38,4292$% 0.2
43,8350€% -0.02
51,3195£% -0.01
4.099,20%-0,71
3.318,98%-0,90
9.432,55%-0,61
İslâm dininin hükümleri (ahkâm) tedricî bir şekilde, yani aşamalı olarak inmiştir. Bu durum, insanların İslâm’ı kabul etmelerini ve eski alışkanlıklarından vazgeçmelerini kolaylaştırmıştır. Oruç ibadeti de bu tedricîlik içerisinde farz kılınan hükümlerden biridir. Orucun farz kılınışı ve içerdiği hükümler, iki aşamada tamamlanmıştır.
Muaz İbn Cebel (radıyallâhu anh) şöyle anlatır:
“Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) Medine’ye geldiğinde her ayın üç gününü ve Aşûre gününü oruçlu geçirirdi. Sonra Allah Teâlâ, Bakara sûresinin 183 ve 184. âyetlerini indirerek orucu farz kıldı.”
Bu âyetlerde şöyle buyrulur:
Bu âyetlerle oruç farz kılındı, ancak ilk aşamada isteyenler oruç tutabilir, isteyenler ise bir fakiri doyurarak oruç yerine geçebilirdi.
Daha sonra Allah Teâlâ, Bakara sûresinin 185. âyetini indirdi:
Bu âyetle birlikte oruç, sağlıklı ve mukim (yolcu olmayan) Müslümanlar için kesin bir farz haline geldi. Hasta ve yolculara ise, tutamadıkları günleri başka zamanlarda tutma ruhsatı verildi. Oruç yerine fakir doyurma hükmü ise sadece yaşlı ve sürekli hasta olanlar gibi oruç tutamayacak durumda olanlara mahsus kaldı.
Orucun farz kılınması sürecinde, oruç tutanların günlük hayatlarını düzenleyen hükümler de aşamalı olarak belirlenmiştir. Sahabeden Hazreti Muaz, bu konuda şu örneği verir:
“Orucun farz kılındığı ilk dönemde, akşam uyuyuncaya kadar yeme-içme ve ailevî münasebet helâl olurdu. Uyuduktan sonra ise gündüz oruç yasakları geri gelirdi.”
Bu durum, bazı sahabeler için zorluklara neden oldu. Örneğin, Ensar’dan Sırma isimli bir zat, akşam yemeğini yiyemeden uyuyakalmış ve ertesi gün orucuna devam etmek zorunda kalmıştı. Benzer bir durum Hazreti Ömer’in başına da gelmişti. Bunun üzerine Allah Teâlâ, Bakara sûresinin 187. âyetini indirdi:
Bu âyetle birlikte, oruç tutanlar için iftar vaktinden şafak sökene kadar yeme, içme ve ailevî münasebet helâl kılındı. Bu hüküm, oruç tutanların hayatını kolaylaştıran bir rahmet olarak geldi.
Bu tedricîlik, Allah Teâlâ’nın kullarına olan merhametinin bir tezahürüdür. İslâm’ın hükümleri, insanların gönüllerine yerleşip kök saldıkça ve Müslümanlar namaz gibi diğer ibadetlere alıştıkça aşamalı olarak farz kılınmıştır. Bu durum, insanların ilâhî emirlere uyum sağlamasını kolaylaştırmıştır.
Oruç ibadeti de bu sürecin bir parçası olarak, önce esnek hükümlerle başlamış, daha sonra kesin hükümlere bağlanmıştır. Bu, hem insanların oruca alışmalarını sağlamış hem de onların güçlerini aşan durumlarda kolaylık göstermiştir.
İslâm dininin hükümleri, insanların ruhî ve bedenî kapasitelerini dikkate alarak tedricî bir şekilde inmiştir. Oruç ibadeti de bu sürecin önemli bir örneğidir. Allah Teâlâ, kullarını zorlamadan, onları aşamalı olarak eğitmiş ve nihai hükümleri en uygun zamanda farz kılmıştır. Bu, İslâm’ın evrensel ve insanî bir din olduğunun açık bir göstergesidir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.