Bedir Haber

Haklı Olmak Mutlu Olmak Mıdır?

Haklı Olmak Mutlu Olmak Mıdır?
İbrahim SIDDIK( ibrahim.siddik@bedirhaber.com )
236 views
20 Şubat 2016 - 10:19

Yazıya başlık olarak koyduğum bu cümleyi okuduğum andan beri düşünüyorum.

Haklılık nedir? söylediğinizin doğru çıkması, ve bu haklılık sonunda üstünlüğünüzü ilan etmek midir? Sonucu, sizin kendi doğrularınızın süzgecinden geçirerek istediğiniz şekilde çıkması mıdır?

Haklılık,menfaatlerimiz göre ısmarlanacak bir şey midir? Hani bir kural vardır, doğruyu doğru yerde aramalı, hakkı hangi sözlüklerde aramalıyız? Tüm bunlara cevaben gönlüme düşen ses, hak yaradanın yakınlarında olmalı diyor ..en yakınında..rızasında..razılığında aramalıyız hakikati..bu yakınlığa yakınlaşmamız için de nefis taraftarlığından uzaklaşmamız gerekiyor… Aslında her şeyin Allah’ın rızasında aramak çok önemli, Allah bizden razı ise bütün insanları da bizden razı eder. İnsan nefsini daima hatırlamalı, nefis insanda hep kendi tarafgiridir.

Hoşuma giden bir düşünce var; ” ilmi münazaralarda âlimler arasında hakperestlik ve insaf düsturu şöyledir: Eğer insan, bir meselenin münazarasında kendi sözünün haklılığına taraftar olup kendi haklı çıktığına sevinse ve hasmının haksız ve yanlış olduğundan dolayı memnun olsa, insafsızdır. Çünkü önemli olan haklı çıkmak değil hakkın ortaya çıkmasıdır. Hem kendi haklılığına ve hasmının yanlışlığına sevinen insan zarar eder. Zira haklı çıktığı vakit, o münazarada bilmediği bir şeyi öğrenemez; dahası, belki gurura kapılıp ziyade zarara girer. Fakat eğer hak hasmının elinde çıksa, hiçbir zarar ihtimali olmadan, bilmediği bir meseleyi öğrenip menfaattar olur ve nefsi de gururdan kurtulur. Demek insaflı hakperest, hakkın hatırı için kendi nefsinin hatırını
kırar; hakkı hasmının elinde de görse, yine rıza ile kabul edip onun tarafını
tutar.

Fikir ayrılıklarını kavga sebebi haline getirenler, benliğinden sıyrılamamış kimselerdir. Tevâzu ve alçak gönüllülük insanları farklı düşüncelere sahip olsalar da asla münakaşalara girişmez ve çok önemli meseleleri enaniyetlerine kurban etmezler. Hakkın hatrını âli tutmak ve belli bir fikrin kabulüne değil hakikatin ortaya çıkmasına çalışmak esas olmalıdır.

Kamil İnsan, öfkesinin yönünü Allah’ın razı olmadığı işlere ve sıfatlara yöneltmeli, çevirmelidir. Öncelikle nefsinin isyanlarına karşı öfkelenip onun terbiyesine koyulmalı; onu terbiye edebilmelidir. Kendisini sık sık kontrol etmeli ve şayet öfkesi Allah için değilse, hatta ona azıcık da olsa nefsânî hisler karışmışsa, hemen susmasını bilmeli, hiddetini dindirmeli, sakinleşmeli ve affedici olmalıdır. Hiddet, öfke, kızgınlık duygusunu insanlığa hizmet adına strateji üretmede bir dinamik olarak kullanılmaya bakmalıdır.

İnsan gönlü çok zengin olmalı, insan gönül zenginliğinin farkına varabilmeli..insan gönlünün kendine veriliş sebebini çok iyi bilmeli. Gönül insana sevgi mahalli için verilmiştir. Orada kinin, öfkenin düşmanlığın yeri
yoktur. Yanlış kullanılan her aracın zarara uğraması gibi insanların, mutsuzluklarına psikolojik rahatsızlıklarına sebep bu olsa gerek diyorum. Her aza yerli yerinde kullanılmalı değil mi?

Ayrıca insan kendini değerli bilmeli ve değerini kaybetmeyecek şekilde davranmayı ilke edinmeli. Mesela birisi kalkmış bana “aşağılık mahlûk” demiş, küfretmiş, hakaretlerde bulunmuş. Bu durum bana aynıyla mukabelede
bulunma hakkını vermez. Çünkü zulme zulümle karşılık vermek, “aynıyla zalimce mukabele olmaz mı? İnsana zalimlik değil mazlumluk yakışır. Zira; “mazlumun duası Allah katında daima geçerlidir ve her an kabul kapısı açıktır.’

İşte bu noktada yapılması gereken ve mü’mine ve tüm insanlara yakışan tavır; arkadaşlar, eşler, akrabalar arasında yaşanan bir kısım arıza ve problemlere takılıp kalmamak ve yapılan kötülüklere aynıyla mukabelede
bulunmamaktır. Evet, kötülük bile görsek bize düşen aynıyla mukabelede bulunmak değil, onun arkasından bir iyilik yapmaktır. Böylece kötülüğü devam ettirebilecek elleri-kolları, iyilik ve ihsanla bağlamış olacağız.

Ayrıca kendimizi muhatabımızın yerine koyup, o, nelerden hoşlanıyorlarsa, aynı şeylerden bizim
de hoşnut olacağımızı düşünmek yani empati yaparak muhatabımızı anlamaya çalışmak da bu mevzuda çok önem arz eder. Çünkü siz başkalarına değer atfettikçe, onlar da size değer atfeder. Böylece değerlerin birbiri içine girmesi, içtimaı (toplum içinde)gerçekleşir; bu da kalpler arasında derin bir muhabbet ve kaynaşmaya vesile olur.

Evet bu kadar laftan sonra; insan af edici olmalı, af etmenin mutluluğunu ve zarafetini yaşamalı diyorum.

Hayatta hiçbir insan başka bir insana zarar veremiyor, aslında kendisine zarar veriyor ve cezalandırıyor.
İnsan hayata yaşanır kılmalı değil mi?

İnsan yaşamaktan çok yaşatma zevkine talip olmalı.
Hayatta tek başına mutlu olamıyor ki insan.
Yani insan, insan olma değerlerini sahip olmalı.

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
หนัง JAV UNCENSOREDหนังAV JAV JAPANXXX หนังโป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนังหนังav ดูหนังโป๊ญี่ปุ่น หนังxญี่ปุ่นหนังAV JAV หนังโป๊ญี่ปุ่น หนัง JAV CENSOREDtürk ifşatürk pornoหนังavหนัง JAV CENSOREDหนัAV JAV JAPANXXX หนังป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนัง Rate R HD

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

maltepe evden eve nakliyat

ensest porno