DOLAR

38,7654$% -0.07

EURO

43,5286% 0.16

STERLİN

51,7275£% 0.09

GRAM ALTIN

4.032,05%-0,52

ONS

3.237,75%-0,37

BİST100

9.721,96%0,22

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul AÇIK 15°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
a

İslam’a Dayanma Mı, İslam’ı Çarpıtma Mı?

0

BEĞENDİM

**Aşırı anlayışların İslamîliği sorunu**
İslam dünyasında, geçmişte olduğu gibi, günümüzde de ‘aşırı’ olan ya da bazılarınca ‘aşırı’ olarak değerlendirilen yorumlar ve yorum çevreleri bulunmaktadır. Bu kesimler, başkalarının nitelemelerinin aksine kendilerini İslam’ın içinde görmekte, hatta gerçek İslam’ın kendi anlayışları olduğunu ifade etmektedir.

Önce ‘aşırı’ kelimesini irdelemek lazım: Gereğinden fazla, lüzumunu aşan demek olan bu kelime, dini kaynakların ortaya koyduğu sınırları ve genel Müslüman çoğunluk tarafından benimsenen anlayışları aşmayı ifade eder. Başlangıçta, izafi gibi görünen ve kişiden kişiye ya da gruptan gruba değişebileceği akla gelen ‘aşırılık’, İslam’n ana kaynakları ve genel Müslüman çoğunluk diye iki kriterden yola çıkıldığında izafiliğini kaybeder. Aşırılık, aslında dinde bir sapmadır. Fakat bir şekilde ‘aşırılığa’ düşen kişi ve gruplar kendilerini değil tam aksine farklı düşünenleri sapma içinde görürler.

Aktüel örnekler üzerinden gitmek gerekirse, insanları yakarak öldüren, yabancı esirlerin boğazını kesip dış dünyaya servis eden, Yezidiler’i katledip hanımlarına cariye muamelesi yapan IŞİD (DAİŞ) Müslümanlar’ın büyük çoğunluğu tarafından -en hafif ifadeyle- ‘aşırı’ kabul edilmekte, buna karşılık bu yapı kendisini İslam içinde görmekte, dahası kendisini İslam devleti olarak takdim etmektedir.

Aynı şekilde, Nijerya’da 200’den fazla liseli kızı kaçıran, kendileri gibi düşünmeyen **Müslüman**lar’a kurşun sıkmakta beis görmeyen, bazı yerleşim merkezlerini basıp katliam yapan **Boko Haram**, kendi ülkesinde **Müslüman** çoğunluk tarafından, yine en hafif ifadeyle- ‘aşırı’ olarak anılırken söz konusu yapı kendisini gerçek anlamda tevhid ehli olarak lansa etmektedir.

Burada akla gelen soru şudur: **İslam** her isteyenin istediği gibi ‘sündüreceği’ bir din midir?** İslam**’a dayanma ile İslam’a dayatma arasındaki fark edilemeyecek kadar küçük müdür?

Hemen ifade edilmelidir ki İslam, inanç ilkeleri, temel ibadetleri, insanlar arası ilişkilere dair hükümleri itibariyle gayet açık, net ve berrak olan son ilahi dindir. Kimse İslam’ı istediği yere çekemez; kendi sübjektif anlayışlarını din diye sunamaz. Daha doğrusu fiilen bunu yapsa bile –ki ziyadesiyle yapılmaktadır- bu İslam’ın çarpıtılması demek olur; **İslam**i perspektifle bakanlar bunun çarpıtma olduğunu kolayca fark eder.

**İslam**’ın çerçevesinin net olduğunu ortaya koyan, dolayısıyla ‘sapmaları’ kolayca tespit etmeye yarayan birçok ilke ve esastan söz edilebilir. Bunlardan bazıları şunlardır:

1. **Kur’an-ı Kerim** kendisini, ayetleri açık olan bir kitap olarak tasvir etmektedir. “Bunlar, Kur’an’ın, apaçık bir Kitabın ayetleridir (Neml, 27/1). “Bu bir öğüt ve apaçık Kur’an’dır” (Yasin 36/69) bu konudaki ayetlerden ikisidir. Diğer taraftan Kur’an-ı Kerim’i anlamak için tarihi süreçte İslam alimlerinin geliştirdiği ‘Kur’an’ı anlama yöntemi’ diyebileceğimiz tefsir usulü son derece önemlidir. Bu apaçık Kitap, en azından ihtilaflı konularda bireylerin indi görüşlerine göre değil bu ilmin metodolojisine göre anlaşılabilir, anlaşılmalıdır. Bu esas, insanları ‘İslam’ın söylediğini açıklama’ yerine ‘**İslam**’a söyletme’ tehlikesinden alıkoyar.

2. **Kur’an-ı Kerim**’i kendi hayatında ve yaşadığı toplumda realiteye aksettiren Allah Resulü’nün söz, takrir ve uygulamaları açıktır; dinde çok önemli bir hüccettir. Hadislerin sıhhati ve anlaşılması doğrultusunda da ‘indi’ tutum sergilenemez, sergilenmemeli, bu ilmin prensipleriyle hareket edilmelidir.

3. Gerek tarih boyunca yaşayan gerekse günümüzdeki varlığını sürdüren **Müslüman** çoğunluğun anlayış ve değerlendirmeleri dikkate alınmalıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s) bu konuyla ilgili şu hayati beyanda bulunmuştur: “Ümmetim (asla) dalalet üzerinde birleşmez” (İbn Mace, “Fiten”, 8). O halde ümmet çoğunluğunun iştirak etmediği dini anlayış ya da yorumlar İslam diye sunulamaz.

4. Bazı müfessirlere göre **Kur’an-ı Kerim**’de Yüce Allah’ın, “Eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorun” (Enbiya 21/7) ayeti ile kast ettiği iman-amel bütünlüğüne sahip, bir ayette işaret edildiği üzere “Allah’tan içtenlikle korkan kimselere olarak belirtilen (Fatır 35/28) alimlerdir. Dolayısıyla bu vasfı taşıyan alimlerin görüş ve değerlendirmeleri dinde bir anlam ifade eder. İşaret edilen vasfı taşıyan İslam alimlerinin onay vermediği tutum ya da anlayışlar İslam’la ilişkilendirilerek ortaya konulamaz, konulmamalıdır.

Bu ve benzeri diğer ilke ve esaslardan yola çıkıldığında, özellikle birtakım ‘aşırı’ grupların yaptıkları uygulamalarının **İslami** olmadığı, olmayacağı rahatlıkla ifade olunabilir. Her ne kadar bu kesimler, kendilerince bazı tutum ve uygulamalarını görünüşte birtakım dini metinlere dayandırsa bile sorunlu olmaktan hali kalamaz.

Yukarıda adlarını andığımız iki somut örneği hatırlayarak belirtmek gerekirse, gerek İŞİD’in gerekse BOKO-Haram’ın dünya medyasına yansıyan birtakım anlayış ve uygulamalarının İslam’la ilgisi yoktur. Zira bu anlayış ve uygulamalar Kur’an ve sünnetin açık hükümleriyle örtüşmediği gibi İslam alimlerinin geneli ve **Müslüman** çoğunluk tarafından da tasvip görmemektedir. Ayrıca bu iki grubun –sözde- **İslam**’a dayanarak yaptıkları uygulamaların, vahşet ve zulümlerin İslam’la ilgisinin olmadığı ortaya çıkan sonuçlardan da rahatlıkla izlenebilmektedir. Zira bu vesile ile insanların zihin ve algı dünyalarında İslam’a karşı soğukluk, hatta kin ve düşmanlık oluşmuştur. Oysa İslam ‘fıtrat’ dini olup yaratılışındaki özgünlüğünü koruyan herkese, her vicdana, her kalbe sıcak gelen bir niteliğe sahiptir.

Sonuç olarak hiç kimse, hiçbir grup kendince bir yol izleyerek ya da bazı nasların zahirine tutunarak, Kur’an ve sünnetin ölçüleriyle örtüşmeyen, iman-amel bütünlüğüne sahip alimlerin onayını almayan, samimi **Müslüman** çoğunluk tarafından benimsemeyen görüş ve düşünceleri ‘İslam” diye dayatamaz, dayatmamalıdır; zira bu, **İslam**’a dayanma değil, İslam’ı çarpıtma olur.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.