Kardeşlik duygularını oruçla yenilemek

0

BEĞENDİM

0

Efendimiz (sas): “Hata yapanların en hayırlısının hemen pişman olup tevbe eden kişi” olarak tarif etmesi ve inanan insanlara yol göstermesi en önemli bir metottur. Son birkaç yıl içerisinde çeşitli sebeplerle, milletimizin içerisine atılan fitne tohumları, bilinçli veya bilinçsiz, ötekileştirmeler sebebiyle aileler, akrabalar, komşuluklar hatta ana-babayla evlatlar arasındaki sevgi, saygı büyük hasar gördü. Meselenin vahametinin ehli vicdan olan herkes farkındadır. Bizim anlata anlata bitiremediğimiz ecdadımızın bu topraklarda 1000 yıl birlikte yaşadığı 72 çeşit millet, nasıl kavgasız, gürültüsüz hoşgörü içerisinde yaşadılar. Ramazan ve oruç onlarda nasıl bir kaynaşmaya vesile oldu. Gayri Müslimler bile Müslümanlar oruç tutuyorlar, onlara saygılı olalım anlayışına karşılık, Müslümanlar da onların inançlarına saygı duyup kimse kimseyi aşağılamıyordu.

Büyüklerde büyüklüğün alameti tevazu ve mahviyet, küçüklerde ise gurur ve tekebbürdür. Allah kibirlenenleri sevmez. Çeşitli anlayış ve sebeplerden ötürü hiçbir Müslüman diğer Müslümana; bakışlarıyla bile olsa baskı kuramaz. Rabbimiz (cc): “Şüphesiz ki Allah, adâleti, iyiliği ve akrabaya (muhtaç oldukları şeyleri) vermeyi emreder; fuhşiyâttan, kötülükten ve azgınlıktan da men eder. İbret alasınız diye size (Allah, böyle) nasihat eder.” **(Nahl, 16/90) **

İslam’a en büyük zararı maalesef ona tabi olduğunu ifade edenler vermektedir. Allah ve Resulünün emirleri; nefislerimizi tatmin etme, dünyalık makam, mal vs. uğruna kutsal değerlerimiz feda edilmektedir. Bir milleti millet yapan en önemli unsur; kardeşlik hukukudur.

Her ne sebeple olursa olsun adalet kavramının, kardeşlik duygularının dumura uğratılması, toplumsal dengeleri alt-üst etmeye yetmiştir. Zaman zaman ifade etmeye çalıştığım inancımızın yani Kur’an ve Sevgili Peygamberimizin (sas) hayat tarzının içselleştirilememesi, ciddi problemlerin yaşandığı fertler haline getirdi bizi. Ahirzaman alametlerinden olan “Eğrilerin doğru, doğruların eğri” halini kabullenir olduk. Bu tarz bir iman anlayışı, bizi ahirette kurtarması, Rabbimizin rahmetinin bizi kuşatması zor gibi görünüyor.

Dünya menfaati veya çeşitli sebeplerle koparmış olduğumuz aile ve akrabalık hatta komşuluk bağlarını tesis etmek için, Ramazanın bereketi en önemli vesilelerdendir. İftar ve sahur yaptırmanın, Allah katındaki değeri pek büyüktür. Bu vesileyle, bozulan dostlukları, akrabalık bağlarını, komşuluk hukukunu onarmak için şeytanların bağlandığı şu günlerde, orucun ve Ramazanın bereketiyle tamir etmeyi deneyelim. Göreceksiniz ki ilk selam veren kişi sevabın büyüğünü aldığı gibi ilk adımı atan kardeşlerimizin mizanına Rabbimizin rızası konacaktır.

Neyi paylaşamıyoruz? Derdimiz ne? Şu koca dünya bize yetmedi mi? Dünyada ebedi mi kalacağız? Ölenler, hastanelerde şifa bekleyenler bize ne anlatmaktadır? Dünyanın en büyük makamı, malı-mülkü kime kalmış? Bu soruları daha da uzatabiliriz. Vatanımızın güzel insanları olarak, Allah’ın emirlerini, yasaklarını ihlal etmeyelim. Her şeyden önce: “Rabbimiz bir, Peygamberimiz bir, Kıblemiz bir, Kitabımız bir, bine kadar bir-bir…”

Birçoğumuzun kırgın olduğu insanlar vardır. Şeytanın oyunlarına gelmeden, şeytanlaşmış insi ve cinni varlıkların tuzaklarına meydan okuyalım. Bu kıymetli günleri vesile kılıp kin, nefret ve ayrıştırma zincirinden kendimizi kurtaralım. Ayrıca birlik ve beraberlik içerisinde erdemli bir Müslüman olalım. Kur’an’da Rabbimiz: “Müminler sadece kardeştirler. O halde ihtilaf eden kardeşlerinizin arasını bulun! Allah’a karşı gelmekten sakının ki O’nun merhametine nail olasınız.” **(Hucurat, 49/10)** Sevgi ve muhabbetle kardeşlerini kucaklayan bir kul olmaya var mısınız? Çok şey kazanacağınızdan eminim. Rabbim toplumun birlik ve beraberliğine bir tuğla koymak isteyen bütün müminleri Cennet’ül Firdevsiyle sevindirsin.