Hz. Peygamber (SAV)’i Anmaktan öte Sevmeli Ve Anlamalıyız

Hz. Peygamber (SAV)’i Anmaktan öte Sevmeli Ve Anlamalıyız

Yüce Allah, varlıkların en şereflisi ve değerlisi olan insana akıl, irade, düşünme, anlama ve buna benzer birçok yetenek vermiştir. Bütün bunların yanısıra, insanlığa dünya ve ahirette mutlu ve doğru yolda olmalarını sağlayacak esasları öğretmek, yüce rabbimize nasıl kulluk ve ibadet edileceğini göstermek üzere Allah(cc),  peygamberler ve bu peygamberler aracılığıyla dinler göndermiştir.Burdan da anlaşışılıyor ki Peygamberler, Allah’ın mesajını insanlığa ulaştırarak, onları yaratılış ve varoluşun sırrını anlamaya, bilgi ve inancın aydınlığında kurtulmaya çağıran rahmet elçileridir.Allah’ın insanlığa gönderdiği son rahmet elçisi ise Hz. Muhammed (s.a.s)’dir. Bu dinlerin sonuncusu olan İslam dini de sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) tarafından tebliğ ve talim edilmiştir.

         
Yüce dinimizin ve Allah’ın son kitabı Kur’an-ı Kerim’in hükümleri, peygamber efendimiz (sav)’in yaşayışı, sözleri ve uygulamaları ile açıklık kazanmıştır. Bu itibarla da Hz. Resulullah’ın hayatını öğrenmek ve O’nu sevmek, bir bakıma, dinimizi öğrenmek ve Allah(cc)’ı sevmek anlamına gelir. Nitekim Kur’an-ı Kerim bu gerçeği şöyle dile getirmektedir: “de ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin.  Başka bir ayette ise: “peygamber size neyi getirmiş ise, onu alın(yapın); neyi de yasaklamışsa, ondan sakının” 

Peygamber efendimizin yolu, Allah’ın yoludur. Peygamber’in izinde bulunmak demek, ilahi mesajların aydınlık ikliminde yürümek demektir. Bu sebeple de bir Müslüman için Resulullah (sav) Efendimizin hayatını, örnek yaşayışını ve üstün ahlakını öğrenmek ve bütün davranışlarımızda, O’nu rehber edinmek aynı zamanda dini bir vecibedir. Dolayısıyla sünneti kabul etmemek, onu hayattan dışlamak veya ona başkaldırmak, Allah’a isyanla aynı manaya gelmektedir. Çünkü: “Ey iman edenler! Allah’a ve Resul’üne itaat edin ve ondan yüz çevirmeyin” , “Allah’a itaat edin, Resul’e itaat edin” gibiayetlerde açıkça belirtildiği gibi Allah Resulüne itaat Kur’an-ı Kerim’in açık bir emridir.

Peygamber efendimizin hadis-i şeriflerinde de sünnetin dindeki yeri ve ehemmiyetine işaret olunmuş ve bu mevzu üzerinde hassasiyetle durulmuştur. Sünneti kabul etmemenin bizzat Allah’a karşı gelmek anlamına geleceğini Hz. Peygamber (sav) şu sözleriyle ortaya koymuştur:”bana itaat eden, şüphesiz Allah’a itaat etmiştir; bana isyan eden de, hiç şüphe yok ki Allah’a isyan etmiştir” Başka bir hadis-i şeriflerinde ise sünnetine uymayanları “Başkaldıranlar” olarak nitelemiş, kendisine “başkaldıranlar kimlerdir? Diye sorulduğunda şu cevabı vermiştir: “Bana itaat eden cennet’e girer, Bana isyan eden ise başkaldırmıştır.” 

         
Yüce Allah’ın Hz. Peygamber’e yönelik “Habibim” şeklinde hitab etmesi muhabbet sebebiyledir. Dolayısıyla inananların O’nu gereği gibi sevmesi ve O’na karşı muhabbet hisleriyle dolması Allah sevgisinin de bir gereğidir. Bu sevginin bir tezahürü ve gereği olarak da asırlardan beri şair ve düşünürler O’nun adına sayısız şiir ve kitaplar yazmışlardır. Denebilir ki, adına bu kadar şiir ve kitap yazılan başka bir insan ve peygamber yok gibidir. Öyle ki edebiyatımızda Peygamber efendimizi övmek, Onun çeşitli özelliklerini yansıtmak ve O’ndan şefaat dilemek üzere yazılan ve adına Na’t denilen ayrı bir şiir türü oluşmuştur.                                                    

Kur’an-ı Kerim’de: “büyük bir ahlak üzere” olduğu belirtilen Hz. Muhammed (s.a.s), yine Kur’an’ın ifadesiyle “Âlemlere rahmet olarak”  gönderilmiş ve insanlığa, kıyamete kadar örnek alacakları prensipler vazetmiştir. O’nun ortaya koyduğu prensipler bütün insanlığın kurtuluşuna vesile olacak ilke ve mesajlar içermektedir.

Dini açıklayan, öğreten ve bütün ahlaki güzellikleri yaşayarak öğütleyen Hz. Peygamber’in her konuda örnek alınması gereken bir model olduğu gerçeği şu ayetle de açıkça belirtilmiştir: “Andolsun ki, Allah’ın Resulünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.”  Kendisi de: “ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim”  buyurmak suretiyle, insan ilişkilerinin temiz ve ahlaki bir temele oturtulmasının görevleri arasında bulunduğunu belirtmiştir.

O’nun güzel ahlak hususunda örnek oluşunu daha iyi anlayabilmek için, 23 sene gibi kısa bir zamanda, kıt imkânlarla, toplumsal hayatta gerçekleştirdiği ve tarihte eşi görülmemiş büyük inkılâba bakmak yeterli olacaktır. Merhum Akif’in deyimiyle sırtlanları bile yırtıcılıkta geride bırakarak “cahiliye toplumu” damgası yiyen bir kavimden, “Asr-ı saadet” yani “mutluluk çağı” diye söz ettiren, karıncayı ezmekten bile sakınan örnek bir toplum oluşturmuştur.

Peygamber’imizin hayatı, yolunda gidenlerin hayatlarını sevgi, güzellik, huzur ve hayırla süsleyebilecekleri güzel örneklerle doludur. Çünkü O bize, Allah’a iman edip O’nu sevmeyi, ibadetlerle hayatımızı anlamlı kılmayı, doğru ve güvenilir olmayı, affedici ve hoşgörülü davranmayı, komşuluk ve akrabalık bağlarına riayet etmeyi, yetim ve kimsesizlere kol kanat germeyi, mütevazı olmayı, ahde vefa göstermeyi, nezaketli ve ince ruhlu olmayı, adaletli ve hakkaniyetli davranmayı, yardım severlik ve fedakârlığı…Kısacası insanı insan yapan bütün güzellikleri ve ahlaki erdemleri öğütlemiştir. Zira O’nun ahlakı Hz. Aişe validemizin deyimiyle Kur’an idi. Kur’an’ın emir ve yasaklarına uymak ise en güzel ahlaktır.  

Bugün için dindarlığımızın en önemli sorunlarından biri; Hz. Peygamber’in örnek hayatıyla kendi hayatımız arasında iyi bir köprü kuramamamızdır. Hal böyle olunca da insanlığa örnek olacak, ahlaki duyarlılığa sahip bir dindarlığı yeniden üretmekte zorlanmaktayız. Bu köprünün inşası ve içinde bulunduğumuz çıkmazın aşılması için O’nun hayatını okuyarak anlamak, anladıklarımızı içselleştirmek ve tatbik etmek önümüzde duran en mühim ödevdir. Hiç şüphesiz ki bu gün tüm insanlık, Hz. Muhammed (s.a.s)’in güzel ahlakına, yol göstericiliğine, O’nun sevgisi etrafında birleşmeye her zamankinden daha fazla muhtaçtır.

Özetle Hz. Muhammed sevgisinden anlamamız gereken şey, O’nun sünnetine sımsıkı sarılmak, O’nun izinde yürümeye çalışmak, hayatımızı O’nun yaşayışına uygun bir biçimde şekillendirmektir. Unutulmamalıdır ki “kişi sevdiğiyle beraberdir”  O halde gerçek bir mümin olmak isteyen kimse, sevgi ve rahmet Petgamberi olan Hz. Muhammed (s.a.s)’i örnek almalıdır. Unutmamalıdır ki, hem dünyada güzel ahlakıyla övülmenin ve insanlar arasında hoş bir yere sahip olmanın hem de Ahiret’te kurtulmanın ve cennet’te Allah’ın seçkin kulları için hazırladığı nimetlere kavuşmanın yolu, Kur’an ve Sünnet rehberliğinde bir hayat yaşamaktan geçmektedir.yazımız söyleyeni belli olamayan ancak efendimize duyulan sevgiyi çok iyi biçimde ifade eden şu beyitle bitirmek isabetli olur.

“Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl

  Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl?

(Muhabbetten Muhammed dünyaya geldi,

Peki, Muhammed’siz muhabbetten ne meydana geldi?)

Faruk ÖMEROĞLU( faruk.omeroglu@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.