DOLAR

35,5702$% 0.4

EURO

36,6266% 0.03

STERLİN

43,3657£% -0.12

GRAM ALTIN

3.100,29%0,24

ONS

2.708,85%-0,23

BİST100

9.924,99%0,59

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul PARÇALI AZ BULUTLU
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
a

Fıkıh: Bilmekten Hukuka

Fıkıh: Bilmekten Hukuka
0

BEĞENDİM

Fıkıh Nedir?

Fıkıh, sözlükte “bilmek, anlamak, derin bilgi sahibi olmak” anlamına gelir. Terim olarak İslam hukukunu ifade eden bu kavram, zamanla farklı anlamlar kazanmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de fıkıh kelimesi ve türevleri on dokuz yerde geçmekte ve genellikle “anlamak, idrak etmek” anlamına gelmektedir. Örneğin:

وَمَا كَانَ ٱلْمُؤْمِنُونَ لِيَنفِرُوا۟ كَآفَّةًۭ ۚ فَلَوْلَا نَفَرَ مِن كُلِّ فِرْقَةٍۢ مِّنْهُمْ طَآئِفَةٌۭ لِّيَتَفَقَّهُوا۟ فِى ٱلدِّينِ وَلِيُنذِرُوا۟ قَوْمَهُمْ إِذَا رَجَعُوٓا۟ إِلَيْهِمْ لَعَلَّهُمْ يَحْذَرُونَ
“Müminlerin hepsinin birden sefere çıkması uygun değildir. Onların her kesiminden bir grup din hususunda bilgi edinsin ve kavimlerini döndüklerinde uyarsınlar.” (Tevbe 9/122)

Hadis-i şeriflerde de fıkıh genellikle “iyi anlamak, din konusunda bilgi sahibi olmak” manasında kullanılmıştır. Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem):

مَنْ يُرِدِ ٱللَّهُ بِهِۦ خَيْرًۭا يُفَقِّهْهُۥ فِى ٱلدِّينِ
“Allah, bir kimseye hayır dilerse, onu dinde fakih kılar.” (Buhârî, ʿİlim, 20; Müslim, Zekât, 41)

Bu hadis, fıkhın bir bilgi edinme sürecinden ziyade, bir anlayış ve kavrayış hali olduğunu vurgular.

Fıkıh ve Fakih Kavramlarının Gelişimi

Fıkıh kelimesi, ilk dönemlerde geniş bir anlam taşırken, zamanla daha dar bir çerçeveye oturtulmuştur. Ebû Hanîfe’nin (ö. 767) tanımı fıkhın ilk dönem geniş anlamını yansıtır:

الفِقْهُ مَعْرِفَةُ النَّفْسِ مَا لَهَا وَمَا عَلَيْهَا
“Fıkıh, kişinin haklarını ve sorumluluklarını bilmesidir.”

Ancak V. (XI.) yüzyıldan itibaren fıkıh, daha çok amelî hükümleri çıkarabilme yeteneği anlamına gelmiş ve fakih, yalnızca müctehid seviyesindeki âlimleri ifade eden bir terim olmuştur.

Fıkıh Âlimlerinin Sınıflandırılması

Hanefî literatüründe fakihler, ilmî seviyelerine göre yedi tabakaya ayrılmıştır:

  1. Mutlak Müctehidler: Hükümleri doğrudan Kur’ân ve Sünnet’ten çıkaranlar.
  2. Mezhep İmamları: Mezhep kurucusu olan müctehidler.
  3. Mesele Müctehidleri: Mezhep içindeki belirli konularda içtihat yapabilenler.
  4. Tahriç Yapanlar: Mezhep imamının görüşleri doğrultusunda yeni hükümler çıkarabilenler.
  5. Tercih Yapanlar: Mezhep içinde kuvvetli ve zayıf görüşleri ayırt edenler.
  6. Temyiz Yapanlar: Mezhep görüşlerini analiz edip ayıklayanlar.
  7. Mukallidler: Sadece mevcut görüşleri nakledenler.

Bu tasnif, İslam hukukunun gelişim sürecini ve fakihlerin rollerini anlamada önemli bir kaynaktır.

Fıkıh Âlimlerinin Sınıflandırılması ve Örnekler

Hanefî literatüründe fakihlerin ilmî seviyelerine göre yedi tabakaya ayrılması, İslam hukukunun gelişim sürecinde önemli bir yer tutar. Bu sınıflamanın her bir tabakası, fıkıh ilminin farklı yönlerini temsil eder ve bu seviyelere örnek olarak gösterilebilecek önemli fakihler bulunmaktadır.


1. Mutlak Müctehidler

Hükümleri doğrudan Kur’ân ve Sünnet’ten çıkarabilen fakihlerdir. Kendi metotlarıyla içtihat yaparlar.

  • Ebû Hanîfe (ö. 767): Hanefî mezhebinin kurucusu ve en büyük mutlak müctehidlerden biridir.
  • İmam Mâlik (ö. 795): Mâlikî mezhebinin kurucusudur.
  • İmam Şâfiî (ö. 820): Şâfiî mezhebinin kurucusudur.
  • İmam Ahmed b. Hanbel (ö. 855): Hanbelî mezhebinin kurucusudur.

2. Mezhep İmamları

Kendi içtihat metotlarına bağlı kalıp mezhebi kuran veya geliştiren müctehidlerdir.

  • Ebû Yûsuf (ö. 798): Hanefî mezhebinin ilk kadı’l-kudât’ı ve Ebû Hanîfe’nin önde gelen talebelerindendir.
  • İmam Muhammed eş-Şeybânî (ö. 805): Ebû Hanîfe’nin diğer önemli talebesi ve Hanefî mezhebinin sistematik hale getirilmesinde büyük katkı sağlamıştır.

3. Mesele Müctehidleri

Belirli meselelerde içtihat yapabilen âlimlerdir. Mezhebin genel metotlarına bağlı kalmakla birlikte kendi görüşlerini ortaya koyabilirler.

  • Züfer b. Hüzeyl (ö. 774): Hanefî mezhebinin erken dönem âlimlerinden biridir. Cesur ve yenilikçi içtihatlarıyla bilinir.
  • Hasan b. Ziyâd (ö. 802): Ebû Hanîfe’nin talebelerinden biridir ve fıkıh meselelerinin detaylandırılmasında önemli rol oynamıştır.

4. Tahriç Yapanlar

Mezhep imamlarının görüşlerini esas alarak yeni meselelerde çözüm geliştiren fakihlerdir.

  • İmam Serahsî (ö. 1096): el-Mebsût adlı eserinde Hanefî mezhebinin ilkelerini kullanarak yeni hükümler çıkarmıştır.
  • Kâsânî (ö. 1191): Bedâyiü’s-Sanâyi adlı eseriyle mezhep içi tahriç yöntemlerini örneklemiştir.

5. Tercih Yapanlar

Mezhep içindeki farklı görüşler arasında en kuvvetli olanı seçme yetkisine sahip âlimlerdir.

  • İmam Kerhî (ö. 952): Hanefî mezhebinin ilkelerine bağlı kalarak farklı görüşleri tercih etmiştir.
  • İbnü’l-Hümâm (ö. 1457): Fethu’l-Kadîr adlı eseri, tercih yapma konusunda önemli bir kaynaktır.

6. Temyiz Yapanlar

Mezhepteki görüşler arasında kuvvetli ve zayıf olanları ayırt edebilen âlimlerdir.

  • Alâeddin el-Haskefî (ö. 1677): ed-Dürrü’l-Muhtâr adlı eseriyle mezhepteki temyiz çalışmalarına örnek oluşturmuştur.
  • İbn Âbidîn (ö. 1836): Reddü’l-Muhtâr adlı eseriyle Hanefî mezhebinin güçlü ve zayıf görüşlerini sistematik hale getirmiştir.

7. Mukallidler

Sadece mevcut görüşleri nakleden ve mezhep içinde yenilik yapmayan âlimlerdir.

  • Hâfız Nâsırüddin el-Beyzâvî (ö. 1286): Mezhep içinde nakil çalışmalarında bulunmuştur.
  • Halebî (ö. 1577): Mülteka’l-Ebhur adlı eseri, Hanefî mezhebinin nakil çalışmalarına bir örnektir.

Bu sınıflama, fıkıh ilminin ve Hanefî mezhebinin gelişim sürecini anlamada önemli bir yöntem sunar. Her tabaka, fıkhî düşüncenin belirli bir yönünü temsil eder ve bu âlimlerin örnek teşkil eden çalışmaları, İslam hukukunun zengin birikimini ortaya koyar.

Fıkıh ve Ahlâk

Hadislerde fakih kavramı, bilgi ve anlayışın yanı sıra ahlaki meziyetlere de vurgu yapar. Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

فقيهٌ واحدٌ أشدُّ على الشيطانِ من ألفِ عابدٍ
“Bir fakih, şeytana karşı bin âbidden daha çetindir.” (Tirmizî, ʿİlim, 19)

Fakihin, sadece bilgi sahibi olması yetmez; aynı zamanda takvâ, sabır ve soğukkanlılık gibi niteliklere sahip olması beklenir. Bu, fıkıh bilgisinin ahlâkî derinlikle desteklenmesi gerektiğini gösterir.

Sonuç

Fıkıh, İslam hukukunun temelini oluşturan derin bir anlayış ve ilimdir. Kur’ân ve Sünnet’ten çıkarılan hükümlerle insanlara rehberlik eden fakihler, yalnızca bilgi değil, aynı zamanda ahlâkî faziletlerle donatılmış olmalıdır. Fıkıh, tarihi süreçte geniş anlamını koruyarak, İslam hukukunda derin bilgi sahibi olanların bir rehberliğini ifade eder.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.