Bedir Haber

Gönülden İstemek

Gönülden İstemek
Hubeyb GÖNÜL( hubeyb.gonul@bedirhaber.com )
353 views
09 Aralık 2014 - 13:07

O gün, yatılı kaldığı kuran kursunun çalışma odasına kitap okumak için gitmişti. Elindeki çay bardağını masasına koyarken aylık takip ettiği bir mecmua gözüne ilişti. Çayını yudumlar yudumlamaz her zaman yaptığı gibi merakla göz gezdirmeye başladı. Bir de ne görsün? Kabeyle ilgili bir yazı. Yazar içten gelen duygularla yazısını kaleme almış.

Okurken kendini buluyordu o duygu selinde. Sanki makale hislerine tercüman olmak için yazılmıştı. Onun ilgisini makaleden daha çok yazının ortasına konmuş Kâbe’nin resmi çekmişti. Resim biraz yan vaziyette duruyordu. O duruş; boynu bükük, muzdarip bir hali tasvir ediyordu. Belki de o kutsal mabed islam âleminin halini düşünüyordu. Bunca helaketlerin, felaketlerin yaşandığı bir dönemde ümmet-i Muhammed’in (sav) yekvücut olup küfre ve küfrana karşı mukavemet gösteremeyişlerine üzülüyordu. Ne bileyim belki, İslam âleminin ve insanlığın bunca derdine dertlenmeyenlerin yerine dertleneyim diyor, karalara bürünüyor ve boynunu bükmüş yas tutuyordu. Çünkü o dertlilerin ziyaretgahı idi. Aşıkların maşukuna kavuşma yeriydi. Kulların Rabblerine tam konsantreyle mülaki olma yeriydi. Duaların reddedilmediği bir yerdi. Meleklerin, insanların ve cinlerin gece gündüz tavaf ettiği yerdi. Acizlerin sıkıntılarını giderdiği yerdi. Kimleri görmemişti, kimlere kucak

açmamıştı ki o kutlu mabed? Safiyullah Âdem Nebi’den, Halilullah İbrahim’e (asm.) ve Sultanlar Sultanı Hâtemül Enbiya Hz. Muhammed’e (sav.) kadar binlerce nebinin, velinin derdini dinlemiş ve adeta dert küpü haline gelmişti.

Hangi manzaraya, hangi tabloya şahit olmamıştı ki? Hani bir gün Efendiler Efendisi (sav) Mekke’nin derdi deyip, insanlığın derdi deyip ağlıyordu. O’nun ağlamasıyla Kabenin taşları da ağlıyor, dualarına âmin diyordu. Tarih boyunca hiç eksik olmamış küfür yobazları da O’nun inleyişine kahkaha ile gülüyor, bu da yetmezmiş gibi üstüne başına toprak saçıyor ve deve işkembesi koyuyorlardı. Yüce Nebi (sav) buna aldırmıyor, ellerini kaldırıp “ Allah’ım onları affet zira beni bilmiyorlar” diyordu. Uzaktan koşup gelen kızı Fatıma’nın gözyaşlarını sildikten sonra “Ağlama kızcağızım, Allah babanı zayi etmeyecektir” diyerek teselli ediyordu.

Yine bir zaman; istikbalde şehitlerin efendisi olacak Hz. Hamza’nın, yeğenine zulmeden Ebu Cehil’e dönerek “Ben de O’na (sav) iman ettim, gücün yetiyorsa bana vur” kükreyişine şahit olmuştu. 

Daha bunun gibi birçok manzara gözünün önüne gelmiş, bir film şeridi gibi geçmekteydi. Daha sonra yıllardır ne kadar gitmek istediği ama bir türlü fırsat bulamadığı hatırına geldi. Maddi imkânları da buna uygun değildi. Ne kadar da özlem duyuyordu! Rüyalarda teselli bulmaya çalışıyor ama yetmiyordu. Kâbe’nin adını duyduğunda sanki burnunun kemikleri sızlıyor, için için ağlıyordu. Birden “ Allah gitmeyi nasip eder mi acaba?”  diye düşündü. Sonra “ Allah kerimdir, bunca lütufları sunan Rabbim neden bunu esirgesin ki ? Sen gönülden istedikten sonra… Allah vermeyi istemeseydi, istemeyi vermezdi. Sultan’a sultanlık, gedaya gedalık yakışır. O; sultan olduktan, sebepleri halkeden olduktan sonra neden olmasın ki? Kendini bu his dünyasına kaptırmıştı ki birden arkadaşlarının geldiğini fark etti. Arkadaşlardan bir tanesi lisedeyken onu ilk kez kuran kursuna davet eden Ali, diğeri de yıllardır görmediği Süleyman idi. Yılların hasretini giderdikten sonra tam namaza duracakken bir telefon geldi. Telefon da; çocuklarının iyi bir kuran talebesi olarak yetişmesine adamış, ruhuyla canıyla kalbiyle Allah Resulüne bağlanmış bir annemiz vardı. Öğrenci velisi olan bu annemizi iyi tanıyordu. Efendimizin (sav) adı anıldığında gözyaşlarına hâkim olamayan Nesibeler’den (r.anhum) kalma biriydi. Ağlamaklı bir edayla “ Bu sabah kuran okuduktan sonra Peygamber efendimizi rüyamda gördüm. O’nu (sav) ziyaret etmeyi çok istiyorum ama bir yerden para ayarlayıp oğlum ile seni göndermeyi düşünüyorum.” dedi. 

Aman Allah’ım! Bir an donup kaldı. Duygularını ifade edecek tek kelime bulamıyordu. Bir dua bu kadar hızlı kabul olur muydu? Neden olmasın ki? Siz dua edin, duanıza icabet edeyim demiyor muydu Allah (c.c) ? Hemen bir islâm âliminin şu enfes sözü aklına gelmişti. “Velayetin kerameti olduğu gibi, niyet-i halisenin dahi kerameti vardır.”. “Bu çok büyük bir şey. Bunu kabul edemem” dediyse de annemizin yalvarırcasına istemesine karşılık “ Bir sorayım diyebildi.”  Telefonu kapatırken şu sözleri mırıldanıyordu.

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
หนัง JAV UNCENSOREDหนังAV JAV JAPANXXX หนังโป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนังหนังav ดูหนังโป๊ญี่ปุ่น หนังxญี่ปุ่นหนังAV JAV หนังโป๊ญี่ปุ่น หนัง JAV CENSOREDtürk ifşatürk pornoหนังavหนัง JAV CENSOREDหนัAV JAV JAPANXXX หนังป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนัง Rate R HD

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

maltepe evden eve nakliyat

ensest porno