Bedir Haber

Halid b. velidin komutanlıktan alınması

Halid b. velidin komutanlıktan alınması
159 views
29 Temmuz 2022 - 11:44

Allah Rasûlü’ne arkadaş olma bahtiyarlığına eren, O’nunla aynı duyguyu paylaşan ve aynı ortak paydada bir araya gelen insanlar sanki o devir için özel seçilmiş kimselerdir. Allah son peygamberinin etrafındaki insanları ona bir ikram olarak yaratmıştı. Kuran ahlakı ile ahlaklanan Peygamber (sav) Efendimiz, onları Kuran boyasıyla boyadığından dolayı, Ashâb-ı Kirâm çok kısa sürede insanlık üst semasına yükselmişlerdir. Hele bazıları bir-iki sene içinde, birden bire öyle zirveye ulaşmışlar ki, zannedersiniz kırk sene seyr u sülûk-i rûhânî yapmışlar. Peygamber (sav) Efendimiz yumuşaklık ve afv yoluyla öğreten bir muallimdi. Onun, mülayemet, hilm ve civanmertliğini en üst seviyede en zor günler olan Hudeybiye Sulhü ve Mekke Fethi esnasında görüyoruz, bu afv ahlakının neticesinde de öyle insanlar Müslüman olmuşlardı ki, onlar katiyen harplerde dize getirilebilecek kimseler değillerdi. Hz. Hâlid’leri, Mısır fatihi Amr ibn As’ları, İkrime’leri bu kategoride mütalaa edebilirsiniz.
Aziz müminler! Her güzel iş ve muvaffakiyette her şeyin Allah’tan bilinmesi Müslüman inanç ve ahlâkında hassasiyetle üzerinde durulan bir konudur. Mesela Hz. Ömer (ra), bu mülâhazayla Yermûk gibi çok ciddî bir savaşta ordu kumandanı Hz. Halid’i (ra) vazifeden almıştır. (et-Taberî, Târîhu’l-ümem ve’l-mülûk 2/491) Suriye’de Bizans hakimiyetini sona erdiren ve Müslümanların bölgeye hâkim olmasını sağlayan bu savaşta düşman kuvvetler Müslümanların en az 7-8 katı idi. Ama Allah’ın izniyle Müslümanlar savaş sonunda büyük bir zafer elde etmişlerdi. Orduya komutanlık eden Hz. Halid’in bu savaşta ilk defa uyguladığı harp stratejileri, askerî dehası, cesaret ve yiğitliği herkes tarafından takdir ediliyordu. Ve işte böyle bir savaş devam ederken Hz. Ömer, Halid’i vazifeden almış ve Koca Halid (ra) sarığı boynunda halifenin karşısına çıkmıştı. Oysa ki O, Sâsâniler’in ve Bizans’ın başına bir balyoz gibi inmişti. İşte böyle yüce bir kamet olmasına rağmen artık o, Halife Ömer’in önünde, sarığı boynunda, kumandanlıktan azledilmiş sıradan bir neferdi. Hz.Halid, Hz.Ömer’in yanına geldiğinde Ömer ona, “Halid! Biliyorsun seni çok severim. Fakat halk, elde edilen zaferleri senin şahsından biliyor. Hâlbuki ben biliyorum ki bunları bize ihsan eden Allah’tır. Senin putlaştırılmandan endişe duyuyorum. (adı geçen eser, 2/491) Bu durum karşısında Hz.Halid (ra), büyüklüğüne baş döndürücü ayrı bir büyüklük katar, benim konumum, itibarım vs. demeden o güne kadar emrinde bir nefer olan Hz. Ebû Ubeyde İbn Cerrâh’ın (ra) emri altına girer… girer ve hayatının sonuna kadar da bir nefer olarak İslâm ordusunun parlak bir ferdi olarak mücadele eder. Hâsılı, Allah’ın kudret ve inayeti işin içinde olmayınca, herhangi bir meselenin realize edilmesine imkân ve ihtimal bulunmadığının hiçbir zaman hatırdan çıkarılmaması gerekir. Evet, olan her güzellik kulların gayreti ama öncesinde Allah’ın izni, inayeti ve riayetiyle olur. Oysaki Kur’ân hakikatlerinin kâinat üzerinde hakkıyla dalgalandırılması ancak her anımızda tevhid hakikatine bağlı kalmamız, O’nun inayeti olmadan bir yaprağın dahi kımıldamasının mümkün olmadığına inanmamız ve bu inanca bağlı kalarak yaşamamızla mümkündür.
Halid b. Velid, koca bir kumandan. Belli bir dönemde İranlıların başına balyoz gibi binmiş; sonra yine bir balyoz misillü Romalıların tepesine inmiş. Nihayet, çadır ya da kulübe gibi bir yerde vefat ederken “Ey Yermük, ey Mute, ey Halid’in günleri geçin gözümün önünden birer birer!..” demiş; bir fırtına gibi cephelerde arkasından koşup durduğu ölümü yatakta karşılıyor olmaktan dolayı büyük bir inkisarla kıvranmış. Hıçkıra hıçkıra ağlayışını gören Hz. Said ibn Zeyd’in “Neden ağlıyorsun?” demesi üzerine Hz. Halid, “Vücudumda bir para kadar yara almadık yer kalmadı. Senelerce Allah’ın davasının yükseklerde olması için adeta ölüm kovaladım. Fakat işe bakın ki, şimdi burada, yatakta ölüyorum.” cevabını vermiş ve rahat döşeğinde ölmeyi kendi adına bir utanç sebebi saymış. O, ruhunun ufkuna yürüdükten sonra yanındaki sahabînin dudaklarından -hepimizin kulağına küpe olacak mahiyette- şu sözler dökülmüştü: عاش حميدا مات فقيدا “Herkesin övgüsüne mazhar bir babayiğit, kâmil bir insan olarak yaşadı, İslam’ın yitiği olarak da öbür âleme gitti.. gitti ve geride sadece atını, kalkanını ve kılıcını bıraktı.” Evi yoktu, villası yoktu; iki devleti yerle bir etmişti ama dünya mülkü adına hiçbir şeye sahip değildi. “Bana bir kılıcım, bir mızrağım, bir atım, bir de kalkanım yeter!” demişti ki bu, sahabe ruhunu aksettirmesi açısından çok önemlidir. Sahabede dine adanmışlık ve ahiret hedefli yaşama ruh hali vardı. Kur’an ve Peygamberimiz’in yaşantısı onları en kötü şartlara dahi hazır hale getirmişti. Defalarca imtihandan geçeceklerine, zaman zaman düşmanla yaka paça olacaklarına, maldan ve candan fedakârlık gerektiren hadiselerle karşı karşıya kalacaklarına ve bütün tehlikelere/tehditlere mukabil dimdik durarak sonraki nesillere de güzel örnek teşkil etmekle vazifeli bulunduklarına gönülden inanmışlardı. Evet, Allah’ın ve Rasûlünün verdiği haberler iliklerine öyle işlemişti ki, onlara kendi varlıklarına inanmanın ötesinde inanıyorlardı.
Nitekim, Allah Rasûlü (sav) ve mü’minler karşısında teker teker tutunamayacaklarını anlayan kavim ve kabileler, Hicret’in 5. senesinde bir araya gelip tek vücut olmaya ve bu defa bütün güçlerini bir merkezde toplayıp Medine’ye öyle hücum etmeye karar vermişlerdi. Peygamber (as) Efendimiz, durumdan haberdar olunca, ashabını toplamış, harp tekniği hakkında onlarla istişare etmiş, değişik teklifler arasında Hazreti Selman-ı Farisî’nin fikri Peygamber Efendimiz’in düşüncesine muvafık gelince düşmanın taarruz etmesinin muhtemel olduğu yerlere hendekler kazılmasına ve böylece müdafaa harbi yapılmasına karar verilmişti.
En güzel rehber olan Hz. Muhammed(sav), yanındaki 3000 insanla beraber hendek kazmaya başlamıştı. Bir aralık büyükçe bir kaya çıkmıştı karşılarına; Ashab-ı Kiram’dan güçlü kuvvetli olanlar bile o kayayı parçalayamamışlardı. Onlar, en küçük dertlerini dahi Allah Rasûlü’ne söylerlerdi; bu büyük kayayı da O’na haber verdiler. Peygamberimiz, manivelası elinde geldi ve onunla taşı parçalamaya başladı. O, manivelasını indirdikçe taştan kıvılcımlar fışkırıyor.. ve sanki aynı esnada Allah Rasûlü’nde de vahiy ve ilham kıvılcımları çakıyordu. O zorluk gününde her vuruşta kendisinden sonra olacak bir müjdeyi veriyordu: “Bana şu anda Bizans’ın anahtarları verildi. İran’ın anahtarlarının bana verildiğini görüyorum… Bana Yemen’in anahtarları verildi; şu anda bulunduğum yerden San’â’nın kapılarını görüyorum.”
Doğru sözlü Peygamber Efendimiz, asla parçalanmaz gibi görülen büyük devletlerin fethini müjdelediği o esnada karşısındaki 24.000 kişilik tam donanımlı düşman ordusuna karşı sadece 3.000 Müslümanla müdafaa harbine hazırlanıyordu. Fakat dünyevi ölçüler açısından insanı dehşete düşürmesi beklenen o anki şartlar Peygamber Efendimiz’i tesiri altına alamadığı gibi, mü’minlerin de ancak imanlarını artırıyordu. İşte ayet-i kerime onlardaki bu iman, cesaret, metanet ve teslimiyeti destanlaştırmaktadır:
وَلَمَّا رَاَ الْمُؤْمِنُونَ الْاَحْزَابَ قَالُوا هٰـذَا مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَمَا زَادَهُمْ إِلَّا إِيمَانًا وَتَسْليمًا
“Mü’minler saldıran o birleşik kuvvetleri karşılarında görünce, ‘İşte bu, Allah ve Rasûlünün bize vâd ettiği (zafer)! Allah da, Rasûlü de elbette doğru söylemişlerdir.’ dediler.Mü’minlerin, düşman birliklerini görmeleri onların sadece iman ve teslimiyetlerini artırdı.” (Ahzâb, 33/22)
Sahabe efendilerimizin insanların telaşa kapılıp paniklemesi beklenen şartlarda dahi paniklemedikleri, aksine imanlarının ve teslimiyetlerinin ziyadeleştiğini tarih bize söylüyor.

Aziz kardeşlerim! Bu gün görülüyor ki değişik belalar ve gâileler karşısında günümüzün bir çok hizmet insanı da aynı kıvamı gösteriyor, paniklemiyor; hak ve hakikatin peşinde koşturuyor, olup biten fitneler ve kuvve-i maneviyelerini kırmaya yönelik algı operasyonları, dostların vefasızlığı, kötülük peşinde koşanların azgınlığı karşısında sarsılmadan ve enerjilerini sağa sola dağıtmadan doğru bildikleri yolda yürümeye devam diyor, vazife ve sorumluluklarını bihakkın yerine getirme adına sahabe misal gayret ediyorlar. Dört bir yandan bela ve musibetler geliyor, onlar aynı sahabe gibi, “İşte bu, Allah ve Rasûlünün bize vâd ettiği…” deyip yıllardır yapa geldikleri işlerine devam ediyorlar. İnsanlık her zaman türlü gailelerle karşı karşıya kalmıştır. Bazen ikballer idbâra dönmüş, bazen de o gerisin geriye gitmeleri pırıl pırıl ikballer/istikballer takip etmiştir. Hâdiseler bir doğru çizgi üzerinde cereyan etmez; her şey dairevî döner durur. Bugün birilerine bayram, diğerlerine hezimet ise, yarın da onlara bayram öbürlerine hezimet olacaktır. Kur’ân, bu “tarihî tekerrürler devr-i dâimi”ni şöyle ifade etmektedir: “O günleri biz insanlar arasında çevirir dururuz.” (Âl-i İmrân, 3/140) Öyleyse, önemli olan “Gelse Celâlinden cefa / Yahut Cemâlinden vefa / İkisi de cana safa.. / Lütfun da hoş, kahrın da hoş…” deyip ilahi takdiri rıza ile karşılamak, ciddi bir manevi gerilimle iradenin hakkını vermek, kavlî ve fiilî duada ısrar etmek ve aktif sabrın gereğini sergilemektir.
Aziz müminler! Doğru bilerek girmişsek bu yola, onda döneklik yapmak, nezd-i uluhiyette hıyanet sayılır. Doğru olmadığını bildiğimiz halde girmişsek, bir günah işliyoruz demektir, dönüp tevbe etmemiz lazım. Fakat bu iş, dünyevî herhangi bir çıkar, bir menfaat gözetilmeden, ciddi bir adanmışlık ruhuyla yapılıyorsa, doğru demektir.. insanların gönlünde muhabbet duygusunu tetiklemeye matuf yapılıyorsa, doğru demektir.. Gençlerimizi, evimizdeki eş ve çocuklarımızı bizim kadar düşünüyorsa, evrensel insanî değerler etrafında bir dantela örmeye çalışılıyorsa, bulunduğunuz her yere faydalı olun, uyumlu olun, barış ve sevginin temsilcisi olun diyorsa doğru demektir… bu doğrudan dönmek ise döneklik demektir. Onun için,
رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّاب
“Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalblerimizi kaydırma… Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz Sen çok bahşeden, hibede bulunmada eşi benzeri olmayansın.” (Âl-i İmran, 3/8) deyip o yolda sâbit kadem olarak yürümek lazım.
Rasûl-ü Ekrem Efendimiz -yaşına rağmen- ashabıyla beraber hendek kazmak için çalışıyor; hatta onların kuvve-i mâneviyelerini takviye için
اَللّٰهُمَّ لاَ عَيْشَ إِلاَّ عَيْشُ اْلآخِرَةِ * فَاغْفِرْ لِلْأَنْصَارِ وَالْمُهَاجِرَةِ
“Allahım, ahiret hayatından başka hayat yok. Sen ensar ve muhacirîne mağfiret eyle.”duasını tekrar tekrar seslendiriyor ve sahabe O’nun bu sözleriyle coşuyor:
اَللّٰهُمَّ لَوْلاَ أَنْتَ مَا اهْتَدَيْنَا * وَلاَ تَصَدَّقْـنَا وَلاَ صَلَّيْنَا
فَأَنْزِلَنْ سَكِينَةً عَلَيْنَا * وَثَبِّتِ اْلأَقْدَامَ إِنْ لاَقَيْنَا
“Allahım, Sen nasip etmeseydin biz hidayete eremezdik, namaz kılamaz, zekât veremezdik. Sen üzerimize sekîneni indir ve düşmanla karşılaşırsak bizim ayaklarımızı kaydırma.” diyerek mukabele ediyorlardı. Bizde diyoruz ki; Allah’ım, İslam ve iman hakikatlerini günümüz anlayışı ile bize tanıtan ve yaşatmaya çalışan, Allah ve resulünü, sahabeyi anlamaya çalışırken ağlamayı öğreten, bütün dünyaya eğitim, diyalog ve sevgi ile giden ahlaklı Müslümanlar olun, elinizdekileri paylaşın diyen, aklınızı kullanın, kılık kıyafete takılmadan her ırk ve renkle anlaşın, doğru olun, doğru söyleyin, doğru işler yapın diyen bize bu güne kadar hep iyiliğin yolunu gösteren anlayışa bu zor günlerde dün olduğu gibi istifade nazarı ile bakıp yardım etme bahtiyarlığı lütfet!
Not: 30 Temmuz Cumartesi hicri takvimin yani Muharrem ayının ilk günü.

Derleyen

ERDAL ATAK

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
หนัง JAV UNCENSOREDหนังAV JAV JAPANXXX หนังโป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนังหนังav ดูหนังโป๊ญี่ปุ่น หนังxญี่ปุ่นหนังAV JAV หนังโป๊ญี่ปุ่น หนัง JAV CENSOREDtürk ifşatürk pornoหนังavหนัง JAV CENSOREDหนัAV JAV JAPANXXX หนังป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนัง Rate R HD

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

maltepe evden eve nakliyat

ensest porno