Bedir Haber

Karanlık Devirlerin Işıldayan İKBALleri

Karanlık Devirlerin Işıldayan İKBALleri
Güzide Yazar( guzide.yazar@bedirhaber.com )
181 views
28 Mart 2016 - 7:31

Zamanın süzgecinden geçmeyi bilmiş önemli şahsiyetleri değerlendirirken yaşadıkları zemini ve dönemlerinin zihniyetini bilmek esastır. Büyüklüklerini anlamak için onları büyülten ortam kadar yaşadıkları zorlukları, şahitlerinin dilinden kaleme alınan eserlerden okumak da meraklısını müdrike vesile olur.
22 Şubat 1873’te “kardeş ülke” Pakistan’ın Pencap eyaletine bağlı Siyalkuk’ta dünyaya gelen Muhammed İkbal zorlu zamanların doğurduğu, emzirdiği bir isim. Ömrünü arayışlar içerisinde geçirmiş. Neş’et ettiği Şark’ta yetişen ariflerin şiirlerinden beslenmiş, Almanya’ya giderek Garp felsefesini adamakıllı hazmetmiştir. İkbal, aradığını bulamamış bir insanın bunalımları içinde tefekkür dünyasında dolaşmış ve aramıştır. Sonra dönüp Avrupa ve Hıristiyan dünyasının tefekkür ve düşünce âleminde tatmin olamayarak yine Şark’ı okumuştur. Zerdüşt, Sühreverdi-yi Maktul, Abdülkerim Cîlî, İbn-i Arabî, Hallac ve daha nice büyükleri okumuştur. Nihayet kendisine “mürşidim” dediği Mevlana’da karar kılıyor.
Mevlana’ya olan derin bağlılığına rağmen İkbal, ülkemizde bir başka mütefekkir-şairle benzerliği ile dikkat çekmektedir. Hatta o şair de bir beyanında: “Ben bu şairin, ufak bir risalesini Ankara’da görmüş ve sahibini kendime benzetmiştim.” der. Bu mütefekkir-şair Mehmet Akif’tir. Her ikisi de vatanlarının kurtuluşu için İslamî doktrinleri esas almışlardır. “Hubbü’l vatan, mine’l iman” yani vatan sevgisi imandan gelir düsturunu bu iki şair de gayret ve himmet içerisinde esas alır. Mutasavvıfların vatan anlayışı, büsbütün başkadır. Mutasavvıfların imanla sevdikleri vatan, vatan-ı aslîleridir. Bu iki şairde ise yeryüzünde doğup büyüdükleri toprağı, hakiki vatan anlamışlar ve bütün mevcudiyetleriyle bu dünyadaki vatanlarını sevmişlerdir. Bu açıdan diyebiliriz ki İkbal mürşidinden fersah fersah uzaklaşmaktadır.
Şeyh Galip’in “Celaleddîn-i Rûmî’den şiirlerine neler almışsın!” diyenlere verdiği enteresan bir cevap vardır: “Aldımsa da çaldımsa da mîrî malı çaldım, size ne?” Şark’ın büyük adamı İkbal de Mevlana’nın aynasına bakmakla bir gerçeği keşfetmiş, ruhunu ve idrakini onunla tutuşturmuştur.
Ziya Paşa’nın ifadesiyle “diyâr-ı küfrü” gezen Muhammed İkbal, “Frenk hekimlerinin dersi aklımı arttırdı. Nazar sahiplerinin sohbetleri de gönlümü yaktı.” der.
Alman şairi Goethe’yi de kendine ruhani bir önder tanımıştır. “Peyam-ı Maşrık” adlı eserinin meşhur bir sahnesinde Goethe ve Mevlana’yı karşı karşıya getirir. “Nüktedan Alman şairi Goethe ile Mevlana Celaleddîn-i Rûmî, İrem bağında buluştular. Goethe de Mevlana gibi peygamber olmadığı halde kitap sahibi bir şairdir…”
“Nist peygamber veli dared kitap.” (Peygamber değildir ama kitabı var.) Molla Câmî’nin Hazreti Mevlana hakkındaki bu övgüsünü İkbal, Goethe’ye hayranlığını ifade etmek içinkullanır.
İkbal, Mevlana ve Goethe’yi konuşturduğu gibi edebiyatın muazzam tahayyülüyle Mevlana’yı Hegel ile de görüştürür.Bundan başka Nietsche (Niçe) ile Bergson’u, Nietsche ile Schopenhauer, muhayyilesinde birbiriyle karşılaşmaktadır. Pakistan’ın büyük şairi Garp’ın ilmini, Şark’ın aşkını her ikisini de birlikte istemekle düaliteden kurtulamamaktadır. Mehmet Akif’ten de İkbal’i ayıran en mümeyyiz vasıf bu olsa gerektir. Çünkü Mehmet Akif, sırat-ı müstakimdedir ve hiçbir düaliteye düşmemektedir.
Garp ile münasebetleri Garp hükümetlerinden İngilizlerin takdirini kazanmış, 1922 senesinde kendisine asalet ünvanı olan “Sir” payesini vermişlerdir. 1933’te Lahor Üniversitesinde dekanlık yapmış, Kabil Üniversitesini modernleştirmek için Afganistan’a gitmiştir. Kudüs’e giden İkbal, dönüşte çok takdir ettiği Mussolini’yi İtalya’da ziyaret etmiştir. İkbal’in İspanya’daki en büyük rüyası ise Kurtuba Camii’nde namaz kılabilmekti. İspanya hükümeti bu izni verir. Kurtuba Camii’nde kıldığı namaz, İkbal’e en büyük şiirlerinden birini ilham etmiştir.
Bir edibi hakkıyla anlamanın yolu onun bütün eserlerini bizzat kendi dilinden okumak ve anlamaktan geçer. Bir ömrü alabilecek böylesi bir çalışmadır ki ancak edibin gerçek anlamda değerlendirilmesine imkan verir. 21 Nisan 1938’de Hakk’ın rahmetine kavuşan Muhammed İkbal’in vefatında Nehru’nun “İkbal’in kaybı ile Hindistan; parlayan, aydınlatan bir yıldız kaybetmiştir.” Sözleri onun paylaşılamayan önemli bir değer olduğunun göstergelerindendir.

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
หนัง JAV UNCENSOREDหนังAV JAV JAPANXXX หนังโป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนังหนังav ดูหนังโป๊ญี่ปุ่น หนังxญี่ปุ่นหนังAV JAV หนังโป๊ญี่ปุ่น หนัง JAV CENSOREDtürk ifşatürk pornoหนังavหนัง JAV CENSOREDหนัAV JAV JAPANXXX หนังป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนัง Rate R HD

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

maltepe evden eve nakliyat

ensest porno