35,5435$% 0.28
36,6473€% 0.01
43,5426£% 0.17
3.100,09%0,27
2.713,92%-0,01
9.866,73%1,30
محمد بن أحمد القرطبي
İslam’ın Temel Kaynaklarını Anlamak
İbn Ebî Zeyd el-Kurtubî, VI. (XII.) yüzyılın sonları veya VII. (XIII.) yüzyılın başlarında, Endülüs’ün önde gelen şehirlerinden biri olan Kurtuba’da (günümüzdeki Córdoba, İspanya) dünyaya gelmiştir. Doğum tarihi tam olarak belirlenememekle birlikte, bu dönem, Endülüs’te bilimsel ve kültürel gelişmelerin zirveye ulaştığı bir zaman dilimini işaret etmektedir (Kasabî Mahmûd Zelat, s. 8; Miftâh es-Senûsî Bel‘am, s. 85-86). Kurtubî’nin babası, bir çiftçi olarak geçimini sağlıyordu ve hıristiyan İspanyalıların 1230 yılında, 3 Ramazan’da (16 Temmuz 1230) gerçekleştirdikleri bir saldırıda şehit oldu. Bu trajik olay, Kurtubî’nin hayatında derin bir etki bırakmış, onu erken yaşta ailesine yardımcı olmaya sevk etmiştir. Gençliğinde, çömlek yapımında kullanılan toprak taşımacılığı gibi işlerle ailesinin geçimine katkıda bulunmuş, böylece hem çalışarak hayatı öğrenmiş hem de zorunlu koşullar içinde eğitime odaklanmıştır.
Kurtubî, eğitim hayatının ilk yıllarını doğduğu şehir olan Kurtuba’da geçirmiştir. Kurtuba, o dönemde İslam dünyasının en önemli ilim ve kültür merkezlerinden biri olarak tanınıyordu. Şehir, çok sayıda medrese, kütüphane ve ders halkaları ile ilim talipleri için bir cazibe merkeziydi. Bu ortamda yetişen Kurtubî, ilim öğrenimine büyük bir azim ve kararlılıkla başlamış, hem temel dini ilimler hem de dönemin ileri bilimleri üzerine yoğunlaşmıştır.
Eğitiminde, başta hadis, tefsir, fıkıh ve kelâm olmak üzere çeşitli alanlarda önemli bilgiler edinmiştir. Onun ilim yolculuğunda etkili olan âlimler arasında İbn Ebû Hucce (Ebû Ca‘fer Ahmed b. Muhammed el-Kaysî), Rebî‘ b. Abdurrahman b. Ahmed el-Eş‘arî ve Ebü’l-Hasan Ali b. Kutrâl el-Ensârî gibi isimler bulunmaktadır. İbn Ebû Hucce, özellikle hadis ve fıkıh alanındaki derin bilgisiyle bilinirken, Rebî‘ b. Abdurrahman kıraat ilmi ve tefsir sahasında tanınan bir âlimdi. Ebü’l-Hasan Ali b. Kutrâl ise tasavvuf ve ahlak üzerine verdiği derslerle Kurtubî’ye manevî eğitim de sunmuştur.
Bu âlimler, Kurtubî’nin ilmi altyapısını güçlendiren ve ona derin bir bilgi birikimi kazandıran şahsiyetler olmuştur. Kurtubî, onların rehberliğinde hem teorik hem de pratik bilgi edinmiş, bu süreçte ders halkalarına aktif bir şekilde katılarak ilmi tartışmalarda bulunmuştur. Ayrıca, Arap dili ve edebiyatı konusunda da kendisini geliştirmiş, eserlerinde bu birikimini başarıyla yansıtmıştır.
İlim yolculuğu sırasında kendisine verilen icazetnameler (diplomalar), onun dönemin en yetkin âlimlerinden ders aldığını ve bu alanda önemli bir seviyeye ulaştığını göstermektedir. Kurtubî, genç yaşlardan itibaren yazılı kaynaklara büyük ilgi göstermiş, dönemin zengin kütüphanelerinden faydalanarak geniş bir okuma yelpazesine sahip olmuştur.
633 (1236) yılında, Kurtuba, Kastilya-Leon Kralı III. Fernando’nun kuvvetleri tarafından fethedildi. Bu olay, Endülüs’teki İslam hâkimiyetinin sonunu getirmiş ve Kurtubî’nin de şehirden ayrılmasına yol açmıştır. Bu dönemde Endülüs’teki zulüm ve baskılar nedeniyle birçok âlim ve entelektüel, İslam dünyasının diğer bölgelerine göç etmek zorunda kalmıştır. Kurtubî de bu göç hareketine katılarak, İskenderiye’ye gitmiştir. İskenderiye, o dönemde İslam dünyasının önemli ilim merkezlerinden biriydi ve burada eğitim almak, ilmi kariyerini ilerletmek isteyen birçok âlim için bir fırsat sunuyordu. Kurtubî burada, özellikle İbnü’l-Müzeyyen (Ahmed b. Ömer el-Kurtubî) gibi ünlü âlimlerden ilim almış ve onlardan el-Müfhim fî şerḥi Ṣaḥîḥi Müslim adlı eserinin bir kısmını dinlemiştir.
Kurtubî’nin hayatındaki önemli bir dönemeç, 647 (1249) yılında Mısır’a yaptığı seyahattir. Seyahati sırasında, Mısır’ın ünlü alimlerinden Ebû Ali Hasan b. Muhammed el-Bekrî’den dersler almış, burada İslami ilimlerin daha derinlikli bir şekilde incelendiği bir çevreye katılma fırsatı bulmuştur. Ardından Kahire’de bir müddet kalan Kurtubî, Saîd bölgesine, Münyetü
633 (1236) yılında, Kurtuba, Kastilya-Leon Kralı III. Fernando’nun kuvvetleri tarafından fethedildi. Bu olay, Endülüs’teki İslam hâkimiyetinin sonunu getirmiş ve Kurtubî’nin de şehirden ayrılmasına yol açmıştır. Bu dönemde Endülüs’teki zulüm ve baskılar nedeniyle birçok âlim ve entelektüel, İslam dünyasının diğer bölgelerine göç etmek zorunda kalmıştır. Kurtubî de bu göç hareketine katılarak, İskenderiye’ye gitmiştir. İskenderiye, o dönemde İslam dünyasının önemli ilim merkezlerinden biriydi ve burada eğitim almak, ilmi kariyerini ilerletmek isteyen birçok âlim için bir fırsat sunuyordu. Kurtubî burada, özellikle İbnü’l-Müzeyyen (Ahmed b. Ömer el-Kurtubî) gibi ünlü âlimlerden ilim almış ve onlardan el-Müfhim fî şerḥi Ṣaḥîḥi Müslim adlı eserinin bir kısmını dinlemiştir.
Kurtubî’nin hayatındaki önemli bir dönemeç, 647 (1249) yılında Mısır’a yaptığı seyahattir. Seyahati sırasında, Mısır’ın ünlü alimlerinden Ebû Ali Hasan b. Muhammed el-Bekrî’den dersler almış, burada İslami ilimlerin daha derinlikli bir şekilde incelendiği bir çevreye katılma fırsatı bulmuştur. Ardından Kahire’de bir müddet kalan Kurtubî, Saîd bölgesine, Münyetü Benî Hasîb’e yerleşmiş ve burada hayatının geri kalan kısmını geçirmeye karar vermiştir. Münyetü Benî Hasîb, onun ilmi çalışmalarını sürdürebileceği huzurlu bir ortam sağlamış, burada birçok öğrenci yetiştirmiş ve ilmi mirasını bırakmıştır.
Kurtubî, 9 Şevval 671’de (29 Nisan 1273) Münyetü Benî Hasîb’de vefat etmiştir. Ölümünün ardından kabri, 1971 yılında onun adına inşa edilen camideki türbesine nakledilmiş ve günümüzde hâlâ ziyaret edilmektedir (Kasabî Mahmûd Zelat, s. 30). Kurtubî’nin vefatı, İslam dünyasında büyük bir ilim adamının kaybı olarak kabul edilmiştir. Vefatından sonra eserleri, onun ilmi mirasını kuşaktan kuşağa aktarmaya devam etmiştir.
Mütevazı Kişiliği ve Yaşam Tarzı
İbn Ebî Zeyd el-Kurtubî, ilmi kişiliği kadar, mütevazı tavırları ve sade yaşam tarzı ile de dikkat çekmiştir. O, bilginin sadece bir araç değil, aynı zamanda kişiyi yüksek ahlaki değerlere taşımayı amaçlayan bir yol olduğuna inanıyordu. Bu yüzden, yaşamının her anını Allah’a hizmet etmek ve ilmî çalışmalara adamakla geçirmiştir. Zühd ve takva, Kurtubî’nin hayatının temel prensiplerini oluşturmuş; dünyevi zevklerden, lüksten ve gösterişten uzak durarak, sadece Allah’ın rızasını gözetmiştir. Onun bu sade yaşamı, İslam’ın özüyle uyumlu bir şekilde, insanın nefsini terbiye etme amacını taşımaktadır.
Kurtubî, dünya nimetlerinden elini çekerek, kendi iç dünyasına dönmüş ve manevî bir olgunluğa ulaşmaya çalışmıştır. Zühd anlayışını, sadece mal-mülk ve lüks yaşamdan feragat etmek olarak değil, aynı zamanda her türlü dünyevi kaygıdan arınarak, ruhsal anlamda bir özgürlük ve dinginlik hali olarak kabul etmiştir. Bu yaşam tarzı, ona hem yaşadığı dönemde hem de sonrasında büyük bir saygı kazandırmıştır. Öğrencileri, onun sadece ilmiyle değil, aynı zamanda örnek kişiliğiyle de takdir etmişlerdir. Kurtubî, ilmiyle insanlara rehberlik ettiği gibi, mütevazılığı ve ahlaki duruşuyla da çevresindekilere örnek olmuştur.
Onun mütevazılığı sadece dış dünyasına yansımamış, aynı zamanda içsel bir derinlik de kazanmıştır. Zenginlik ve kudret peşinde koşmak yerine, her şeyin geçici olduğunu ve gerçek zenginliğin Allah’a yakınlıkta olduğunu ifade etmiştir. Kurtubî, ilimle meşguliyetin, sadece dünya için değil, ahiret için de bir hazırlık olduğuna inanarak, öğrenmeyi ve öğretmeyi Allah’ın bir nimeti olarak görmüştür. Bu anlayış, onu yalnızca bir âlim değil, aynı zamanda ahlaki mükemmelliği simgeleyen bir şahsiyet haline getirmiştir.
Öğrencilerinin Kurtubî’yi anlatırken, onu yalnızca büyük bir alim olarak değil, aynı zamanda örnek bir insan ve müslüman olarak gördükleri sıkça vurgulanmıştır. Onun mütevazılığı, sadece başkalarına öğüt verme değil, aynı zamanda kendi hayatında da bu öğütleri en yüksek seviyede uygulama çabasında olduğu bir özelliktir. Bu yönüyle Kurtubî, ilimle birlikte ahlakı da geliştiren bir kişilik sergileyerek, hem zamanının hem de sonrasındaki nesillerin gönlünde derin izler bırakmıştır.
Kurtubî’nin en önemli eseri olup geniş hacmine rağmen ilim çevrelerinde büyük ilgi görmüştür. Tefsirin farklı baskıları yapılmıştır. Bu eser, Kur’an ayetlerini açıklamak ve fıkhi hükümler çıkarmak için yazılmış kapsamlı bir tefsirdir.
Allah’ın isimlerinin anlamlarını detaylı bir şekilde açıklayan bu eser, ilahi isimlerin tefsiri ve teolojik açıklamalarını içerir.
Hristiyanlık inancındaki hataları ele alarak İslam’ın üstünlüğünü ortaya koyar. Diğer inançlarla kıyaslamalar içerir.
Hz. Peygamber’in doğumuyla ilgili bilgiler verir ve onun hayatına dair önemli olayları anlatır.
Hz. Peygamber’in 300’den fazla isminin sıralandığı ve açıklamalarının yapıldığı bir eser.
Ölüm, kıyamet ve ahiret hayatını detaylı bir şekilde ele alan ve çeşitli baskıları yapılmış bir eserdir.
Dünya malına hırsın zararlarını ele alır ve zühd hayatını teşvik eder.
Zikirlerin faziletlerini ve yöntemlerini açıklayan bu eser, ibadetlerdeki derinliği artırır.
Hadis terimlerini ve kavramlarını şiirsel bir şekilde açıklar.
Hadislerin bir araya getirildiği ve sıhhat derecelerinin ele alındığı bir derleme eseridir.
İbn Abdülber’in Temhîd eseri üzerine yapılmış yorumlar içerir.
İbn Abdülber’in Teḳaṣṣî adlı eserinin şerhidir.
Hadis terimleri üzerine yazılmış kısa bir risaledir.
Kurtubî’nin eserleri, sadece dini ilimlerde değil, aynı zamanda sosyal, ahlaki ve felsefi alanlarda da önemli katkılar sunmuş, hem eski dönemde hem de günümüzde pek çok alim tarafından büyük bir saygıyla incelenmeye devam etmiştir. Bu eserler, İslam ilimlerinin farklı alanlarında derinlemesine bilgi sunmanın ötesinde, sosyal ve felsefi konularda da rehberlik etmektedir.
NOT: bu yazı hazırlanırken https://islamansiklopedisi.org.tr/kurtubi-muhammed-b-ahmed yararlanılmıştır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.