Söz söyleme yani konuşabilme kabiliyeti, Cenabı Allah’ın insana lütfettiği en büyük nimetlerden biridir. Gönül dünyasında üretilen fikirler, sözle ifade edilir ve diğer insanlara nakledilir. Başka bir deyişle söz, kalp ve gönül dünyasının dışa vurmuş hâlidir.

Gönül dünyasından fışkıran her söz, doğruluk ve sadakatin timsalidir. Hak ve hakikatin en safiyane şeklidir. Çünkü insan gönlüne; yalan söz söyleme hasleti yerleştirilmemiştir. Bu nedenle söylenen her söz, gerçekten gönülden söylenmeli; hak ve hakikati dillendirmelidir.

Doğruluk ve onun gereği doğru söz söyleme, Peygamberlik mesleğinin en önemli mihveridir. Her Müslüman da, Peygamberlik mesleğinin bir temsilcisi olduğunu çok iyi bilmelidir. Öyleyse, Peygamberlik mesleğinin temsilcileri, söyleyecekleri her sözü; çok iyi düşünmeli, çok iyi ölçüp biçmeli ve çok doğru bir biçimde söylemelidir. Eğer Müslümanlık; Peygamberlik misyonuna talip olmaksa; insanlığa sevgi, barış ve kardeşlik ulaştırmaksa, doğru ve doğru sözlü olmanın en büyük sermaye olduğu çok iyi bilinmelidir. Peygamberimiz Hazreti Muhammed(sallallahü aleyhi vesellem)’in, “Müminde her özellik bulunabilir, yalnız yalan ve ihanet bulunamaz!..”(1) buyurmaları bu nedenledir.

Yalan ise, Allah tarafından bilinen bir şeyin aksini söylemenin, Allah’ın bildiğine muhalif iddiada bulunmanın ve bir meselenin Cenâb-ı Hak nezdindeki keyfiyetine aykırı söz uydurmanın adıdır. Bu nedenle yalan, kâfir ve münafıklık sıfatıdır. Yukarıdaki hadisten de anlaşılacağı üzere, kesinlikle bir müminde bulunmamalıdır. Aşağıdaki hadis de bunun en büyük ispatıdır. Buyururlar ki Efendimiz(sallallahü aleyhi vesellem):

“Dört haslet vardır ki, bunlar kimde varsa o halis münafıktır. Emanet edilince hıyanet eder, konuşunca yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, husumet edince haddi aşar. Bunlardan birine sahip olan, onu bırakıncaya kadar kendinde nifaktan bir haslet var demektir.”(2)

Bir başka hadis-i şeriflerinde de, “Bir kimse namaz da kılsa, oruç da tutsa, kendisini mümin de sansa; eğer yalan söylüyorsa, verdiği sözü yerine getirmiyorsa, emaneti suiistimal ediyorsa onda münafıklık alameti var demektir.”(3) buyurmaktadırlar.

Yalan, sosyal huzuru kaçıran korkunç bir hastalıktır. Günümüzde oldukça revaçtadır. Evde-barkta, yurtta-yuvada, çarşıda-pazarda, parlamentoda-kışlada serbestçe dolaşmaktadır. Fitne, fesat, ayrılık ve düşmanlıkların baş tacıdır. Bu nedenle, aranılan huzur, bir türlü sağlanamamaktadır.

Eğer gerçekten huzur istiyorsak; gönlü, özü ve sözü bir nesiller yetiştirmeliyiz. Aleyhimize de olsa, yalan değil doğru söz söylememeliyiz. Çünkü Peygamberimiz Hazreti Muhammed(sallallahü aleyhi vesellem)’in de dediği gibi, “Doğruluk insanı iyiliğe, iyilik de Cennet’e götürür. Yalancılık ise kötülüğe, kötülük de Cehennem’e götürür.”(4)

İnsanlar arasındaki ilişkilerin sevgi, saygı ve güvene dayandığını; doğruluğun ve doğru söz söylemenin toplumu kaynaştırdığını; yalan ve yalancılığın ise insanlar arasındaki sevgi, saygı, güven, dostluk ve arkadaşlığı sarstığını; hak ve adaleti kaldırıp zulme kapı açtığını unutmayalım.

Almanya vize başvuru Amaçları

Yunus Emre’nin aşağıdaki veciz dizeleri, anlatmak istediklerimizi çok iyi özetlemektedir:

“Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı,
Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ede bir söz.”

Hoca Ahmet Yesevi de, çağlar ötesinden, konu ile ilgili, ne güzel mesaj vermektedir:

“Aman sözünüz aydın olsun, öz olsun;
Işık saçsın; bakan köre göz olsun!”

KAYNAKÇA:

(1). İhya, 3/305
(2). Buharî, İman 24, Mezalim 17, Cizye 17
(3). Buhari, Müslim, İhya 3/377
(4). Buharî, Edeb , 69; Müslim, Birr , 102-103