Aziz Müminler! Bugünkü hutbemizde, İslam’ın en temel prensiplerinden biri olan “temsil” kavramını ele alacağız. Temsil, bir Müslümanın inandığı değerleri sadece sözle değil, yaşamıyla da ortaya koymasıdır. İnsanın inandığı hakikatleri yaşaması ve bu doğrultuda hareket etmesi, İslam’ın en belirgin özelliklerinden biridir. Temsil, peygamberlerin en önemli vasıflarından biridir. Onlar, Allah’tan aldıkları vahyi sadece tebliğ etmekle kalmamış, bu vahyi hayatlarının her anında en güzel şekilde temsil etmişlerdir. Tebliğ ettikleri mesajın, toplumlar tarafından kabul görmesinde tebliğin yanı sıra temsilin de büyük bir rolü olmuştur.
Cenâb-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ * كَبُرَ مَقْتًا عِندَ اللَّهِ أَنْ تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ””Ey iman edenler! Yapmadığınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmadığınız şeyleri söylemeniz Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.”(Saff, 61/2-3) Bu ayet, bizlere söylediğimiz şeylerin arkasında durmamız ve inandığımız değerleri hayatımızda uygulamamız gerektiğini hatırlatıyor. İslam, sadece teorik bilgilerden ibaret bir din değildir; o, yaşanması gereken bir hayat tarzıdır.
Değerli Kardeşlerim, Peygamber Efendimiz (SAV), bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
“أَفْضَلُ الْمُؤْمِنِينَ إِيمَانًا أَحْسَنُهُمْ خُلُقًا وَأَلْطَفُهُمْ بِأَهْلِهِ””Müminlerin iman bakımından en üstün olanı, ahlakı en güzel olan ve ailesine karşı en lütufkâr davranandır.”(Tirmizi, Radâ 11) Bu hadis-i şerif, bir müminin güzel ahlakının ve inandığı değerleri temsil etmesinin önemini bizlere vurgular. Çünki, Müminin temsili, her zaman tebliğinin önünde olmalıdır. İnsanlar, müminlerin davranışlarından, onların inandıkları hakikatleri anlayabilmelidirler. Efendimiz (SAV) kendi hayatında İslam’ı öyle güzel temsil etti ki çevresindeki insanlar, onun güvenilir ve doğru bir insan olduğuna şahadet ettiler. İslam’ın yayılmasında, Peygamberimizin bu mükemmel temsilinin büyük bir rolü olmuştur. Hz. Mus’ab bin Umeyr (r.a.)’in Medine’deki faaliyetleri, müminin temsil gücünün ne kadar etkili olabileceğine dair güzel bir örnektir. Hz. Mus’ab, İslam’ı öğretmek ve yaymak amacıyla Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından Medine’ye gönderilen ilk elçiydi. Görevi zor, ama bir o kadar da önemliydi; çünkü İslam henüz Medine’de çok yeni bir din olarak tanınıyordu ve insanların çoğu İslam hakkında hiçbir bilgiye sahip değildi.
Hz. Mus’ab, Medine’de İslam’ı yayarken sadece sözlü tebliğ yapmadı, aynı zamanda davranışları, ahlakı ve kişiliğiyle de İslam’ı en güzel şekilde temsil etti. O, Medine’de yaşayan insanların kalbini kazanmak için önce onlara iyi bir insan olarak yaklaştı, sabırlı ve hoşgörülü bir tavır sergiledi. Özellikle Medine’nin güçlü liderlerinden Sa’d bin Mu’âz (r.a.) ile karşılaştığında, büyük bir olgunluk ve hikmetle davrandı. Sa’d bin Mu’âz, Hz. Mus’ab’ın sakinliği ve mütevazılığı karşısında etkilenmiş ve onunla konuşmaya karar vermişti.
Hz. Mus’ab, Sa’d bin Mu’âz’a önce İslam’ı anlattı, ardından Kur’an’dan bazı ayetler okudu. Hz. Mus’ab’ın bu yaklaşımı Sa’d bin Mu’âz üzerinde derin bir etki bıraktı ve Sa’d, hemen orada Müslüman oldu. Daha sonra, Sa’d bin Mu’âz kendi kabilesine İslam’ı tebliğ etti ve kısa süre içinde tüm kabilesi Müslüman oldu.
Bu örnek, Hz. Mus’ab’ın temsil ettiği İslam ahlakının, tebliğde ne kadar etkili olduğunu gösterir. Hz. Mus’ab, bir devletin, güçlü bir holdingin destek ve finansı ile, veya baskın bir güçle, kolluk kuvvetleri ile medineye hicret etmemişti. O, Medine’de hiçbir baskı veya zorlayıcı yöntem kullanmadan, sadece güzel ahlakı ve ikna edici üslubuyla İslam’ı yaymayı başardı. Onun bu davranışı, İslam’ın Medine’de hızla yayılmasına vesile oldu ve Medine’nin Müslümanlar için bir yurt haline gelmesine katkı sağladı. Bu örnek, müminin temsil ve tebliğinin tutarlı olarak birlikte götürülünce, insanların İslam’ı nasıl anlayabileceğini çok güzel bir şekilde ortaya koyar.
Günümüzde de Müslümanların en büyük sorumluluklarından biri, İslam’ı hakkıyla temsil etmektir. Müslümanlar, inandıkları değerleri hayatlarına taşımadıkları sürece, sözlerinin bir etkisi olmayacaktır. Nitekim Rabbimiz şöyle buyuruyor:أَتَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنْسَوْنَ أَنْفُسَكُمْ وَأَنْتُمْ تَتْلُونَ الْكِتَابَ أَفَلَا تَعْقِلُونَ”İyiliği başkalarına emredip de kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Hiç akıl etmiyor musunuz?”( Bakara, 44) Bu ayet, kişinin söylediği ile yaşadığı arasında tutarlılık olması gerektiğini vurgular. İslam’ı temsil eden bir mümin, hem söylediği hem de yaptığı ile örnek olmalıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:” مَنْ غَشَّنَا فَلَيْسَ مِنَّا” “Bizi aldatan bizden değildir.” (Sahih Muslim, İman, 102) Bu hadis, müminlerin dürüstlüğü, güvenilirliği ve sadakati temsil etmeleri gerektiğine dair güçlü bir uyarıdır. İslam’ın doğru temsil edilmesi, müminin güvenilir bir insan olmasıyla mümkündür. Bu ayet ve hadisler, İslam’ın temsili konusunda müminlerin sorumluluğunu açıkça ortaya koymakta ve yaşamlarındaki her eylemin İslam’ın bir yansıması olması gerektiğini hatırlatmaktadır.
Aziz Kardeşlerim, Peygamber Efendimiz (SAV) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “خِيَارُكُمْ مَنْ تُذْكَرُونَ اللَّهَ رُؤْيَتُهُ””Sizin en hayırlınız, görüldüğünde Allah’ı hatırlatanınızdır.”(İbn Mâce, Zühd, 4)Bu hadis-i şerif, müminin yaşamının Allah’ı hatırlatan bir temsil olması gerektiğini ifade eder. Mümin, davranışlarıyla, ahlakıyla, hayatıyla çevresine örnek olmalıdır. Onu görenler, onun yaşamında İslam’ın izlerini görmeli ve Allah’ı hatırlamalıdırlar.
Temsilin gücü, tebliğin gücünden çok daha fazladır. Nice hutbeler, vaazlar ve nasihatler yapılır; ancak bu sözlerin hayata geçirilmediği durumlarda tesiri sınırlı kalır. Oysa inandığı değerleri hayatında yaşayan bir mümin, çevresine güven ve inanç aşılar. Müslümanların, inançlarını temsil noktasındaki zayıflığı, tarihte büyük kayıplara yol açmıştır. Temsilin zayıflaması, toplumsal çözülmelere ve ahlaki çöküşlere ve tarih boyunca büyük kayıplara yol açmıştır. Bu durumun en çarpıcı örneklerinden biri Endülüs’ün düşüşüdür. Yüzyıllar boyunca İslam medeniyetinin zirve noktalarından biri olan Endülüs, bilim, kültür, sanat ve hoşgörünün merkeziydi. Ancak zamanla Müslümanlar arasında iç çekişmeler, ahlaki değerlerde zayıflama ve temsil eksiklikleri ortaya çıkmış ve sonuç olarak, Endülüs tamamen kaybedilmiştir.
Benzer bir durum da Osmanlı’nın gerileme döneminde yaşanmıştır. Osmanlı, asırlarca İslam’ın adalet, ahlak ve hoşgörü prensiplerini temsil etmiş, ancak zamanla devlet yönetiminde liyakatsizlik, rüşvet ve dünyevileşme gibi olumsuzluklar ortaya çıkmıştır. Bu ahlaki çöküş, Osmanlı’nın hem içte hem de dışta zayıflamasına ve nihayetinde yıkılmasına yol açmıştır. Bu iki örnek, Müslümanların inançlarını güçlü bir şekilde temsil etmelerinin, hem bireysel hem de toplumsal anlamda ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. İslam’ı hakkıyla temsil edememek, büyük kayıplara yol açabilir.
Değerli Cemaat, Bir Müslümanın en önemli özelliklerinden biri ihlas ve samimiyettir. Temsil noktasında da bu samimiyet korunmalıdır. İbadetlerimizde, ahlakımızda ve günlük yaşamımızda samimiyet ve ihlası muhafaza etmeliyiz. Başkalarına iyi görünmek amacıyla sergilenen yapmacık davranışlar, ihlasın kaybolmasına neden olur ve temsilin tesirini kırar. Mümin, inandığı hakikatleri fıtri bir şekilde yaşamalı ve bu doğrultuda samimi olmalıdır. Temsilde esas olan, kendimizi ifade etme gibi zaafların işin içine girmemesi ve fıtri olarak hâl ve hareketlerimizin güzelliğinin ortaya çıkmasıdır.
Muhterem Müslümanlar, Efendimiz (SAV), hayatı boyunca istikamet üzere olmuş ve çevresine güven aşılamıştır. Onun mükemmel temsili, nice kalpleri yumuşatmış, nice katı yürekleri eritmiştir. Günümüzde de İslam’ı hakkıyla temsil eden kimseler, ailelerinden en yakınlarından en uzağa çevrelerinde güven ve itimat oluştururlar ise müslümanların olduğu İslam’ın temsil edildiği her yerde, gönüller fethedilmiş ve insanlar İslam’ı merak etmiş olurlar. Bu noktada, bizlere düşen görev, İslam’ı dolu dolu, tavizsiz ve göz alıcı bir şekilde yaşamak, temsil gücümüzü artırmaktır. Bizleri dünyanın dört bir yanına gönderen hizmet değerlerimize sahip çıkmalı ve onları hakkıyla temsil etmeliyiz. Bu, hem dünyamız hem de ahiretimiz için en önemli yatırımdır. Unutmayalım ki sağlam inanan ve inancını kâmil olarak yaşayan bir düzine temsil kahramanı, ağzı laf yapan bin hatipten daha tesirli olacaktır.
Yüce Rabbimizden niyazımız, bizleri İslam’ı hakkıyla temsil eden, sözleriyle ve yaşamıyla güven veren müminler kılmasıdır. Hutbemi, Kur’an-ı Kerim’den bir ayet ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bir hadisi şerifi ile sonlandırmak istiyorum:”وَقُلِ اعْمَلُوا فَسَيَرَى اللَّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَ”Ve de ki: Çalışın! Amellerinizi Allah da, Resûlü de, müminler de görecektir.”(Tevbe, 105) “إِنَّمَا بُعِثْتُ لِأُتَمِّمَ مَكَارِمَ الْأَخْلَاقِ””Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.”(Muvatta, Husnü’l-Hulk, 8) Allah Teâlâ, hepimizi O’nun yolunda sabit kadem eylesin. Anlattıklarımızı önce bizlere yaşatsın, sonra da çevremize örnek olmayı nasip etsin.
Derleyen
Erdal Atak