Zaman gösterdi ki Efendimiz’i daha çok okumak, O’nu anlamak, O’nu anlatmak zorundayız. O’nu anladıkça O’nu örnek aldıkça hayatımız anlam kazanacak, değer kazanacak.
O’nu rehber edindikçe “dünyanın geçici geçimlikleri”ne esaret derecesindeki bağımlılıktan kurtulacağız. O’nu rehber edinerek hayatımızı O’nun hayatına benzettikçe ebedî hayatı kazanmayı hak kazanacağız.
İnsanlığın kargaşa, kavga ve savaşlardan kurtulması huzur içinde kardeşçe yaşaması için O’nun prensiplerine ihtiyacımız var. Çünkü O, insanlara bir ışık, müjde ve hidayet kaynağı olarak gönderilmiştir.
O, gaybdan, kâinatın sırlı yönlerinden doğru haberler verendir. Kâinattaki incelikleri, hikmetleri ortaya koyan O’dur. Kâinatın Allah’ın bir sanat meşheri olduğunu O’nun tarifiyle anladık. Evrenin ve hayatın sırları O’nunla çözüldü. İnsanın ihsanlarla, nimetlerle çepeçevre çevrelendiğini O haber verip şükrün ve kulluğun nasıl yapılacağını O gösterdi. Hayat O’nunla değerli, O’nunla önemli.
O, yolunu kaybetmişlere kılavuz, problem içinde kıvrananlara çare, buhranda kalanlara kurtuluş reçetesidir. O’nun sevgi ikliminden teneffüs etmedikçe insanlar arasında sürtüşmeler, anlaşmazlıklar bitmez.
Kur’an’ın ve Efendimiz’in (sas) vaz ettiği dinin prensiplerine uymayıp İslam’ı kendine uydurup enaniyetine hizmet ettirenler, kırarak, yıkarak Müslümanlara eza ve cefada bulunanlar, hem bu dünyada hem hesap gününde rezil ve rüsva olmaktan kurtulamazlar. Hayatı, olayları doğru değerlendirmek, doğru yaşamak, geçici dünya sınavını kazanmak için Efendimizin(sas) ölçüleriyle hayatımızı sürdürmek zorundayız.
“Allah (cc), “Sen, onların içinde iken Allah onlara azap edecek değildir.” buyuruyor (Enfal:33). Öyleyse Müslümanlar, Resulüllah’ın(sas) söz ve davranışlarını hayatlarına esas almalı. Her şartta O’nun aydınlık yolundan yürüyerek sonsuz saadet diyarına varmanın gayreti içinde olmalı.