Bedir Haber

Herkesin mutlaka bir gaye-i hayatı, bir gaye-i hayali ve karakteristik davranışları vardır.

Herkesin mutlaka bir gaye-i hayatı, bir gaye-i hayali ve karakteristik davranışları vardır.
422 views
26 Mart 2021 - 18:30

Herkesin mutlaka bir gaye-i hayatı, bir gaye-i hayali ve karakteristik davranışları vardır. Gayesini tahakkuk ettirebilmesi ve hayallerini istikametli şekilde gerçekleştirebilmesi, davranışlarını kontrol altında tutmasına ve hedeflerinden ayrılmamasına bağlıdır. Bir insan, dâhi olsa veya çok güçlü bir insan bile olsa, tek başına sınırlı işler yapabilir. Bu bilinçle, büyük işler ve hizmetler yapmaya amade ve namzet olanlar, aynı gaye ve faaliyet içinde olanlarla müşterek hareket etme zaruretini anlayıp, bu anlayışa uygun davranmalıdırlar. İnsanlar, bu müşterek hareketlerde ve büyük gayeye matuf çalışmalarda hem teşvike, hem doğru mantık kurgusuna hem de arkadaşlarına yardımcı ve gayret verici olmada rehberlere ihtiyaç duyar.Her asırda, fani dünyayı, baki hayatı kazanmaya vesile gören, yüksek ruhlu insanlar olmuştur. Hayra, iyiliğe, insanlığın yararına davranışlarda bulunan bu bahtiyar insanlar daima önder ve örnek olmuşlardır. Ki biz, sahabeyi kiram efendilerimiz, bu dinin temsil ve yaşanması için çalışmış bediüzzaman ve arkadaşları gibi emsali milyonlara ulaşan bu insanlara gerçektekten Allah’a inanmış insanlar diyoruz.

“bu insanlar, orduları yenmiş, ülkeler fethetmiş insanlar mıdır?”

“ çok alkışlanan, çok yüksek makam ve rütbelere çıkmış yüksek ücret alan, çok şeyler yıkan veya yapabilen insanlarmıdır?

“ tarihlere geçmiş veya geçebilecek, adına anma toplantıları yapılan insanlarmıdır?”

“Ve nihayet inanan insan; herkes tarafından büyük tanınan, büyük sanılan, büyük gösterilen veya büyüktür diye ilân edilen insanmıdır?” tüm bunlara inandığımız değerler ve geleneğimiz hayır diyorsa, kimdir bu inanan insan? Evet kardeşim o büyük aziz Insan, yaratılış gayesini bir an hatırından çıkarmayan, bu hedefe doğru yürüyen ve bu hedeften hiçbir zaman şaşmayan ve ayrılmayan insandır. Inanan, her harekâtının, her an kaydedildiğini bir an dahi aklından çıkarmayarak, her anının hesabını vereceğinin dikkat ve şuuru ve “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” allahtan geldik yine ona döneceğiz hakikatinin idraki içinde bulunandır.

Inanan, Allah’ın rızasından başka hiçbir şeyi gaye edinmemiş ve nefsine; “Ey nefis, takva ve amel-i sâlih ile yaratanı razı etti isen, halkın rızasını tahsile lüzum yoktur. O kâfidir. Eğer halk da Allah’ın hesabına rıza ve muhabbet gösterirse iyidir. Şayet onlarınki dünya hesabına olursa kıymeti yoktur. Çünkü onlar da senin gibi aciz kullardır.” diyebilen ve o esasa riayet edebilen kişidir.

Inanan insan, davası, himmeti, hedefi büyük olan adamdır.

nefs-i emmaresini yenmiş veya yenmek için yollar arayan adamdır.

dünyaya, menfaate, şöhrete, mala, paraya, makama ve nefsine esir olmayan adamdır.

meşru lezzetleri dahi davası uğruna terk eden, şeytanına “Eyne’l-mefer” çıkış kaçış nerden dedirten adamdır.

Inanan insan, tehditlere ve tehlikelerin her türlüsüne meydan okuyan, pabuç bırakmayan, büyüklük davası olmayandır.

Ve nihayet inanan gerçek kul, bütün küçüklüklerden sıyrılmasını bilmiş ve bütün büyüklükleri şahsında cem etmiş yerdeki Allah’ın halifesidir.

Inanan insanın ahlakı ve hayat anlayayışı; Fenalık ve iftiralara ne kadar feci bir surette maruz kalınırsa kalınsın, mukabele-i bilmisil etmemek, tövbe ve istiğfara devam etmek, sabır ve tahammülle çalışmak, öyle hâdiselerden ibret ve ders almak, mütecaviz ve müfterilerle uğraşmamak, yüksek bir ahlâk ve kemâlat üzere, Enbiyâlar, velîler, sulehânın ahlâkı ile ahlaklanıp hayata devam etmektir.

İnsan beşerdir, hata edebilir. Hususen küllî ve umumî bir davanın hizmetkârlarına yapılan taarruzların çokluğu ve şerâitin ağırlığı; davayı inkişaf ettirmek, hizmetin önüne çekilen dehşetli mâniâları yıkabilmek için çeşitli hizmet tarz ve şekilleri ararken, hepsinde yüzde yüz isabete muvaffak olmak pek müşküldür.

Böyle bir hengâmede; müspet netice vermeyen tedbirleri o sebeplerin sahibi olan Allah’a söylemek lâzım iken, her ne sebeple olursa olsun, kat’iyyen başkasına söylememek ruh, kâlb, akıl ve feraset eseridir.

Bunun aksine başkalarına dert yanmak, safderûnluk ve düşünce za’fının delilidir. Fayda vereceğim zannıyla fikrinde taannüd ve taassub göstermek, zarar vermenin en bariz bir delilidir ki, bu da ahmaklığın gözle görünecek derecede aşikâr olmasıdır. Zira ahmaklığın tarifi; “Fayda vereceğim niyetiyle zarar vermektir.”

Kendisinin bir rey ve fikir sahibi olduğu gururuna kapılıp; asıl rey, tedbir ve vazife sahibi kimseleri kötüleyen, fakat kendisine toz kondurmayan bir kimse, “Herkes için bir kusur buluyorum; acaba kusursuz ben mi kaldım?” diye düşünmeli.

Eğer insaf ve vicdanı olan inanmış bir kişi ise; “Aslında onlar aklımın ermediğini yakinen biliyorlar, fakat benim hissî davranarak; kusur olmadığı halde, arkadaşlarımın kusurlu zannettiğim davranışlarını başkalarına da nakletmemem için, benim yüzüme vurup, tahrik etmemek adabına mı riayet ediyorlar?” diye bir mülâhaza yaparak, bir zararı binler zarara çıkaran dedikoduculuktan kurtulma imkânını bulur.

Inanan kişi, Gıybet dedi kodu eden nefse şöyle der; Çok kere olduğu gibi bugün yine çok tenkitler ettin, kusurlar, hatalar saydın. Acaba gıyabında tenkitler yaptığın, gıybetini ettiğin Allah’ın kullarının o yaşa kadar olan iyiliklerinden, hayra hizmetlerinden, güzel huylarından, zararsız hallerinden ne kadarını yâd ettin, kaç tanesini saydın? Münekkid ve kusur sayıcılardan olma! Korkarım ki, zulümkâr olursun… öyle ise insaf et, Allah’tan korkta,tenkitçilerin, gıybetçilerin, herkesin kusurlu işlerini sayanların meclislerine yanaşma. Bu kötü ahlâk sana da bulaşır. Hem çabuk bulaşır. Zira bu fena huyun muharriki nefistir. Nefsanî şeyler nefisleri kolayca harekete geçirir.

Konumuzu bir kaç hadis meali ile bereketlendirerek bitirelim; “Allah, yumuşak huylu, din kardeşlerine şefkat ve merhamet eden kulu sever. Yerde olanlara merhamet ediniz ki, size de gökte olanlar merhamet etsin.” (Hadis meâli)

İslâm dini, hamiyet hissinin kaynağıdır. Her Müslüman, iman ve İslâmiyet’i, nâmus ve haysiyetini Kur’ân müntesiblerini, birbirlerini; dinsizlere karşı korumak, müdafaa etmek ve ihtimam göstermekle mükelleftir. “İnsaf dinin yarısıdır.” “ tövbe kapısı, halk için kıyamete kadar açıktır.” (Hadis meâli)

Cennete giren fazilet sahiplerine melekler sorarlar:

”Faziletiniz nedir?”

Onlar cevap verirler:

”Zulme uğradığımız vakit sabrederdik, bize kötülük edilince de rıfk ile davranırdık.” (Hadis meali)

“Allah Teâlâ sertlik ve kabalığa vermediği ecir, sevap ve mükâfatları, rıfk ve mülâyemete verir. Rıfktan mahrum olan ev halkı, çok şeylerden mahrum kalırlar.” (Hadis meali)

“Rıfktan, şefkatten mahrum olanlar hayırdan, sevaplı amellerden mahrum kalırlar.” (Hadis meali)

“Hiddete getirilince kızmayıp, hilm ve sabır gösteren kimse, Allah’ın sevgisine mazhar olur.” (Hadis meali)

Peygamberimiz, sahabelerine sordu:

“Allâh Teâlâ’nın şerefleri ne ile kıymetlendirdiğini ve dereceleri ne ile yükselttiğini size bildireyim mi?”

Ashab cevap verdi:

“Buyur, bildir, yâ Resûlallah.”

Hz. Peygamber buyurdular:

“Sana karşı cahilâne hareket edildiği zaman halîm ve yumuşak olursun, sana zulmedenleri bağışlarsın, sana vermeyenlere sen verirsin ve senden alâkasını kesenlerle, sen alâkalanırsın. Allah Teâlâ rıfk sahibidir, her hayırlı işte rıfkı sever.” (Hadis meali)

 

Derleyen

Erdal ATAK

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
หนัง JAV UNCENSOREDหนังAV JAV JAPANXXX หนังโป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนังหนังav ดูหนังโป๊ญี่ปุ่น หนังxญี่ปุ่นหนังAV JAV หนังโป๊ญี่ปุ่น หนัง JAV CENSOREDtürk ifşatürk pornoหนังavหนัง JAV CENSOREDหนัAV JAV JAPANXXX หนังป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนัง Rate R HD

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

maltepe evden eve nakliyat

ensest porno