Peygamberimiz şöyle bildiriyor. “Hac ve Umre, körüğün madenin posasını yok ettiği gibi, fakirliği ve günahları yok eder.”

**Çıkış nasıl olacak?**
Hac, dem rolü oynayan her insanın, yitirdiği cenneti aramaya çıkmasıdır. Hac mahşerin provasıdır. Üç boyutlu bir hicret yapacaksın. dem, İbrahim ve Hacer olacaksın. Terk etmeden bulamazsın, yurdunu, yuvanı, işini, eşini, makamını, mevkiini, rütbelerini, köşklerini terk etmeden aradığını bulamazsın. GURBET olmadan VUSLAT yaşanmaz. Namaza dururken nasıl iftitah tekbirinde ellerimizi kaldırıp, bütün varlığımızı arkamıza atıyoruz, işte hacca çıkarken de öyle bir hareket yapacağız.

**Neyi, niçin yapacağız?**
İşte biz bunun adına niyet diyoruz. Neyi, niçin yapacağımızı eğer bilmiyorsak, nasıl yaptığımız o kadar önemli değildir. Dil ile söylemek, dilin niyetidir. Aklın niyeti bilinç, bedenin niyeti ameldir. Kalbin niyeti de marifettir, Marifet Allah’ı bilmektir. Asıl olan budur. Niyet, ibadeti âdetten ayıran bir şeydir. Bütün ibadetlerimizde olduğu gibi, Hacda da neyi niçin yaptığımızı çok iyi bilmemiz gerekir.

**Adam olmak için, dem olmak!**
Dem olmadan adam olunmaz, önce dem olup kaybettiğimiz cennetimizi bulacağız. Veya şirkle kaplı olan kalbî Mekke’mizi yeniden fethe gidiyoruz. Naylon sınırlar, sentetik kimlikler, mayın tarlaları ve sınırları aşarak gidiyoruz hacca. Hac yapıp da âdem olamayan, günahından, şeytanından, nefsinin pisliklerinden kurtulamayan, kendini bulamayan, kaybettiği cennetine kavuşamayanın vay haline!

**Emanetleri emanet etmeyi öğren!**
Allah’ın sana emanet ettiklerini sen de Allah’a emanet et. İşini, evini, fabrikanı, makamını her şeyini Ona emanet et, kesinlikle emanete(hâşâ) ihanet olunmaz. Yükün Hacerin yükünü geçmesin, bir kırba su ve bir çıkın ekmek. Kuşların rızk endişesi yoktur, Allah onların ayağına getirir rızkı. Sen de kuş beyinli olabilirsin rızk konusunda. Aslan, nereye giderse avı da oraya gelirmiş. Bütün ağırlıklarını at, yük etme, yürüyüşün ağırlaşmasın, kafandaki kalbindeki yükleri boşalt. Yüreğini çöle, gözlerini göle çevir. Sen varmadan yüreğini Hacca yolla, önce yüreğin hacı olsun. Seni ayakların değil, yüreğin hacca götürsün, çünkü yürek kuş gibi uçurur, ayaklar taşlar gibi taşır.

**Mikat
**Dur! Elini kolunu sallayarak Harem bölgesine giremezsin. Muhterem kılınmış bir toprağın sınırındasın. Buraya Mikat denir, bu sınırı Cebrail Allah’ın emri ile çizmiştir. Bu sınıra mahşerin sınırı da diyebilirsin. Bu sınıra gelmeden giyilen elbiseye mahşer elbisesi (İhram) denir.

**Kadınlar bu bölgeye daha uyumludur**
Çünkü kadın da bu bölge gibi haremdir. Yani dokunulmazlığı vardır. Kadın burada, görevli meleklere kendini tanıtacak kadar elini yüzünü açacak. Mahşerde bütün maskeler düşecektir çünkü. Mahşerde süs ve ziynete de ihtiyaç yoktur, öyleyse mikat da bunları da at!

**Burası çalım satma hava atma yeri değil**
Erkekler, rütbe makam, servet şöhret ne varsa atacaklar mikatta. Burası mahşer provasının yapıldığı bir yerdir. Her şey geride kalacak, yeryüzü vatanın, şeytan düşmanın, insanlık ulusun, İslâm milletin, adalet devletin, cennet ülkün, dünya ülken, Mekke başkentin, tövbe ve dua lisanın, aşk yükün, iman rütben, Allah dostun olacak. Hareme haramlarla giremezsin. Temiz girmeyen, temiz çıkamaz. Anandan doğduğun gibi gireceksin. Üzerinde dünyevi bir işaret varsa, bu özel muamele istediğin manasına gelir ki kötü bir şeydir.

**İhram:** Anadan doğduğun günkü gibi çıplak, her şeyi üstünden atarak, kabrinden kalkıp mahşere yürür gibi kefenini sırtına geçirip, öyle gelmelisin. Dünyanın merkezine, beyaz güvercinler gibi, barışı temsilen yürümelisin. Başı açık, yalın ayak gelmelisin, bu tevazu, alçak gönüllülük, mahviyeti, acziyeti ifade eder. Unutma âdemsin, topraktan geldin, toprağa yakın olmalısın.

Almanya vize başvuru Amaçları

İhrama girdin dünya arkanda kaldı, kozmetik, tarak, ayna, süs gibi dışını süslediğin eşyalar yok, yeter artık bundan sonra içini, ruhunu süsle onu güzelleştir. Mahşerde fiyakaya bakılmaz, -El ne der- zamanı değil,-Allah ne der- zamanıdır.
Anadan doğmuş gibi sıfır kilometre olmak istiyorduk, öyleyse saçına sakalına, tellerine kıllarına dokunma doğal kalsın, şampuan, koku, tarak, ayna yok. İhram yasaklarına riayet edemeyen insana: Ey âdemoğlu! Sayılı birkaç günde dahi, kusursuz, cinayetsiz yaşamayı beceremedin, koskoca hayatı nasıl geçirdin? Derler.

“Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca niyet ederse (ihramını giyerse), hac esnasında kadına yaklaşmak, günah sayılan davranışlara yönelmek, kavga etmek yoktur”

**Rafes:** Şehvet gücü,
**Fusuk:** Diğer günah sayılacak davranışlar, cidal: kavga ve tartışma demektir, Hacda bunlar yasaktır. Bunlar irade imtihanıdır, şehvet birinci sırayı, hududa riayet ikinci, tartışma kavga üçüncü sıradadır. Cidal; sadece haksız olduğunuz hususlarda değil, haklı olduğunuz konularda dahi yasaktır. Kavga ve tartışma, huzur bozmak yasaktır. Ayağına basan birisi karşısında haklı dahi olsan, “müsaade edersen ayağımı çekebiliriyim” diyebildiğinde hacı olabilirsin.

Harem: Kuzeyde tenim, güneyde Udatul İbn, doğuda Cirane batıda Hudeybiye ile çevrili yaklaşık 25 kilometre kareyi kaplayan bir alandır. Uzaydan fotoğrafı gösterilse; sapsarı bir çölün ortasında simsiyah bir lav ormanı gibi görünür. Bu sınırları Hz. İbrahim’e Cebrail göstermiştir. dem (as), günahından tövbe etmiş, şeytan tekrar musallat olmasın diye Allah’a yalvarmış, Allah’ta, burayı güvenlik alanı olarak ilan etmiş ve koruyucu güçleri ile burayı korutmuştur. dem (as) Havva’sına bu bölgede kavuşmuş, kaybettiği cennetini burada bulmuş, insanlığın şahit olduğu en büyük iman hamlesi ve tebliğ, Hz. Muhammed(as) tarafından buradan başlatılmıştır.

Harem, ilahi güvenlik bölgesidir, bunun garantörü Allah’tır. Baba katiliniz de olsa kılına dokunamazsınız. Haremin taşını toprağını taşıyamaz, canlı cansız her şeyin dokunulmazlığı vardır. Vahşi hayvanların da can güvenliği vardır. Haremin bir güvercinini avlayan bir koyun ceza keser. Yeşili bitkiyi koruyacaksın, dünyanın en iyi korunan sit alanı burasıdır. İhramına bürünen hacının elinden ve dilinden bütün mahlûkat emindir.

Hac yapmanın amacı; bütün dünyayı, böyle güvenli, korunan, barış adası haline getirmektir. Osmanlı Üsküdar’ı harem ilan etmişti, yani Mekke ile kardeş şehir olmuştur. Efendimiz de Medine’yi ikinci harem olarak ilan etmişti. Hacılarımız hac yaptıktan sonra bulundukları beldeleri harem ilan etmeli ve korumalıdırlar. Tıpkı Mekke gibi, Mekke ile kardeş şehir yapmalı kendi beldelerini.