GÜZEL AHLÂK SAHİBİ OLMAK

GÜZEL AHLÂK SAHİBİ OLMAK

“Şüphesiz Allah; adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalığı ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl / 90). Bu ayet-i kerîmeyi hocalarımız her cuma bir emir olarak cemaate hutbede okurlar.
“Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.” (46)
Ser-levha yaptığım bu iki ayet-i kerîme iyilik ve güzel ahlâkı tarif eden, bütün ahlaksızlıkların da yolunu kapatan, âyet-i kerîmelerdir.
Ve şüphesiz sen büyük bir ahlak üzerindesin.” (Kalem, 68/4)
“Şüphesiz ki Allah’a, ahiret gününe iman edenlerle Allah’ı çok anan kimseler için Allah’ın elçisinde güzel bir örnek vardır.” (Ahzâb, 33/21)

Evet büyük veli Fudayl Bin Iyaz (k.s.) güzel ahlâklı olmayı şöyle anlatıyor:
“Bir kul bütün insanlara iyi muamele eder fakat kümesindeki tavuğa kötü davranırsa o kimse iyilerden sayılmaz.”
Çok anlamlı bir ifade..Hayvanlara karşı dahi insanın ahlâklı davranması gerektiğini söylüyor.Örnek ve arif bir insan..
Evet terbiye olmuş insanın farklılığı her hâlinde yansır çevresine..İlk olarak edep, düzen, temizlik, sadelik ve kibarlık bütün işlerine yansır..Onun kalbi gibi dili de tertemizdir.Niyeti gibi işi de doğrudur.İçi gibi dışı da edepli ve sevimlidir.Namazı gibi alışverişi de ilahi ölçülere uyar.Onun Yüce Allah (cc.) ile hukuku ve edebi güzel olduğu gibi, anne-babası, ailesi, komşuları, işi , çevresi ve diğer bütün cemiyet ile de her işi güzeldir. Çünkü bütün bu güzelliklerin hedefi, insanı gerçek hürriyete kavuşturmak; vicdanı,fikri rahat ; bakışı net , güzel kul olma hedefine ulaştırmaktır..İnsan-ı kâmil olmanın en birinci özelliklerindendir.Allah dostları, ârifler gerçek hürriyeti, ilahi aşkla nefsin esaretinden ve maddenin köleliğinden kurtulup özgürlüğüne kavuşmakla olacağına inanır. Allah (c.c.)’ın rızasına uygun yaşama şeklinde tarif etmişlerdir.
Evet bu hâl , kâmil insan olmanın alâmetidir.Tekâmül etme yolunda yürümenin işaretidir.Tasavvuftaki ve cemaatleşmedeki gaye de kâmil insan yetiştirmektir.

Allah (c.c.) dostları, ârifler , âbidler , zâhidler , müttakîler derler ki ; Allah (c.c) rızasını birinci hedef olarak seçen bir kulun ilmi arttıkça edebi artar ; Hayrı çoğaldıkça hayâsı güzelleşir ; dersi ilerledikçe derecesi yükselir..Allah (c.c.) dostları ilahî boya ile boyandıklarından her an güzelleşirler, her gün olgunlaşırlar..İslam alimlerinin güzel ahlâk tariflerinden bazısı şöyledir:
Güzel ahlak ; Allahu Teâlâ’yı yüceltmek ve bütün halka şefkat edip fayda vermektir.Güzel ahlâk yüce Allah’ın ve mahlukâtın haklarını güzel korumaktır.Güzel ahlâk, dostları gibi düşmanlarının gözünde de güvenilir olmaktır.Güzel ahlâk; Allah (c.c.) rızasına aşık, kalbi uyanık, gönlü yanık, edepli, iffetli, sevimli, cömert, mert, doğru sözlü, tatlı yüzlü, herkese şefkatle bakan bir insan olmaktır..Güzel ahlâk ; kendisine kötülük edene iyilik etmek, vermeyene vermek, gelmeyene gitmek, yüzünü asana tebessüm etmektir..Kısaca güzel ahlâk rahmet ve edep peygamberi Hz. Muhammed’i (sallallahu aleyhi ve sellem) her hâliyle örnek alıp, bir derece ona benzemektir ve yeryüzünde rahmet ahlâkını temsil etmektir.Bütün bunlara da ancak yüce Allah’ın (c.c.) aşkı ve yardımıyla erişmek mümkündür. Evet aşk insanı olmanın yolu da güzel ahlâktan geçiyor , veli olmanın yoluda güzel ahlâktan geçiyor.Ârif olmak için ,zahid olmak için, alim olmak için kısaca bütün bu güzel hallerin mayası güzel ahlâktır.Maya olmadan nasıl ki bir madde başka bir maddeye dönüşemiyorsa , güzel ahlâk olmadan da insanın manevi mertebe alması imkansızdır.

Bazı insanlar vardır ki doğduğu zamana ait değildir.Çağların ötesinde yaşarlar.Onlar ışık olur çevresini aydınlatırlar.Cevherlerin usta ellerde yetişmesi, değerinin ortaya çıkması için belirli bir zamanın geçmesi lazımdır. Sürekli doğum sancısı çekenlerin dillerinden inci, mercanlar dökülür.
Hak dostu, büyük veli Mevlâna Celâleddin-i Rumi (k.s.) kendisine gelen insanların çoğunun, işin zahirine takılıp kaldıklarını ; işin aslını , Allah’ ın (c.c.) rızasının ince sırlarını, marifet ve hikmetlerini ihmal ettiklerini görmüş ve bu üzüntüsünü şöyle dile getirmiştir :
“Herkes kendi zannınca oldu gönlümün yâri,
Aramadı hiç kimse gönlümdeki esrârı.

Yine bu büyük ârif,
kendisinin elde ettiği ve bir hak yolcusunun elde etmesi gereken şeyleri şu manâdaki mısralarla dile getirmiştir:
“Ömrümün mahsulü üç sözdür ;
Hamdım, piştim, yandım ”
Güzel ahlâkla kaynayan tasavuf kazanında aşk ateşiyle söylenen o kadar güzel sözleri var ki, kâinatta aşk ateşi arayan âşıklara 747 yıldır aşk şerbetini içirmiştir. Onun aşk okyanusuna yelken açanlar, okyanusun dibinde nice inci ve mercanlara ulaşmışlardır.

Mevlânâ Celaleddin “hamdım, piştim, yandım” diyerek en güzel iksiri ve insan-ı kâmil olma yolunu göstermiştir.Bedeni ayrılsa da ruh yapısındaki ilâhi ahlâk ile birlikte ilâhi aşkını da insanlığa en büyük hediye olarak miras bırakmıştır.
Büyük üstad, dalında eşsiz sufi, sema ehli,ârif, âbid, zâhid olan pîrimiz..
Rabbim mahşerde şefaâtine nâil etsin.
Olgun bir insan olmak, kâmil bir îmana sahip olmak ve ahlâki güzellikler ile bezenmek kendi lehimizedir..
Yüce Rabbimizden bizleri affetmesini ve her iki cihanda dostlarıyla beraber etmesin dileriz.. kalın sağlıkça…

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.