İslâm’a Göre Homoseksüelliğin Cezası

İslâm’a Göre Homoseksüelliğin Cezası

Son günlerde yaşanan ve hepimizi dehşete düşüren üzüntü verici bir kişinin çok sayıda erkek çocuğuna cinsel istismarda bulunması sebebiyle İslâm’ın homoseksüellik konusundaki hükmünü içeren bir yazı yazma ihtiyacı hasıl oldu. Gönül isterdi ki böyle bir olay hiç yaşanmasın ve böyle bir yazı yazma ihtiyacı hasıl olmasın. Olayın tüm boyutlarıyla incelenerek suçlu veya suçluların cezalandırılması elbette ki bizim değil yargının işidir. Bizim bu yazıyla hedefimiz, kalbinde Allâh korkusu olan insanların vicdanlarının harekete geçirilerek bu konuda toplumda bir hassasiyet meydana getirmeye çalışmaktır.

Klasik kitaplarımızda livata diye ifade edilen eşcinsellik tarihte ilk defa Lut aleyhisselam’ın kavmi tarafından işlenen cinsel sapıklığı ifade etmek için kullanılır. Buna homoseksüellik adı da verilmektedir. Eşcinsellik bir erkeğin bir erkekle ya da bir kadının bir kadınla cinsel ilişkide bulunmasıdır. Yüce dinimiz bu işi zinadan daha çirkin bir ahlâksızlık olarak kabul ederek şiddetle yasaklamıştır.

Kurân-ı Kerim Lut aleyhisselâm’ın kavminin üzerlerine ateşten taşlar yağdırmak suretiyle helak edilişinin sebebinin bu ahlaksızlık olduğunu bildirmektedir. Öyleyse bu iş küçümsenmeyecek kadar bir ictimaî bozukluk ve insanlığı tehdit eden ciddi bir hastalıktır. Kur’an her asra hitab ettiğine göre onda yer alan meseleler asıl itibariyle geçmişte olmuş olayları anlatsa bile şimdiki zaman ve gelecek zamanın meselelerine de parmak basmaktadır. Öyleyse eşcinsellik her zaman için insanlığın karşılaşabileceği bir ahlaki çöküntü içtimai bir musibet kaynağıdır.

Yüce dinimizin müslümanların cinsel hayatını disipline etmesi hususunda gösterdiği hassasiyetin önemi, bu tür menfur olayların ortaya çıktığı dönemlerde daha iyi anlaşılmaktadır. Haram yollardan cinsel tatmin arayanlara karşı İslâm’ın koyduğu ceza sistemini çok sert hatta medeniyet dışı bulanlar olabilir. Fakat bu tür menfur olayların meydana gelmesi karşısında cinsi sapıklıkların bütün insanlığı tehdit eder bir hal aldığı düşünüldüğü takdirde bu cezaların fert ve toplum açısından caydırıcılığı düşünülünce toplumun maslahatı gereği olduğu kendiliğinden anlaşılmış olacaktır.
İster erkekler ister kadınlar arasında olsun eşcinsel ilişkiler, dinimizin kesin bir şekilde yasakladığı, Allâh celle celaluhu’nun ve Resûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem’in en çok kızdıkları ve müslümanları son derece sakındırdıkları en büyük günahlardandır. Bu konuda Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, “Ümmetim için en çok korktuğum şey Lut kavmi’nin amelidir” buyurmaktadır (Tirmizî, Hudud 24; İbn-i Mace, Hudud 12).

Bu şekilde bir cinsel sapıklık içerisinde olanlara verilecek cezayı gelmeden önce İslâm’ın cezalar konusundaki genel bir prensibinin üzerinde durmakta fayda mülahaza ediyorum. İslâm’ın takdir ettiği cezalarda gerek fert ve gerekse toplum açısından caydırıcılık esastır. Fakat bu cezaların verilebilmesi için de ağır şartlar ileri sürmüştür. Fakat benzer suçları işlemeyi düşünen insanlar bu cezaların ağırlığını düşünerek bu suçu işlemekten vazgeçmeleri hedeflenmektedir. Çünkü İnsanlar genellikle bu suçlara terettüp eden cezayı bilirler ama bu cezaların verilebilmesi için gerekli şartların ne olduğunu bilmezler. Bu durumda fert ve toplum için ciddi bir caydırıcılık vesilesi olmaktadır.

Ceza ile ilgili olarak bu bilgilerden sonra İslâm’ın cinsel sapıklık ile ilgili olarak takdir ettiği cezalara geçebiliriz. Cinsel sapıklık ile ilgili olarak tatbik edilecek cezalar konusunda mezhep âlemleri farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.
Hanefî mezhebinden İmam-ı Azam’a göre livata (eşcinsellik) zina olmadığından dolayı bu tür suçları işleyen kişilere ta’zir cezası verilir. Ta’zir cezası ise hâkimin takdirinde olan İslâm’a has bir ceza sistemidir. Hakim bu tür suçları işleyen kişilere dilediği cezayı vermekte serbesttir. Dilerse bunlara ölüm cezası dahi verebilir. Ancak, Hanefi mezhebinin önemli iki imamı olan İmâm-ı Ebû Yusuf ve İmam Muhammed’e göre bunlara zina cezası uygulanır. Yani bu suçu işleyenler muhsan yani evliyse recmedilir, değilse onlara yüz sopa vurulur (Alaaddin es’Semerkandî, Dureru’l Hukkam, c.7, s.34-35; Mevsilî, el İhtiyar, c.4, s.91).

Şafiîler, Malikîler ve Hanbelîlere göre ise, bunlara had cezası uygulanır görüşü olmakla beraber bunların recm edileceği görüşü mezhepte amel edilen ve tercih edilen görüştür. Bu üç mezhebimize göre böyle bir fiili işleyen insanlar ister evli ister bekar olsun hüküm değişmez ve bunlar recmedilirler. Çünkü; Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, livata yapan (eşcinsel olan) kişilere bu cezanın verilmesini takdir etmiştir. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem bunlara verilecek ceza hususunda şöyle buyurmuştur; “Kimi Lût aleyhisselâm’ın kavminin sapık işini yaparken yakaladığınızda faili de (bu işi yapan) mefulu’de (kendisiyle bu iş yapılan) öldürün.” (Tirmizî, Hudud 24; Ebû Dâvûd, Hudud 29). Ebû Dâvûd’un naklettiği ve Abdullâh ibn-i Abbâs’ın rivayet ettiği başka bir hadis’te de; “Livata (erkeğin erkekle, kadının kadınla olan ilişkisi) yaparken yakaladığınız bekarı da recm ediniz.” diye buyurmuştur.

Bu iki hadisi delil getirmek suretiyle Hanefîlerin dışında kalan üç mezhebimiz de eşcinsel ilişkide bulunan kişilerin evli ya da bekar olmalarına bakılmaksızın recm edilmeleri gerektigine hükmetmişlerdir (el Muğni, c.8, s.187; el Munteka ale’l- Muvatta, c.7, s.142; Haşiyetu’d Dusuki, c.4, s.314).

Yukarıda zikrettiğim “Kimi Lût aleyhisselâm’ın kavminin sapık işini yaparken yakaladığınızda faili de (bu işi yapan) mefulu’de (kendisiyle bu iş yapılan) öldürün.” Hadîs-i şerif ve son yaşadığımız olayla bağlantılı olarak üzerinde durulması gereken önemli bir husus vardır. Bu Hadisten bu işi yapan her iki tarafa da aynı cezanın uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. Ancak, rızaları olmadığı halde kendilerine zorla tecavüz edilmiş kişilere bu cezanın uygulanmayacağı konusunda âlimler ittifak etmişlerdir. Aynı şekilde âlemler, buluğ çağına ermemiş küçük yaştaki çocuklara da bu cezanın uygulanmayacağında hemfikirdirler.

Dolayısıyla son yaşadığımız olayda cinsel istismarda bulunduğu isbat edilen kişi veya kişilerin adlî mercilerce cezalandırılmaları gerekirken, istismara uğrayan çocuklara ise ceza değil tıbbi ve psikolojik açıdan destek verilmesi gerekmektedir.

Homoseksüelliğin psikolojik ve sosyolojik sonuçları düşünülündüğü ve bazı hastalıkların toplum içerisinde bu tür ilişkiler yoluyla yayıldığı göz önünde bulundurulduğu takdirde İslâm’ın buna takdir ettiği cezalar normal karşılanacaktır. Önemli olan toplumdaki fertleri bu tür ahlaksızlıklara karşı korumaktır.

Ahmet KARATAŞ( ahmet.karatas@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.