38,2552$% 0.34
43,8333€% 0.15
51,0885£% 0.12
4.075,24%0,33
3.326,81%0,01
9.317,24%-0,84
**Mezheplerin ‘kendileştirmek’ istediği mümtaz şahsiyet: Hz. Ali **
Gerek tarihte yaşamış bir kişiliği gerekse günümüzde öne çıkan bir şahsiyeti anlamada altın ilke ‘hakikati onun ölçüsüyle değil, onu hakikatin ölçüsüyle değerlendirmek’tir. Mutlak anlamda hakikat ve hakikatin ölçüsü ise **Hak Teâlâ** ve O’nun gönderdiği vahiydir.
Buradan bakıldığında, **Hz. Ali** kelimenin tam anlamıyla ‘altın bir şahsiyet’tir. Zira o, hem bilgi açısından hem de onunla amel etme açısından hakikate üst derecede vakıf ve bağlı bir konumdadır. Bilgi düzeyi ile ilgili olarak, mesela, o şöyle söyler: “**Kur’an-ı Kerim**’de hiçbir sure, hiçbir **ayet **yoktur ki ben onun ne zaman, nerede ve hangi vesile ile indiğini bilmeyeyim”. Amel düzeyinde ise onun bütün hayatı sahip olduğu **iman **ve erdemleri göstermeye yeterlidir.
**Hz. Ali**’yi hem bilgi hem amel düzeyinde bu kadar erdemli kılan husus, hiç şüphe yok ki, onun küçük yaştan itibaren **Hz. Peygamber**’le (s.a.s.) beraber olmasıdır. Temel kaynakların verdiği bilgiye göre **Hz. Ali** beş yaşından itibaren **Resul-i Ekrem**’in yanında bulunmuş, onun 610 yılında peygamberlikle görevlendirilmesinin ardından yaşının küçüklüğüne rağmen (takriben 10 veya 11 yaşlarında) ona ilk **iman **edenlerden birisi olmuştur. **Resul-i Ekrem** aldığı ilahî emir çerçevesinde **Hz. Ebû Bekir**’le birlikte **Medine**’ye **hicret **ederken, emanetleri sahiplerine ulaştırmak üzere Hz. Ali’ye vermiş ve kendi yatağına onu yatırmıştır. **Medine**’de ensar ile muhacirler arasında kardeşlik bağı tesis ettiğinde (muâhât) Hz. Peygamber (s.a.v.) Hz. Ali’yi kendine kardeş olarak seçmiştir. Daha sonra **Allah Resulü** “cennet kadınlarının efendisi” buyurduğu kızı Fatıma ile kendisini evlendirmiş, böylece o ‘dâmâd-ı nebi’ vasfı kazanmıştır.
Bütün hayatını **Allah**’ın **Hz. Muhammed** (s.a.s) ile gönderdiği hakikatlerin duyulması, yayılması ve yaşanmasına hasreden **Hz. Ali, Hz. Peygamber** zamanında bütün seriyye ve gazvelere katılmıştır. **Allah Resulü**’nün Hak’ka yürümesinden sonra da gerek ilk üç halife döneminde gerekse –şartların alabildiğine zorlaştığı- kendi hilafeti döneminde aynı çizgiyi samimiyet ve kararlılık içinde sürdürmüştür.
**İslam **tarihinin ilk dönem siyasi gelişmelerinde ismi en çok öne çıkan** Hz. Ali** tarihi süreç içinde fırkaların teşekkül etmesinden sonra birçok ‘farklı algı’ya konu olmuştur. Bu algılar arasında farklıklar o kadar artmıştır ki kimi zaman tarihsel** Hz. Ali** kimliğine ciddi şekilde halel gelmiştir.
Bu farklı algılarla ilgili durum ne olursa olsun, şunda hiç şüphe yoktur ki, Hz. Ali **İslam**’ın yetiştirdiği özgün bir şahsiyettir; **Hz. Peygamber**’in birinci halkasında yer alan mümtaz bir kişiliktir. Bütün **Müslüman**lar onu böyle görmüş, tanımış ve takdir etmiştir. Bunun tek istisnası “tahkim” olayından sonra Hz. Ali’yi suçlayan ve onu tekfir etmeye kadar varan Hariciler ve o zihniyetin belli orandaki uzantıları olmuştur.
Şu soru tarihsel olarak anlamsız fakat aktüel olarak çok anlamlıdır: **Hz. Ali Sünni**ler’in midir, **Alevi**ler’in midir ? (buradaki Aleviliği Caferi, İsmaili, Nusayri, Zeydi, Kızılbaş, Bektaşi gibi grupları da kapsayacak genişlikte düşünmek gerekir).
Soruyu ister anlamsız ister anlamlı görelim, cevap çok basit ve çok nettir: **Hz. Ali** bütün **Müslüman**lar’ın ortak paydası, ortak şahsiyeti, ortak değeridir. Başka bir deyişle Hz. Ali hem **Sünni**ler’indir hem **Alevi**ler’indir.
Küçücük bir örnek olması mülahazası içinde, burada **Hz. Ali**’ye ait iki anekdotu paylaşmak gerekir. Bunlardan ilki onun inanç seviyesini işaretleyen şu ünlü sözüdür: “Gayb perdesi açılsa imanımda artma olmayacaktır”. İnsan bu ifade karşısında ‘Bârekkallah’ demekten kendini alamıyor. Öyle bir **iman**, öyle bir itikad söz konusu ki hiçbir perdenin gölgeleyiciliği yok. En yalın ifadesiyle “görüyorcasına bir **iman**”.
İkinci anekdot ise onun insanlarla ilişkisindeki erişilmez düzeyi işaretleyen şu beyanı: “Birisi bana yedi kez kötülük de yapsa ben ona iyilik yaparım”. Hiçbir yoruma ihtiyaç bırakmayacak kadar açık ve derinlikli bir ahlak ilkesi.
Sonuç olarak bütün müslüman gruplar diğer ortak değerler gibi **Hz. Ali**’nin de önemli bir ortak değer olduğunu düşünmeli, bu ortak değer konusunda sağlıklı bir bilinç geliştirmelidir. Özellikle küresel güçlerin mezhep ve görüş ayrılıklarını fitneye, ayrışmaya, şiddete dönüştürmek istediği ve bunda da belli oranda başarılı olduğu günümüzde, gerçek anlamda, **Allah** sevgisi, **Peygamber **sevgisi, ehl-i beyt sevgisinde birleşilmeli, birlik ve beraberlikler perçinlemelidir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.