40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.320,96%0,56
3.334,69%0,33
10.219,40%-0,06
02:00
İslam’da bir diğer haram/yasak hırsızlık ve rüşvettir. Bunların haramlığı, Kur’an ve sünnetle
sabittir. Nitekim Kur’an’da, hırsızlık hakkında şöyle buyrulur: “Ey iman edenler! Karşılıklı
rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, bâtıl (haksız ve haram yollar)
ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve birbirinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, sizi
esirgeyecektir.” (Nisa 4/29) Rüşvet hakkında ise, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
“Allah’ın lâneti, rüşvet verenin ve rüşvet alanın üzerinedir.” (İbn Mâce, Ahkâm, 2)
Hırsızlık ve rüşvetin haram kılınma gerekçesi, bunların da insanî ve İslami değerlere ters
düşmesidir. Şöyle ki bu iki eylem, doğrudan insanların alın teri ve emeğine tecavüzdür. Mal
güvenliği ortadan kalktığında bir şekilde can güvenliği ve diğerleri de tehlikeye girer. İslami
değerler itibarıyla ise, hırsızlık ve rüşvet önce güveni ortadan kaldırır. Güven ortadan
kalktığında barış ortamı bozulur. Barış bittiğinde insanların birbirine karşı saygısı, sevgisi,
tevazuu ve kurallara itaati sona erer. Bu durumda ortaya kargaşa ve anarşi çıkar. Ve bundan
herkes ve her şey zarar görür.
İslam’da mali bir işlem olarak faiz de haram kılınmıştır. Zira geçmişten günümüze zengin
kimseler ve güçlü devletler, zayıf ve fakir olanların emeğini faiz ve tefecilik aracılığıyla
sömürmüştür. Bu sayede zenginler daha zengin, güçlüler daha güçlü; zayıflar ise daha zayıf,
fakirler de daha fakir hale gelmiştir. Faiz hakkında Allah Teâla, Kur’an’da şöyle
buyurmaktadır: “Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi
kalkarlar. Bu, onların, «Zaten alışveriş de faiz gibidir» demelerindendir. Oysa Allah alışverişi
helal, faizi haram kıldı.” (Bakara 2/275)
Faizin insanî değerler açısında haram kılınma gerekçesi, onun fakir veya çaresiz kimselerin
emek ve alın terine göz dikmiş olmasıdır. İslami değerler açısından haram kılınma gerekçesi
ise, faizin borç alış verişinde her iki tarafa aynı güvenceyi vermemesidir. Şöyle ki faizle borç
veren taraf, vadesi sonunda devlet garantisiyle karşı taraftan ne alacağını bilmekte, dolayısıyla
güvendedir. Fakat faizle borç alan kimse, vadesi sonunda ne kadar kazanacağını
bilmemektedir. Bu durumda daha baştan ağır bir baskı ve stres altına girer. Bunun etkisiyle
söz konusu faizi karşılayabilmek adına ürettiği mal ve hizmete sürekli olarak zam yapma
derdine düşer. Kredi kullanan herkes benzer itici güçlerle hareket ettiğinde piyasada barış ve
huzur ortamı kaybolur. Böyle bir ortamda ise, kişilerin birbirine saygısından, tevazuundan ve
kurallara uymasından söz etmek mümkün olmaz. Neticede altta kalanın canı çıksın mantığıyla
her tarafa güçlüden yana sömürgeci bir anlayış hâkim olur ki, bu İslam’ın kardeşlik
anlayışıyla bağdaşmaz.
Maddi anlamda neyin hırsızlık ve rüşvet kapsamına girdiği devletin yasalarında, nelerin de
faiz kapsamına girdiği İslam hukukunda, bunların yaptırım ve cezalarıyla birlikte ayrı ayrı
belirlenmiştir. Bununla birlikte Müslümanların, kendi aralarında güveni sarsan, barış ortamını
bozan ve karşılıklı saygı, tevazu ve kurallara itaati ortadan kaldıran her türlü muameleden
uzak durmaları gerekir. Önemli olan bir şeyin adının hırsızlık, rüşvet veya faiz olması değil,
bilakis söz konusu değerlere zarar verip vermemesidir. Kaldı ki devletin her türlü hırsızlık ve
rüşveti tespit edip cezalandırma veya faizi tümüyle iptal edip kaldırma imkânı mevcut
değildir. Zira her insanın başına bir polis dikme veya danışman bir hoca verme imkânı yoktur.
Fakat Müslümanların bilinç ve inanç olarak şunun çok iyi bir şekilde idrakinde olmaları
gerekir ki, insanî ve İslami değerlerin ortadan kalktığı bir ortamda düzgün yaşama imkânı
kalmaz.
Maalesef gerek İslam âleminde, gerekse ülkemizde hırsızlık ve rüşvet oldukça yaygın olduğu
gibi, enflasyon ve faiz oranları da çok yüksek. Her taraf güvenlik kamerası takmaya
çalışıyoruz, fakat yine de adi hırsızlıkların önünü alamıyoruz. Bir de adeta doğal hale gelmiş
hırsızlıklar var. Örneğin keyfi zamlar sonucu ortaya çıkan yüksek enflasyon. Ticaret ahlakı
kaybolmuş. Serbest piyasa adı altında herkes sahip olduğu mal ve hizmetlere sürekli zam
yapıyor. Tarlada 1-2 liraya aldığı ürünü pazarda 20-30 liraya, markette 3-4 liraya aldığı suyu
köşe başında 15-20 liraya satıyorlar. Bir musluk tamiri için dilediği kadar para istiyorlar.
Hayat pahalılığı ve enflasyonu kontrol etmek mümkün olmayınca yüksek faiz oranları için de
bir şey yapmak mümkün olmuyor. Aynı şekilde bir işe girebilmek için siyasi referans, hediye
veya bağış adı altında rüşvet vermek gerekiyor. Bütün bunlar, bizlerin insanî ve İslami
değerlerden ne denli uzaklaştığımızı gösteriyor. Bu değerlerden uzaklaştıkça hırsızlık, rüşvet
ve faiz oranları daha da artıyor.
Hırsızlığın haram kılındığı ayet-i kerimenin devamında İslam’a göre bir diğer haram olan
adam öldürme zikrediliyor: “… Ve birbirinizi öldürmeyin…” (Nisa 4/29) Hırsızlık farklı,
adam öldürmek ise, daha farklı bir eylemdir. Fakat her ikisi aynı ayette birbiri ardı sıra
zikrediliyor. Zira bu iki eylem, insanî ve İslami değerlere zarar verme itibarıyla birbirinin
devamı niteliğindedir. Şöyle ki hırsızlık insanî değerlerden mala zarar verdiğinde, devamında
bir şekilde cana zarar verme gelir. Aynı şekilde hırsızlık İslami değerlerden güveni ortadan
kaldırdığında, devamında barış ortamı ortadan kalkar. Böyle bir ortamda ise, diğer İslami
değerler; birbirine karşı saygıdan, tevazudan ve kurallara itaatten bahsetmek mümkün olmaz.
Bu durumda insanları hırsızlıktan, rüşvetten, faizden, adam öldürmeden sakındırmadan önce
onlara insanî ve İslami değerleri ve bunların önemini öğretip benimsetmemiz gerekir. Şayet
bunu başarabilirsek söz konusu kötülükler kendiliğinden ortadan kalkar. Aksi takdirde
insanlara hangi tehdidi yapar ve yaptırımı uygularsak uygulayalım bunlarla baş edemeyiz.
Nitekim Allah Teâlâ, Kur’an vahyi aracılığıyla Mekke döneminde Hz. Peygamber ve
ashabına önce söz konusu değerleri iman esasları üzerinden öğretip benimsetmiş, ardından
Medine döneminde ise ibadet ve muamelat esasları üzerinden Hz. Peygamber’in sünneti
aracılığıyla bunların pratik hayata geçmesini temin etmiştir. Bunun sonucunda Risalet
döneminin sonunda içki, kumar, hırsızlık, rüşvet, faiz, adam öldürme, vb. haramlar bütünüyle
ortadan kalkmasa bile asgari düzeye inmiştir.
1
Rukye İle Tedavi haram mı?
5519 kez okundu
2
İslami Finansın Çelişkili İşlemi mi, Alternatif Bir Çözüm mü?
5342 kez okundu
3
🔹 Cinsel Haz Taşımayan Temasların: Helallik Sınırı!
3366 kez okundu
4
YOGA HELAL Mİ?
3290 kez okundu
5
Cahiliye Döneminde Yapılan İyiliklerin Değerlendirilmesi!
2953 kez okundu
bursa escort görükle eskort görükle escort bayan bursa görükle escort bursa escort bursa escort bayan