35,6878$% 0.13
37,4911€% 0.7
44,5888£% 1.05
3.178,67%0,76
2.770,79%0,63
10.104,85%-0,08
Kur’an-ı Kerimde birçok sure birbiriyle uyumludur hatta birbirinin tamamlayıcısı gibidir. İşte bu örneklerden bir tanesini bu yazımızda konu edeceğiz o sureler Fil, Kureyş ve Maun sureleridir. Halk arasındaki isimleriyle Elemtera, Liilefi ve Eraeytellezi sureleridir.
Fil suresi ile konumuza başlayalım bu surede Rabbimiz bize şunları anlatmaktadır; Rabbimiz yani terbiyecimiz bize Fil ashabına neler ettiğini anlatarak ve konuya dikkatlerimizi çekerek başlıyor ve şöyle devam ediyor; Onların hile ve tuzaklarını boşa çıkardı yani onların hesabı vardı Kâbe’yi yıkmak gibi. Terbiyecimiz onları güzelce terbiye etti ve tuzaklarını başlarına döndürdü Ebabil kuşlarını üzerlerine göndererek ve onlar Fil ashabına taşlar attılar sonra o taşlar Fil ashabını yenmiş ekine yani derbeder edip berbat etti onların niyeti Kâbe’yi yıkmaktı kendileri yıkıldı hâlbuki. Kısaca İlahi korumadan bahsediyor.
Peki, Kureyş suresinde neler söylemekte Rabbimiz; Tıpkı Fil suresine sanki devam eder gibi bu ilahi korumaya inananlara şöyle sesleniyor; Kureyş ticaretle uğraşan bir topluluktu Allah Teâlâ onların antlaşmalarında itimat ve mallarını teslim edebilmeleri için onlara kış ve yaz ticaretinde güven verdi.
Yani tıpkı Kâbe’yi koruduğu gibi Mekke’yi hem de Mekkelileri korudu ve onlara ticaret için güvenli kılındı Mekke. Ayrıca Enfal suresinin 26. Ayetinde o nimetini bizlere şöyle anlatmaktadır:
Düşünün ki bir zaman siz dünyada az ve zayıf idiniz. Öyle ki insanların sizi tutup kapacağından endişe ediyordunuz. Bu halde iken Allah size yer yurt nasip etti, sizi yardımıyla destekledi,
Sizi temiz ve helâl şeylerle rızıklandırdı, ta ki şükredesiniz. Buyurarak emniyet ve güveni tekrarlıyor. Peki, verilen güven ve emniyet için yani Kâbe’nin ve Mekke’nin korunması karşısında Rabbimiz bizden neler istemektedir; İlk olarak Kâbe’nin Rabbine kulluk etmeyi yani Mekke’li müşriklerin yaptığı gibi Allah’a ortak koşmamayı emretmektedir sonra bir başka nimeti söyleyerek – rızkı veren ve korkudan emin kılan- bir ve tek olan Allah’a ibadete davet ederek tekrara ber tekrar kulluk etsinler demiştir. Ama Maun suresiyle birlikte bu kulluğun neler olması gerektiğini vurgulayıp Kullukta sakınılması gereken şeyleri şöyle söylemektedir; bu kullukta öncelikle dine inanmalı ve mahşer gününü kabul edip inkâr etmemeli, yetimleri gözetmeli onları hor görmeyip yetimleri el üstünde tutmalı yani Mekkeliler gibi yetimin malını zimmetine geçirme diyor İlahi terbiyecimiz ve aynı şekilde yoksulları koru onları doyur hatta yoksulları doyurmaya teşvik et ki Rabbini memnun edesin, ama belki Kureyş suresinde değindiği o kulluğu zirveye çıkaran ibadeti burada söylüyor ve diyor ki yazıklar olsun o namazı namaz gibi kılmayıp onu heba edip saçıp savuranlara onlar ki namaz mı kılıyor yoksa mal mı evlat mı sayıyor diyerek hakiki namazın kılınmasını vurguluyor.
Kureyş suresindeki ibadet yapanları anlatırken ibadet yapsınlar ama gösteriş yapmasınlar diyor ve devam ediyor zekât ve yardımlardan geri durmasınlar ki kazandıkları ticaretin ve kervanların şükrünü eda edebilsinler. Demek ki kazanılan malın ve ticaretin bedeli kazancımızdan fakirlere, yoksullara ve miskinlere vermekle olacağını bizlere hatırlatarak sanki Kureyş suresini detaylı açıklamaktadır.
Sonuç:
Fil suresinde Rabbimiz nimetini hatırlatarak Kâbe’yi korumasından bahsederek sureye başladı, devamında Kureyş suresiyle bu korumanın devam ettiğine vurgu yaptı ve suresinin bir yerinden sonra Allah’a kulluğa bizleri davet edip içimizdeki putlardan, şirk inancından korunmamızı ve tek Allah’a kulluğun önemine vurgu yaptı. Tıpkı Zariyat suresindeki gibi; Zariyat 57 ve 58.ayetler: ‘’Onlardan nafaka istemiyorum, beni yedirip beslemelerini de istemiyorum. Asıl bütün mahlûkların rızıklarını veren, kâmil kuvvet ve tam iktidar sahibi olan Allah Teâlâ’dır’’. Kuluna düşen Rabbine kulluktur.
Sadece bu vurguyu yaparak bırakmadı Maun suresiyle bu kulluğun şartlarını bize maddeler halinde
şöyle sundu;
– Öncelikle Allah’a imanla birlikte ahirete ve mahşer (toplanmaya) imana bizleri davet etti.
-Sonra var olan malımızı olmayanlarla paylaşmayı emredip imkân varsa bu maldan vermeyi herkese anlatmayı bizlere söyledi. Bugün en çok sıkıntı yaşamadığımız konu malı olan ve ibadet eden insanların bu malı paylaşmak istememe hastalığıdır mal benim sanıyor ve başkasına vermek istemiyor hâlbuki mal dağıtmak için verilmiş malımızdaki fakir payını dağıtmalıyız ki İlahi rahmetten faydalanalım aksi halde ne yağmur ne de bereket olmaz maazallah. Bu mal hastalığını bir örnekle sunalım; Önceden oğlumun evi olsun denirdi şimdi torumun yazlığı olsun deniyor bu malın hesabı zor olur.
-Devamında namaz kılmaya teşvik var ama farklı bir üslupla davet edilmiş şöyle ki; namazı kıl ama adam gibi hakkını vererek öyle namaz kılmak için kılma der gibi sanki. Bunu yaparken de gösteriş yapmadan hakkıyla eda et buyurmaktadır. Bu gün adam namaz kılıyor desinler diye, bunlardan uzak durmalı ve sadece ve sadece Rabbimizin rızası için namazlarımızı eda etmeliyiz.
Allah bizi ibadet eden, nimetini bilen, tanıyan ve tanımakla kalmayıp nimetin şükrünü eda edip bunu yaparken gösterişten ve alayişten uzak yapanlardan eylesin âmin.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.