Kazananların ve kaybedenlerin yeri: Mahşer meydanı

0

BEĞENDİM

0

Sevban radıyallahu anh dedi ki: “Ey Allah’ın Resülü! Onları bize tavsif et, durumlarını açıkla da, bilmeyerek biz de onlardan olmayalım!”

Resulullah Aleyhissalâtu vesselâm açıkladılar: “Onlar sizin din kardeşlerinizdir. Sizin cinsinizden insanlardır. Sizin aldığınız gibi onlar da gece (ibadetin)den nasiplerini alırlar. Ancak onlar, Allah’ın yasaklarıyla tenhâda baş başa kalınca, o yasakları ihlâl ederler, çiğnerler.” (İbn Mace, Zühd 29)

Hadisi şerif izaha gerek olmayacak kadar açık aslında. Gece namazı olanların bile harama karşı zaafları varsa, haram görünce sabunun zeminde kaydığı gibi harama doğru kayıyorsa mümin, ahirette Allah’ın bütün amellerini iptal edeceğini söylüyor. Her banka gördüğünde içine dalıp iki kredi patlatan hacı amcalardan, bir kız gördüğünde içine düşen hafız efendilerden, kendi ile baş başa kalınca haram havuzunda yüzenlerden söz ediyor Resulullah Aleyhissalâtu vesselâm.

Ama bizim hadisi yazımıza koymamızın amacı burasının izahı değil. Biz hadisi şerifin diğer yüzüne bakmak istiyoruz. Yani gece namazları, oruçları, zekatları olan birinin dünyada insanlar nezdinde kazanmış olması ahirette de kazanacağı anlamına gelmediğini vurgulamak yerinde olacaktır. Hem maddi hem manevi açıdan bakıldığında ahirete ait konular ki bu hayatımızın hepsidir, kazanıp kazanmadığımız bu dünyada karar verebileceğimiz bir şey değildir.

Namazlarımızın çok olması, oruçlarımızın çok olması, bol bol tespit çekmemiz, sabahlara kadar kuran-ı kerim okumamız bakıldığında büyük işlerdir. Ama riya ile yapılıyorsa bunlar ahirette elimize hiçbir şey geçmeyecektir. Veya dünyada ilk yüz zengini arasında bulunmamız bize ahirette ki hesabımız için bir kolaylık sağlamayacaktır. Aksine nereden kazanıldığı ve nereye harcandığına dair meleklerin sorgusundan geçmeden ve yalan makinası tabi tutulmadan ayaklarımızı oynatamayacağımızı göz önünde bulundurmamız gerekiyor.

Tuttuğumuz takımın ligde birinci olması, oy verdiğimiz partinin seçimlerden birinci çıkması, evlendiğimiz kızın köyün en güzeli olması, maaşımızın iki katına çıkarılması, bindiğimiz arabadan dünyada üç adet üretilmiş olması, internet hızımızın yüksek olması, plazma tvlerin kralının bizde olması, yeni çıkan akıllı telefonlarımızın olması, çocuğumuzun gözlerinin mavi olması ve daha bir çoğu bizim kazandığımız anlamına gelmiyor.

Eğer mahşer meydanında akıllı telefonumuzla neye hizmet ettiğimizi açıklayamazsak ne fiyatının ne içindeki programların bizim kazanmamıza sebep olmayacaktır.

Eğer mahşer meydanında arabamızla trafikte yaptığımız canavarlıkların hesabı bizi terletecekse dünya üzerinde arabamızın üretim sayısının miktarının, kilometrede ne kadar yaktığının ne önemi var.

Eğer verdiğimiz oy mahşer meydanında bize azap çektirecekse partimizin kaç belediye aldığının, kaç milletvekili çıkardığının, oy oranımızın yüksek olması belki de tehlikeli olabilir.

Eğer maaşımız iki katına çıkıpta haramlık oranı da iki katına çıkıyorsa sizce mahşer meydanında kazananlardan mı oluruz kaybedenlerden mi? Ne yapıyorsak, neyi tasarlıyorsak hepsini mahşer meydanına göre dizayn etmeliyiz. Kazananların ve kaybedenlerin tartılacağı nokta mahşer meydanıdır.