Bedir Haber

İyilik boşa gitmez.Günah unutulmaz. Her şeyin hesabını görecek Allah ölmez

İyilik boşa gitmez.Günah unutulmaz. Her şeyin hesabını görecek Allah ölmez
215 views
16 Temmuz 2021 - 23:08

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَنُ وُدًّا

البر لا يَبلى والذنب لا ينسى والديان لا يموت أفعل ما شئت فكما تدين تدان

“İyilik boşa gitmez.Günah unutulmaz. Her şeyin hesabını görecek Allah ölmez. Dilediğini yap.Ettiğini bulacaksın”

Muvakkaten bulunduğumuz bu dünyada sırtımızda geçici olarak taşıdığımız vücut diye bir emanet var. Bu emanetin bize ait olmadığı, bir emanet olduğu her haliyle belli. Elimizde olmayarak bu dünyaya geldik ve vücudumuzu sırtımızda bulduk ve vücudumuz yavaş yavaş elimizden çekilip alınırken de önüne geçemiyor ve mani olamıyoruz. Gençliğimizi kaybederken, sıhhatimizi kaybederken biz hep onun emanet olduğunu anlıyoruz. Bir gün bütün bütün bunu kaybedecek ve kabre konacağız, ruhumuz da ruhlar alemine gidecek. Bizden evvel gelip gidenler gibi biz de mezarda başımıza dikilmiş iki taşın altında; işte o kadarcık bir emareyle varlığımızı gösterecek, belki gün gelecek o taşlar da silinip gidecek, daimî meçhullere karışacağız. Unutulacağız, zihinlerden silinip gideceğiz. Öyleyse silinmeyen, unutulmayan bir iz bırakmak lazım bu dünyada. Öyle bir ün bırakmak lazım ki daimi bir iz halinde kalsın, kıyametin ötelerine kadar çınlasın sesimiz. Bu bir fani için en mukaddes, en güzel şey olacaktır. Dünyada her yönüyle fani olan insan ancak bu türlü bekaya mazhar olabilir, sonsuzluğu kazanabilir. Ancak bu yolla daima hafızalarda kalabilir, ancak bu yolla daimi yaşama imkanını elde eder, sonsuz hayatı kazanır.

Aziz kardeşlerim, bu fâni, geçici âlemde bekanın, sonsuzluğun yolu, hayatı, dünyayı hafife almaya bağlıdır, bize verilen bu hayat emanetini, ruh ve can emanetini, gençlik ve sıhhat emanetini, Bâki-i Hakiki olan Allah’ın yolunda kullanmak suretiyle bekaya mazhar etmeye bağlıdır. Bu ömürden sonra sırf âhireti düşünmek lâzım. Dünya bizi terk etmeden evvel kimseye daimi kalmayan dünyayı terk etmeliyiz. Ömrümüzü ebedi ömür yolunda sarf eylemiliyiz.

Aziz kardeşlerim! Bizim hafızalarımızda birer şeref levhası halinde varlıklarını devam ettiren insanlar, Şüphesiz ki, hasbi, samimi, fedakârca yaşayan insanlar, dünyanın dünyaya bakan yüzünü hafife alan insanlardır. Eğer bizler de hafızalarda sonsuza kadar yaşamayı düşünüyorsak, yolumuzu, yaşayacağımız hayatı tayin etmek mecburiyetindeyiz. Eğer fani olmaya, tükenmeye, bitip gitmeye razıysak olduğumuz gibi kalabiliriz, fâni, geçici zevklerimiz içinde yaşayabiliriz. Ama imanlı insanın hayatta en mühim meselesi, İmanla yaşamak, imanla ölmek ve Rabbinin rızasını kazanarak ebedi mutluluğa ermek olmalıdır!..

Muhterem kardeşlerim, dünyada hayırla anılmak için Resulü Ekrem ’in gösterdiği ufku görmeli, O’nun önemsediği şeyleri önemsemeli ve O’nun uğrunda hayatı istihkar eden insanların hayatlarına bakmalıyız. Yirmi üç sene gibi kısa bir zamanda, İslam’ı insanlığın başına bir taç halinde koyan o cemaattaki gücün ve kuvvetin sırrı, hayata, dünyaya ve ahirete bakıştı. O insanlar ölüm ötesi hayatla, ölümün berisindeki dünya hayatı arasındaki dengeyi çok iyi kurarak bu başarıları elde etmişlerdi. Rabbim bizlere de o dengeyi kurmayı nasip etsin!

Allah Resulü’nün yetiştirdiği ashabından Ensardan Sa’d b. Muaz(ra) vardı. O İslâm öncesi ve sonrası hayatında hep örnek bir tavır sergilemişti. Her şeyden önce o fıtraten çok temizdi. Doğru bulduğu şeye çok iyi bağlanır ve bağlandığı şeyden de bir daha asla kopmazdı. Cahiliye döneminde de mert bir insandı. İnsanların itimadını kazanmıştı. İslam’a girince de tam bir müslümanlık ortaya koymuştu.

Mekke’nin yakışıklı delikanlısı Mus’ab, İslâm dinini tebliğ için Medine’ye geldiğinde, Sa’d b. Muaz hemen kılıcını alıp Mus’ab’ın başını almak için harekete geçmişti… Gençti ama iyi bir mürşitti Mus’ab. Çarçabuk onun ruhuna girdi ve başını almaya gelen bu insanı, söz ve davranışlarıyla islam’a girmesini sağladı. Hz.Mus’ab’ın, bakışlarının teskîn ediciliği, ruhlara giriciliği müthişti. Sa’d ibn Muaz kılıcına davrandığı esnada Mus’ab, “Ben sana Kur’ân okuyayım, eğer beğenmezsen o zaman kellemi al.” demesi ve ardından da o eşsiz kelâm-ı ilâhîyi seslendirmeye başlaması Sa’d ibn Muaz’ı ayrı bir aleme çekmişti. Kim bilir Mus’ab öncesinde nasıl dua etmiş, Kur’ân’ı nasıl içten ve samimî okumuştu! Orada okunan Kur’ân, Sa’d b. Muaz’ın başını öylesine döndürmüştü ki, kılıcını kınına koydu, dosdoğru kabilesinin yanına döndü ve kısa süre sonra da bütün kabilesini getirip Mus’ab’a teslim etti. Hepsi müslüman oldular. Sa’d b. Muaz’ın İslâm’a girdikten sonra sergilediği hayat da dillere destan oldu.

Dün, bu gün, İslâm dünyasında doğmuş öyle insanlar var ki, Müslüman olmuş ancak iki adım dahi ilerleyememişler. Çünkü kafalarını hiçbir zaman kullanmamışlar, hiçbir zaman ruhî ve kalbî heyecanları olmamış. Ve islam dünyasında doğmalarına rağmen Kur’an davasına sahip çıkamamışlar. İşte Sa’d b. Muaz (ra) öyle değildi; o duyup dinlediği şeylerden müteessir olmuş, okunan Kur’an ruhunda inkılaplar meydana getirmiş ve hemen İslâm davasına gönül vererek onun yılmaz bir davacısı haline gelmişti. Bütün hayatını değiştirmiş, yepyeni bir insan olmuştu artık o, Allah Resulü ne derse yerine getiriyordu.

Beni kureyza da 37 yaşında, Sa’d b. Muaz’ın yürüdüğü yola bir ölüm oku düştü ve okun üzerinde öteye çağrı davetiyesi vardı. Hep yürümüştü, Şimdi de Allah’a yürüyordu. Allah Resûlü (sav), kendisini ziyaret için çadırına girdiğinde yarası kanıyordu. Kanayan yarasıyla ellerini kaldırıp Allah Resülünün yanında şöyle dua etti: “Allah’ım, Musab’la beraber girdiğim dininde, o günden bugüne senin davan için çalıştım. Ve şimdi kâfirleri bir kere daha püskürttük. Öyle zannediyorum ki bunlar bir daha bizim karşımıza çıkmayacaklar. Eğer, Allah Resûlü onlarla bir kere daha hesaplaşmayacaksa, benim yaşamamın bir mânâsı da yok, emanetini alabilirsin.”

Bu sadâkat insanları, hayatta kalmak için “değer” ifade eden bir şey biliyordu, o da Allah davasına hizmet! Allah’ı anlatmayacak, Allah’ın davasına hizmet etmeyeceksem yaşamamın da manası yok diyebilmek. Keşke! bu mülâhaza her Müslüman için söz konusu olabilseydi. Evet bir insan, irşad yapmıyor, bulunduğu yerde Müslümanlığı güzel şekilde temsil etmiyorsa, o abes yaşıyor, dolayısıyla hayatta kalmasının da bir mânâsı yok demektir. Çünkü bu kainat, bu varlık Allah bilinsin diye yaratılmış. Bunun şuurunda olmak ne büyük bahtiyarlık! Allah (cc), Sa’d b. Muaz’dan emanetini alır, şehit olur, fakat biraz sonra Cebraîl gelir ve: “Ya Mu-hammed! Arş, senin ümmetinden birinin ölümüyle titredi.” der. İşte Allah’ın yanında kıymetli olan şey…

Eğer Sa’d b. Muaz’ı asrımızda birine benzetmek gerekirse, Bediüzzaman Hazretlerine benzetmek uygun olur herhalde. Çünkü onu da çok vefalı gördük. Kendisini, otuz yıllık hapis, sürgün yıldırmamış ve yıllarca dağlarda yalnız bırakılması ve hiç kimsenin yanına sokulmaması onu ümitsiz kılmamıştır. Öyle üzücüdür ki, o bir vesileyle, “Aylardan beri şu ormanda, ormancılar da ormana gelmediklerinden, bu dağın başında yapayalnızım.” der. Her mazlum ve mağdur gibi kimse arayıp sormuyordur. O büyük insan, iki ay sonra Çam dağından iner ve ilk defa yanına bir adam sokulur; bu, Sıddık Süleyman’dır. Onun kahramanlığını, bu davanın tarih yazarları unutmayacaklardır. Çamurlara bata çıka gelirken, “Üstadım” der yanına sokulur. Ardından Hulûsi Bey, Hüsrev Efendi, Tahirî Mutlular, Mustafa sungurlar, Mehmet özyurtlar, Hacı Kemaller ve ben bu gün Azraili bekliyorum ve şöyle diyorum; Allahım çiceği burnunda kadın erkek kardeşlerimiz senin davana bizden daha bilinçli ve samimi sahip çıkıyorlar, her an emrini bekliyorum, gözüm arkamda kalmayacak, senin davana sahip çıkacak nesiller yetişti, dünyaya dağıldı diye giden Mehmet Ali Şengül hocalar yetişir yeni bir altın zincir oluşur. Evet, yaşadıkları zamanlarda ki bütün olumsuzluklara rağmen, hâdiseler onları yollarından döndürmemiş, yıldırmamış ve hiçbir şekilde dize getirememişti. Bir hayat boyu “garîbem, bîkesem, nâtuvanem, alîlem, zelîlem..” demişler, fakat daima eğilmeyen bir baş, bükülmeyen bir kamet olarak kalmışlardı. Türlü türlü işkencelere, hicretlere, gurbetlere ve hapislere rağmen davam demiş yola devam etmişler. Asrın dertlisi onları şöyle tarif edecekti; Bir gariplik var sesinde/Yalan yok çehresinde/Bakanlar anlayacak/Işık var çevresinde.. Bu ifadeler aynı zamanda, bir vefâ mırıltısı… Müslüman ruhunun yeniden dirilmesi, tarihî dinamiklerle yeniden tanışması adına çalışan sadık yoldaşların tarifidir… Kur’an bu sadık müminleri şöyle tarif eder;”İmanda sebat eden, o imanla uyumlu bir hayat yaşayan kimseler var ya: O sonsuz rahmet kaynağı Rahman onlar için tarifsiz bir sevgi var edecek.”(Meryem Suresi,96)

Aziz kardeşlerim!“Ölüm ile nerede ve hangi hâlde karşılaşmak istiyoruz? Ölüm meleğiyle mutlak olan randevumuz, acaba hangi manzara içinde gerçekleşecek?..”Hadiste; كَمَا تَعِيشُونَ‌ تَمُوتُونَ‌ وَ كَمَا تَمُوتُونَ‌ تُبْعَثُونَ‌ وَ كَمَا تُبْعَثُونَ‌ تُحْشَرُونَ “Nasıl yaşarsanız öyle ölür ve nasıl ölürseniz öyle diriltilirsiniz.” denmektedir. (Aliyyülkârî, Mirkâtü’l-mefâtîh 1/332)Öyle ise, imanla yaşayın ki imanla ölesiniz. İmanla ölün ki imanla dirilesiniz. Mahşerde de imanlılara verilecek mükâfatlara layık olasınız. İşte imanlı insanın hayatta en mühim meselesi bu. İmanla yaşamak, imanla ölmek!..Üzülürse bu konudaki gerilemesinden dolayı üzülür, sevinirse bu konudaki hizmetinden, başarısından dolayı sevinir. Günlük dünyevî olaylar etkilemez onu.

Allah’ın davası bazen yüksek sesler, büyük kalabalıklarla temsil edilir, bazen de tecritde, garip, kimsesiz, fakir kalmış insanlarla. Bin müjde! fitnenin, fesadın ortalığı kasıp kavurduğu bir dönemde, ümit ve itminan soluyanlara, umumun huzur ve mutluluğu için şahsî haz ve zevklerini unutanlara! Kendilerine düşen vazifelere sadakatla koşanlara! Müjdeler olsun şu zor zamanda gariplere gariplik yaşatmayanlara. Bin bir sıkıntı, musibet ve moral bozucu hadiseye rağmen inançla ayağa kalkıp insanlara ümit olanlardan Allah razı olsun! Rabbim, yolundan ayırmasın, devrini idrak edip ona göre davrananladan eylesin! İşte o zaman dünyada gerçekten güzel bir iz bırakıp gidenlerden olacağız inşAllah.

 

Derleyen

Erdal ATAK

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
หนัง JAV UNCENSOREDหนังAV JAV JAPANXXX หนังโป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนังหนังav ดูหนังโป๊ญี่ปุ่น หนังxญี่ปุ่นหนังAV JAV หนังโป๊ญี่ปุ่น หนัง JAV CENSOREDtürk ifşatürk pornoหนังavหนัง JAV CENSOREDหนัAV JAV JAPANXXX หนังป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนัง Rate R HD

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

maltepe evden eve nakliyat

ensest porno