Bedir Haber

İffet ve istikamet

İffet ve istikamet
288 views
04 Haziran 2021 - 12:53

Allah’tan başka ibadeti hak eden hiçbir ilah yoktur manasına gelen Lailaheillallah kelimesi, kökleri kalpte yer etmiş, amelleri ise Allah’a (cc) yükselmiş güzel bir ağaç gibidir. Onun müminin kalbindeki tesiri o denli güçlüdür ki her daim kula faydalı olacak ameller yapmasını öğütler. Bir öğretmen gibi mümini yönlendirip yol gösterir. Madem Allah (cc) tek ilah, madem razı edilmesi gereken yalnızca O, öyleyse O’na yönel, ona tevbe et, O’nu sev, O’ndan kork, namaz kıl, dinine hizmet et… Lailaheillallah kelimesi, dünyada insanı sabit kılar. Neye inandığını ve niçin inandığını bilir mümin. Şüphe ve fitne rüzgarları onun imanına zarar vermez. Konjonktüre göre din değiştirip, şartlara göre akide belirlemez… Çünkü Lailaheillallah akidesi, kalbini sabit kılar. ibadet, tesbihat, kuran okuma ve mukabeleler, kamplar,tarihte tekye ve zaviyeler, ahilik teşlilatı, ashabı suffe insanın diri ve istikamette kalmasına hayırlı vesileler olmuştur.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ ۖ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

“Ey iman edenler! Sizi hayat verecek şeylere çağırdıklarında Allah ve resulünün çağrısına uyun ve şüphesiz bilin ki, Allah kişi ile kalbinin arasına girer. Unutmayın ki, O’nun huzuruna götürüleceksiniz.”(enfal 24)bu çağrıya kapalı olanların diri kalması imkansızdır. وَأَنْ لَوْ اِسْتَقَامُوا عَلَى الطَّرِيقَةِ لَأَسْقَيْنَاهُمْ مَاءً غَدَقًا “Eğer onlar, Allah’ın yolunda dosdoğru yürüselerdi, onlara bol yağmur verir, rızıklarını bollaştırırdık.” (Cin sûresi, 72/16) Âyetin mealini biraz daha açarak şöyle diyebiliriz: “Eğer siz istikametin peşinde olur, istikameti takip eder ve istikamet içinde olursanız, ben de sizi nimetlere gark ederim.” Allah ve Resûlü ile münasebet kurmak, ibadetlere bağlı olmak, Allahın zikri ile kalpte oluşan tatmin, okuma ve tefekkürde bulunmak, hayırlı hizmetlerle meşguliyet, iyi arkadaş çevresi, gıybetten uzak durmak, anne baba ve akrabalarla irtibatı kesmeme bunlar insanı can sıkıntısı ve kabz halinden uzaklaştırır, Allah ve rasulunun mukaddes çağrısına ulaştırır. Bu çağrıya kulak asmayanlar için şeytanın girebileceği gedikler hazır demektir. Şeytandan yanmış insanın, yeniden şeytanın oklarının yağdığı mevzilerde dolaşması, deniz suyu içmekten içi yanmış birinin susuzluğunu gidermek için tekrar denize koşmasına benzer. Günahların seylap hâlinde aktığı yerlerden herhangi bir iş ya da imana hizmet adına bir vazife bahis mevzuu olmadığı sürece uzak kalmak lâzımdır.

Nefsin istek ve alışkanlıkları, insan için öldürücü birer zehir ve insanı aşağılara çeken ağırlıklar gibidir. Onun için nefse düşkünlükten vazgeçmeye çalışılmalıdır. Ruh, nefsin rağmına gelişir ve yükselir. Yani nefis beslendikçe ruh küçülür, sıkışır, ağırlaşır. Bunun neticesinde de kalp, duygu ve mânevî duygularda bir hantallaşma meydana gelir. Efendimizin beyanları içinde, şeytan insanın damarlarında dolaşır durur. O hâlde “Siz” diyor, “Onun dolaştığı yerleri biraz daraltın.” Onu açlık, susuzluk ve isteklerinden mahrum etmekle sıkıştırın. Binaenaleyh, iradenin hakkını ve kavgasını vererek, nefse ait beslenme musluklarını kısmak çok mühimdir. Aksi takdirde, nefis daima şeytana açık kapı olacaktır. Şeytan gibi nefisten de insana dostluk gelmez. Nefsin fenalıklara götürücü büyük bir hasım ve kendisine karşı “en büyük cihat”ın yapılması gereken bir düşman olduğunun bilinmesi, nefis ve şeytandan kurtulma, dolayısıyla da Allah’a yaklaşma yolunda atılmış ilk adımlardandır. (Buhârî, Ahkâm, 21.2.) O yüzden nefsimize dur demesini bilmeli, onu terbiye etme adına gereken gayreti ve çalışmayı göstermeliyiz.

İnsan, her gün biraz daha tefekkür ve düşüncede derinleşerek, önüne serilen kâinat kitabından tıpkı bir arı gibi marifet hüzmeleri toplayıp Cenab-ı Hakk’ın gönderdiği nebilerin açtığı geniş yolu takip etmelidir. Kalp ve düşüncemizin istikamet ve canlılığı için Peygamberlerin hayat-ı seniyyelerine, sahabe-i kiram, tabiin-i izam ve sırasıyla asırlara ışık tutan salih kimselerin hayatlarına ait tabloların, okunması, dinlenmesi ve hayatımıza bunlarla istikamet, renk ve şevk katılması çok önemlidir. Bu güzel örneklerle kendini ve hayatını mukayese edebilen bir insan, “Onlar öyleydi, ya biz nasılız?” deyip tefekkür ederek, kendisini muhasebeye çekecek ve böylece önden çekici, arkadan da itici bir güce sahip olacaktır. Birde bu gün bizim kendi içimizden örneklerimiz olan magdur ve mazlum hapislerdeki kardeşlerimizi düşünme ve onlara dua ve yardımda bulunma…

Hayal kurmak, mantık ve güç sınırı tanımayan, zaman ve mekân kaydına tabi olmayan bir zihin faaliyetidir. Bazen o, beş duyumuzun tesiri altında eşya ve hadiseleri şekillendirmekle, kendine ait eşyanın tabiatına bütün bütün ters olmayan motifler de ortaya koyar. Şeytanın hayale attığı her sahnecik, her bir karecik, hayal kamerasında bir film hâlini alır; istikametten çıkmaya sebebiyet verir. Öyleyse hayalimize gelen kötü düşünce, suret ve fikri birer yılan ve akrep bilip, bu haşaratın ağına düşmemeye, düşmüşsek kurtulmaya çalışmalıyız. Neyin atmosferinde, neyin tesirinde ve neyin manyetik sahası içindeysek, hayalimizde canlanacak resim ve suretler de, daha ziyade o türden olurlar. Allah’a ait manaları hayal etmek isteyenler, bu manaların kaynaştığı yerlerde olmalı, böylesi insanlarla arkadaşlık etmelidir.

Kâinatın Efendisi, lezzetleri acılaştıran ölümü çok hatırlamamızı istiyor. İnsan, ölümün hakikatine inandığı gibi, onu his, duygu ve aklına nakşederek, hayal ve düşünce dünyasına da hâkim kılar ve kıyamete kadar sürecek olan kabir hayatına da kendini ikna ederse, bu takdirde dünya ve ahirete bakışı ve davranışları farklılaşır. Ölüm düşüncesi, insanın mânevî damarlarında meydana gelebilecek ülfet ve vesveseyle birlikte, şeytanın süslü gösterdiği günah virüsünün ve benzeri mikropların en azından tesirlerini ve zararlarını giderecek bir antikor gibidir. “Madem öleceğim ve öldükten sonra da hesaba çekileceğim; öyleyse, şu fani dünyanın elemli lezzetlerine kapılıp, günah işlemenin, hayâsızlığın ne manası var! Helâl daire varken niye harama gideyim?” düşüncesi içinde ölüm, hem caydırıcı hem de teşvik edici yönleriyle bir yandan günahlarımız, mesuliyet hissimiz ve Rabbimize karşı yaptıklarımızdan hesap verme endişesiyle bizi iki büklüm ederken, bir yandan da ümit-korku münasebeti içinde kalbimizi hoplatıp bizi canlandırmakta, şahlandırmakta ve kalbimizle beraber, davranışlarımız üzerinde olumlu tesir icra etmektedir.

Yalnız kalınmamalı, iyi arkadaşlar edinilmeli ayakları cemaat zeminine basmayan insan, ayaklar altında bir yaprak ve bir tüy gibidir; bu yandan öte yana savruluverir. Şer güçlerin değişik kanal ve kollarla geçeceğimiz yollarda kurdukları sayısız tuzaklara ve onların cemaatçe hücumlarına, ayrıca mânevî hasımlarımız olan şeytana, nefse ve günah tufanlarına karşı yem olmaktan, boğulmaktan koruyacak en mühim sığınak olan cemaatleşme günümüzün en hayati meseleleri arasındadır. Allah, insanı sosyal bir varlık olarak yaratmıştır. Yalnız yaşayan bir insan, hem dört yandan hücum eden dalalet rüzgârları karşısında kuvvetsiz, desteksiz hem de dualarının kabul olması gibi avantajlardan mahrum kalabilir. Bunun da ötesinde, şeytanın zehirli okları karşısında boy hedefi hâline gelebilir. Yalnız yaşayan insan, er geç şeytanın tuzağına düşebilir, pençesine av olabilir. Şeytanın zihne ve hayale attığı her kötü düşünce, yalnızlık ve can sıkıntısı toprağında boy atıp gelişecek bir çekirdek gibidir. Fikir, gönül ve ruhunu kötülük ve günah çekirdeklerinin doldurduğu yalnız bir insanda, bu çekirdeklerin er-geç iç zorlamalarla dal budak hâlinde dışarı taşarak, günah meyvelerini vermemesi imkânsız denecek derecede zordur. İnsan, yalnız kalmaktan yılandan-çıyandan kaçar gibi kaçmalıdır. Çünkü yalnızlık yılanca, çıyanca düşüncelerin insan ruhunu sarmasına yol açar. İki kişi olmada da aynı tehlikeler bahis mevzuu olabilir. Çünkü iki kişinin bir fenalık ve kötülük üzerinde anlaşması, zayıf bir ihtimal de olsa mümkündür. Üç kişininse, günahlarda, fenalıklarda anlaşıp bir araya gelmesi çok zordur.

Haftalık düzenli mânevî beslenme günü olmalı… Nasihat dinlemek, ülfetimizin dağılması, kalbimizin yumuşaması ve şeytanın vesveselerine, günahların zorlamalarına karşı koyabilmemiz için de koruyucu ve besleyici çarelerdendir. İnsan, aklı, mantığı ve muhakemesiyle hususiyet arz eden bir varlık olduğu gibi, coşan gönlü, ürperen vicdanı, yaşaran gözleriyle de bir kalp, ruh ve duygular yumağıdır. Bu itibarla da o, iç âleminde derinleşmeye, ruh dünyasında zenginleşmeye, tefekkür hayatında genişlemeye muhtaçtır. İnsan, yer yer içinde oluşan aysberglerin eritilmesine muhtaç olduğu gibi, mânevî gıdasızlığını giderecek, mânevî çeşmelere de şiddetli bir arzu ve istek duyar. Kur’ân, Efendimiz’e pek çok defa وَاضْرِبْ لَهُمْ مَثَلا “Anlat.” der ve O iki Cihan Güneşi de, “Din nasihattir.” buyurur. O halde insanın, yüreğini coşturup yumuşatacak, içindeki kararmış his ve duyguların kirini, pasını giderecek, onun ebedi âlemlere şevkini kamçılayacak, bu arada dinî, ilmî meselelerle fikir dünyasını aydınlatacak kişileri dinlemesi de, onun için mühim bir ihtiyaçtır. Bu sebeple insan, “Bunu biliyorum, bir daha neden dinleyeyim ki!” dememeli; nasıl yemek, içmek devamlı tekrar ediyor ve bıkmak şöyle dursun, bunlara daima ihtiyaç duyuluyor, öyle de, kalp ve ruhun gıdası sayılan, ayrıca şeytan ve günahların şerrinden de koruyucu rol oynayan nasihat ve sohbetler en azından haftada bir dinlemelidir.

Boş kalmamalı, vazife almalı… Meşguliyetsiz insan, şeytana fırsat vermiş olur. Bu sebeple boş durmamalı ve bizi daima gerilim, coşkunluk, tazelik içinde tutan uğraşların peşinde olmalıyız. Temîm ed-Dârî anlatıyor: “Hz. Peygamber (sav), “Din samimiyettir.” buyurdu. Biz, “Kime karşı (samimiyet)?” deyince, “Allah”a, Kitabı”na, Resûlü”ne ve bütün Müslümanlara.” buyurdu.” (Müslim, Îmân, 95) Şeytan ve dostları, daha ziyade tembel insanlara, tembellik içinde miskin miskin oturanlara hücum eder. O, hiçbir iş yapmayan, vaktini avare avare dolaşmakla geçiren ve saatlerce boş laf eden insanlara musallat olur. Ve yine Şeytan ve dostları, din, iman ve hizmet adına hiçbir şey yapmayan, din ve iman hizmetlerine karşı kapalı yaşayan fertlerle uğraşır ve onları baştan çıkarır. Zira böyleleri, şeytanın arayıp da bulamadığı birer avdır. Madem şeytan daha çok tembellik ve meşguliyetsizliğimizden istifade ediyor, boş durduğumuz sürece içimize uygun olmayan düşünce ve kuruntular atıyor; öyleyse biz de, daima aksiyonla, faaliyet ve hizmetle terlemekle şeytanın parmak sokabileceği yerleri kapamalıyız ki, o da bizde umduğunu bulamasın.

Şehevi duyguları tahrik edici ortamlardan, yayınlarla muhatap olmaktan, özendirici hayal, bakış, konuşma gibi eylemlerden ve ortamlardan uzak durulmalı. Rabbimiz bize bir irade vermiş. Bu irademizi hayır istikametinde kullanmalı, bizi günaha davet edici atmosferden uzak olmalıyız. İstikamet ve iffet uzere olmak icin bol bol dua edilmeli. Dua, bir ibadettir ve kulluğun özüdür. Cenab-ı Hak “Dua edin kabul edeyim.” (Mü’min, 40/60) buyurarak bizleri duaya teşvik ederken “Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var!” (Furkan, 25/77) buyurarak duanın bizim için ne kadar önemli olduğunu bildirmektedir. Günümüzde günahların çokluğu ile aramızdaki kuvvet dengesi yok denebilecek kadar zayıftır. Böyle bir denge karşısında en tesirli silahımız dua olmalıdır. Konumuzu bir nebevi beyanla bitirelim;

إِنِّى سَأَلْتُ اللَّهَ فِيهَا ثَلاَثًا فَأَعْطَانِى اثْنَتَيْنِ وَمَنَعَنِى وَاحِدَةً سَأَلْتُهُ أَنْ لاَ يُهْلِكَ أُمَّتِى بِسَنَةٍ فَأَعْطَانِيهَا وَسَأَلْتُهُ أَنْ لاَ يُسَلِّطَ عَلَيْهِمْ عَدُوًّا مِنْ غَيْرِهِمْ فَأَعْطَانِيهَا وَسَأَلْتُهُ أَنْ لاَ يُذِيقَ بَعْضَهُمْ بَأْسَ بَعْضٍ فَمَنَعَنِيهَا Efendimiz, “Ben Rabbimden üç şey istedim; istediklerimden ikisini verdi, birisini ise vermedi: Rabbimden ümmetimi kıtlıkla helak etmemesini; ümmetimi suda boğmakla helak etmemesini istedim, bu iki isteğimi de kabul etti. Sonra ümmetimin kendi aralarında kavga edip dövüşmelerine izin vermemesini istedim, bunu vermedi.”(Müslim, Fiten, 20). Bu tuzaklardan korunup iffet ve istikamet üzere olmanın yolu ise, Allah ve Resûlü’nün teşvik ettiği kardeşlik ve cemaat birlikteliğidir.

Derleyen

Erdal ATAK

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
หนัง JAV UNCENSOREDหนังAV JAV JAPANXXX หนังโป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนังหนังav ดูหนังโป๊ญี่ปุ่น หนังxญี่ปุ่นหนังAV JAV หนังโป๊ญี่ปุ่น หนัง JAV CENSOREDtürk ifşatürk pornoหนังavหนัง JAV CENSOREDหนัAV JAV JAPANXXX หนังป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนัง Rate R HD

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

maltepe evden eve nakliyat

ensest porno