İslamafobi Belası ve Müslüman’ın Rolü

İslamafobi Belası ve Müslüman’ın Rolü

**İslam** tüm insanlığa gönderilmiş evrensel bir dindir. Üstün bir ırka ait seçkinler dini değildir. Beyaz-siyah, zengin-fakir ayırımı yapılmaksızın, tüm insanlığın kurtuluşunu amaçlayan hak dindir. Yahudilerin seçilmişlik ve üstünlük anlayışına bağlı dışa kapalılığı **İslam**’da yoktur. Bir kimse sonradan **Müslüman** olabilir ve olmalıdır. Bir **Müslüman** da başka insanların Müslüman olması için çabalamalıdır. 

Meselenin tam da burasında **İslam** dinini anlatma, tanıtma ve sevdirme sorumluluğunun kaçınılmaz olduğundan bahsetmek gerekir. **İslam**, dört dörtlük bir şekilde, hal diliyle temsil edilmeden, dünya insanının algısına güzellikle hitap edilmeden –ne kadar çabalanırsa çabalansın, ne kadar lafla anlatılırsa anlatılsın- gerçek manada bir tebliğden bahsedilemez.

Asrımızda tebliğin önündeki en büyük engel, –gayretsizlik ve yöntem sorunu dışında- **İslamafobi** denilen illettir. **İslamafobi**, **Müslüman** olmayanlar nezdinde ki **İslam** ve **Müslüman**’a dönük olan nefret, kin ve korkuyu ifade etmektedir. Bu algı, **İslam** ve **Müslüman**la olan iletişimi baltalayıp, ön yargıların zincirine mahkum etmektedir.

**
İslamafobi**’yi tetikleyen unsurun **Gayr-ı Müslim** yapılar olduğu iddiası piyasada yaygın bir kanaat olarak dolaşmakla beraber, durumun böyle olmadığı açıktır. Belki **İslam**’dan haz etmeyen yapılar Müslümanların tutumlarından istifade ederek bu işi körüklüyor olabilirler, ancak asıl mesele şudur ki, İslam aleminde ve **Müslümanlar** arasında **İslamafobi**’yi destekleyecek bolca malzemenin -gerek aşikar gerekse zımni olarak- bulunmasıdır.  İnsanlığın ve insanca yaşamanın ortak değerleri olan barış, hoşgörü, saygı, doğru iletişim, orantılı tepki, çözüm odaklı yaklaşım gibi meselelerde **Müslüman** dünyası maalesef çok geri kalmış durumdadır. Değil Gayr-ı Müslim dünya ile, **Müslüman** topluluklar birbirileriyle bile bu değerler çerçevesinde irtibat kuramaz durumdadır. İşin vahim tarafı, **İslam** adına ıslah için yola çıktığını ifade edenlerin, bunu vahşice, faşistçe ve duruma göre diktatörce yöntemlerle yapmaya çalışmalarıdır. Bundan daha vahimi de, bu duruma Müslümanların ekserisinin sıcak bakması ve alenen alkışlamasa da, içten içe hoşlanmasıdır.

Özet olarak değerlendirmeye çalıştığımız şey şudur:

**İslam**’a en büyük zararı, maalesef ki **Müslüman**lar vermektedir. Birkaç yüzyıllık ezilmişliğin intikamını vahşice ve ilkel duygularla almaya çalışmak, en başta **Müslüman**a, akabinde de tüm insanlığa ciddi zararlar vermektedir. Her ne kadar bazı** Müslüman** ülkeler ve topluluklar dünya insanını ahmak yerine koyarak bu vahşi dürtüleri gizlemeye çalışmak için yalancı gülücükler saçsa da, gerçekler en basit olaylarda bile apaçık ortaya çıkmakta ve maalesef güven bir kez daha zedelenmekte ve nefret bir kat daha artmaktadır.

**Müslüman**a düşen, samimi ve gerçek bir sadakatle insanlığa ve insani tutumlara bağlılık göstermek, olaylara orantılı tepkiler vererek hakkını makul evrensel yöntemlere aramak, şiddet, terör ve despotluktan göstermelik olarak değil, gönülden uzak durmak, savunduğu öz değerlerini yaşantısıyla, sabırlı bir şekilde ortaya koymaktır. Bunun dışındaki şeyler İslamafobi denilen illeti bir adım daha ileri götürecek ve maalesef en büyük zararı da yine **Müslümanlar** görecektir.

Hacı İhsan ŞAHİN( haciihsan.sahin@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.