35,5435$% 0.28
36,6473€% 0.01
43,5426£% 0.17
3.100,09%0,27
2.713,92%-0,01
9.866,73%1,30
Kızılbaşlık, XIII. yüzyılda Anadolu’da yaşanan etnik, sosyal ve dinî kaynaşmaların bir sonucu olarak ortaya çıkan, Hz. Ali ve Ehl-i Beyt sevgisini esas alan bir inanç ve toplumsal hareket olarak tanımlanabilir. Bu hareket, XVI. yüzyılda Safevîler’in etkisiyle belirgin bir siyasi ve dinî kimlik kazanmıştır. Kızılbaşlar, Ehl-i Beyt’e duydukları bağlılık nedeniyle Osmanlı döneminde farklı bir toplumsal yapı olarak dikkat çekmiş, özellikle köy ve kasaba merkezli bir inanç pratiği geliştirmişlerdir.
Kızılbaş ismi, Safevî propagandasının etkisiyle bu grupların kırmızı başlıklar giymelerinden kaynaklanmıştır.
Kızılbaşlar, başlangıçta Safevîler’in Anadolu’daki müritleri olarak görülmüş, ancak zamanla bağımsız bir kimlik kazanmışlardır.
Bu topluluklar, Hz. Ali’nin ilâhî bir nitelik taşıdığına dair inançlar ve on iki imam sevgisi etrafında şekillenen bir itikadî yapı sergilemiştir.
Kızılbaşlık, Osmanlı İmparatorluğu’nda siyasi ve sosyal bir tehdit olarak algılanmış, bu nedenle devlet tarafından baskılara maruz kalmıştır. Osmanlı belgelerinde genellikle Kızılbaş, Râfizî, ya da mürted gibi tabirlerle anılmışlardır. Safevîler’in propagandası ile birleşen Kızılbaş hareketleri, Osmanlı-Safevî mücadelelerinin önemli bir unsuru haline gelmiştir.
Kızılbaş topluluklar, Osmanlı otoritesine karşı hem dinî hem de siyasi bir duruş sergilemiş, bu durum özellikle Yavuz Sultan Selim (1512-1520) döneminde zirveye ulaşmıştır.
Yavuz’un Safevîlere karşı yürüttüğü Çaldıran Savaşı (1514) sonrasında, Anadolu’da Kızılbaş nüfus üzerindeki baskılar daha da artmıştır.
Kızılbaşlar, bu dönemde çoğunlukla dağlık ve ulaşılması güç bölgelerde yaşamış, inançlarını koruyabilmek için geleneklerini gizli bir şekilde sürdürmek zorunda kalmışlardır.
Kızılbaşlık, temelinde Hz. Ali ve Ehl-i Beyt sevgisini barındıran bir inanç sistemidir.
Bu sistemin merkezinde, on iki imamın kutsallığına olan derin inanç ve Hz. Ali’nin ulvî bir varlık olarak görülmesi yer alır.
Kızılbaş inançlarının başlıca özellikleri:
Safevîler, özellikle Şah İsmail (1487-1524) döneminde, Kızılbaşları önemli bir müttefik olarak görmüş ve Anadolu’da etkin bir propaganda yürütmüşlerdir[^4]. Şah İsmail’in şiirlerinde Ehl-i Beyt sevgisini yüceltmesi ve kendisini dinî bir lider olarak tanıtması, Kızılbaş toplulukları üzerindeki etkisini artırmıştır. Safevî propagandası, Kızılbaşlar arasında Şah İsmail’in kutsal bir şahsiyet olarak algılanmasına yol açmıştır[^5]. Bu durum, Osmanlı-Safevî çatışmalarının toplumsal ve dinî boyutunu güçlendirmiştir.
Kızılbaşlık, günümüzde genellikle Anadolu Alevîliği ile özdeşleştirilmiş bir inanç yapısını ifade eder. Modern dönemde Alevîlik, Kızılbaş kökenlerine dayanan, ancak daha geniş bir dinî ve kültürel zenginliği kapsayan bir kimlik olarak tanınmaktadır[^6]. Kızılbaşlık, tarihî olarak baskı ve zulme maruz kalan bir topluluğun direniş sembolü olarak da değerlendirilmektedir.
Kızılbaşlar, tarihsel olarak Anadolu, İran ve çevresinde yaşayan Alevi inançlı toplulukları ifade eder. Günümüzde bu terim, özellikle Türkiye’deki Alevi-Bektaşi toplulukları için kullanılır. Dünya genelinde Alevi nüfusuna dair kesin rakamlar olmamakla birlikte, tahminler mevcuttur.
Türkiye’deki Alevi Nüfusu:
Konda Araştırma Şirketi’nin verilerine göre, Türkiye’de kendini Alevi olarak tanımlayanların nüfusa oranı %5 civarındadır.
Türkiye’deki Alevi Yerleşimleri:
Alevi nüfusu, Türkiye’nin çeşitli bölgelerine dağılmış durumdadır. En yoğun olarak bulundukları iller arasında Sivas (534 köy), Tunceli (388 köy), Erzincan (317 köy), Tokat (225 köy), Çorum (211 köy), Kahramanmaraş (161 köy) ve Malatya (159 köy) yer almaktadır. Ama Türkiye’de bir çok ilde az da olsa alevi köyleri vardır.
Türkiye Dışındaki Alevi Toplulukları:
Anadolu dışında, Balkanlar’da yaşayan Bektaşi toplulukları da bulunmaktadır. Özellikle Yunanistan ve Bulgaristan’daki Alevi-Bektaşi toplulukları, asimilasyon politikalarıyla karşı karşıya kalmışlardır.
Ayrıca, Batı İran, Luristan ve Kuzey Irak’ta Yâresânîlik (Ehl-i Hak), Kakai ve Ali İlâhîlik gibi isimlerle anılan ve kendilerini “Alevî-Kürtler” olarak tanımlayan gruplar da bulunmaktadır. Bugün İran’ın doğusunda Horasan’da da küçük bir Alevî topluluğu vardır.
Alevi nüfusuna dair kesin ve güncel veriler sınırlıdır. Farklı kaynaklar farklı tahminler sunmaktadır. Bu nedenle, verilen rakamlar yaklaşık değerlerdir ve farklı araştırmalarda değişiklik gösterebilir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.