlük ve sorumluluk arasında sağlıklı bir denge kurması, empati eksikliğini gidermesi ve çevresel normların korunmasına özen göstermesi gerekmektedir. Kötülüğü yönetmek, savaşmak yerine onu dönüştürmek, hem kişisel gelişimimizi hem de toplumsal uyumu artıracaktır.

Bu kapsamlı yaklaşım, modern yaşamın getirdiği zorluklara karşı bilinçli bir mücadele yöntemi sunarken, aynı zamanda bireyin içsel gücünü keşfetmesine ve potansiyelini en verimli şekilde kullanmasına yardımcı olur. Hem kişisel hem de toplumsal düzeyde, kötülükle mücadelede geliştirilen stratejiler, geleceğe daha umutlu ve sağlıklı bir bakış açısıyla ilerlememizi sağlar.


YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.