38,8672$% 0.28
43,5505€% -0.03
51,8125£% -0.12
4.050,76%0,44
3.247,04%0,22
9.541,30%-1,65
Değerli müminler! Bugün hutbemiz, İslam’ın derinliğini ve ahlaki güzelliği hakkında olacaktır. Dünya, Müslümanlığı kendi derinliğiyle göremedi, tanıyamadı. Eğer tanısalardı, en azından saygılı olurlardı. İslam’ı kendi imrendiriciliği ile gösteremedik. Keşke İslam hakikatlerini bütün dünya insanlarının anlayacağı şekilde anlatabilseydik. Çünkü İslam’ı kendi güzelliğiyle göstermek bir irşat ve tebliğ faaliyetidir. ( Prizma 2)
İslam’ın tebliğ ve temsil görevi yalnızca ibadet ve öğretilerle sınırlı kalmamalıdır. Aynı zamanda ahlaki güzellik ve davranışlarla insanlara örnek olunması gerektiğini unutmamalıyız. Çünkü İslam’ın doğru anlaşılması, özellikle güzellik ve hikmet ile temsil edilmesine bağlıdır.
İbn Abbas’a göre İslam dini dört unsurdan oluşur: Ahlak, iman esasları, ibadetler ve muamelat. (İbn Abbas, Tefsir-ul Kur’an) Bugünkü konumuz ise bu dört unsurdan ahlak üzerinedir. Kur’an’ın daha girişinde yer alan:
ذَٰلِكَ ٱلۡكِتَٰبُ لَا رَيۡبَۛ فِيهِۛ هُدٗى لِّلۡمُتَّقِينَ
“İşte kendisinde hiçbir şüphe olmayan bu kitap, muttakiler için bir hidayet rehberidir.” (Bakara:2) Bu ayette iki temel ıstılah yer alır: Takva ve hidayet. Hidayet takva üzerine bina edilmekte, takva hidayetin temeli olarak takdim edilmektedir. Hidayet akidevi bir kavramdır; hidayete ermek akideyi benimsemeyi gerektirir. Takva ise ahlaki bir kavramdır. Takvayı tarifte; ister “sorumluluk şuuru”, ister “sakınmak”, ister “korkmak”, ister “Allah’a karşı saygı” anlamını tercih edelim, neticede ahlaki bir kavramla karşı karşıya olduğumuz gerçeğidir. (Said Nursi, Sözler) Takva ve ahlak birbirini tamamlayan iki kavramdır.
Bakara Sûresi’nin 2. âyetinin açılımı şudur: Hidayete ermemiş bir insanı hidayet kapısının önüne getiren, onun hidayetten önceki takvası, yani davranışlarındaki sorumluluk şuurudur. ( Kırık Testi) Şu halde din binasının temelinde ahlak yatmaktadır. Ahlaki sorumluluk, imanın zeminidir. İnsan bu sorumluluk sayesinde hakikati arar. Bu arayışın sonunda iman vardır. Hidayete ermek imana ermektir. Fakat takva orada bitmez. Çünkü takva “sorumluluk bilincidir” ve hidayete erdikten sonra da devam eder. Nasıl ki bilginin takvası bilgi ahlakı, amelin takvası eylem ahlakı, servetin takvası servet ahlakı ise, imanın takvası da inanç ahlakıdır. (Said Nursi, Mektubat)
Aziz müminler! Ahlakın din binasının temeli olduğu hakikatini Allah’ın kitabında Rasulünü tanıttığı şu iki âyetten çıkarabiliriz. Rabbimiz elçisini tanıtırken, “Elbet sen muazzam bir ahlak üzeresin” وَإِنَّكَ لَعَلَىٰ خُلُقٍ عَظِيمٍ (Kalem:4) buyuruyor. Bu ayet, Allah Rasulü’nün vahiy öncesi ahlaki duruşuna bir atıftır. Ayrıca, “Sen (bundan önce) kitap nedir iman nedir bilmezdin” وَمَا كُنتَ تَدۡرِي مَا ٱلۡكِتَٰبُ وَلَا ٱلۡإِيمَٰنُ (Şûrâ:52) ayeti ile birlikte düşünüldüğünde, ahlakın akidenin zemininde olduğunun bir başka şahidi olarak karşımıza çıkar.
Değerli müminler!
Ahlaka uzak bir insan; Allah’a, dine, imana, İslam’a, adalete yakın olamaz. Ahlak, dinin hem temeli hem gayesidir. Ahlak, davranışlarla alakalıdır. Davranış yoksa orada ahlaktan söz edilemez. Bir davranışı ahlaki olarak nitelendirmek için şu dört vasıf gerekir:
1. İradeli ve şuurlu olacak. Kur’an bu tür bir davranışa “amel” adını veriyor. Hayvanların davranışına “amel” denemez, zira hayvanlar şuurdan yoksundur.
2. Edinilmiş ve kazanılmış olacak. Hiç kimse doğuştan ahlaklı veya ahlaksız olamaz. Bu nedenle de hiçbir bebek için “ahlaksız bebek” denilemez.
3. Davranış anlık ve geçici olmayacak. Planlı ve tasarlanmış değil, zorlanmadan ve kolayca gerçekleşecek.
4. Niyete değil, davranışa ilişkin olacak. Kur’an mucahidin (mücadele edenin) adını verdiği “eyleme geçen aktif iyiler”, kâidîn (oturan pasifler) adını verdiği “eylemsizlik içindeki pasif iyilerden” daha iyi ve önde tutar. لَا يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ غَيْرُ اُو۬لِي الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ فٖي سَبٖيلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْؕ فَضَّلَ اللّٰهُ الْمُجَاهِدٖينَ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِدٖينَ دَرَجَةًؕ وَكُلاًّ وَعَدَ اللّٰهُ الْحُسْنٰىؕ وَفَضَّلَ اللّٰهُ الْمُجَاهِدٖينَ عَلَى الْقَاعِدٖينَ اَجْراً عَظٖيـماًۙ
‘’Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturup kalanlar, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad etmekte olanlara(koşturanlara) eşit olamazlar. Allah, kendi yolunda malıyla ve canıyla cihad edenleri, oturanlardan (pasif kalanlardan) daha üst derecelerde tutar. Allah, (o çalışanların) her birine güzel bir mükafat verecektir. Allah, daima haberdardır.” (Nisa:95).
Ahlak bilinçle olur. Bilinç yoksa eylem “amel” değil “hareket”tir. Taş, toprak, su, rüzgâr, bulut, kuş, koyun hareket eder. Onların hareketi “amel” olamaz, zira şuurdan yoksundur. Ahlak içtimai alanda ortaya çıkar. Ferdin fertle, ferdin devletle, ferdin toplumla ve toplumların diğer toplumlarla ilişkilerinin dayandığı değer odaklı kurallar manzumesidir. Dolayısıyla bütün bu nesnelerden ahlaki davranış beklenmez. (Ali Şeriati, İslam ve İnsan)
Ahlak değişir ve gelişir. Değişmeyen gelişmez de. Bir önceki adımdaki ahlakilik, bir sonraki davranışın ahlakiliğini besler. Bu böyle devam eder. Tersi de geçerlidir. Bir önceki davranıştaki gayrı ahlakilik, bir sonraki davranışın gayrı ahlakiliğini besler. Ahlakın çıkış noktası “cisim” değil “nefis”tir. Dolayısıyla ahlak bedenin sıfatı değil, nefsin sıfatıdır. Neticede onun çıkış yeri organlar değil bilinçtir. Bir niyet bilinçten süzülüp davranışa dönüşünce “ahlaki” veya “gayrı ahlaki” vasfını alır. (Gazali, İhya-u Ulumid-Din)
Bir davranış göreliyse, o davranışın ahlakiliği sorgulanır. Ahlaki davranış, her yerde ve her durumda, her zaman geçerli olan davranıştır. Bir kimse “bizden” dediği kişiye karşı gösterdiği davranışı, sahipliği “öteki” gerekçesiyle bir başkasından esirgiyorsa, birinci davranışı da ahlaki olma vasfını yitirir. Zira bu “kayıtlı ahlaka” girer. Ahlak kayıtlandığında ahlak olmaktan çıkar. Bu durumda nihai olarak bir davranışın ahlaki olup olmadığını, ancak o davranışın çıkış noktası olan niyeti okuyan bilir. Şu halde bir davranışın ahlaki olup olmadığı hakkındaki son ve kesin sözü söyleyecek tek otorite, kalplerin özünü bilen Allah’tır. İşte bu nedenle, kesin ahlaki davranışın referansı Allah olmak zorundadır.
Zira tasavvurda başlayıp davranışta son bulan amel sürecini, kesintisiz izleyebilen tek zat ancak Allah’tır. Dolayısıyla “ahlak”, Allah ile insan arasındaki özel bir alandır. Bu nedenle, ahlakın tahakkuk edebilmesi için Allah’a dayalı bir kimlik ve kişilik geliştirmek, yani İslam’a uygun bir ahlaki yaşam sürdürmek gerekmektedir.
Aziz kardeşlerim! Unutmayalım ki, “Herkes kendi ahlakı kadardır” (Eflatun).
قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلَى شَاكِلَتِهِ ۖ فَرَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَن هُوَ أَهْدَى سَبِيلًا”De ki: Herkes kendi haline (karakterine) göre hareket eder. Rabbin, kimin doğru yolda olduğunu daha iyi bilmektedir.” (İsra, 84)Evet, herkes ahlakının yansımasıdır. Ahlak, insanın içsel dünyasının bir dışavurumudur. Bu nedenle, İslam ahlakını yansıtan bir yaşam sürdürmek her Müslümanın görevidir. Ahlak, sadece birey için değil, toplum için de elzemdir. İslam toplumunda ahlak, barış, sevgi ve kardeşliği inşa eder. Ahlaksızlık ise, toplumsal huzursuzluk ve çatışmalara yol açar. Bu nedenle, ahlaki değerlerimizi korumak ve geliştirmek, toplumsal bir sorumluluktur.
Bu vesileyle, her birimizi ahlaki değerlere sahip çıkmaya ve onları hayatımıza yansıtmaya davet ediyorum. Ahlaklı bir toplum, ahlaklı bireylerden oluşur. Ahlak, sadece birey için değil, toplum için de elzemdir. Gelin, Allah’ın emirlerine ve Rasulü’nün sünnetine uygun bir yaşam tarzı benimseyelim. Ahlakımızı güzelleştirelim. Bu yolda ilerlerken, Allah’tan yardım isteyelim ve ahlaki değerlerimizi güçlendirelim. Unutmayalım ki, ahlak; insanı insan yapan, onu yücelten ve toplumu ayakta tutan en önemli unsurdur.
Allah hepimizi ahlaklı ve erdemli bireyler olmaya muvaffak kılsın. Ey bazı zamanları ve bazı mekânları daha çok sevaplı ve bereketli yapan Allah’ım! İçinde bulunduğumuz Şu zamanlarımızı değerlendirecek irade, şuur ve gücü bize ihsan eyle! İlmimizi derin, imanımızı kuvvetli, ibadetlerimizi kaliteli, ahlakımızı güzel, insanlara karşı görevlerimizi eda etmemizi lütfeyle. Hastalıklarımıza şifa, borçlularımıza eda, ölmüşlerimize rahmet, hayatta olanlara sağlık ve hizmet nasip eyle! Dünyayı savaşlar, ölümler ve zulümlerle kirleten insanların hakkından gel! Mağdur ve mazlumlara yardım et! Cuma namazımızı makbul ve dualarımızı kabul buyur.
Derleyen
Erdal Atak
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.