Keyfiyet ve Bedir

Keyfiyet ve Bedir

Keyfiyet, müslümanlığın insanın tavır, davranış, söz ve düşüncelerine aksetmesi; başka bir ifadeyle, müslümanlığı özümsemesi, kendi tabiatına maletmesi, onda derinleşebildiği kadar derinleşmesi demektir. Buna göre keyfiyet, müslümanlığın ayrılmaz bir parçası haline gelmesi ve getirilmesi anlamına gelir. Necip Fazıl keyfiyeti  ‘sıkıştırılmış mümin’ tabiriyle veciz bir şekilde ifade etmektedir.

Hz. Peygamber (sav) keyfiyeti, Cibril hadisi olarak meşhur olmuş hadiste en güzel bir şekilde ifade etmektedir:

İman, İslam, ihsan.

Bu üç kavram insanı kıvama ulaştırır ve ihlasın zirvesine çıkarır. İman, terke ve ihmale uğraması tecviz edilmeyen bir hakikat. İslam, imanı ayakta tutan bir değer. İhsan ise inanılan ve yaşanan değerlerin vicdanda duyulmasıdır. Bu üçü adeta birbirinin ayrılmaz parçalarıdır. İnanacaksın, sonra inandığın şeyleri pratik hayata dökecek ve onları işleye işleye fıtratın haline getireceksin ve ardından Allah’ı görüyor gibi kulluk yapar hale gelecek ve son adımda O’nun tarafından her an görülüyor olma mülahazalarına yükseleceksin. İşte keyfiyet denince anlaşılması gereken mana budur. Yani tam ihlasa erme. Keyfiyeti korumanın kurutmamanın yolu ise; okuma, tefekkür, tezekkür, taat, ezkardan geçer.

İşte bedir ashabı ihlasa tam ermiş insanlardan müteşekkil bir ordu idi. Kemmiyet olarak az fakat keyfiyette zirvede. Bedir ordusunun 2 adet süvarisi, 30-40 adet de devesi vardı. Müslümanların bu kadar az imkânlarına ve iki atlarına mukabil, karşı tarafın tam 200 atı bulunuyordu. Bir ata karşılık 100 at. Bir süvariye karşılık 100 süvari kavga edecektir. Müslümanların 310 askerine mukabil, karşı tarafın asker sayısı 1000’e yakındı. Bu, her insanın, 3-4 insanla yaka paça olması demektir.

İşin bir diğer yanı da, Müslümanlar, Kureyş kervanını tehdit gayesiyle yola çıkmışlardı. Fakat  murad-ı ilâhî başka türlü tecelli etmiş ve karşılarına orduyu çıkarmıştı.

“Allah iki taifeden birini size vaad etmişti; siz kuvvetsiz olanın size düşmesini istiyordunuz. Oysa, suçluların hoşuna gitmese de hakkı ortaya çıkarmak ve bâtılı tepelemek için Allah, sözleriyle hakkı ortaya koymak ve inkârcıların kökünü kesmek istiyordu.” (Enfâl sûresi, 8/7-8)

Sahabe Bedir’e güle oynaya gelmişlerdi. Çünkü önlerinde Cennet vardı,ebediyet vardı ve Allah hoşnutluğu vardı. Melekler, o gün onların o tavırlarını öyle beğenmişlerdi ki onlar “Ehad! Ehad!” dedikçe âdeta semalar deliniyor ve aşağıya tabur tabur melek iniyordu. Sanki daha Bedir başlamadan, Bedir’in zaferini kutlamak için melekler yeryüzüne iniyorlardı. Gören görüyordu; başlarında beyaz sarıklar ve sırtlarında beyaz urbalar. Niçin beyaz urbalar? Çünkü sahabe Bedir’e gelirken beyaz urbalarla gelmişti, iç ve dışları tertemiz bembeyazdı. Dillerinde parola, “Ehad! Ehad!” Evet, böyle karşılıyorlardı oraya gelirken ruhları gibi simsiyah elbiseler içinde gelen Mekke müşriklerini.

Evet, dava çok önemlidir. Ebû Cehil’in, Şeybe’nin, Utbe’nin, İbn Ebî Muayt’ın, Umeyye İbn Halef’in, niçin savaştıkları belli değildi. Onlar bir hınçla orada insan öldürmeye gelmişlerdi. Yapacakları bu şeyle Kâbe’nin izzeti yükselmeyecek, çevrelerindeki insanlar arasında itibarları artmayacaktı. Eskiye göre hiçbir kazançları yoktu.. olamazdı da, zira oraya bir kinle, bir nefretle, bir gayzla gelmişlerdi.

Mü’minler ise, yüksek bir gayeyi tahakkuk ettirmek için oradaydılar: Evet,  Allah’ın (cc) yüce adını,  cihanın dört bir yanında bayraklaştırma düşüncesi, onların varlık gayesiydi. Herkesin kalbi bu duygu ile atıyordu ve böyle bir dava için ölünse idi değerdi. Çünkü Allah (cc) için ölüyorlardı. Allah (cc) için ölünce de gidip Allah’a (cc) ulaşacaklardı. Allah’ı (cc) bulan, hiçbir şey kaybetmemiş, aksine pek çok şey kazanmıştır.

Mekke müşrikleri ve destekçileri, ölüme güle oynaya koşan dünyayı ve ahireti önemsemeyen sadece “Allah” diyen ihlas ve rıza topluluğuyla başa çıkılmayacağını nereden bilebilirlerdi. Nice az topluluklar bir batman ihlas ile kendilerinden çok fazla kalabalıklara galebe çalmıştır. “Ey iman edenler siz kendinize bakın. Siz doğru yolda olunca sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. Artık O size yaptıklarınızı bildirecektir.”(Maide, 5/105)

Asım Hikmet GÜLEÇ( asimhikmet.gulec@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.