DOLAR

38,8525$% 0.24

EURO

43,5203% -0.09

STERLİN

51,7707£% -0.14

GRAM ALTIN

4.042,05%0,25

ONS

3.239,40%0,01

BİST100

9.541,30%-1,65

İmsak Vakti a 02:00
İstanbul KAPALI 14°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
a

Ebrar ve Mukarrebler — Tasavvufta İki Yüksek Makam

Ebrar ve Mukarrebler — Tasavvufta İki Yüksek Makam
0

BEĞENDİM

Allah’a Yakınlığın Mertebeleri

İslâm tasavvufunun en temel gayelerinden biri, kulun Allahü teâlâya olan yakınlığını artırmaktır. Bu yolculukta farklı mertebeler vardır. Bazı kullar, Allah’ın rızasına kavuşmak için amel ederler; bazıları ise sadece Allah’ın zatını ister, başka hiçbir şeye meyletmezler. Birinciler ebrar, ikinciler ise mukarreb olarak adlandırılır. Bu iki makam arasındaki fark, sadece niyetin değil, kalbin ve ruhun seyrindeki derinliğin de farkıdır.

Bu bölümde, ebrar ve mukarreb kavramlarını, İmam-ı Rabbânî hazretlerinin Mektûbât’ındaki açıklamalarla birlikte ele alacak; ibadetin gayesinden nefsin tezkiyesine kadar tasavvufun temel meselelerini bu iki makam çerçevesinde değerlendireceğiz.


Ebrar: Rızayı Arayan Salihler

“Ebrar”, Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadislerde sıkça zikredilen, Allah’ın rızasını kazanmak için ibadet eden, salih kullardır. Onların ibadeti sevap ve mükâfat ümidiyle yapılır. Cenneti arzular, cehennemden korkarlar. Bu, nefsin meşru isteklerindendir. Allahü teâlânın merhameti, ebrarı da kuşatır. Onlar için hadis-i kudsîde şöyle buyrulur:

«إِنَّ الْأَبْرَارَ يَشْتَاقُونَ إِلَيَّ كَمَا أَشْتَاقُ إِلَيْهِمْ»
“Ebrar bana kavuşmayı çok istedikleri gibi, ben de onlara kavuşmayı çok isterim.”

Bu ifadedeki karşılıklı iştiyak, ebrarın ihlâsını ve samimiyetini ortaya koyar. Onlar Allah’ın cemâline kavuşmak ister; Allah da onlarla buluşmayı arzular. Ancak bu, hâlâ bir ayrı oluşun ifadesidir. Çünkü vuslat arzusu, henüz vuslat gerçekleşmediği zaman vardır.


Mukarreb: Vuslata Eren Aşk Erleri

Mukarreb, Allah’a yakın olan, O’nun sevgisine mazhar olmuş büyük velidir. Bu kimseler, sadece Allah’ın zatını isterler. Onların gözleri ne dünyaya, ne de ahirete bakar. Kalpleri sultanda, yani Rabbü’l-âlemîn’dedir. İmam-ı Rabbânî Hazretleri bu farkı şöyle tasvir eder:

“Tarla sürenler, sabahtan akşama kadar ter içinde çalışır. Buna karşılık, az bir şey alır. Mukarrebler, yani sultana yakın olanlarsa, her saatte yüzlerce lira alırlar. Ama gözleri bu paralarda değildir. Hep sultandadır.”

Mukarreblerin ibadeti, Allah’ın rızası ve sevgisini kazanmak içindir. Nimet talebi veya azaptan kaçış gibi nefsî endişelerden tamamen sıyrılmışlardır. Onlar Cenneti isterler; çünkü Cennet, Allah’ın rızasının ve cemâlinin tecelli ettiği yerdir. Cehennemden kaçarlar; çünkü Allah’ın gazabı oradadır. Bu arzuların hiçbiri nefis merkezli değildir:

“Nimetler ve musibetler, onlar için eşittir.”


Ahiret Talebi: Sevap mı, Gaflet mi?

Tasavvuf ehli için ahiret nimetlerini istemek bile bir eksikliktir. Ebrar için bu istek sevaptır. Fakat mukarrebler bu isteği dahi bir perde, bir eksiklik olarak görürler. Çünkü maksat sadece Allah’ın zatı olmalıdır:

“Evet, ahireti istemek iyidir, sevaptır. Fakat ebrar için sevaptır. Mukarrebler, ahireti istemeyi de günah bilir. Zat-ı ilahiden başka bir şey istemez.”

Bu derin anlayış, ibadetin özüne inmektir. İbadet, karşılık beklemeksizin yapılmalı; kulluk, tam bir teslimiyetle yaşanmalıdır. Mukarreblerin hali işte bu teslimiyetin zirvesidir.


Nefsin Tezkiyesi: Tasavvufun Kalbi

Bu iki makam arasındaki farkı doğuran en temel husus, nefsin arınmışlık seviyesidir. Tasavvufun gayesi, nefs-i emmâreyi tezkiye ederek kulun ruhunu Allah’tan başka her şeyden arındırmaktır. Tezkiyeden geçen bir nefis, artık ne dünyadan, ne ahiretten bir şey ister. Sadece Allah ister:

“Tasavvuftan maksat, nefs-i emmareyi tezkiye etmektir… Ondan başka, bir mabudu, maksadı kalmaz.”

Bu hâl, fenâ fillah yani Allah’ta yok oluş makamıyla neticelenir. Bu makama ulaşanlar için zorluklar da nimetler kadar lezzetlidir:

“Bu sevgiye kavuşan, elemlerden, sıkıntılardan da lezzet alır.”


Yolun Sonu Olan Yakınlık

Ebrar, Allah’a yakınlaşmak için yola çıkanlardır. Mukarrebler ise o yakınlığa ermiş, vuslatın sükûnetini yaşayanlardır. Birinciler ibadetlerinde sevap ve mükâfat umarken, ikinciler yalnızca Allah’ın rızasını ararlar. Her iki makam da yücedir, ancak mukarrebliğin özü, tam bir kulluk, tam bir sevgi ve tam bir teslimiyettir.

Bu yolda ilerlemek isteyen her Müslüman, önce ebrarlıkla başlar. Nefsi terbiye eder, ihlâsı artırır, sonra da kalbini sadece Allah’a bağlayarak mukarrebliğe ulaşır. Gerçek saadet, bu aşk ve yakınlıkta gizlidir.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP