Çağımızda bilim ve teknoloji alanındaki baş döndürücü ilerleme ve gelişmeler, kaçınılmaz olarak sosyal alanlarda da büyük değişiklikleri beraberinde getirmiştir. Temelinde seküler dünya anlayışı bulunan batı medeniyeti teknolojik alanlardaki bu ilerlemenin başını çektiği için günümüzde hakim kültür haline gelmiş ve kendisi dışındaki kültürleri de büyük oranda etkilemiştir.
Sosyal alandaki bu değişim, elbette bir çok alanda birçok faydalı sonuç doğurmuştur. Ancak beraberinde daha önce karşılaşılmayan büyük problemler getirdiği de ortadadır. Özellikle toplumda hayatın her alanında ortaya çıkan çekişme, amansız rekabet vb. eğilimler bencilliği neticelendirmiş ve bireyi topluma, toplumu da bireye yabancı kılan ve birini diğerine rakip gören bir durum ortaya çıkartmıştır. Hızlı sanayileşme, çarpık kentleşme, serbest ekonomi piyasası gibi uygulamalar da bu fiili durumu pekiştirmiştir. Bunun neticesinde toplumda samimiyet, fedakarlı, yardımlaşma ve haklara karşılıklı saygı esasları üzerine kurulan birincil insan ilişkilerinin yerini, benmerkezci, riyakar ve ilişkilerin menfaate dayalı olduğu ikincil ilişkiler almaya başlamıştır.
Öte yandan en son ve en mükemmel din olan **İslam**, sadece kendi toplumu değil tüm insanlar arasında sosyal adalet ve eşitliği sağlamayı birinci önceliklerinden saymıştır. Bu bağlamda **İslam**, bir ahlak medeniyeti projesi ortaya koyma iddiasındadır. Bunun için de bireyler arasındaki ilişkilerin karşılıklı yardımlaşma, paylaşma, saygı ve hakkaniyet ölçülerine göre gerçekleşmesi için bir çok kural ve uygulama vaz’ etmiş ve pratik hayata yansımasını temin için de bir dizi önlemler almıştır.
**İslam**i bir sistemin asli ilkelerini ayrıntılı biçimde incelemek ve bu ilkelerin günümüz modern ortamıyla ilişkilerini ikna edici bir biçimde ortaya koymak bizce zaruret haline gelmiştir. Ne var ki, hâlihazırdaki durumda toplum, ekonomi, kültür ve siyaset vazifesi görebilecek tam manasıyla bir** İslam** yorumu üretilebildiğini söylemek güçtür. Öyle tahmin ediyoruz ki, karz akdi, günümüz şartlarında tekrar düşünülmek ve yeni yorumlar da eklenmek suretiyle canlı bir işlerlik kazanabilir ve toplumun sosyoekonomik yaralarına bir çare olabilir. Zira karz gibi sosyal bir yardımlaşma toplumdaki fertler arasında güveni tesis eder, oluşan bu güven ortamında ise gerektiğinde fertler devlete bile rahatlıkla borç verebilecek konuma gelebilirler. Bu ise paranın atıl durumdan çıkarılıp tedavüle girmesini sağlar ve böylelikle de ekonomik hayattaki canlılık artar.