DOLAR

38,4292$% 0.2

EURO

43,8350% -0.02

STERLİN

51,3195£% -0.01

GRAM ALTIN

4.099,20%-0,71

ONS

3.318,98%-0,90

BİST100

9.432,55%-0,61

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul HAFİF YAĞMUR 16°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
a
  • Bedir Haber
  • KÖŞEYAZISI
  • Hac Suresi 11. Ayet Işığında Allah’a İbadetin İstikrarı ve İmtihan Karşısındaki Tavır

Hac Suresi 11. Ayet Işığında Allah’a İbadetin İstikrarı ve İmtihan Karşısındaki Tavır

İman, yalnızca rahat zamanlarda değil, sıkıntılar karşısında da sabır ve teslimiyetle yaşanmalıdır. Hac Suresi 11. ayet, imanını menfaate bağlayanların zorluklarla yüzleştiğinde dinden döndüğünü bildirir. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), musibetlerin müminler için birer arınma vesilesi olduğunu belirtmiştir. Gerçek müminler, imtihanlar karşısında sabrederek Allah’a olan bağlılıklarını korurlar. Hakiki iman, dünyevi kazançtan bağımsız olarak Allah’a sadık kalmaktır.

Hac Suresi 11. Ayet Işığında Allah’a İbadetin İstikrarı ve İmtihan Karşısındaki Tavır
0

BEĞENDİM

Allah’a İbadetin İstikrarı ve Sınanma Karşısındaki Tavır

Allah Teâlâ buyuruyor:

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَى حَرْفٍ فَإِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ اطْمَأَنَّ بِهِ وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ انْقَلَبَ عَلَى وَجْهِهِ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْآَخِرَةَ ذَلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ

“İnsanlardan kimi Allah’a bir ucundan ibadet eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa buna memnun olur, fakat başına bir musibet gelirse yüzüstü döner (dinden çıkar). O, dünyayı da ahireti de kaybetmiştir. İşte apaçık hüsran budur.” (Hac Suresi, 11)

Bu ayet, iman zayıflığının tehlikeli bir özelliğini bizlere bildirmektedir. Bu tür insanlar Allah’a tam bir güven ve teslimiyet içinde ibadet etmezler. İmanları kalplerinde kökleşmemiştir. Dinlerine bağlılıkları şartlara bağlıdır; iyi bir durumla karşılaştıklarında dinlerine sarılır, ancak sıkıntı ve musibetle karşılaştıklarında imanlarını terk ederler. Tıpkı bir ordunun kenarında bulunan bir askere benzerler. Eğer savaşta zafer kazanılırsa, o da savaşta kalır ve istikrar gösterir; ancak bir yenilgi veya tehlike hissederse hemen kaçar.

Bu ayet, bazı insanların sırf şahsi menfaat düşüncesiyle Allah’a ibadet edip, kendilerine bir zarar dokununca da hemen dinden dönercesine harekette bulunduklarını ve bu yüzden ziyana uğradıklarını bildiriyor. Kimseye bir fayda ve zarar veremeyecek olan putlara veya zararları faydalarından daha fazla olan kimselere tapınanların da pek çirkin durumlarını gösteriyor. İhlasla iman eden ve güzel ameller işleyenlerin ise ebedî nimetlere nail olacaklarını müjdelemekte ve Cenab-ı Hakk’ın her şeye kadir olduğunu beyan etmektedir.

Rivayetlere göre, Medine’de bir adam vardı. Eğer hanımı erkek çocuk doğurur ve atları sağlıklı olursa, “Bu din ne güzel bir dindir!” derdi. Ancak eğer hanımı kız çocuk doğurursa ve atları ölürse, “Bu din kötü bir dinmiş!” diyerek dinden yüz çevirirdi. Bu yüzden Yüce Allah şu ayeti indirmiştir:

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَى حَرْفٍ…

Hadislerde de bu konuyla ilgili başka rivayetler de bulunmaktadır. Ebu Said el-Hudri (radıyallahu anh) şöyle nakleder:

أسلم رجل من اليهود فذهب بصره وخسر ماله فتشاءم بالإسلام فأتى النبي صلى الله عليه وسلم فقال: أقلني. فقال: إن الإسلام لا يقال. فقال: إني لم أصب في ديني هذا خيراً ذهب بصري ومالي وولدي. فقال: يا يهودي إن الإسلام يسبك الرجال كما تسبك النار خبث الحديد والفضة والذهب

“Yahudilerden bir adam Müslüman oldu. Ancak gözleri kör oldu ve malını kaybetti. Bunun üzerine İslam’dan uğursuzluk çıkararak Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’e gelip, ‘Beni bu dinden çıkar.’ dedi. Peygamberimiz, ‘İslam’dan çıkış yoktur.’ buyurdu. Adam, ‘Ben bu dinle birlikte hiçbir hayır görmedim. Gözüm gitti, malım kayboldu, çocuğumu da kaybettim.’ dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz, ‘Ey Yahudi! İslam, insanları ateşin altını ve demiri arıttığı gibi arıtır.’ buyurdu.”(Bu rivayet Zehebi’nin el-Mîzân’ında, Kurtubî ve Suyûtî’nin eserlerinde de geçmektedir.)

Bu tarz insanlar hem dünyalarını hem de ahiretlerini kaybederler. Kalpleri sürekli bir şüphe ve tereddüt içindedir. Ne dünyada huzur ve onur bulabilirler ne de ahirette saadete erişebilirler. Din yalnızca bolluk ve refah zamanlarında yaşanacak bir olgu değildir. Gerçek iman, sıkıntılar karşısında da sabretmek ve Allah’a güvenmektir.

İman Sahiplerinin Tavrı

Gerçek müminler, başlarına gelen her türlü sıkıntının bir imtihan olduğunu bilirler. Musibetler karşısında imanları daha da güçlenir. Bu yüzden Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) sıkıntıların müminler için birer arınma vesilesi olduğunu bildirmiştir. Müslüman, başına gelen her durumda Allah’a yönelmeli ve sabırla bu sınavlardan geçmelidir.

Bu ayette bahsedilen kişilerin durumu, tarih boyunca farklı rivayetlerle de aktarılmıştır. Birçok müfessir, bu ayeti açıklarken Arap kabilelerinden bazılarının Medine’ye gelip Müslüman olmayı denediklerini, ancak eğer bu dinin onlara maddi bir kazanç getirmediğini gördüklerinde eski inançlarına döndüklerini belirtmişlerdir. Onların amacı dinin hakikatine inanmak değil, dünyevi bir kazanç sağlamaktı. Ancak iman, menfaate dayalı bir anlayışla yaşanamaz. Hakiki iman, kişinin başına her ne gelirse gelsin Allah’a olan bağlılığını yitirmemesidir.

Bu bağlamda, ayetin sonundaki şu ifade dikkat çekicidir:

ذَلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ

“İşte apaçık hüsran budur!”

Burada geçen “hüsran” kelimesi büyük bir kayıp ve pişmanlığı ifade etmektedir. Gerçek iman sahipleri, dünya nimetleriyle aldatılmaz ve imtihanlar karşısında sabır ve sebat göstererek Allah’a olan bağlılıklarını sürdürürler. Ancak Allah’a sadece dünyevi kazanç için yönelenler, sıkıntılarla karşılaştıklarında hüsrana uğrar ve hem dünyalarını hem de ahiretlerini kaybederler.

Bu yüzden bizlere düşen görev, imanımızı şüphelerden ve menfaat beklentilerinden uzak tutarak sağlam bir şekilde korumaktır. Musibetler karşısında Allah’a tevekkül etmek, sabır göstermek ve imanımızı pekiştirmek gerçek kulluğun göstergesidir.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.