40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.320,96%0,56
3.334,69%0,33
10.219,40%-0,06
Hicret, sadece bir yer değişikliği değil; Allah rızası için yapılan kutsal ve hedefli bir yolculuktur. Sözlük anlamı “terk etmek, söylemek” olan hicret; Dinî dönem olarak kişinin inançlarını özgürce yaşayamadığı yerden, dini yaşayabileceği bir beldeye Allah’ın rızası için göç etmesidir. Hicretin özünde fedakârlık, teslimiyet, sabır ve dava uğruna her türlü sıkıntıya göğüs germe vardır. Peygamber Efendimiz’in Mekke’den Medine’ye yaptığı hicret, ama gerçekten sadece bir yolculuk değil, bir ümmetin doğuşudur. Hicret, Müslümanlar için yeni bir dönem, İslâm medeniyetinin ilk adımı olmuştur.
Hicretin gayesi; Acı, baskı ve inkâr ortamında, İslam’ın özgürce yaşanabileceği, anlatılabilir ve yayılabilir bir sınavdan geçilmesidir. Peygamber Efendimiz ve sahabeler, Mekke’de yoğun bir baskı altındaydılar. Allah’ın emriyle, yeni bir hayat kurabilecekleri, İslâm toplumunun sunabilecekleri Medine’ye göç ettiler. Hicret, bir idealin devamıdır. Ey ideal; Allah’a kulluk, O’nun dinini yaşama ve yaşatma gayesidir. Hicret, aynı zamanda hem fizikî hem de içsel bir yolculuktur; kulun nefsinden uzaklaşarak Allah’a yönelmesi, dünyevî bağlılıklarını terk ederek uhrevî yürüyüşüdür.
Hicret, belirli bir coğrafyayla sınırlı değildir. Allah yolunda yapılan ona göç hicrettir. Bu göç, dinin yaşanmadığı bir yerden, dinin özgürce yaşanabileceği bir yerde olabilir. Önemli olan yön değil, amaçlıdır. Kur’an-ı Kerîm’de “Kim Allah yolunda hicret ederse, birçok barınacak yer ve özet bulur…” (Nisâ, 100) buyurulmuştur. Ancak hicret evrensel bir kavram olduğunu, zamana ve mekana bağlı olmadığını göstermektedir. Hicretin yönü, Allah’a doğrudur.
Evet, hicret tarihi bir realitedir. Hz. Âdem’in cennetten yere inişi, manevî anlamda ilk hicrettir. Hz. Nuh tufandan sonra yeni bir hayata yönelmiştir. Hz. İbrahim, Nemrud’un zulmünden kurtulmak için hicret etmiş; Babil’den Kenan’a, Mısır’a ve Mekke’ye katılmıştır. Hz. Musa, Mısır’dan Medyen’e, sonra tekrar Mısır’a dönmüş ve kavmiyle birlikte Firavun’dan kaçmıştır. Hz. İsa, annesiyle birlikte hicret etmişti, sonra da tebliğ yolculuklarında yaşanan değişiklikler. En detaylı hicret ise, Peygamber Efendimiz’in Mekke’den Medine’ye hicretindir. Bu hicret, sadece bir göç değil, bir medeniyetin doğuşudur. Hicretle birlikte yeni bir İslâm yatırımları inşa edilmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’de hicret büyük bir fedakârlık ve Allah yolunda yapılan bir ibadet olarak tarif edilir. “Kim Allah ve Resûlü uğrunda hicret ederse, ölüm kendisine yetişse bile, onun mükâfatı Allah’a düşer.” (Nisâ, 100). Hicret edenler övülmüş, onlara büyük mükafatlar vaad edilmiştir. Hadislerde ise hicret sadece fiziksel bir yerde değişiklik yapılmadığı vurgulanır. Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: “Gerçek muhacir, Allah’ın yasakladığı şeyleri terk eden kimsedir.” (Buhârî, İmân, 4). Bu da gösterir ki, hicretin hem zahirî hem de batının gidişatı vardır.
Hicret edenler, imanlarını korumak ve yaşamak isteyen fedakar müminlerdir. Tarihte ilk hicret sahipleri arasında Habeşistan’a giden sahabeler, ardından Medine’ye hicret eden Muhacirler yer alır. Bunların kapılarını açan Medineliler ise Ensar’dır. Günümüzde de dinini yaşamakta zorlanan, baskı ve zulüm altında kalan herkes için hicret bir imkandır. Ancak bu hicret, sadece zorunlu bir kaçış değil; aynı zamanda evde, hedefli bir terkediştir. “İman edip hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler ve onları barındırıp yardım edenler, işte onlar gerçek müminlerdir.” (Enfal, 74)
Hicretin sonunda dünyevî ve uhrevî kazançlar vardır. En büyük kazanç Allah’ın rızası ve cennettir. Bununla birlikte hicret etmeyen kişiye, inancını yaşama özgürlüğüne, güvenliğe ve kardeşliğe özgürlüğe ve özgürlüğe kavuşuruz. Hicretin sonunda İslâm kuralları kurulmuş, dinin mesajı geniş kitlelere ulaşmıştı. Hicret bir dönüm noktası olmuş; İslam tarihinde yeni bir çağ açılmıştır. Hicretle birlikte Efendimiz (sav), Medine’de yeni bir İslam’ın sonunda kurmuş, böylece İslam’ın devletleşme süreci başlamıştır.
Evet, hicret geçmişteki günahların bağışlanmasına vesile olabilir. Samimi bir şekilde Allah için yapılan hicret, kulun Allah’a dönüştürüldü. Onun hakiki dönüş gibi olması, bu da bağışlanma vesilesidir. Peygamber Efendimiz’in hadisinde şöyle buyurulmuştur: “İslam daha önceki günahları siler, hicret de öyle.” (Müslim, İman, 192). Hicret eden kişinin manevi olarak yeniden doğduğu dikkate alınır. Özellikle Allah yolunda yapılan zorlu bir hicret, insanın hem nefsî terbiyesi hem de geçmiş hataların gidişatına yönelik büyük bir fırsattır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.