DOLAR

39,5851$% -0.32

EURO

45,6681% -0.99

STERLİN

53,6762£% -0.71

GRAM ALTIN

4.322,05%1,03

ONS

3.427,88%1,36

BİST100

9.311,88%-2,19

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul AÇIK 23°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
a

Kazançta Helal ve Haram Bilinci

Kazançta Helal ve Haram Bilinci
0

BEĞENDİM

Haramın zıttına helâl denir. İslâm’a göre haram olmayan bir şey helâldir. Çünkü, هُوَ الَّذِي خَلَقَ لَكُمْ مَا فِي الأَرْضِ جَمِيعًا “Yeryüzünde her ne varsa hepsini sizin için yaratan Allah’tır” âyeti, yasaklığı belli olmayan şeylerin serbest (mübah) olduğunu gösterir. Bu sebeple bir şahsın mülk edinmesi, yemesi veya kullanması.. haram olmayan bir mal veya gelire helâl kazanç denmektedir.

Dinimize göre haramlar az ve sayılı, helâller ise oldukça fazladır. Fakat devrimizde pek çok şahıs haramı; bir başkasının malını hırsızlık, gasp ve hile ile alma mânâsına indirgemektedir. Bazıları da bu konuyu hiç önemsememektedir. Buhari’de geçen; يَأتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ لَا يُبَالِي الْمَرْءُ مَا أخَذَ مِنْهُ أمِنَ الْحَلَالِ أمْ مِنَ الْحَرَامِ “İnsanlara bir zaman gelecek ki kişi kazandığının helâlden mi yoksa haramdan mı olduğuna aldırmayacak” hadîsin de bu hususu bildirmektedir. Ayrıca pek çok haram konusunu da helâlmiş gibi düşünülmektedir.

Biz burada konuyu uzatmamak gayesiyle mekruh ve şüpheli olan kısımlara ise girmeyeceğiz. Sadece haram konusunu değişik alt başlıklar altında sunacağız.

**
I. Kesin Haram Olanlar
****
A. Fâiz**

İki malın birbiriyle değişimi sırasında taraflardan birinin, akit gereği karşılığı olmaksızın verdiği fazlalığa faiz denir. Cenâb-ı Allah Bakara Sûresi 275–281 arası âyetlerde her nispette fâizin haram olduğunu teyit etmiş, onu alanların nasıl bir cezaya uğrayacağını bildirmiş, fâize bulaşanın ondan kurtulma yolunu göstermiş ve şöyle buyurmuştur: الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبَا لاَ يَقُومُونَ إِلاَّ كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا إِنَّمَا الْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبَا وَأَحَلَّ اللهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا فَمَنْ جَاءَهُ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّهِ فَانْتَهَى فَلَهُ مَا سَلَفَ وَأَمْرُهُ إِلَى اللهِ وَمَنْ عَادَ فَأُولَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ يَمْحَقُ اللهُ الرِّبَا وَيُرْبِي الصَّدَقَاتِ وَاللهُ لاَ يُحِبُّ كُلَّ كَفَّارٍ أَثِيم “Fâiz yiyenler kabirlerinden, şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetlerinden kalktığı gibi kalkacaklardır. Bu hâl onların, fâiz tıpkı alışveriş gibidir demeleri sebebiyledir. Hâlbuki Allah alışverişi helâl, fâizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime Rabb’inden bir öğüt gelir de fâizden vazgeçerse, geçmişte olan (hukuken) kendisinindir. Fakat (diyâneten) onun işi Allah’a kalmıştır. Fakat kim de fâize dönerse onlar Cehennemliktir ve orada daimî olarak kalacaklardır. Allah fâizi mahveder, buna mukabil sadakaları bereketlendirir. Ve nankör-günahkâr hiçbir kimseyi sevmez.”

 لَعَنَ رَسُولُ اَللهِ – صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ – آكِلَ اَلرِّبَا, وَمُوكِلَهُ, وَكَاتِبَهُ, وَشَاهِدَيْهِ, وَقَالَ: هُمْ سَوَاءٌ “Hz. Peygamber (sas) fâiz yiyeni, fâiz yedireni, fâiz akdindeki şahitleri ve fâiz işlemini yazanı lânetlemiştir.

**
B. Rüşvet, torpil; memur bir şahsın hediye alması
****
1. Rüşvet:** Bir hakkın iptali veya haksızlığın ikamesi için yetkililere verilen mala denir. Bu konuda Allah Resulü (sas) şöyle buyurmuştur: الرَّاشِي وَالْمُرْتَشِي فِي النَّارِ “Rüşvet veren ve rüşvet alan Cehennem’dedir.”8 مَا مِنْ قَوْمٍ يَظْهَرُ فِيهِمْ الرِّبَا إِلَّا أُخِذُوا بِالسَّنَةِ وَمَا مِنْ قَوْمٍ يَظْهَرُ فِيهِمْ الرُّشَا إِلَّا أُخِذُوا بِالرُّعْبِ “Bir toplumda faiz uygulanırsa kıtlıkla cezalandırılırlar. Eğer rüşvet yaygınlaşırsa korkuyla cezalandırılırlar.”

Pek çok kaynakta, “Allah rüşvet alana ve rüşvet verene lânet etti…” gibi değişik rivâyetler vardır. Çünkü rüşvet; yetki, görev ve nüfûzu kötüye kullanmak mânâsına gelir ve İslâm’ın kabul etmediği bir kazanç türüdür. 

**
2. Torpil:** Kayırma ve haksızlık manasına gelir. Bir kişi bir makam veya malı hak etmediği şekilde elde eder veya bir başkasının elde etmesini sağlarsa, hem o işe geçmesi hem de oradan aldıkları helâl olmaz. Bunun rüşvetten farkı, herhangi bir maddî karşılık sözkonusu olmadan yapılmasıdır.

**
3. Hediye:** Bir kimseye ikram veya ona yakınlaşmak için hibe suretinde verilen veya gönderilen mala denir. Normal şahıslar için hediyenin bir mahzuru yoktur. Hatta sünnettir. Fakat memurlar için aynı şey söz konusu değildir. Çünkü Allah Resulü (sas) zekat toplamak için gönderdiği bir memura verilen hediyeleri caiz kabul etmemiştir. Sonra da bir hutbe vererek şöyle buyurmuştur:أَمَّا بَعْدُ فَإِنِّى أَسْتَعْمِلُ الرَّجُلَ مِنْكُمْ عَلَى الْعَمَلِ مِمَّا وَلاَّنِى اللهُ فَيَأْتِى فَيَقُولُ هَذَا مَالُكُمْ وَهَذَا هَدِيَّةٌ أُهْدِيَتْ لِى. أَفَلاَ جَلَسَ فِى بَيْتِ أَبِيهِ وَأُمِّهِ حَتَّى تَأْتِيَهُ هَدِيَّتُهُ إِنْ كَانَ صَادِقًا وَاللهِ لاَ يَأْخُذُ أَحَدٌ مِنْكُمْ مِنْهَا شَيْئًا بِغَيْرِ حَقِّهِ إِلاَّ لَقِىَ اللهَ تَعَالَى يَحْمِلُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَلأَعْرِفَنَّ أَحَدًا مِنْكُمْ لَقِىَ اللهَ يَحْمِلُ بَعِيرًا لَهُ رُغَاءٌ أَوْ بَقَرَةً لَهَا خُوَارٌ أَوْ شَاةً تَيْعِرُ “Allah’ın Beni yetkili kıldığı bir konuda sizden birisine görev veriyorum, o da gelip; ‘Bu Sizin malınız, bu da bana verilen hediyelerdir.’ diyor. Eğer o doğru sözlü ise (cevap versin), ana-babasının evinde otursaydı ona hediyesi gelir miydi?! Vallahi sizden birisi hakkı olmadığı bir şeyi alırsa, kıyamet günü onu taşıyarak Allah’a kavuşur. Ben de sizden birinin bağıran bir deve, böğüren bir inek ve meleyen bir koyun ile Allah’a kavuştuğunu bilirim.” 

Şu hadîs de bu hükmü teyit eder: هَدَايَا الْعُمَّالِ غُلُولٌ “Memurların hediye alması rüşvettir.”

**
C. İslâmî ölçülere uymayan malların satılması
**Meselâ alkollü içki haramdır. Dolayısıyla ondan gelir elde etmek de haramdır. Bu duruma İslâmî ölçülere uymayan başka yiyecek ve içeceklerin, elbise, gazete, televizyon, radyo, internet ve diğer işletmelerin.. gelirleri de girer. Meselâ; keserken besmele şartına riâyet etmemek veya domuz eti gibi haram malzeme kullanmak.. gibi sunduğu etler konusunda helâllik ölçüsüne uymayan bir lokantanın kârı helâl sayılmaz. Hatalı reklâm yapmak, aşırı fiyat kırma gibi haksız rekabet etmek, patent haklarına riâyet etmemek ve spekülatif müdahalelerde bulunmak da bu kısımda değerlendirilir.

**
D. Haksız yere kamu, devlet, vakıf malları ile başkalarına ait malları kullanmak**

Meselâ kaçak elektrik ve su kullanmak haramdır. Dolayısıyla bunların içine karıştığı helâl mallara da haram karışmış olur.

**
F. Menfaat sağlayan borç**

İslâm’a göre bir kişi herhangi bir şahsa borç verirse, bu borcun vesile olduğu hiçbir hediyeyi alamaz. Zîrâ bir hadîste şöyle buyrulmuştur: كُلُّ قَرْضٍ جَرَّ نَفْعًا فَهُوَ رِبًا “Menfaat sağlayan her borç ribadır.” Binaenaleyh sarf akitlerindeki şart ve teciller, artı menfaat kapsamında değerlendirildiğinden caiz değildir. Bunun istisnası, önceden de böyle hediyeleşmenin yapılıyor olmasıyla mümkündür. Çünkü şu hadîs bu hükmü gösterir: إِذَا أقْرَضَ أَحَدكُمْ قَرْضًا فَأُهْدِيَ إِلَيْهِ , أَوْ حَمَلَهُ عَلَى دَابَّته , فَلَا يَرْكَبْهَا وَلَا يَقْبَلْهُ , إِلَّا أَنْ يَكُون جَرَى بَيْنه وَبَيْنه قَبْل ذَلِكَ “Biriniz bir borç verir ve ona da bir hediye gelirse veya bineğine alırsa, onu kabul etmesin ve binmesin; fakat önceden böyle şeyler oluyorsa bu müstesna.”

**
G. Vakıf ve devlet yöneticilerinin kazanç sınırını aşması**

Şu hadîs bir görevlinin gelir ve maaşına sınır koymaktadır: مَنْ كَانَ لَنَا عَامِلاً فَلْيَكْتَسِبْ زَوْجَةً فَإِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ خَادِمٌ فَلْيَكْتَسِبْ خَادِمًا فَإِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ مَسْكَنٌ فَلْيَكْتَسِبْ مَسْكَنًا مَنِ اتَّخَذَ غَيْرَ ذَلِكَ فَهُوَ غَالٌّ أَوْ سَارِقٌ “Kim bizim bir işimize tayin olursa; bekârsa evlensin, hizmetçisi yoksa hizmetçi edinsin, evi yoksa ev edinsin, bundan fazlasını alan hırsızdır.” Burada geçen hizmetçi (hâdim) lafzı, aile ve iş için gerekli olan at ve araba (binek) gibi ihtiyaçlar için de yorumlanabilir. Fakat bu yoruma göre hizmetçi edinmemek gerekir. Bu hadîse göre Müslümanların hayat standartları arasında fazla bir farkın olamayacağını da belirtmek gerekir.
**
II. Başkasına Ait Olan Kazançlar**

Bir başkasının hakkını yemek haramdır ve bu mesele oldukça geniş bir konudur. Çünkü pek çok mesele başkalarına ait kul haklarının ihlâline sebep olmaktadır. Bu sebeple bu noktada önemli olan ve hatırlatılması âciliyet kesbeden bazı konuları sıralayalım:

**
A. Hırsızlık:** Bir malı korunmuş olduğu yerden gizlice almaya denir. Her hırsız çaldığı malı sahibine iade etmelidir. Ayrıca ondan helâllik de istememelidir. Üstelik hak sahibinin elinden malın gitmesiyle oluşan somut bir zararı varsa, bunu da karşılamalıdır.

**
B. Gasp:** Kul hakkı açısından gasp da aynen hırsızlık gibidir. Fakat bunda başkasına ait malın gizli ve korunmuş bir yerden değil de açıktan ve çoğunlukla cebir ve şiddet kullanılarak alınması söz konusudur.

**
C. Miras taksimi:** Ölen bir kişiye ait mal varlığının taksimi, İslâm miras hukuku hükümlerine uygun olarak yapılmalıdır.. Günümüzde İslâm miras hukukunun bilinmemesi ve medenî kanundaki miras taksiminin İslâm’a uymaması sebebiyle, bu konuda pek çok yanlışlar çıktığını belirtmek gerekir.

Hz. Peygamber (sas) ferâiz ilminin önemine dikkat çekmiş ve şöyle buyurmuşlardır: تَعَلَّمُوا الْفَرَائِضَ وَعَلِّمُوهَا فَإِنَّهُ نِصْفُ الْعِلْمِ وَهُوَ يُنْسَى وَهُوَ أَوَّلُ شَىْءٍ يُنْتَزَعُ مِنْ أُمَّتِى “Ferâizi öğrenin ve öğretin! Çünkü o ilmin yarısıdır. Ümmetimden sökülüp alınacak ilk şey odur.” İslâm miras hukukunun ilmin yarısı olması meselesi, önemine binaendir. Ayrıca hayat ilmine mukabil ölüm ilmi olarak da değerlendirilir.

**
D. Hile:** Kasten ve haksız olarak aldatmaya veya meşru bir şeyi gayr-ı meşru bir şeye ulaşmak için vasıta kılmaya denir. Hile, konuyla ilgili bir gerçeği gizlemek şeklinde de olabilir. Bu konudaki genel hükmü, مَنْ غَشَّنَا فَلَيْسَ مِنَّا “Bizi aldatan bizden değildir.” hadîsi28 bildirir ki, bu da haramlıktır. Başka bir hadîste ise, مَنْ بَاعَ عَيْبًا لَمْ يُبَيّنْهُ لَمْ يَزَلْ فِي مَقْتِ اللهِ وَلَمْ تَزَلْ الْمَلَائِكَةُ تَلْعَنُهُ “Kim bildirmeden ayıplı bir malı satarsa, Allah’ın gazabı altındadır ve melekler ona devamlı lanet eder.” buyrulmuştur.

**
Hile unsurları:** Hile ile yapılmak istenen şey; bey’u’l-ıynede olduğu gibi fâizi meşrulaştırma gayreti şeklinde olabilir. Bu uygulamada İslâm hukukunun emirlerinden kaçmak niyeti zâhir olduğundan, netice haramlıktır. Çünkü bu uygulamada alışveriş akdiyle yapılan bir fâiz işlemi vardır. Zîrâ objektif hukuk kurallarını uygulama adına, hukukun ruhunu ihmal etmek mümkün değildir. Hattâ dolaylı ihmaller tespit edilemediğinde; bazen açık ihmallerden daha tehlikeli hâle geldiğinden, sonucu daha da kötüdür. Çünkü böyle hâllerde, kanunların çoğunun kimsenin anlamadığı perdelerle atlatıldığı bir alan oluşmaktadır. Bu durumda söz konusu fiilleri yasaklayacak ve önlerini kapatacak olan fıkhî delil sedd-i zerîadır.

**
1. Yalan söylemek ve duruma göre onu yeminle teyit etmek:** Çünkü yalan yere yemin etmek çok defa maddî veya mânevî bir hakkın kaybına sebep olmaktadır. Bu sebeple Allah Resulü (sas) şöyle buyurmuştur: إِيَّاكُمْ وَكَثْرَةَ الْحَلِفِ فِى الْبَيْعِ فَإِنَّهُ يُنَفِّقُ ثُمَّ يَمْحَقُ “Satış yaparken çok yeminden sakının. Çünkü o malı sattırır, fakat bereketini de giderir.”

**
2. Yalancı şahitlik:** Çoğu zaman yalancı şahitlik de hakların ihlaline sebep olur. Bu sebeple zulmeden taraf mağdurla helâlleşmek zorundadır. Efendimiz (sas) bir açıklamalarında bu konuyu dile getirmiş, Kendisinin mahkemede hâdisenin zâhirine göre hükmedeceğini, binaenaleyh yanılabileceğini bildirmiştir. Sonra da, فَمَنْ قَضَيْتُ لَهُ مِنْ حَقِّ أَخِيهِ شَيْئًا فَلَا يَأْخُذْهُ فَإِنَّمَا أَقْطَعُ لَهُ قِطْعَةً مِنْ النَّارِ “Kime başkasının hakkını verirsem almasın, çünkü o ateşten bir parçadır.” buyurmuştur. Bunun üzerine davalı olan her iki şahıs da ağlamış ve; “Ben hakkımdan vaz geçiyorum.” demiştir.

**
3. Bilerek yalan ve yanlış beyanda bulunmak:** Bu durum yalancı şahitliğe benzer bir fiildir. Meselâ yanlış beyan sonucu az vergi vermek, vergisini tam verenlerin hakkını yemek mânâsına gelir. Keza sahte evrakla iş yapmak karşı tarafı kandırmak olur. Yine daha üst bir payeye yükselmek için sınavda kopya çekmek veya sahte belge sunmak, hilâf-ı vâki beyanda bulunmak olur. Dolayısıyla böyle durumlarda kazanılan mal içinde başkalarına ait haklar oluşur ve ilgili taraflarla helâlleşmeyi gerektirir.

**
4. Ölçü ve tartıyı bozmak:** Bu konuda Allah Resulü (sas) şöyle buyurmuştur: يَا مَعْشَرَ الْمُهَاجِرِينَ خَمْسٌ إِذَا ابْتُلِيتُمْ بِهِنَّ وَأَعُوذُ بِاللهِ أَنْ تُدْرِكُوهُنَّ لَمْ تَظْهَرِ الْفَاحِشَةُ فِى قَوْمٍ قَطُّ حَتَّى يُعْلِنُوا بِهَا إِلاَّ فَشَا فِيهِمُ الطَّاعُونُ وَالأَوْجَاعُ الَّتِى لَمْ تَكُنْ مَضَتْ فِى أَسْلاَفِهِمُ الَّذِينَ مَضَوْا. وَلَمْ يَنْقُصُوا الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ إِلاَّ أُخِذُوا بِالسِّنِينَ وَشِدَّةِ الْمَؤُنَةِ وَجَوْرِ السُّلْطَانِ عَلَيْهِمْ. وَلَمْ يَمْنَعُوا زَكَاةَ أَمْوَالِهِمْ إِلاَّ مُنِعُوا الْقَطْرَ مِنَ السَّمَاءِ وَلَوْلاَ الْبَهَائِمُ لَمْ يُمْطَرُوا وَلَمْ يَنْقُضُوا عَهْدَ اللهِ وَعَهْدَ رَسُولِهِ إِلاَّ سَلَّطَ اللهُ عَلَيْهِمْ عَدُوًّا مِنْ غَيْرِهِمْ فَأَخَذُوا بَعْضَ مَا فِى أَيْدِيهِمْ. وَمَا لَمْ تَحْكُمْ أَئِمَّتُهُمْ بِكِتَابِ اللهِ وَيَتَخَيَّرُوا مِمَّا أَنْزَلَ اللهُ إِلاَّ جَعَلَ اللهُ بَأْسَهُمْ بَيْنَهُمْ “Ey muhacir topluluğu! Beş şeyle imtihan olursanız beş musibet gelir ki onların size ulaşmasından Allah’a sığınırım. Bir toplumda fuhuş alenen işlenirse, önceden olmayan taun vb. hastalıklar gelir. Ölçü ve tartıdaki adalet giderse kıtlık ve yönetici zulmü gelir. Zekâtı vermezlerse yağmur kesilir. Hattâ hayvanlar olmasa hiç yağmur yağmaz. Allah ve Resulüne verdikleri sözü tutmazlarsa dış düşman gelir ve ellerindekini alır. Yöneticiler Allah’ın kitabıyla hükmetmez ve başka şeyleri seçerlerse kendi toplumları içinde kargaşa başlar.”

**
Netice**

Görüleceği üzere haramdan kaçınmak; bilgi, bilinç, samimiyet (ihlâs), fedakârlık ve iman meselesidir. Dolayısıyla bu noktada eksiklikleri olan şahısların mallarında haram olabileceği kuvvetle muhtemeldir. Haram ise hem kişiyi Cehennem’e götürür, hem de ibadet ve duayı engeller. Zîrâ şu hadîsler bunu gösterir:

 أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ اللهَ طَيِّبٌ لاَ يَقْبَلُ إِلاَّ طَيِّبًا وَإِنَّ اللهَ أَمَرَ الْمُؤْمِنِينَ بِمَا أَمَرَ بِهِ الْمُرْسَلِينَ فَقَالَ ( يَا أَيُّهَا الرُّسُلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحًا إِنِّى بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ) وَقَالَ (يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ). ثُمَّ ذَكَرَ الرَّجُلَ يُطِيلُ السَّفَرَ أَشْعَثَ أَغْبَرَ يَمُدُّ يَدَيْهِ إِلَى السَّمَاءِ يَا رَبِّ يَا رَبِّ وَمَطْعَمُهُ حَرَامٌ وَمَشْرَبُهُ حَرَامٌ وَمَلْبَسُهُ حَرَامٌ وَغُذِىَ بِالْحَرَامِ فَأَنَّى يُسْتَجَابُ لِذَلِكَ “Ey insanlar! Allah güzeldir ve güzelden başkasını kabul etmez. Şüphesiz Allah peygamberlere emrettiğini müminlere de emretmiş ve şöyle demiştir: ‘Ey peygamberler! Güzel şeyleri yiyin ve iyi amel işleyin. Şüphesiz Ben yaptıklarınızı bilmekteyim. Ey iman edenler! Size rızık olarak verdiklerimizden güzel olanları yiyin.’ Öyle insanlar var ki Allah için uzun yol gider. Bu yolda kendini dağıtır ve toz toprak içinde kalır. Elini semaya açar ve Ya Rabbi, Ya Rabbi diye dua eder. Fakat yediği haramdır, içtiği haramdır, giydiği haramdır ve vücudu haramla beslenmiştir. Böyle birinin duasına nasıl icabet edilsin ki?!”

Bu rivâyetlere göre duaların kabul olması için haram lokma yememek kadar, diğer haramlardan da kaçınmak gerekmektedir. Bu sebeple herkes kendi malının helâl olup olmadığını değişik açılardan gözden geçirmeli ve huzûr-i ilâhi’de hesaba çekilmeden önce kendini muhasebe yapmalıdır. Zîrâ amelini ve duasını boşa çıkarmamak için buna mecburdur. Ayrıca üzerinde başkasına ait kul hakları bulunan bir kişi, ancak hak sahiplerinden alacağı gönül rızasıyla olan bir helâllikle kurtulabilir. Çünkü Yüce Mevlâ kul haklarını affetmemektedir. 

Rahmeti Sonsuz Rabb’imiz cümlemizi kötü âkıbetlerden korusun.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP

porno porno izle porno doeda royalbet güncel giriş verabet güncel giriş ramadabet giriş slotica leogrand slotday venombet deobet ritzbet exonbet giriş grandpashabet betwild radissonbet verabet giriş pashagaming palacebet maxwin spinco giriş betsin betsalvador

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.