Son günlerde bizleri insanlığımız adına ümitsizliğe sevkeden bazı olaylar yaşadık. Toplumumuza hiç yakışmayan cinayetler ve tecavüzleri kahrolarak izledik. Ardından, tepkisel olarak idam ve hadım etme cezaları gibi bir çok fikir ürettik. Ama nafile! Samanlıktaki iğneyi, kapının önünde aramaktan öte gidemedik.
Bu güne kadar tüm kötülükleri ve ahlaksızlıkları ‘dinsiz’ kesimlere fatura ettik. Ama artık o kesimleri sorumlu tutacak eşiği çoktan geçtik. Zira yıllardır bu ülkede onların “borusu” ötmüyor. Sorumluluğu üstümüze alma zamanı çoktan geldi de geçiyor. Bu yüzden bu konuları ‘**İslami**’ kesimin düştüğü durumdan yola çıkarak değerlendireceğim.
Çocukken ailemiz ve hocalarımız bize **din**i bilgiler öğretirken, ‘**Müslüman **mısın?’ sorusuna ‘**Elhamdülillah**’ demeden cevap vermemiz gerektiğini öğretmişlerdi. Zira nimetler şükür isterdi ve **İslam **en büyük nimetti. Bu sebeple kuru kuruya ‘**Müslümanım**’ demek de küfran-ı nimet olacaktı. Evet, bu yaklaşım çok isabetliydi. Düşünsenize, milyarlarca insan içinden seçilerek ‘**İslam**’ nimetine nail olmak bizim için büyük bir şerefti ama gel gör ki, bu durumu da suiistimal etmemiz çok uzun sürmedi. Seçilmiş ve üstün olma düşüncesinin verdiği kibirle, diğer insanları beğenmemeye, onlara ait güzellikleri ve doğruları kabullenmemeye başladık. Bu kibir ve kendini beğenmişlik hali, bizi hem dünyanın geri kalanından uzaklaştırdı, hem de insani olan birçok değeri kaybetmemize sebep oldu.
Tüm bu kör girdabın içinde bocalarken, siyasi çekişmeler ve ideolojik savaşlarla tüm enerjimizi boşa sarf ettik. Kapalı ve bağnaz bir toplum olma yolunda emin adımlarla ilerlerken, ‘**Elhamdülillah ****Müslümanım**’ dedik, ama insan olmayı hiç aklımıza getirmedik. İnsansız bedenler olarak, **İslam **logosunu taşıyan mekanik aletler olduk. Onca kaybedilen şey varken elimizde halen gurur ve kibrimiz dimdik duruyordu.
**Dindar **nesiller yetiştirelim dedik,** imam-hatip**ler, **ilahiyat**lar açtık. Yüzbinlerce öğrenciyi buralara sevkettik. Bu defa belki olur diye, **din**in bilgisini öğrettik, şekilsel **din**i sembolleri dinin kendisi gibi özümsettik. Özümüze dönüyoruz yaygarasıyla, harf ve kıyafet devrimi gibi deli saçmalıklarını bile konuşacak noktaya geldik. Dayattıkça dayattık, bastırdıkça bastırdık. Ve başarılı olduk… ama **din**darlıkta ve ahlaki erdemlerde değil. Siyasal kimlik bunalımını aştık elhamdülillah(!) ama ahlaki bunalımlara battık da battık. Ne **namaz **kılma oranlarını artırabildik, aksine düştükçe düştü, ne **din**i olgunluk kazandırabildik. Verebildiğimiz şey, ‘duruş’ denilen, ‘ötekine’ karşı nefret ve şiddet, yanlışlara karşı slogan ve eylemdi…
Nereye baksak kılık kıyafet ve şekilsel yeterlilik kriterleriyle değerlendirirken, insani kriterleri hep pas geçer olduk. Bizden olanların hata ve kusurlarını da asla görmemeyi de öğrendik. Kapalı bir toplum olduk, kalıpların içinde boğulduk.
Ve sonuç… Bastırılmış dürtülerin azgınca tahakkümlerine yenik düşmüş “Sembolist **İslamcı**lar”dan başka bir malzeme elimizde yoktu… Bugün toplumumuzda işlenen canice kadın cinayetleri ve tecavüzler karşısında aklımıza ilk gelen yorumlar maalesef insanlığımızdan utandıracak türden:
-“Açık seçik, tahrik edici giyinen bir kadının başına bunların gelmesi normaldir!”
-“Gece vakti dışarılarda gezen bir kızın başına her şey gelir!”
-“Ana babası sahip çıkmamış, özgürlüğüne düşkün kızların sonu budur!”
-“Kadın dediğin evinde oturur!”
-“Çalışan kadın, erkekleri tahrik eder ve fuhşu tetikler!”
-“Su testisi su yolunda kırılmış!”
Ne diyelim, şefkat ve merhamet duygularını yalnızca kendi gibi olanlara karşı devreye sokan birilerine ‘insan’ demek çok büyük taltif olur. Bu durum tıpkı, hayvanların kendi türleriyle arkadaşça yaşarken, başka türdeki diğer hayvanları avlamaları gibi vahşice bir durumdur ve ancak hayvanlar için normaldir. İnsan olduğunu iddia edenler için kabul edilir bir şey değildir. İnsan olmak açısından, Fatma neyse Sabrina da odur, Mahmud neyse Tomas da odur. Fatma katledildiğinde feryadı basıp, Sabrina’nın başına gelen felakete teviller yapmak vahşiliktir.
Evet, artık kabul edelim, biz bu mücadeleyi kaybettik. Daha fazla bu yanlış yöntemi uzatmayalım. Geldiğimiz noktanın adı **din**darlaşmaysa eğer, **din**darlaşmak istemeyenlere anlamaktan ve hak vermekten başka çaremiz yok. Çünkü, biz elhamdülillah **Müslüman**dık ama estağfirullah, insan olamadık!…