Farklılıklarla donatılan insan; aklıyla, iradesiyle yüce bir varlık olmanın sorumluluğunu üzerinde taşımaktadır. Kendisine bahşedilen yüce değerler, onu dikkatli olmaya, istikametli yaşamaya sevk etmektedir. İnsan bir gün içerisinde bile birkaç kere fikir değiştirebilir. Hayatımızın her karesi imtihanlarla doludur. Önemli olan hayatımızı noktalarken, imanla kabre girebilmektir. Bu da yetmez mahkeme-i kübrada hesap verirken, kaybedenlerden olmamaktır. Her davranışımız ve fikrimizden sorumlu olduğumuza göre, birkaç konuda istikamet nasıl olur, kısa kısa bunun üzerinde durmaya çalışalım.

1)Tevhid üzere istikamet: Allah’ın zâtı, varlığı, birliği, isim ve sıfatlarının doğru anlaşılması konusunda istikameti korumaktır. Rabbimiz (cc): “De ki: Rabbim beni doğru yola, İbrahim’in dimdik ayakta duran, batıldan uzak, tamamen Hakka yönelmiş tevhit dinine iletti. O, asla müşriklerden olmamıştı.” (Enam, 6/161)

2)Duygularımızı ve hislerimizi istikametli kullanmak: İnsan bütün duygularıyla maddi manevi bir bütün içerisinde hayatının her karesinden sorumludur. Bedenimizi hareket ettiren duygularımızdır. Duygu ve düşüncede istikameti koruyamayanlar, davranışlarında istikameti koruması mümkün değildir. Yüce Yaratıcı Kur’an’da: “Öyleyse ey Resulüm, sen beraberinde olup tövbe edenlerle birlikte, sana nasıl emredilmişse öyle dosdoğru hareket et. Aşırı gitmeyin. Çünkü O, yaptığınız her şeyi görmekte olup işlerinizin karşılığını da size verecektir.” (Hud, 11/112)

3)İrademizi istikametli kullanmak: İnsanın duyguları onda hareket alanı açar ve bu istikamette duygular fiiliyata dökülür. Yine Kur’an bu konuda: “‘Rabbimiz Allah’tır’ deyip sonra da istikamet üzere, doğru yolda yürüyenler yok mu, işte onların yanına melekler inip: ‘Hiç endişe etmeyin, hiç üzülmeyin ve size vâd edilen cennetle sevinin!’ derler.” (Fussilet, 41/30)

4)Hedeflerde istikamet: Ebed için yaratılan insan, maalesef dünyada sonsuz kalacakmış gibi bütün mesaisini burası için harcayarak, amel defterine kendisine lazım olacak azık koymadan buradan göçüp gider. Hedef rıza-i İlahi olmazsa, kişi için hüsran kaçınılmazdır. Rabbim gerçek hedefin O’nun (cc) rızası olmasını nasip etsin. Meşhur bir söz vardır: “Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fani dünyada bıraktıklarına kıymet verme.”

5)Sözlerimizde istikamet: Dil duyguların tercümanıdır. İnsan farklı duygular içerisine girebilir fakat bu duygular olumsuz olsa da bu hislerini kimseyle paylaşmasa problem olmaz. Fiile konmayan duygular, inşallah umulur ki insana kaybettirmesin. Bu konuda Sevgili Peygamberimiz (sas): “Kalp istikamet üzere olmadan, kişinin imanı istikamet üzere olamaz. Dil istikamet üzere olmadan, kişinin kalbi istikamet üzere olamaz. Komşusu kötülüklerinden emin olmayan kişi de, cennete giremez.” (Ahmet bin Hanbel, III, 199)

6)Amellerimizde istikamet: İnsan, başta imanıyla ve akabinde de salih amelleriyle Allah’ın (cc) huzuruna varacaktır. Hiçbir şeyin insana fayda vermediği o hesap gününde, ameller büyük önem taşıyacaktır. Allah Resulü’nün (sas) şefaati kişinin belki kurtuluşuna vesile olabilir. O’nunla da (sas) irtibatını koparmışsa vay haline insanın! Allah Resulü (sas): “Âdemoğlu sabaha erdi mi, bütün azaları, dile temenna edip: ‘Bizim hakkımızda Allah’tan kork. Zira biz sana tabiyiz. Sen istikamette olursan biz de istikamette oluruz, sen sapıtırsan biz de sapıtırız’ derler.” (Tirmizi, Zühd 61)

Almanya vize başvuru Amaçları

7)Dünya Ahiret dengesi: Kıymetli okurlarım birkaç ayeti sizlerle paylaşarak dünya-ahiret dengesinin nasıl olması gerektiğini anlamaya çalışalım. Rabbimiz (cc): “Allah’ın sana verdiği (bu servet) içinde ahiret yurdunu ara; dünyadan da nasibini unutma. Allah sana nasıl iyilik ettiyse sen de öyle iyilik et; yeryüzünde bozgunculuk etmeyi isteme çünkü Allah bozguncuları sevmez.” (Kasas, 28/77)

“İnsanlardan öyleleri var ki: Ey Rabbimiz! ‘Bize dünyada ver’ derler. Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur.” (Bakara, 2/200)

“Bilin ki, dünya hayatı bir oyun, eğlence, süs, kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışıdır. (bu) tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekicilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azap; Allah’tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı ise, sadece aldatıcı bir geçinmedir.” (Hadîd, 57/20)

Rabbim bizleri hem dünyada hem de ahiret hayatında mahcup olmayan müstakim kullarından eylesin. (âmin)