“Beni yediren ve içiren O’dur. Hastalandığımda bana şifa veren de O’dur.” (Şuarâ Sûresi 79-80)
Hastalık dert değil, bilakis dermandır. Çünkü **Cenab-ı Hakk** hastalığı sevdiği kuluna misafir olarak gönderir. Ta ki, hastalığın kulundan razı olup olmadığını görmek ister. Bu şekilde kulunu imtihana tabi tutar. Kul bu imtihan sürecinde aktif sabreder ve** Rabb**isine şükrederse, tasaffi ederek insan-i kamil yolculuğunda ciddi bir mesafe kat’eder.
Hastalık bir nevi ömrü uzatır. Yanidarb-ı meseldir ki: “Musibet zamanı çok uzundur; safâ zamanı kısa oluyor. “Bu darb-ı meselde de ifade edildiği üzere,hastalık bir nevi ömrü bereketlendiriyor. İnsanı gafletten uzaklaştırarak, acziyetini gösterip safi bir kalple Allah’a teveccüh etmesini sağlıyor. Safi kalple, ihlasla yapılan **dua **kabule karin olur. **Resulullah** (a.s.m)’ın ifade buyurduğu gibi “Hastalarınızın **dua**sını alınız” sözü bu hakikati çok güzel açıklamaktadır.
Hastalık sürecinde,yapılan bir dakika **ibadet** bir saat hükmünde olacağı, hatta ihlasına göre bir gün **ibadet **hükmüne geçeceği sahih rivayetlerde bildirilmiştir. Sağlıklı bir ömürle elde edilemeyecek mertebeye, hastalık sayesinde kısa sürede ulaşılabilecektir. Meşakkat miktarı sevap kazanılır düsturu bu hakikati anlatsa gerektir.
Ey hasta kardeş! Sen dünyaya keyif sürmek, rahat-u rehavet içerisinde yaşamak için mi gönderildin? Aksine **Rabb**ine kulluk etmek ve imtihana tabi tutulmak için gönderildin.O halde bedenine emaneten gönderilen hastalığa sabret/sevin. Sabırla, metanetle ve şükürle mukabele de bulunarak gereğini yap ve imtihandan kazançlı çık. Eğer hastalık olmazsa, rahat-rehavet insanı gaflete sürükler, gafletse isyana sevk ettirir, ahireti unutturur. Dünyada ahiretini unutana ötede çok çektirirler. Dünyada muvakkat (geçici) sıkıntı çekmek nerde? Ahirette çekilecek sonsuz azap nerde?
Hastalığa bu nokta-i nazardan bakılınca, onun yanıltmaz bir murşid olduğu kanaatine varılır. Ondan şikayet etmek değil, teşekkür etmek,şayet ağır geliyorsa Allah’tan sabır dilemek gerekiyor.
Bu hastalık niçin bana reva görüldü? deme! Kaderi tenkit eden başını örse vurur kırar. Rahmeti ittihameden, rahmetten mahrum kalır. Çünkü varlığını (beden, hayat, sıhhat v.s.) malın değil, **Rabb**inin emaneti bil. Emanetin sahibi muvakkaten sana verdiği emanet üzerinde, istediği şekilde tasarruf etme hakkına sahiptir bil. İstediği gibi keser, biçer, diker… Şu dünyayı dar-ı imtihan, ahireti de dar-ı ücret bil. Ücreti dünyada talep etme,yoksa ötede mahrum kalırsın.
İnsan hasta olunca üzerinde Rabbisinin, sıhhatli durumunda yansımayan esması yansır. Rezzak ism-i şerifi açlığı iktiza ettiği gibi, Şafii ism-i şerifi de hastalığı iktiza eder. Kul hastalık halinde Rabbisinin Şafi, Gafur, Tevvab gibi esmasını tekrar ederek, safi bir kalple rabbisine duaya yönelir. Hastalık kulun Rabbisine **dua **ile teveccühüne sebebiyet vermesi dolayısıyla da ayrı bir kazanç kulvarıdır.
Ey hastalık sebebiyle ibadet ve evrâdından mahrum kaldığı için teessüf eden hasta! Bil ki, hadisçe sabittir ki, müttakî bir mü’min, hastalık sebebiyle yapamadığı daimî virdinin sevabını, hastalık zamanında yine kazanır. **Farz**ları mümkün olduğu kadar yerine getiren bir hasta, sabır ve tevekkül ile farz **ibadet**lerini yerine getirirse, nafileleri Rabb’i hastalıkla ikmal eder.
Ey hastalıktan şikayet eden adam! Çekilen elemin sonlanması insana sevinç verir. Bunu düşünerek bu da geçer ya Hu! de, sabret. Elde edeceğin mükafatı düşün, rahat bul. Bir şey sürekli aynı şekilde devam etse lezzetini zamanla kaybeder. Sıhhat tekdüzeliğini bozan hastalığın ne demek olduğunu iyi kavra, içine battığın şekva bataklığından kurtul. Aydınlık karanlık sayesinde bilinir. Sıhhatin kıymeti de ancak hastalıkla bilinebilir.
Ey nazarını artık dünyadan ahirete çeviren hasta! Günahları temizleyen ve seni evc-i kemalata çıkarabilecek olan hastalığının, ötede sana kazandıracaklarını düşünerek şükret. Bazen hastalık ölüme giden kapıyı açtığından seni korkutuyor ve telaşa sevk ediyor. Ecel muayyendir-mukadderdir değişmez. Ha bugün ha yarın illaki başına gelecektir. Önemli olan öteye kazançlı, tasaffi ederekgitmektir. Hastalığın sana kazandırdıklarını düşün ve huzur bul.
Hastalık kişinin istidadına göre, kimisini velayete bile çıkarabilir. Hatta Efendimiz (a.s.m)’in; amansız bir takım hastalıklar sonucu gerçekleşecek ölümün, hastaya şehid sevabı kazandıracağını bildirdiğini hatırla.
Ey şüpheci, vesveseli hasta! Hastalığın bir nev’i olan vesvesenin kökünü kesecek olan iksir; önemsememektir, merak etmemektir, düşünmemektir. Zira hastalık merakla katmerleşir. Hastalığın hikmetleri düşünülürse, zarar ondan bire düşer. Nasıl ki şükür, nimeti ziyadeleştirir; öyle de, şekvâ, hastalığı, musibeti ziyadeleştirir. Ah yerine oh de!
Bir** hadis-i şerif**te ifade buyuruluyor ki: “En ziyade musibet ve meşakkate giriftar olanlar, insanların en iyisi, en kâmilleridir.” Başta Hazret-i Eyyub Aleyhisselâm, enbiyalar, sonra evliyalar ve sonra ehl-i salâhat, çektikleri hastalıklara halis **ibadet**, ilahi hediye nazarıyla bakmışlar, sabır içinde şükretmişler, Hâlık-ı Rahîmin rahmeteliyle gerçekleştirdiği bir ameliyat nev’inden görmüşler.
Ey dünyanın dağdağasına kapılıp ahiretini unutan hasta! Hastalık sürecini, bir bakıma eski zamanlarda tekkelerde çekilen çilelere (çıkarılan erbainlere) bedel, günümüzde lütf-u ilahiye tarafından sana cebren yaptırılan bir uzlet bil! Seni gafletten uzaklaştıran, harama nazardan koruyan, yalandan gıybetten uzak tutan bir kaledir bil. Tasavvufta nefsi tezkiye ederek insanı kemale erdirecek formül şeklinde sunulan; kıllet-i kelam, kıllet-i taam, kıllet-i menam, uzletani’lenam hakikatinin tam tezahür ettiği cebri bir süreç olarak bil, gör, ayıl, şükret!
Ya Rabbi hastalarımıza şifa bahşet. Hasta kullarına da yaşadıkları süreçte, bu hakikatleri bilip, anlayıp yaşamayı nasip et! Amin.