Hutbenin ayeti asr suresi

Hutbenin ayeti asr suresi

Hutbenin ayeti asr suresi….

Muhterem kardeşlerim! Bu günkü hutbemizin konusu; iyi, doğru, hayırlı ve faydalı iş anlamına gelen “Salih amel”dir. Sâlih amel, Allah’ın razı olacağı, ibâdet ve tâat anlamı ihtivâ eden bütün amellerin genel ismidir. Kötü amel ise bunun zıddıdır. Kur’an’ın birçok yerinde iman ile sâlih amel yan yana zikredilmiştir. Bundan, iman etmeden sâlih amelin bir kıymetinin olmayacağı; sâlih amelsiz imanın da yeterli olmayacağı anlaşılmaktadır.

Hadislerde “faziletli amel”, “sadaka” vb. ifadelerle sâlih amellere işaret edilmiştir. Efendimiz, güzel söz söylemenin, birinin eşyasını taşımada yardımcı olmanın, ihtiyacı olana yol göstermenin birer sadaka olduğunu bildirmiştir (Buhârî, Cihâd, 72). Peygamberimize hangi amel daha hayırlıdır? diye sorulunca muhatabın durumuna göre sâlih amellerden bir veya birkaçını söylerdi. Bir defasında şu cevabı vermişti: -Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığın herkese selam vermendir (Ebû Davud, Edeb, 142). İmana ait bilgilerden sonra en lâzım ve en mühim iş, sâlih ameldir. Salih amel, insanların maddî ve manevî hukukuna tecavüz etmemek ve Allah’ın hukukunu hakkıyla yerine getirmektir. Bir hadiste;

. وَلَكِنْ يَنْظُرُ إِلٰى قُلُوبِكُمْ وَأَعْمَالِكُمْ إِنَّ اللّٰهَ لَا يَنْظُرُ إِلٰى صُوَرِكُمْ وَأَمْوَالِكُم:عَنْ أَب۪ي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ

Ebû Hüreyre (ra)’ten rivâyet edildiğine göre Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Allah sizin sûretlerinize ve mallarınıza bakmaz, ancak kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr, 34) “Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, sâlih amel işlesin ve Rabbine ibâdette, hiçbir şeyi O’na ortak koşmasın.” (el-Kehf, 18/110) doğru ve güzel olan her amel, her güzel söz sâlih ameldir, mü’min kardeşine tebessüm etmen sâlih ameldir. Tüccarın ticaretini düzgün yapması sâlih ameldir. Helâlinden kazanmak, en önemli sâlih amellerden biridir. Peygamberimiz: “Sâlih bir kişi için, sâlih mal ne kadar güzeldir.” (İbn-i Hanbel, IV, 197) buyurmuştur.

Kur’an okumak, ana babaya iyilik ve itaat etmek, akrabayı ziyaret, mağdurlara, yetim, öksüz ve yoksullara yardım etmek, hayır ve hasenatta bulunmak, ilim öğrenmek ve öğretmek, topluma yararlı eserler kazandırmak, faydalı fikirler üretmek, iyi nesiller yetiştirmek için hizmet etmek, yaşlıları ve hastaları ziyaret etmek, Allah yolunda çalışmak, sabır, tevekkül, şükür, zikir… vb bütün güzel davranışlar bu kapsam içinde değerlendirilmiştir. Kur’an ve hadislerde birçok sâlih amel örneği verilmiş ama zamana ve değişen şartlara göre yapılacak Kur’an ve sünnete uyan, insanlığın faydasına her tür hayırlı hizmet ve hareket sâlih amel olarak tanımlanmıştır. Din yalnızca iman değil belki amel-i salih dahi dinin mühim bir cüzüdür.

Muhterem kardeşlerim! Eğer takva ve salih amel ile Hâlık’ını razı etti isen, o kâfidir; Kur’an’da, إِلاَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ “onlar iman ettiler ve salih amel işlediler” diye, riyâ, süm’a, ucub ve fahir ile kirletmeden, içine gıll u gış karıştırmadan sâlih amel yapmak ve iman etmek peş peşe beraber zikredilir. İslâm’da îmân-sâlih amel birlikteliğine büyük ehemmiyet verilmiş, birçok âyet-i kerîme ve hadîs-i şeriflerde bu birlikteliğin ehemmiyeti üzerinde durulmuştur. Asr Sûresi’nde imân edip sâlih amel işleyenlerin ebedî kurtuluşa nâil olacağı müjdelenmektedir. Beyyine suresinde bir âyet-i kerîmede; “İmân edip sâlih ameller işleyenlere gelince, yaratılmışların en hayırlısı da onlardır.” buyurulmaktadır. (el-Beyyine, 98/7) Demek ki sâlih amel, mü’mini dünyada daha yaşarken insanların en hayırlısı kılmaktadır. Abdullah bin Büsr (ra)’ten nakledildiğine göre, bir bedevî; “–Ey Allâh’ın Rasûlü! En hayırlı insan kimdir?” diye sormuş; Efendimiz de şöyle buyurmuştur: “–Ömrü uzun ve ameli güzel olan kimsedir.” (Tirmizî, Zühd, 21) Sâlih amel, mü’minin sâdık dostudur. Öyle ki, kabirde en sâdık dostu olup karşısına çıkar ve karanlıklar nûra dönüşür. Hadîs-i şerifte şöyle buyurulmaktadır: “Üç şey öleni (mezara kadar) takip eder, ikisi geri döner, biri kalır; ailesi, malı ve ameli onu takip eder. Ailesi ve malı geri döner, ameli kalır.” (Müslim, Zühd, 5) Mal ve çocuklar fânîdir ama sâlih amel, bâkî ve kalıcı olandır. Kehf suresinde şöyle buyrulmaktadır: “Mallar ve çocuklar dünya hayatının süsüdür. Ama kalıcı sâlih işler ise; Rabbinin katında, hem mükâfat yönünden hem de ümit bağlamak bakımından daha hayırlıdırlar.” (el-Kehf, 18/46)Bu bakımdan sâlih amel geride hoş bir sedâ bırakmaktır. Sâlih amel, gönüllere sevgi tohumları eker Meryem suresinde: اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمٰنُ وُدًّا “Îmân edip de sâlih davranışlarda bulunanlara gelince onlar için Rahmân, (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır.” (Meryem, 19/96) Hz. Bediüzzaman (r.a) “Amelinizde rıza-i İlahî olmalı. Eğer o razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Halkın rızasını tahsile lüzum yoktur. Eğer o kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder. Eğer halk da Allah’ın hesabına rıza ve muhabbet gösterirlerse, iyidir. Şayet onlarınki dünya hesabına olursa kıymeti yoktur. Çünkü onlar da senin gibi âciz kullardır.” Buyurur.

Kadeşlerim! Sâlih amel işleyenlerin hem dünyada hem de ahirette ödüllendirilecekleri müjdelenmiştir. Kur’ân’da bildirildiğine göre dünyada verilecek mükafatlar arasında “iyi bir hayat” (Nahl, 16/97), “bol rızık” (A’raf, 7/96), “yeryüzüne vâris olmak” (Nûr, 24/55), “durumlarını düzeltmek” (Muhammed, 47/2),zikredilebilir. İman edip sâlih amelde bulunanların ahirette cennete girecekleri, yüksek derecelere ulaşacakları, korku ve hüzünden emin olacakları, ilâhi rahmete ve sonsuz nimetlere kavuşacakları müjdelenmiştir (Bakara, 2/25; Tâhâ, 20/75-76; Câsiye, 45/30; Mümin,40/40; Fussilet, 41/33; Talak, 65/11). Hem kat’iyen biliniz ki, bu dünya hayatında hakikî lezzet, iman dairesindedir ve imandadır. Ve salih amellerin her birisinde bir manevî lezzet vardır. Ve günah, dalâlet ve sefahette, bu dünyada dahi gayet acı ve çirkin elemler vardır. İmanda bir Cennet çekirdeği ve dalâlette ve sefahette ise bir Cehennem çekirdeği bulunur. Efendimiz, bir hadisinde, sâlih amelin ahirette, onu işleyenin karşısına çıkacağını ve “Ben senin sâlih amelinim” diyerek onu alıp cennete götüreceğini bildirmiştir (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, IV/287). Sonuçta bu dünya, hizmet yurdudur; ücret almak yeri değildir. Salih amellerin ücretleri, meyveleri, nurları kabir âlemi ve Âhiret’tedir. O bâki meyveleri bu dünyaya çekmek ve bu dünyada onları istemek, Âhiret’i dünyaya tâbi etmek demektir. O salih amelin ihlâsı kırılır, nuru gider. Evet, o meyveler istenilmez, niyet edilmez. Verilse, teşvik için verildiğini düşünüp şükredilir.

Muhterem kardeşlerim! Allah hiçbir haksızlığa meydan vermeden, herkesi ameline göre yargılayacaktır:فَالْيَوْمَ لَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْـًٔا وَّلَا تُجْزَوْنَ اِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُوْنَ “O gün hiçbir kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz. Siz orada ancak yaptıklarınızın karşılığını alırsınız” (Yâsîn, 36/54). İnsanın yaptığı amel, niyetine göre değer kazanır. Peygamberimiz bir hadisinde: “Allah, amelin samimi olanından ve yalnız kendi rızası için yapılanından başkasını kabul etmez” (Buhârî, Cihad, 15) buyurmuştur. Amel-i sâlih; asla içine kendini, kendi zevklerini, cismanî arzularını karıştırmadan, makam, mansıp düşüncesini karıştırmadan, dünyevî bilgi ve maharet düşüncesini karıştırmadan, Allah, Allah olduğu için Allah’a ibadet etmektir. İşte Buna “taabbüdîlik” deniyor. Yani, ilahi emrin arka planını biz bilemeyiz; fakat Cenâb-ı Hak emrettiği için o ibadet emrini yapmak mecburiyetindeyiz. İman var ise, amel-i sâlih olması lazım; zira amel-i sâlihsiz iman, kurumaya mahkûmdur. Susuz, kuvve-i inbâtiyesini kaybetmiş, karbondioksiti olmayan bir zemindeki ağaç gibi, kurumaya mahkûmdur. Amel-i sâlih, hava ve su gibi imanı besler. Sadece Nazarî akıl ile Allah bilinmez. Onun ile bir yere varılmaz; yeni bir amele, esasen sâlih amele ihtiyaç vardır. Nefse zor da gelse Amel-i sâlih ile insan, Cenâb-ı Hakk’ı hakkıyla bilir. İşlerin hayırlısı, en zor olanlarıdır sırrıyla, meşakkatli, külfetli, zevksiz, sıkıntılı salih ameller ve hayırlı işler daha kıymetli, daha sevaplıdır. O sıkıntı ve o meşakkatteki ziyade sevabı ve makbuliyeti düşünüp, sabır içinde sevinçle şükretmek gerektir.

Muhterem Müslümanlar! Sâlih amel; aynı zamanda işlenen kötülüklerin üstünü örter, sanki onların keffâreti gibidir. Allah Rasûlü Efendimiz, bizlere şöyle seslenmektedir: “Nerede olursan ol Allâh’a karşı gelmekten sakın, (işlediğin) bir kötülüğün arkasından hemen bir iyilik yap ki onu yok etsin.” (Tirmizî, Birr, 55) Bu mânâda sâlih amel, bir tevbe ve bir istiğfar gibi, kötülükleri örter. Sâlih amel, yarına yani âhirete hazırlık yapmaktır. Sâlih amel iyi ve akıllıca yapılan bir yatırımdır. Nitekim haşir suresinde şöyle buyurulur: “Her nefis yarın için ne hazırladığına bir baksın!” (el-Haşr, 59/18) sâlih amel, cennetin gülleri ve zambaklarıdır. Sâlih amel, mü’mine cenneti müjdeler. Bakara Sûresi’nin 25. âyet-i kerîmesinde îmân edip sâlih amel işleyenleri Rabbimiz cennetle müjdelemektedir: “Îmân edip sâlih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele…” Yine sâlih amel, mü’mini dünya ve âhiret izzet ve şerefine nâil kılar. Fatır suresinde;

مَن كَانَ يُرِيدُ الْعِزَّةَ فَلِلَّهِ الْعِزَّةُ جَمِيعًا ۚ إِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ ۚ وَالَّذِينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّئَاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَكْرُ أُولَٰئِكَ هُوَ يَبُورُ

“Kim izzet ve şeref istiyor idiyse, bilsin ki; izzet ve şerefin hepsi Allâh’ındır. Güzel sözler ancak O’na yükselir (ulaşır). Onları da Allâh’a sâlih amel ulaştırır.” (Fâtır, 35/10) sâlih amel işleyen mü’min, hem dünyada hem de âhirette huzur içerisinde yaşar. Rabbimiz şöyle buyurur: “Erkek ve kadın, kim mü’min olarak sâlih amel/iyi iş işlerse; elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını, yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.” (en-Nahl, 16/97) Onun için can bedende iken, sâlih amel işlemede acele etmek gerekmektedir. Çünkü dünya hayatı çok kısa, bir gün ansızın ölüm geliverir. Nitekim Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Gecenin zifirî karanlıklarına benzeyen fitneler ortaya çıkmadan, vaktiniz varken (sâlih) ameller yapmakta acele edin!” (Müslim, Îmân, 186) yine başka bir hadîs de: “Yedi şey gelmeden önce (sâlih) ameller işlemede acele edin! Ne bekliyorsunuz? Her şeyi unutturan yoksulluğu mu? Azdırıp saptıran zenginliği mi, sıhhati bozan hastalığı mı, bunaklaştıran ihtiyarlığı mı, ansızın geliveren ölümü mü, beklenenlerin en şerlisi olan Deccâl’i mi? Yoksa kıyâmeti mi? Ki kıyâmet (hepsinden) daha dehşetli ve daha acıdır.” (Tirmizî, Zühd, 3) buyurur.

Sâlih amel işleyen mü’min, sâlih kul olur. Sâlih kullar için ise tarifi mümkün olmayan nimetler va‘dedilmiştir. Bir kudsî hadîsi şerifte Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: “Sâlih kullarım için; hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiç kimsenin aklına gelmeyen şeyler hazırladım.” (Müslim, Cennet, 2) Rabbine kavuşmak isteyen, sâlih amel işlemelidir. “Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, sâlih amel işlesin ve Rabbine ibâdette, hiçbir şeyi O’na ortak koşmasın.” (el-Kehf, 18/110)

Değerli müminler! Öyleyse îmân ettikten sonra, sâlih ameller işleme konusunda hepimiz büyük gayret göstermeliyiz ki; hem dünyada hem de âhirette, tarifi mümkün olmayan saâdetler içerisinde yaşayabilelim. Hutbemizi Peygamber Efendimiz’in bir duâsıyla bitirelim: “Allâh’ım! Beni amellerin en güzeline kavuştur. Onların en güzeline ancak sen ulaştırırsın. Beni kötü işlerden ve kötü ahlâktan muhafaza eyle! Bunlardan ancak sen koruyabilirsin.” (Nesâî, İftitâh, 16) Cenâb-ı Hak, niyetlerimizi hâlis eylesin! İhlâs ile imân edip, ihlâs ile sâlih ameller işlemeyi cümlemize nasip ve müyesser kılsın! Cenâb-ı Hak, cümlemizi sâlih ameller işleyen sâlih kullarından eylesin! Ey Rabbimiz! Tüm mağdur kardeşlerimize sağlık ve kurtuluş ver. Müslüman olarak canlarımızı al ve bizleri sâlih kulların zümresine ilhâk eyle!

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.