Helakete Götüren Kötülükler: ‘Küllî Günahlar’

Helakete Götüren Kötülükler: ‘Küllî Günahlar’

Her günah bir kötülüktür; insanın insanlığına yakışmayan bir çirkinlik, imanla bağdaşmayan olumsuz bir düşünce, tutum ya da davranış… Yaratıcı’ya karşı saygısızlığın adıdır en basit haliyle günah… Yaratıcı’nın bir hükmüne, bir emrine ya da bir nehyine karşı duyarsızlık, umursamazlık…

Günahlar mahiyeti gereği mümini Allah’tan uzaklaştırır, helakete sevk eder. Rab’ten bağışlanma dilenmeyen her günah kalpte bir leke oluşturur. Bu lekelerin temizlenmemesi ve sürekli artması giderek iman nurunun sönmesine yol açabilir… Hele günahların bir çeşidi var ki tam anlamıyla helaket vesilesidir –Allah korusun-

‘Küllî günahlar’. Bir iken bin olan, milyon olan günahlar. Bir anda kalpte milyonlarca siyah leke oluşmasına neden olan günahlar…

Cüz’î günah nedir, küllî günah nedir?

En kalın hatlarıyla ifade etmek gerekirse, cüz’î günah tek olarak fertle, ferdin tek düşünce ve tutumuyla, tek bir olguyla ilgili olup kendisiyle sınırlanan ve başka kişi ya da kişilere, varlıklara sirayet etmeyen günahlardır. Bir kişiye, bir kişiyle ilgili olarak, bir konuda yalan söylemek gibi. Yahut bir kimsenin bir vakit namazını vaktinde kılmaması gibi. Birincisi kul hakkıyla ilgili cüz’î günah, ikincisi Allah
hakkıyla ilgili cüz’î günahtır.

Küllî günah ise bir fertle, bir varlıkla, bir olguyla, bir zaman dilimi ile sınırlı kalmayarak başka fertlere, başka varlıklara, başka olgulara, başka zaman dilimine sirayet eden günahlardır. Allah’ı inkar ile bütün varlıkların hukukuna zarar vermek yahut bir topluma iftirada bulunmak gibi. Birinci örnek ilahî hukukla ilgili küllî günah, ikincisi kul hakkıyla ilgili küllî günahtır. Biraz daha açmak gerekirse, küllî günahlar, görünüşte tek günah olmasına rağmen yüzlerin, binlerin, milyonların söz konusu olduğu günahtır. ‘Filanca bölgenin insanı şöyledir’ diyerek bütün bir belde halkının kötülenmesi gibi. Burada bir kişinin işlediği bu günah tek tek bütün belde halkının hukukuna bir nevi tecavüz olduğu için belde halkı sayısınca katlanmış ve küllî bir keyfiyete bürünmüştür. Ya da etnik bir yapıyı olumsuz bir sıfatla anarak ‘filanca ırk şöyledir’ diyerek kötülemek gibi. Bu suretle işlenen tek bir günah o etnik yapıya mensup insanlar sayısınca artmış, milyonlara baliğ olmuştur. Keza başka bir örnek siyasi bir yapı ile ilgili olarak, tekil doğru örnekler olsa bile genelleyerek ‘filanca parti şöyledir’ diye olumsuz ve gerçekte yanlış bir sıfatla yaftalamak gibi. Böylece hilaf-ı hakikat beyan karşısında o siyasi partinin bütün mensupları kötülenmiş ve bir anda yüz binlerce kişinin hukukuna ilişilmiştir. Aynı şekilde son bir örnek, doğruluğu kanıtlanmamış bir konuda yine genelleyici bir üslup içinde ‘filanca dinî grup şöyledir’ ya da ‘filanca sivil toplum kuruluşu şöyledir’ diyerek yalan bir sıfatla anmak gibi. Bu da o dinî çevrenin yahut sivil toplum kuruluşunun bütün mensuplarının hukukuna ayrı ayrı zarar vermek olduğundan işlenen tek günah o yapıya mensup insanlar sayısınca katlanmıştır.

Günah, günah olarak küfür değildir ama devamı, tövbesizliği küfre yol açabilir. Küllî günahların küfür kapısını aralama ihtimali ise o oranda daha fazla ve daha korkutucudur.Burada en küllî günah olan küfür üzerinde durmuyoruz. Evet gerçekte küfür ya da inkar bütün varlıkların manevi hukukuna bir çeşit tecavüz olduğu için küllî bir günahtır ve nihayetsiz bir azabı gerektirmektedir.

Ancak burada özellikle dikkat çekmek istediğimiz, günümüzde müminler arasında sıkça irtikap edildiğini gözlediğimiz kul hakkı niteliği taşıyan küllî günahlardır. Daha somut söylemek gerekirse, bugün yeterince tahkik etmeden, tekil örnekleri genelleyerek, pervasızca, bir çırpıda etnik yapılar, siyasi partiler, dinî mezhep ve gruplar, sivil toplum kuruluşları ve tüzel kişiliklere ilişkin işlenen küllî günahlardır.

Bilindiği gibi İslam ‘doğruluk üzerine bina edilmiştir. İmanın esası da doğruluk’tur, yani en büyük doğru olan Hak’kın varlığını ve birliğini tasdik etmektir. Küfür ve inkarın mahiyeti ise ‘yalan’dır, yani en büyük hakikati gizleyip üzerini örtmektir. Kendisine kapsayıcı bir dua öğretmesini isteyen sahabiye Resul-i Ekrem’in (s.a.s) “Allah’a inandım, de, sonra da dosdoğru ol” hadisi asla unutulmamalıdır. Bu yüzden İslam’da doğruluk sadece itikat alanıyla sınırlı olmayıp İslam ahlakının da en temel ilkesi ‘doğruluk’tur.

Durum bu merkezde olduğuna göre bir etnik yapı, bir siyasi organizasyon, bir mezhep, bir grup, bir sosyal ya da kültürel yapı vs. konusunda değerlendirme yaparken asla doğruluktan uzak kalınmamalı, hilaf-ı hakikat beyanlarda bulunulmamalı, yalana yaklaşılmamalıdır. Aksi halde irtikap edilen bir günah ‘küllîlik’ dolaysıyla binlere, yüz binlere, milyonlara ulaşacaktır. Bundan titremek gerekir. Zira böyle küllî günahlar –usulüne uygun- tövbe edilmezse kişiyi –Allah muhafaza etsin- helakete götürür.

### Böyle bir helakete maruz kalmamak için ne yapmak gerekir?

**a)** Günah konusunda azami duyarlılık gösterilmeli, her nevi günahtan Allah’a sığınılmalı, özellikle küllî günahları irtikap etmekten titrenmelidir.

**b)** Bir şekilde, vaktiyle küllî günah irtikap edilmişse, o günah hemen terk edilmeli, küllî sevap işlenmeli, hukukuna ilişilen bütün fertlere dua edilmelidir.

**c)** Yazılı ya da görsel medyada bu tür küllî günah işleyenler tövbelerinin bir gereği olarak aynı iletişim araçlarından yola çıkarak ‘tashih-i fikir’de bulunmalıdırlar.

Dr. Ali İhsan ÇAY( aliihsan.cay@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.