DOLAR

38,0272$% 0.01

EURO

41,1366% 0.03

STERLİN

49,2405£% -0.02

GRAM ALTIN

3.683,99%-0,10

ONS

3.014,67%-0,17

BİST100

9.715,58%4,48

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul KAPALI 13°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
a

İnfak

İnfak
0

BEĞENDİM

**Allah’ü teala şöyle buyuruyor:**
قُل لَّوْ أَنتُمْ تَمْلِكُونَ خَزَآئِنَ رَحْمَةِ رَبِّي إِذًا لَّأَمْسَكْتُمْ خَشْيَةَ الإِنفَاقِ وَكَانَ الإنسَانُ قَتُورًا
De ki: Rabbimin rahmet hazinesine eğer siz sahip olsaydınız, harcanır korkusuyla kıstıkça kısardınız. İnsanoğlu da pek eli sıkıdır! (İsra 100)

Hırsımızı ve zaafımızı bilen Rabbimiz bu tehlikeye işaret ediyor ve çözüm öneriyor:
وَأَنفِقُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ تُلْقُواْ بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ وَأَحْسِنُوَاْ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
“Allah yolunda infak ediniz ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayınız. İyilik ediniz. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.”(Bakara 195)

**Başka bir ayette:**
وَلاَ يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَبْخَلُونَ بِمَا آتَاهُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ هُوَ خَيْرًا لَّهُمْ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَّهُمْ سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُواْ بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلِلّهِ مِيرَاثُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ
“Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır”. Âl-i İmran, 3/180

**Hz. Peygamberimiz (asm) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurur:**
السَّخِىُّ قَرِيبٌ مِنَ اللّهِ، قَرِيبٌ مِنَ النَّاسِ، قَرِيبٌ مِنَ الجَنَّةِ بَعِيدٌ منَ النَّارِ؛ وَالبَخِيلُ بَعِيدٌ مِنَ اللّهِ، بَعِيدٌ مِنَ النَّاسِ، بَعِيدٌ مِنَ الجَنَّةِ، قَرِيبٌ مِنَ النَّارِ؛ وَلَجَاهِلٌ سَخِىٌّ أحَبُّ إلى اللّهِ تَعالى مِنْ عَابِدٍ بَخِيلٍ.
Hz. EbûHüreyre (radıyallâhuanh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Sehâvet sahibi(cömert) Allah’a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır, cehennemden uzaktır. Cimri ise Allah’tan uzaktır, insanlardan uzaktır, cennetten uzaktır, cehenneme yakındır. Câhilsehâvet sahibini Allah, cimri ibadet düşkününden daha çok sever.” [Tirmizî, Birr 40, (1962).]

Başka bir hadiste:“İki haslet vardır ki, onların ikisi de bir mü’minde bir araya gelmez: **Cimrilik ve kötü ahlâk.**” (Tirmizî, Birr; 41)

**Kazanma hırsını, sahip olma güdüsünü, servet edinme sarhoşluğunu, cimrilik dürtüsünü, infak ile dizginlemek mümkündür…**

Benim Peygamberim, kalbinin katılığından şikayet eden birine “Yetimin başını okşa, fakire yemek yedir” tavsiyesinde bulunmuştur.Yani** insanın, almaktan ziyade vermeye ihtiyacı vardır**. Dikkat edin, **fakirin zekat almaya ihtiyacından ziyade zenginin zekat vermeye ihtiyacı vardır.**

Rabbimizin güzel isimlerinden biri de **Cevad’dır**, yani “**çok ihsân eden, çok cömert olan**.”

Rabb’imiz, cömert olduğu gibi, bizim de cömert olmamızı, bizim de kendi servet ve mallarımızdan gücümüz yettiği oranda yardım ve hayırda bulunmamızı istiyor.

Bir hadis-i şerifte: “Allah tayyiptir, iyiliği sever; ve Allah cömerttir, cömertliği sever” buyrulur. (Tirmizî, Edep; 41)

**İnanana yakışan, Allah ve Rasülü’nün sözlerine kulak vermektir, şeytanın telkin ve vesveselerinden uzak kalmaktır.**

**Şeytan ne yapıyor:**
الشَّيْطَانُ يَعِدُكُمُ الْفَقْرَ وَيَأْمُرُكُم بِالْفَحْشَاء وَاللّهُ يَعِدُكُم مَّغْفِرَةً مِّنْهُ وَفَضْلاً وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

“Şeytan sizi fakir olacaksınız diye korkutur ve kötülüğü emreder. Allah ise lütfundan bir mağfiret ve bir kâr vaad ediyor. Allah’ın kudreti geniştir, her şeyi kemâliyle bilir.” (Bakara, 268)

Bir yandan Kur’an, bir yandan Hz. Peygamber, toplum içinde fakir ve muhtaç kimse kalmaması için önemli atılımlar yapmış, Müslümanları bu konuda özendirmiştir.

Mesela; Müslümanların çeşitli baskı ve işkencelere maruz kaldığı Mekke döneminde, bir yandan fakirlerin elinden tutulmasını emreden, bir yandan da cimrilik edip fakirleri gözetmeyen, onları hor görenleri tehdit eden ayetler iniyordu.
فَأَمَّا مَن أَعْطَى وَاتَّقَى * وَصَدَّقَ بِالْحُسْنَى } فَسَنُيَسِّرُهُ لِلْيُسْرَى * وَأَمَّا مَن بَخِلَ وَاسْتَغْنَى * وَكَذَّبَ بِالْحُسْنَى * فَسَنُيَسِّرُهُ لِلْعُسْرَى * وَمَا يُغْنِي عَنْهُ مَالُهُ إِذَا تَرَدَّى
“Kim (elinde bulunandan) verir, Allah’a karşı gelmekten sakınır ve en güzel sözü (kelime-i tevhidi) tasdik ederse, biz onu en kolay olana kolayca iletiriz.Kim cimrilik eder, kendini müstağni sayar, en güzeli de yalanlarsa, biz de onu en zora hazırlarız. Düştüğü zaman da malı kendisine hiç fayda vermez.”(Leyl, 5-11.) ayetini bu konuda bir örnek olarak zikredebiliriz.

Bir başka örnek de cehennemliklerin, orada bulunuşlarının sebebini kendi ifadeleri ile dile getiren şu ayetlerdir:
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ
“Biz namazımızı kılmıyorduk, yoksulu da doyurmuyorduk.”(Müddessir, 44)

**Değerli Müslümanlar!**

İnfakın ve paylaşmanın en güzel örneklerini Medine’ye Hicretten sonra Hz. Peygamber, Ensar ile Muhacirleri kardeş yaptığında **Ensar** göstermiştir. Bu öylesine etkili bir uygulama oldu ki, Ensar, kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile, Muhacir kardeşlerinin ihtiyacını gidermeyi ilk görev sayıyorlar, onları kendilerine tercih ediyorlardı. Rabbimiz şöyle anlatıyor:

“Onlardan, (Muhacirlerden) önce O yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve îmânı da gönüllerine yerleştirilmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”(Hicr, 9.)

**İnfakın paylaşmanın topluma kattığı çok şey vardır. Toplumun güçsüzlerini koruma altına alır. Onları toplumun kanayan yarası olmaktan kurtarır.** Hz. Peygamber’in, geçmiş ümmetlerden birine mensup bir kişinin **sadaka vermesi ile ilgili olarak verdiği haber gerçekten ilginçtir:**

“Bir adam ‘bu gece sadaka vereceğim’ dedi ve gidip sadakasını bir fahişeye verdi. Halk, ‘Bu gece bir fahişeye sadaka verildi’ diye dedikodu etti. Sadaka veren adam ise, ‘Allah’ım! Fahişeye verdiğim sadakadan dolayı sana hamd olsun. Bu gece de bir sadaka vereceğim’ dedi ve gidip sadakayı bir zengine verdi. Bu sefer de, ‘Bir zengine sadaka verildi’ diye dedikodu ettiler. Adam, ‘Allah’ım! Zengine verdiğim sadakadan dolayı sana hamd olsun. Bu gece de sadaka vereceğim’ dedi ve gidip sadakayı bir hırsıza verdi. Yine, ‘Hırsıza sadaka verildi’ diye dedikodu yaptılar. Adam, ‘Allah’ım! Hırsıza verdiğim sadakadan dolayı sana hamd olsun” dedi. Kendisine şöyle denildi: Verdiğin sadakalar kabul edildi. Zira, belki verdiğin sadakalar sayesinde o fahişe fuhuştan vazgeçecek, belki o zengin senden ibret alacak ve Allah’ın kendisine verdiği maldan infak edecek, belki de o hırsız hırsızlıktan vazgeçecek.”( Müslim, Sahih, Zekat, 24: Nesai, Sünen, Zekat, 47)

Hz. Peygamber’in müminleri teşvik etmek için anlattığı bu olay, İslâm’ın infak eylemine nasıl bir sosyal fonksiyon yüklediğini açıkça gözler önüne sermektedir. Pek çok günahın, suçun, fakirlik sebebi ile işlendiği hatırlanacak olursa bu noktada infakın (zekat ve sadakaların) önemi daha çok anlaşılacaktır.

**Tüm iyiliklerde olduğu gibi infakta da çığır açmak önemlidir.**

Yalın ayak, çıplak, alaca çizgili elbiseler giyinmiş, belleri kılıçlı Mudar kabilesine mensup bir grup Resûlüllah’ın yanına geldi. Bunların fakir hallerini görünce Resûlüllah’ın yüzünün rengi değişti. İçeri girip çıktıktan sonra Bilal-i Habeşi’ye ezan okumasını ve kamet getirmesini emretti (ve namaz kılındı). Namazdan sonra cemaata hitap etti. Akrabalık bağlarının koparılmasını yasaklayan Nisa 1. ayeti ile maldan infak etmeyi, fakirleri gözetmeyi emreden Haşr 18. âyetini okuduktan sonra şöyle devam etti:

“Mümin, dinarından, dirheminden, elbisesinden, buğdayından, hurmasından–yarım hurma bile olsa- sadaka vermelidir.”

Bunun üzerine Ensardan bir adam avucuna sığmayacak büyüklükte bir kese (para) getirdi. Ondan sonra herkes birbiri ardından yiyecek-giyecek getirdi. İki küme yiyecek-giyecek birikti. Hz. Peygamber memnuniyetini belirtmek üzere ‘lâ ilâhe illallah’ dedi ve şöyle ekledi:

“Kim İslâm’da güzel bir çığır açarsa, onun ve onunla amel edenlerin mükâfatı -amel edenlerinkinden hiçbir şey eksilmeksizin- kendisine verilir. Kim de İslam’da kötü bir çığır açarsa, o çığırın ve onunla amel edenlerin günahı -amel edenlerinkinden bir şey eksilmeksizin- kendisine ait olur.” (Ahmed İbn Hanbel, Müsned, IV,358-359)
**Seven, sevdiğini, sevdiği için harcamalıdır ki sevilsin.**

Rabbimiz:
لَن تَنَالُواْ الْبِرَّ حَتَّى تُنفِقُواْ مِمَّا تُحِبُّونَ وَمَا تُنفِقُواْ مِن شَيْءٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ
“Sevdiğiniz şeylerden (Allah için) harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allâh onu bilir.” (Al-i İmran, 3/92)

Rasulullah devriyle ilgili çok sayıda rivayet gösteriyor ki: “Sevdiklerinizden infak etmedikçe hayra, sevaba eremezsiniz” ayeti indiği zaman, ashab çoğunlukla Hz. Peygamber (a.s)’e müracaat ederek en çok sevdikleri şeyleri Allah rızası için bağışladıklarını bildirmişlerdir. Bu bağışların bir kısmı sadaka, bir kısmı köle azadı şeklinde yapılırken, bir kısmı da vakıf şeklinde gerçekleşmiştir.

Ensar’dan Hz. Talha(r.a); Mescid-i Nebi’nin karşısında bulunan ve “Beyraha” denen çok kıymetli bahçesini infak etmiştir. Hz. Ömer (ra) malının en iyisi olan Hayber hurmalığını vakfeder. Hz. Cabir (r.a): “Ben hicret edenlerden veya Ensâr’dan, mal sahibi olup da infakta bulunmayan hiç kimseyi hatırlamıyorum” diyerek, sahabenin bu husustaki tavrını izah etmiştir. (Müslim, Zekat: 42 İbn-i Hümam, Fethû’I Kadir, c. V, sh. 41-42.)

**Muhterem Kardeşlerim!**

Mülk Allah’ındır, insanlar mülkün mutasarrıfıdırlar. Yâni mülk üzerinde tasarrufta bulunma yetkisine sahiptirler. İşte infakın temelinde yatan temel felsefe budur. Şu halde infak aslında sadece bir “ihsan” (iyilik) değil, aynı zamanda bir görevdir. Görevi yerine getiren kimse ise karşılığını görevi verenden alır. Burada görevi veren Allah’tır. İnfak görevini yerine getiren de mükafatını O’ndan bekleyecektir. Allah’ın yüklediği görevlerin mükafatı ise O’nun rızasıdır. Müminin asıl hedefi de bu mükafatı kazanmaktır.
Bundan dolayı, insan ruhunun derinliklerinde yatan “beğenilme”, “takdir edilme” dürtülerini bastırmak gerekir.

Bu konumun kazanılması için Kur’an ona yol da göstermektedir:
إِن تُبْدُواْ الصَّدَقَاتِ فَنِعِمَّا هِيَ وَإِن تُخْفُوهَا وَتُؤْتُوهَا الْفُقَرَاء فَهُوَ خَيْرٌ لُّكُمْ وَيُكَفِّرُ عَنكُم مِّن سَيِّئَاتِكُمْ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ
“Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızın bir kısmına da kefaret olur.”( Bakara, 271)

Bu yol göstermenin müminleri nasıl etkilediğini yine bizzat Kur’an canlı bir tablo olarak gözler önüne sermektedir:

يُوفُونَ بِالنَّذْرِ وَيَخَافُونَ يَوْمًا كَانَ شَرُّهُ مُسْتَطِيرًاوَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَى حُبِّهِ مِسْكِينًا وَيَتِيمًا وَأَسِيرًاإِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللَّهِ لَا نُرِيدُ مِنكُمْ جَزَاء وَلَا شُكُورًا
“Onlar adaklarını yerine getirirler. Kötülüğü her yanı kuşatmış bir günden korkarlar. Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler. (Yedirdikleri kimselere şöyle derler:) “Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz.”( İnsan, 2-9)
Allah katında, İnsanlar arasındaki değer ölçüsü takvadır. Zengin, sırf zengin olduğu için özel bir itibar kazanmaz. Takvalı bir fakir, bu nitelikte olmayan zenginden üstündür. İşte Kur’an bu ölçüyü Hz. Peygamber’in şahsında toplumsal hayata şöyle indirgemektedir:

وَلاَ تَطْرُدِ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُم بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ مَا عَلَيْكَ مِنْ حِسَابِهِم مِّن شَيْءٍ وَمَا مِنْ حِسَابِكَ عَلَيْهِم مِّن شَيْءٍ فَتَطْرُدَهُمْ فَتَكُونَ مِنَ الظَّالِمِينَ
“Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam Ona dua edenleri yanından kovma.Onların hesabından sana bir şey yok, senin hesabından da onlara bir şey yok ki onları kovasın. Eğer kovarsan zalimlerden olursun. En’am, 52
Hz. Peygamber ve müminler bu uyarıyı aldılar, çünkü, sosyal statüleri ve zenginliklerinin verdiği bir gururla, îmâna yanaşmayanlar, îmân eden fakir ve güçsüz kimseler için, “Allah aramızdan şu adamları mı îmân nimetine layık gördü?”En’am, 53 diyerek onları aşağılıyorlardı.

Benzer bir uyarı da şu âyet ile gelmişti: وَأَمَّا السَّائِلَ فَلَا تَنْهَرْ
“Sakın isteyeni azarlama.”(Duha, 10.)

**Toplumun yetimleri, yaşlıları, güçsüzleri infakla korunur.**

Mâûn Sûresi’nde, ahireti inkâr eden bir kimsenin nitelikleri arasında yetime kötü davranmanın zikredilmesi, İslam’ın yetime bakış açısını ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir:

أَرَأَيْتَ الَّذِي يُكَذِّبُ بِالدِّينِ {1} فَذَلِكَ الَّذِي يَدُعُّ الْيَتِيمَ {2} وَلَا يَحُضُّ عَلَى طَعَامِ الْمِسْكِينِ
“Gördün mü, o hesap ve ceza gününü yalanlayanı! İşte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir.”( Maun, 1-3.)

Yine Fecr Sûresi’nde cehennemlikler, fakirleri ve yetimleri doyurmaya, böylece topluma hizmete yanaşmamakla suçlanmaktadırlar:

كَلَّا بَل لَّا تُكْرِمُونَ الْيَتِيمَ * وَلَا تَحَاضُّونَ عَلَى طَعَامِ الْمِسْكِينِ * وَتَأْكُلُونَ التُّرَاثَ أَكْلاً لَّمّاً {19} وَتُحِبُّونَ الْمَالَ حُبّاً جَمّاً
“Hayır, hayır! Yetime ikram etmiyorsunuz. Yoksulu yedirmek konusunda birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. Malı da çok seviyorsunuz.(Fecr, 17-19)

Kur’an terbiyesi ile yetişen Allah Resulü, yetimler konusunda aldığı bu emri, şahadet parmağı ile işaret parmağını açıp göstererek, “Ben ve yetimi koruyup gözeten kimse cennette şöyleyiz” (Buhari, Talak, 25; Edep, 24; Müslim, Zühd, 42) sözleri ile uygulama alanına taşımıştır.

Sahabelerden biri -İslâm öncesi anlayışın etkisi ile olacak- kendisinden daha güçsüz olanlardan üstün olduğunu düşünüyordu. Bunun üzerine Resûlüllah, “Sizler ancak, içinizdeki güçsüzler sayesinde yardım görüyorsunuz, rızıklandırılıyorsunuz”buyurdu. (Buhârî, Cihâd, 67)

Şu hadisler, İslâm’ın yaşlılar ve güçsüzler konusuna ne kadar önem verdiğinin açık bir göstergesidir: “Küçüğümüze merhamet etmeyen, büyüğümüze saygı göstermeyen bizden değildir.” (AhmedİbnHanbel, Müsned, II, 185) “Her hangi bir genç, bir kimseye yaşlı olduğu için ikramda bulunursa, Allah o gence, yaşlılığında kendisine ikramda bulunacak birini nasip eder.”(Tirmizî, Sünen, Birr ve Sıla, 75)

İslâm, toplumun sosyal yardıma muhtaç kesimlerine de gereken ilgiyi sağlayacak önlemleri almış, yaşlıların, yetimlerin ve güçsüzlerin toplumla bütünleşmelerini sağlamıştır.

Kısaca İslâm, bir yandan fakirin, düşkünün ekonomik durumunun düzelmesi için gerekli önlemleri alırken, diğer yandan da onu toplum içinde itibarlı bir konuma getirmekte, dolayısıyla “insan malı ve gücünden dolayı değil, sırf insan olduğu için değerlidir” ilkesini getirmiş olmaktadır.

Onun için verirken, yardım ederken üstün olduğumuz hissine kapılmayalım. “Bir cömerte sormuşlar: ‘Muhtaçlara verdiğin, yoksullara dağıttığın şeylerden dolayı gönlünde, kibir ve fakirler üzerine bir minnet yüklemek hisleri geliyor mu?”

Cömert şöyle cevap vermiş:
Hayır, ne münasebet! Ben bir şey verirken, kendimi aşçının elindeki kepçe gibi farz ediyorum. Veren aşçıdır, fakat kepçeden geçiyor. Kepçe, ‘Rızkı veren benim’ gibi bir hisse kapılabilir mi?

Elbette veren el alan elden üstündür ama bu bizim gurura, kibre kapılmamızı gerektirmez. Vermek bir meziyettir.

**Peygamberimiz(sav):**
وعن ابن عمر رضِىَ اللّهُ عَنْهُما قال: ]سَمِعْتُ رسولَ اللّهِ يَقُولُ:لاَ حَسَدَ إلاَّ عَلى اثْنَتَيْنِ: رَجُل آتَاهُ اللّهُ القُرآنَ، فَهُوَ يَقُومُ بِهِ آنَاءَ اللَّيْلِ وَآنَاءَ النَّهَارِ، وَرَجُل أعْطَاهُ اللّهُ تَعَالى مَاً فَهُوَ يُنْفِقُهُ آناءَ اللَّيْلِ وَآنَاءَ النَّهَارِ .

İbnu Ömer (radıyallâhuanhümâ) anlatıyor: “İki kişiye karşı hased caizdir: Birincisi o kimsedir ki, Allah kendisine Kur’ân-ı Kerim’i nasib etmiştir, o da onu, gece ve gündüz boyu ikame eder. İkincisi de o kimsedir ki, Allah Teâla ona mal vermiştir de o da gece ve gündüz (hak yolda) infak eder.” [Buhârî, Fedâilu’l-Kur’ân 20, Tevhid 45; Müslim, Müsâfirin 266; Tirmizî, Birr 24.)

Dolayısıyla vermek bir meziyettir ama bunu üstünlük gibi görerek, yardım edileni minnet altına almak yardımın hedefe ulaşmasının önüne geçer ve mükafatını yok eder.

**Kıymetli Müslümanlar!**

Kur’an’da en sık ve ciddi biçimde geçen infak emrini sadece zekat ile sadaka ile sınırlamak, ayetlerin ruhuna ve mantığına uymaz. Nitekim Allah Teala: “Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak edenler” (el-Bakara, 2/3) “Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe birr(iyilik) ve takvaya erişemezsiniz.” (Âl-i İmrân, 3/92)derken kapsamı geniş tutmuştur.

Allah Teâla şu âyet-i kerîmede bizim için daha engin bir ufuk çiziyor. Dünyevî ve uhrevî saâdetin anahtarı mesabesinde ölçüler koyarak buyuruyor ki:

وَابْتَغِ فِيمَا آتَاكَ اللَّهُ الدَّارَ الْآخِرَةَ وَلَا تَنسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا وَأَحْسِن كَمَا أَحْسَنَ اللَّهُ إِلَيْكَ
“Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et.”(Kasas 77)

Genellikle bizde infâk deyince sadece maddî şeyler vermek anlaşılır. Halbuki **infak denilince kastedilen insanın sahip olduğu maddî ve manevî her tür nimetten başkalarını da yararlandırmak ve hazları paylaşmak anlaşılmalıdır.**

Sadaka kapsamının genişliğini şu hadiste görmek mümkündür:
“İçinde güneş doğan her gün, insanların her bir mafsalı için kendilerine bir sadaka gerekir. Meselâ; İki kişinin arasında adaletle hükmetmen bir sadakadır. Hayvanına binmek isteyen bir kimseye yardım ederek, hayvana bindirmen veya eşyasını hayvana yüklemen bir sadakadır. Güzel söz bir sadakadır. Namaza giderken attığın her adım sadakadır. Gelip geçen yolcuya rehberlik etmek bir sadakadır” (Buhârî, Sulh, 53/11.)

Herhangi bir müslümanın diktiği ağaçtan yenen, çalınan ve eksilen şey, kurdun, kuşun, insanın yediği şey, o ağacı diken için sadakadır” Müslim, Müsakat, 22/7,9,12

**Kıymetli Kardeşlerim!**

Bu infak mevsiminde şu ayete kulak verelim Hadid suresinde Rabbimiz:

وَمَا لَكُمْ أَلَّا تُنفِقُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلِلَّهِ مِيرَاثُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
“Sizi Allah yolunda infak etmekten alıkoyan nedir? Oysa yerin ve göklerin mirası O’na aittir.” diyor.Hadid,10.
Biz de bugünden tezi yok infaka başlayalım, vermeye alışalım, zenginliğimizi paylaşalım. Elimizi de çabuk tutalım.

Bir hadiste:
إذَا مَاتَ الانْسَانُ انْقَطَعَ عَمَلُهُ إلاَّ مِنْ ثَلاثَةٍ: صَدَقَةٍ جَارِيَةٍ، أوْ عِلْمٍ يُنْتَفَعُ بِهِ، أوْ وَلَدٍ صَالِحٍ يَدْعُو لَهُ
Ebu Hureyre anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Bir insan ölünce üç kişi hariç herkesin ameli kesilir: Sadaka-i cariye (bırakan), veya istifade edilen bir ilim (bırakan) veya kendine dua edecek salih evlat (bırakan).” (Müslim, Vasıyyet 14, Ebu Davud, Vesaya 10)

_Kâmil odur ki, koya her yerde bir eser,
Eseri olmayanın yerinde yeller eser._ (Hadimî)

_Ölen insan mıdır, ondan kalacak şey eseri,
Bir eşek göçtü mü, ondan da nihayet semeri._(M.A. Ersoy)

Rabbimiz:
وَأَنفِقُوا مِن مَّا رَزَقْنَاكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ فَيَقُولَ رَبِّ لَوْلَا أَخَّرْتَنِي إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ فَأَصَّدَّقَ وَأَكُن مِّنَ الصَّالِحِينَ
“Sizden birine ölüm gelip de: ‘‘Rabbim, beni yakın bir süreye (ecele) kadar geciktirsen bende böylece sadaka versem ve salihlerden olsam” demezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden infak ediniz.” diyor. (Münafikun 10)

**Başka bir ayette:**
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَنفِقُواْ مِمَّا رَزَقْنَاكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ يَوْمٌ لاَّ بَيْعٌ فِيهِ وَلاَ خُلَّةٌ وَلاَ شَفَاعَةٌ وَالْكَافِرُونَ هُمُ الظَّالِمُونَ
“Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir.” (Bakara,2/254)

Bir hadis-i şerifte de:
مَا مِنْ أحَدٍ يَمُوتُ إلاَّ نَدِمَ. إنْ كَانَ مُحْسِناً نَدِمَ أنْ َ يَكُونَ ازْدَادَ، وَإنْ كانَ مُسِيئاً نَدِمَ أنْ لاَ يَكُونَ نَزَعَ
Ebu Hureyre (radıyallahuanh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
“Ölüp de pişman olmayan yoktur, mutlaka herkes nedamet duyar: İyi yolda olan hayrını daha çok artırmadığı için pişman olur, nedamet duyar. Kötü yolda olan da nefsini kötülükten çekip almadığına pişman olur, nedamet duyar.” Tirmizî, Zühd 59, (2405).

**Değerli Kardeşlerim!**

**Kendinizi, birikiminizi, geleceğinizi garanti altına aldınız mı? Yani infak fonuna sigortaladınız mı?**

Zekat malın, hastalık ve afetlere karşı sigortası, kasko primidir. Bu kasko ilahi taahhütle yapılmıştır. Hem de diğer kaskolar gibi zararı başa baş ödemez, kim bilir belki de 700 misliyle hatta daha fazlasıyla (Bakara 261) ödeme yapar.

Rabbimiz Allah kendi yolunda yapılan hayırları/ harcamaları o kişilerden borç almış gibi kaydeder (Bakara 245, Hadid 11,18). Korkmayın bu kayıt asla kaybolmayacak ve alacaklarınız kayıtsız / küreksiz kalmayacaktır (Lokman 16).

Hayatta iken bu emanetleri Allâh yolunda yerlerine teslim etmeliyiz ki ebedî mükâfata nâil olabilelim. Biz teslim etmesek bile asıl sahibi zaten dünyaya veda anında bizden her şeyi geriye teslim alacak. Ancak arada büyük bir fark olacak. Birinci şekilde, yâni infak ettiğimiz takdirde Allâh Teâlâ, bunu kendisine verilmiş bir borç olarak kabul buyuracak ve karşılığını kat kat ihsân eyleyecek. İkinci şekilde, yâni infak etmediğimizde ise elimize hiçbir şey geçmeyecek, mes’uliyetini yüklenmiş olacağız.

Hazret-i Peygamber (sav), ömrünü infaktan uzakta kalarak geçirenleri şöyle îkâz buyurur:
“Âdemoğlu: «malım, malım…» deyip duruyor… Ey âdemoğlu! Yeyip tükettiğin, giyip eskittiğin veya sadaka olarak verip sevap kazanmak üzere önden gönderdiğinden başka malın var mı ki?!.” (Müslim, Zühd, 3,4; Tirmizî, Zühd, 34)

Malımızı seviyorsak infak edelim. Rivayet edildiğine göre, Süleyman Aleyhisselâm bir çocuk hakkında annelik iddia eden iki kadının davasını alışılmadık bir usulle çözer.

Ortada bir çocuk vardır, ama iki kadın o çocuğun annesi olduğu iddiasındadır. Davanın çözülmesi için Davud Aleyhisselâm’a başvururlar ve Davud Aleyhisselam çocuğun kadınlardan birine verilmesine hükmeder. Ama huzurunda bulunan oğlu Süleyman, hükmün yanlış olduğu kanaatindedir. Bunun üzerine, Davud Aleyhisselam meseleyi çözmesini oğluna havale ettiğinde, Süleyman Aleyhisselam herkesi dehşete düşüren bir çözüme hükmeder. Çocuk ortadan ikiye bölünecek; yarısı bir kadına, yarısı ötekine verilecektir.

Kadınlardan biri bu çözüme karşı sessiz kalır; diğeri ise, çocuğun ölümü anlamına geldiği aşikâr bu çözüm gerçekleşmesin diye, kendi annelik iddiasını geri çeker ve çocuğun öbür kadına verilmesini ister. Tam da burada, Süleyman Aleyhisselama verilen hikmet mucizevî bir surette kendini gösterir. “Çocuk, feragat eden bu kadınındır. Çocuğun annesi odur ve ona verilmelidir” buyurur.

Bir şeyi seviyorsak sevdiğimizi kaybetmemek için fedakarlıkta bulunuruz.
Peygamber efendimiz(sav)’in evinde bir koyun kesilmişti. Koyunun etinden ihtiyaç sahiplerine dağıtıldıktan sonra peygamberimiz geriye ne kadar kaldığını sordu. Aişe annemiz de yalnız bir kürek kemiği kaldığını söyleyince, peygamberimiz: Desene bir kürek kemiği hariç hepsi bizim oldu. (Tirmizisifatulkiyame 33) onun için malımızı seviyorsak verelim. Vermemekle, kısmakla, tutmakla zengin olunmaz. Rabbimiz:

قُلْ إِنَّ رَبِّي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ لَهُ وَمَا أَنفَقْتُم مِّن شَيْءٍ فَهُوَ يُخْلِفُهُ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ
“De ki: Rabbim, kullarından dilediğine rızkı yayar ve ona tekrar rızkı kısar. Siz Allâh için ne infak ederseniz, Allâh onun yerine başkasını verir. O rızk verenlerin en hayırlısıdır.” (Sebe, 39)

Peygamberimiz de vermekle malın eksilmeyeceğini şu hadisiyle anlatıyor:
مَا نَقَصَ مَالٌ مِنْ صَدَقَةٍ
“Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Mal sadaka ile eksilmez.” Müslim, Birr, 69, Tirmîzî, Birr 82,

**Bir kudsî hadiste Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: **
“Ey kulum, sen yoksullara sadaka ver ki, ben de sana vereyim.” (Buhari, Hûd sûresi Tefsiri, 2; Müslim, Zekât, 11.)

Peygamberimiz, malının zekâtını verenlerin mallarının artırılması için meleklerin de ona dua edeceklerini bildirmiş ve şöyle buyurmuştur:

“Her sabah iki melek iner. Birisi, “Allah’ım, sadaka verenin malına bolluk ver.” der, diğeri de, Allah’ım, sadaka vermeyenin malını yok et der.” (Buhari, Zekât, 27; Müslim, Zekât, 17.)
Allah (cc), bir ayetinde:
مَّثَلُ الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ كَمَثَلِ حَبَّةٍ أَنبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ فِي كُلِّ سُنبُلَةٍ مِّئَةُ حَبَّةٍ وَاللّهُ يُضَاعِفُ لِمَن يَشَاء وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
“Mallarını Allah yolunda harcayanların hali, yedi başak bitiren, her başakta yüz dane bulunan bir tek tohumun hali gibidir. Allah kime dilerse ona kat kat verir. Allah, ihsanı bol olan, hakkıyla bilendir.” (Bakara, 2261)

Başka bir ayetinde:
مَن ذَا الَّذِي يُقْرِضُ اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا فَيُضَاعِفَهُ لَهُ وَلَهُ أَجْرٌ كَرِيمٌ
Kim Allah’a güzel bir ödünç verecek olursa, Allah da onun karşılığını kat kat verir ve ayrıca onun çok değerli bir mükâfatı da vardır. (Hadid, 57/11)

Yani vermek malı ve bereketini artırır. Bizim artırıyor sandığımız faiz de malımızı tüketir.
Allah (cc): يَمْحَقُ اللّهُ الْرِّبَا وَيُرْبِي الصَّدَقَاتِ
“Allah faizin (bereketini) giderir, sadakaları ise artırır.”buyuruyor (Bakara,2/276)
Vermek hem malı bereketlendiriyor hem de ahirette bize büyük kazanımlar sağlıyor.

Peygamberimiz (sav):
مَنِ اسْتَطَاعَ مِنْكُمْ أَنْ يَسْتَتِرَ مِنَ النَّاِر وَلَوْ بِشِقِّ تَمْرَةٍ فَلْيَفْعَلْ.
“Sizden kim, bir yarım hurma ile de olsa ateşten korunabilirse, bunu yapsın” buyurmuştur.” Buharî, Zekât 10, Müslim, Zekât 66-67, Nesâî, 63.

Enes b. Mâlik’den (ra) peygamberimiz’in (sav) şöyle dediği rivayet edilmiştir:”Kıyamet gününde cehennem ehlinden olan kimseye denilir ki: Baksana!. Dünya dolusu malın olsaydı (şu azaptan kurtulmak için) o malını fidye olarak verir miydin?’ O kimse azabın şiddetini gördüğü için: `Evet!.. Muhakkak verirdim’ der.Buharî, Rikak, 49

İşte sadakalar bizi böyle bir ateşten muhafaza ediyor. Bize büyük mükâfatlar kazandırıyor. Rabbimiz:
الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُم بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرًّا وَعَلاَنِيَةً فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ
“Mallarını gece ve gündüz, gizlice ve açıkça infak edenler yok mu, işte onların Rableri katında ecir ve mükâfatları vardır. Ve onlara herhangi bir korku yoktur. Onlar hiçbir zaman mahzun da olmazlar.” (el-Bakara 274)

Başka ayetlerde:
“Onlar kendi canları çektiği halde, yiyeceği yoksulla, yetîme ve esire yedirirler: «Biz sadece Allâhrızâsı için yediriyoruz, sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Biz, çetin ve belâlı bir günde Rabbimizden (O’nun azâbına uğramaktan) korkarız.» (derler). İşte bu yüzden Allâh, onları o günün fenâlığından esirger; (yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir…” (el-İnsân, 8-11)
Ayrıca sadakalarımız ebedi mekânımız cenneti de imar ediyor. Peygamberimiz:
“Kim Allah rızası için bir bağırtlak kuşunun yuvası kadar bir mescid inşa ederse, Allah onun için cennette bir köşk inşa eder” buyurmuştur.(İ. Canan, Kütüb-ü Sitte, c.15, s.316)

Onun için verenler, paylaşanlar kazananlardır.
Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı.
Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli.

Yüce Rabbim kendi rızasına uygun bir şekilde hayat geçirmeyi, rızasına uygun ameller işlemeyi, öldükten sonra ardımızdan hayırla anılmayı cümlemize nasip eylesin. Bir eser bırakmış olanlara rahmet etsin. Bizlere de eser bırakmayı, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını giderebilmeyi nasip etsin.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.