Tövbe konusunda dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan birisi, işlenen günahı itiraf etmek, başka bir ifadeyle günahın farkında olmaktır. İtiraf edilmeyen, yani farkında olunmayan günahın tövbesinden söz etmek güçtür.
Zira tövbe, -kelimenin kök anlamında ifadesini bulduğu üzere, “dönmek” demektir. Dönmenin gerçekleşmesi için yanlışı yani günahı bilmek gerekir. Farkında olunmayan kötü işlerden, günahlardan nasıl dönülebilir?
### Günahların itirafı ile ilgili olarak şu üç husus göz önünde bulundurulmalıdır:
**a)** İtirafın kişinin kendi zihin ve vicdan dünyasına karşı yapılması,
**b)** İtirafın insanlara değil, Hak’ka karşı olması,
**c)** İtirafın dünyada gerçekleşmesi, ahirete kalmaması.
Günahların genel anlamda değil, birer birer tâdat edilerek başkalarıyla paylaşılması insanları günaha teşvik edebileceği, duyarsızlığa yol açacağı yahut tövbe eden kimsede riyaya vesile olabileceği gibi sebeplerle doğru bulunmamıştır.
Dolayısıyla insanlar günahlarını ketmetmeli, başkalarına açmamalıdır. Fakat bu, kişinin kendisini başkaları yanında tezkiye edilmiş biçimde algılanmasına kapı aralayacak nitelikte de olmamalıdır. Diğer taraftan günahların itirafı ahirete kalmamalıdır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de, aklını –fıtrat-ı selime- çerçevesinde kullanmayan ve vahye de kulak asmayan insanların ahirette günahlarını itiraf edecekleri belirtilir ve “alevli ateşe duçar kılınacak olanlar Allah’ın rahmetin uzak olsun” buyrularak bu itirafın hiçbir işe yaramayacağı ifade olunur. (Mülk 67/11)
### İtiraf edilmeyen günahın tövbesi neden olmaz?
Çünkü itiraf edilmediği için o günaha devam edilir. Nitekim tövbenin bütün şartları itirafı tazammun etmektedir.
Bilindiği gibi, nasûh tövbesinin üç şartı vardır:
**a)** işlenen günahtan pişmanlık duymak,
**b)** işlenen günahı derhal terk etmek,
**c)** işlenen günaha tekrar dönmemeye azmetmek. Şayet işlenen günah aynı zamanda kul hakkı ise hak sahibi ile helalleşmek.
Günahı itiraf etmeyen yani günahın farkında olmayan bir kimse bu şartları yerine getiremez, dolayısıyla tövbe etmiş de sayılmaz.Burada akla gelen temel soru şudur: İnsan bütün günahlarının farkında olabilir mi, ya da insanın bilmediği dolayısıyla itiraf da edemediği günahlar yok mudur?
Bu sorunun cevabını iyi araştırmak gerekir. Elbette insanın her günahını bilmesi, dolayısıyla da itirafta bulunması imkansız gibidir. Bu bakımdan mümin istiğfarda bulunurken, “Ey Rabbim! Bildiğim, bilmediğim bütün günahlarımdan bağışlanma diliyorum” demelidir. Ancak mümin hiç değilse açık, somut, kolayca görülebilen günahlarını mutlaka itiraf etmeli, bunların farkında olmalıdır.
Burada, içinde bulunduğumuz iletişim çağında, “algılar” konusunda da çok dikkatli olmak gerektiğinin altı çizilmelidir. Fetânet sahibi mümin şu veya bu cenahta oluşan yahut oluşturulmak istenen algılara göre değil, olgulara göre hareket etmelidir.
Allah insanlara akıl, muhakeme gücü ve vicdan bahşetmiştir. İnsanın hayvanlardan farklı olarak sorumlu kılınmasının sebebi de budur. Dolaysıyla Allah’ın verdiği bu yetileri kullanan, kullanması gereken bir mümin sağlıklı kanaat oluşturmak için çaba harcamalı, Allah’a kendisini doğruya ulaştırması için dua etmeli, hakkaniyetli tutum sergilemelidir. Böyle bir sorgulama içine giren bir kimse bir olay, bir şahıs, bir kesim, bir topluluk hakkında yanlış bir kanaat oluşturmuş ise bunu fark etmeli, kanaatini derhal tashih yoluna gitmeli, şartlarına uygun tövbe ve istiğfarda bulunmalıdır.
Kur’an-ı Kerim’de, Allah’ın şirk dışında bütün günahları affedebileceği ayeti (Nisa 4/48) büyük bir müjdedir. Ancak bu, müminleri asla algılara tabi olmaya itmemelidir. Şirkten kaçınan ve tevhidi bütün boyutlarıyla gerçekleştirmeye çalışan bir mümin hem İlahî hukuku sonuna kadar gözetmeye çalışmalı hem de kul hakkı ihlalinden uzak kalmalıdır. Kurtuluş tam da buradadır. Zira Kur’an-ı Kerim’e göre, kurtuluş ehlinin;
**a)** iman etmek,
**b)** salih amel işlemek olmak üzere iki şartı vardır (bk.Bakara 2/25, Hac 22/50).
İman bellidir, salih amel ise hem Allah’ın hakkını hem kul hakkını gözetmektir. Ne mutlu günahlara karşı duyarlı olanlara, günahlarını itiraf edip samimi tövbe ve istiğfarda bulunanlara!