39,3519$% 0.46
45,7005€% 1.4
53,6724£% 1.12
4.277,01%1,27
3.381,62%0,84
9.520,22%-1,71
İstediğini Cenab-ı Haktan isteyen hiçbir zaman mahrum kalmaz.Muhammed Eşref Ağgün Hocaefendi Erzurum’un Karayazı ilçesi Duatepe köyünde dünyaya gelir. İlk medrese tahsilini daha küçük yaşlarda,babası Molla Resul Hocaefendi’nin yanında başlar. Molla Resul Hocaefendi medresesini ahırın hemen yanıbaşında, hatta içinde denilebilecek bir yerde yapmıştır. Jandarma köye geldiği zaman kapıları kapatılır derse devam edilir, oranın bir ahır olduğu zannedilirmiş.
Dönemin meşhur hocalarıyla babası vesilesiyle tanışmış ve onlardan da ders almıştır. 1947 yılında babası Molla Resul Hocaefendi,Hacı Salih Efendi ve Alvarlı Efe Hazretleri yasak olmasına rağmen hacca giderler. Babası oradan 150 ciltlik kitap getirir. Halep hududunda arama yapılır. Tüm kitaplar toplanıp yakılır.Zemzemler dökülür. Hacı Salih Efendi “hocam kitapları ne yapacaksın?” deyince, babası “Allah (c.c.) için getirmişsem bir şey olmaz. Al şu seccadeyi götür, üzerini ört kitapların” diyerek Hacı Salih Efendi’ye verir. Yapılan aramalarda hiçbir kitaba rastlanmaz ve kitaplar Erzurum’a kadar gelir.Bir kenarda ayrılan zemzem suyundan bir bardağı da kız kardeşi alır, “vefat edince üzerime dökün” diye ayırır. Hadiseden 70 yıl sonra vefat edince kalan zemzemi mevtanın üzerine dökerler.
Babası vefat edince Molla Muhammed’in yanında eğitimine devam eder.Sonrasında Nurşin’de Şeyh Taha Efendi Hazretleri’nin yanına okumaya gider. 1954 ten 65’e kadar orada kalır. Zor şartlar altında okurlar, hemen her gün Jandarmalar baskına gelir. Yemeklerini yer hakaretler yağdırır, ortalığı kirletir giderlermiş.
O dönemin meşhur hocalarından Molla Muhyeddin Hazretlerinin yanında okurken birYüzbaşı medreseyi basar. Başlarındaki sarıklarıçıkarttırır ve yakar. Molla MuhyeddinHocaefendi çok mahzun olur. Talebelerine; “bizim bunlara gücümüz yetmez siz gidin onları Veysel Karani’yeşikâyet edin” der. Talebeleri Veysel Karani’nin türbesine giderler. Gece orada kalırlar. Cenab-ı Hakka niyaz ederşikâyetlerini iletirler. Veysel Karani hazretleri kendi eliyle Eşref Hocaefendi’ninsarığını takar “bundan sonra bu sarığı hiç kimse çıkaramayacak” der. Onlara bir elma bir bardak süt ikram eder. Molla Muhyeddin Hocaefendi; elma ilim, sütte tasavvuf için verilmiştir der. İlmini Norşin’de ki şeyh ve mollaların yanında tamamlayan Eşref Hocaefendi, tasavvuftada derinleşir hocası Şeyh Taha Efendi’nin halifesi olarak Erzurum’a döner.
Erzurum’da değişik köylerde hocalık yapar. Medreseler kurar ve talebeler yetiştirir.O dönemlerde şehir merkezinde yatılı medrese yoktur. Çünkü yeri çok kolay tespit edilip kapatılıyordur. Yatılı medreseler genelde köylerde olur, medreselerin ihtiyaçlarını köylüler karşılarmış. “Köyde kaldığım dönemlerde köylüler ekmeklerini yemezler, talebelerimize verilerdi, kadınlar talebeleri görünce ‘bakın yeryüzündeki melekler geldiler’ diye söylenirlerdi. Köylerindeki talebe sayısının artmasını arzu ederlerdi” diyen Eşref Hocaefendi o tatlı günleri hiç unutamaz.
Sonra Erzurum’da mahalle başında Yeğen Ağa camisinin yanında medresesini kurar. Birçok imam-hatip ilahiyat öğrencisi kendisinden ders alır. Medrese 80 darbesi döneminde bir kez kapatılır.Bir gün rüyasında hocası Şeyh Taha Efendi Hazretlerini görür. Şeyh Taha Efendi rüyada medresenin kapısını açar ve anahtarı Eşref Hocaefendi’ye verir. Ertesi Gün gidip medresesini açan Hocaefendi daha sonra da böyle bir sorunla karşılaşmaz.
Dönemin sıkıntılı ortamını şöyle bir hadiseyle örneklendirir: “O dönemlerde bırakın Arapça kitapları, Kuran-ı Kerim bulmak bile çok zor idi. Bir gün mahalle başında bir tane buldum. Bir inek o zaman 5 liraya satılıyordu. İneğimi sattım. 5 lirayı Kuran-ı Kerim’i getiren zata verdim. Teslim etmedi, çok korkuyordu. ‘Gürcü kapıya gel orada teslim edeceğim’ diyerek ayrıldı. Farklı yollardan gizlice Gürcü Kapıya gittim ve orada Kuran-ı Kerim’i bana teslim etti.”
Hocaefendi zor zamanlarda yapılan hizmetlere Cenabı Hakkın hep destek olduğunu ifade eder ve kendisini üzen hadiselerde şöyle değinir: “İnsaf sahibi bir Kaymakam ziyaretime geldi. ‘Yapılacak bir şey varsa söyleyin yardımcı olayım der. Ama benimde sizden bir isteğim var; hocam ne olur yetiştirebileceğiniz kadar adam yetiştirin yoksa yakında bütün bu kitapları siz kendiniz yakmak zorunda kalacaksınız’ dedi.“Herhalde bu günleri işaret etmiştir diye düşünüyorum çünkü ilme olan talep imkânlar arttıkça her geçen gün azalıyor.” Eşref Ağgün Hocaefendi, “Doğuda birçok alimin yetiştiği yüzlerce medrese vardı. Bu medreseler kapandıktan sonra insanlar cahil kaldı. Bu cehalet dönemi yıllarca devam etti. Sonra insanların hayatına televizyon girdi. Cahil ama hayâ duygularını koruyan insanımız, dini değerlerini korudu. Televizyonla birlikte hayâ duyguları da ortadan kalktı. Durum böyle olunca dinsizlik de arttı.” görüşüne yer verdi.
‘Çağın Penceresinde İnancımız ve Temel Dinamikler’ adında birde kitabı bulunan hocamız yanına gelenlere; Va’tası mûbihablillâhi cemîân ve lâ teferrakû, (Ö.N.B. ve hepiniz Allah Teâlâ’nın ipine sımsıkı sarılınız ve birbirinizden ayrılmayınız) ayetini hatırlatır ve günümüz Müslümanlarının en büyük probleminin Cenab-ı Hakka tam yönelmemek olduğunu ifade eder.
İlimde derya olması ve tasavvufta derinleşmesiyle hepimize örnek bir hayat yaşayan hocamızdan Allah razı olsun.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.