Bedir Haber

DÜNYEVİLEŞME VE DÜNYEVİLEŞMEMENİN ÇARELERİ NELERDİR?

DÜNYEVİLEŞME VE DÜNYEVİLEŞMEMENİN ÇARELERİ NELERDİR?
274 views
28 Şubat 2021 - 19:16

 

مَنْ كَانَ يُرِيدُ ثَوَابَ الدُّنْيَا فَعِنْدَ اللَّهِ ثَوَابُ الدُّنْيَا وَالْآَخِرَةِ وَكَانَ اللَّهُ سَمِيعًا بَصِيرًا  

يَعْلَمُونَ ظَاهِرًا مِنَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَهُمْ عَنِ الْآخِرَةِ هُمْ غَافِلُونَ 

مَنْ كَانَ يُرِيدُ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا وَزِينَتَهَا نُوَفِّ إِلَيْهِمْ أَعْمَالَهُمْ فِيهَا وَهُمْ فِيهَا لَا يُبْخَسُونَ * أُولَئِكَ الَّذِينَ لَيْسَ لَهُمْ فِي الْآَخِرَةِ إِلَّا النَّارُ وَحَبِطَ مَا صَنَعُوا فِيهَا وَبَاطِلٌ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 

وَابْتَغِ فِيمَا آتَاكَ اللَّهُ الدَّارَ الْآخِرَةَ وَلَا تَنسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا وَأَحْسِن كَمَا أَحْسَنَ اللَّهُ إِلَيْكَ وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِي الْأَرْضِ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ

      Ayetlerin mealleri; “Onlar dünya hayatının sadece görünen yüzünü kısmen bilirler; âhiret hakkında ise tamamen gaflet içindedirler. (rum 7)”

     ”Kim dünya hayatı ve onun zinetini istiyorsa, orada onlara işlerinin karşılığını eksiksiz veririz; orada onlar hiçbir zarara uğratılmazlar. Onlar, âhirette paylarına ateşten başka bir şey düşmeyen kimselerdir. Dünyada ürettikleri boşa gitmiştir; yapıp ettikleri de geçersizdir. (Hud 15 16)”

“Gel sen Allah’ın sana verdiklerini doğru yolda harcayarak ahiret yurdunun (mutluluğunu) ara, üstelik dünyadan da nasibini unutma! Allah’ın sana iyilikte bulunduğu gibi, sen de (başkalarına) iyilik yap ve sakın ola yeryüzünde haddi aşarak bozgunculuk edeyim deme: çünkü Allah bozguncuları asla sevmez!”(kasas, 78)

: “أبْشِرُوا وَأمِّلُوا مَا يَسُرُّكُمْ، فَوَالله لا الْفَقْرَ أخْشَى عَلَيْكُمْ، وَلَكِنْ أخَشَى عَلَيْكُمْ أنْ تُبْسَطَ عَلَيْكُمُ الدُّنْيَا، كَمَا بُسِطَتْ عَلَى مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ، فَتَنَافَسُوهَا كَمَا تَنَافَسُوهَا، وَتُهْلِكَكُمْ كَمَا أهْلَكَتْهُمْ” [متفق عليه: أخرجه البخاري].

 Efendimiz (sav)– “Sevininiz ve sizi sevindirecek şeyler ümit ediniz. Allah’a yemin ederim ki, sizler için fakirlikten korkmuyorum. Fakat ben, sizden öncekilerin önüne serildiği gibi dünyanın sizin önünüze serilmesinden, onların dünya için yarıştıkları gibi sizin de yarışa girmenizden, dünyanın onları helâk ettiği gibi sizi de helâk etmesinden korkuyorum” buyurdular.

  Kâinatın yaratılışı bir sevginin neticesidir. Bütün insanlık ve sair mahlûkat, maddî âlemdeki varoluşunu iki cihanın serveri Habib-i Ekrem’e borçludur. Bu sevgiden insan da en iyi şekilde nasibini almış ve fıtratına yerleştirilmiştir. İnsan bu fıtrî muhabbetin neticesi olarak başta kendisini, anne-babasını, evlâtlarını, eşini, dostlarını, peygamberleri, evliyaları, leziz yiyecekleri, kısacası bütün güzel şeyleri ve dünyayı sever. Bütün bunları sevmeyi yasaklamak hem yaratılışa hem de sevgiye aykırıdır. Fıtrî olan şekli, bu güzel duyguyu Cenâb-ı Hakk’ın sevgisi/muhabbeti hesabına ve şükrederek kullanmaktır. Çünkü bütün sevgiler, O’nun muhabbetinin bir parıltısıdır.

  Dünya, üzerinde hayat bulduğumuz, hayatımızı devam ettirmek için kendisinden istifade ettiğimiz bir yer. Bu yönden kendisiyle tabii bir ilişkimiz var. Hayatımız ona bağlandığı için ondan faydalanma noktasında alakamızı kesmemiz mümkün değildir. Kuran da,

 وَابْتَغِ فِيمَا آتَاكَ اللَّهُ الدَّارَ الْآخِرَةَ وَلَا تَنسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَ

 “Allah’ın sana verdikleriyle ahiret yurdunu kazanmaya bak, bu arada dünyadan da nasibini unutma,” Insan için Dünya  metaına  sahip olma problem değil, sahip olduklarının adeta kölesi olup ona hadim olma derecesine gelmek problem.

Hz. İsa (a.s): Sakın dünyayı ilâh edinmeyin ki o da sizi köle edinmesin! Buyurur.

– Mevlana Hazretleri, dünya insan için gemiyi yüzdüren su gibi olmalıdır, ama içine girmemelidir. Çünkü içine girdiğinde gemiyi batıran da aynı sudur. Dünya sevgisi de insanın manevi hayatını batırır, buyurmuştur. Allah (c.c.), dünyamızı tabiatı itibariyle güzel ve cazibedar yaratmış, mevki ve makamlara bir tatlılık vermiştir.  Dünya, insanın hem sahip olma, haz alma duygularına, hem de başkalarına hâkim olma, yönetme arzularına hitap etmektedir.

   İnsan belki bilmeden kendini dünyaya kaptırıyor ve iç aleminde dünyevileşme başlıyor. Dünya faydalanma boyutundan çıkıp, gaye boyutuna geçiyor. Dünya metaını kendi ihtiyaçlarını tatminde kullanması gereken insanoğlu, maalesef bir süre sonra maddenin esiri haline geliyor, Kısacası dünyanın güzellikleri ve çekiciliği, kendini kaptıran insanın dini hayatını sürekli tüketip duruyor ve  onu manevi hayattan uzaklaştırıyor.

الْمَالُ وَالْبَنُونَ زِينَةُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِندَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ أَمَلًا 

            “Servet ve çocuklar, dünya hayatının süsüdür; kalıcı olan iyi davranışlar ise rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır. ” (Kehf 46) buyurulmuştur

اعْلَمُوا أَنَّمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَزِينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِي الْأَمْوَالِ وَالْأَوْلَادِ

 “İyi bilin ki dünya hayatı, bir oyundur, bir oyalanmadır, bir süstür. Kendi aranızda karşılıklı övünme, mal ve nesli çoğaltma yarışıdır.”

Oysa Allah dünyayı terketmeden ahreti kazanmamızı istiyor:

تُرِيدُونَ عَرَضَ الدُّنْيَا وَاللّهُ يُرِيدُ الآخِرَةَ وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ 

 “Siz dünya ve içindekileri istersiniz, oysa Allah ahireti kazanmanızı murad eder. Allah azizdir, hakimdir.”

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ

“Ey insanlar! Haberiniz olsun ki, Allah’ın vaadi muhakkak haktır. Sakın bu dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o aldatıcı şeytan sizi, Allah hakkında da aldatmasın.”

  Hz. Ömer (ra), sessizce, dinlenmekte olduğu odaya girer. Bir an çevresine göz gezdirir. Odasının bir yanında işlenmiş bir deri, bir diğer köşesinde de, içinde birkaç avuç arpa bulunan küçük bir torba vardı. İşte Allah Resûlü’nün odasında bulunan eşyalar bundan ibaretti. Bu manzara karşısında ağlamaya başlayan Hz. Ömer’in (ra) hıçkırıkları Allah Resûlü’nü uyandırır. Kalkınca hasırın vücudunda iz yaptığını, kan oturduğunu gören Hz. Ömer (ra) ise omuzları sarsıla sarsıla ağlamaya başlar.

Peygamber Efendimiz (sav) hayretle sorar: “Ey Hattab oğlu! Niçin ağlıyorsun?”

“Ey Allah’ın Elçisi! İranlılar imparatorlarını saraylarda yaşatırken, Bizanslılar Kayserlerini lüks ve ihtişama boğmuşken sen ki Allah’ın Elçisisin… İzin versen de, biz de seni…”

Maksat anlaşılmıştır, Allah’ın Elçisi (asm), gelecekteki halifesinin sözünü hüzünlü bir tebessüm, tatlı bir el işareti ile keser ve 

وَمَا هَذِهِ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌ وَإِنَّ الدَّارَ الْآخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ

            “Düşünseler şunu da anlarlardı ki: bu dünya hayatı geçici bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir ve ebedî âhiret diyarı ise, hayatın ta kendisidir. Keşke bunu bir bilselerdi!” ayetini okuduktan sonra ekler:

“İstemez misin ey Ömer? Dünya onların olsun, ahiret te bizim!..”

Dünyevileşmenin belirtileri

  • فَخَلَفَ مِنْ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ اَضَاعُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَياًّ “Onların peşinden namazı zayi eden, şehvetlerine tâbi olan bir nesil gelir ki, onlar azgınlıklarının cezasını göreceklerdir” (Meryem, 19/59) Bu ayette Dünyevîleşmenin  iki basamağına işaret ediyor. Birincisi başta namaz olmak üzere ibadetleri terk etmek, ikincisi ise süfli arzulara tabi olmaktır. Yani Dünyevileşmenin ilk belirtileri nefsimizin bazı dünyevi lezzetlere Allah’ı zikretme, ibadet ve hizmet zevkinin yerine geçecek şekilde alışması, ve bu zevklerin hayatımızda vazgeçilmez olması şeklinde başlar. 
  • Dünyevileşmenin bir diğer belirtisi de dini eğitim kurumlarının, dini irşatların, dini bütün faaliyetlerin geleceğine olan inanç ve güvenin zayıflamasıdır. Şeytan hep şöyle seslenir: Küresel kültür aldı götürdü her yanı, her evde internet var. Hayır da var ama, şer kapladı her yanı. Böyle bir vasatta Allah’ı anlatmak din eğitimi ile uğraşmak, bunlar zor şeyler. Bütün bu söylemler dünyevileşmenin bir kimsede başladığını ve epeyce mesafe kat ettiğini gösteren söylemlerdir.
  • Din hizmetindeki şevk ve heyecanın kırılması da bir dünyevileşme belirtisidir. Oysa Bizim şevkimizi karşılaştığımız şeyler kırmamalı, şevki kırılan kardeşlerimize yardım etmeliyiz. cennet çok güzel ama çok ucuz değil. Cennet Allahü Teâlâ’nın bu dünya imtihanını kazanan gerçek müminlere ikramı. En güzel hayat orada. Allahü Teâlâ bu ikramına önem veriyor, Kur’an’ın her satırı bu ikrama çok önem verdiğini gösteriyor. Bu ikram çok ucuz da değil, bir sıkıntı olacak, bir eziyet olacak. Çektiğimiz sıkıntıların da inancımızla ilgili bir “imtihan” tarafının olduğunu bilmeliyiz.
  • Dünyevileşmenin bir diğer belirtisi de devamlı takdir edilme arzusunu içimizde taşımamızdır. Nefis devamlı takdir edilmek ister, halbuki takdir edilme de dünyevi bir karşılıktır.
  • Haya duygusunun yok olması, emanet ve hıyanet dengesi bozulur,
  1. “Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm: “Aziz ve Celil olan Allah, bir insan helak etmek istedi mi, ondan önce hayâyı çeker alır. Hayâsı bir kere gitti mi sen ona artık herkesin nefretini kazanmış bir kimse olarak rastlarsın. Herkesin nefretini kazanmış olarak rastladığın kimseden emanet çekilip alınır (artık o, güvenilmeyen, kuşkulu kişidir). Kişiden emanet (güven) çekilip alınınca ona artık hep hain ve herkesçe hain bilinen biri olarak rastlarsın. Ona hep hain ve hıyanetle bilinen biri olarak rastladın mı, sıra ondan merhametin çekip çıkarılmasına gelmiştir. Ondan rahmetin çıkarıldığı vakit artık ona (Allah’ın rahmetinden) kovulmuş, lânetlenmiş olarak rastlarsın. Ona sen kovulmuş, lânetlenmiş olarak rastlayınca ondan İslâmiyet bağı çözülüp atılır.”

   Dünyevileşme hastalığı bulaşmak için insan seçmez. Herkese bulaşabilir. Dünyevîleşme hastalığı âlime, cahile, din hizmetine yıllarını vermiş olanlara, nefis terbiyesi ve manevî eğitim yolunda büyük mesafeler almış olan kimselere de bulaşabilir. 

هَلَكَ النَّاسُ اِلاَّ الْعَالِمُونَ وَهَلَكَ الْعَالِمُونَ اِلاَّ الْعَامِلُونَ وَهَلَكَ الْعَامِلُونَ اِلاَّ الْمُخْلِصُونَ وَالْمُخْلِصُونَ عَلٰى خَطَرٍ عَظِيمٍ     

İnsanlar helâk oldu. Âlimler müstesna. Âlimler de helâk oldu. İlmiyle amel edenler müstesna. Amel edenler de helâk oldu. İhlâs sahipleri müstesna. İhlâs sahiplerine gelince, onlar da pek büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar.” Hadis-i Şerifi bunu açıkça göstermektedir. Bu hastalık öncelikle yaptığı güzel amellerin karşılığını, dünyada iken görme arzusunun şiddetli olmasından kaynaklanır. Allahü Teala bizdeki bu şiddetli arzuyu görünce dünyayı önümüze açabilir. İşte o zaman imtihanın en çetini başlar. Nefsimiz gördüğü karşılıkla yetinmek ve mutlu olmak ister. Ahiretteki mutluluğu unutur.

   Haddizâtında biz bu dünyaya, dünyevîleşmek için değil; uhrevîleşmek, yani, dünyanın ahirete bakan imtihanını kazanmak için gönderildik… Bediüzzaman; iman kuvvetinin zayıfladığına dikkat çeker ve imanı kuvvetlendirecek hakikatler ve salih amelde israr etmek üzerinde durur. 

DÜNYEVİLEŞME VE DÜNYEVİLEŞMEMENİN ÇARELERİ NELERDİR?

Dünyevîleşme; çalışmak, zengin olmak değil; zenginliğini nefs-i emmare ve gayr-i meşrû yolda harcamak ve makam-mevki, şan-şöhret sahibi olmak değil; bunları nefis ve dünya hesabına kullanıp, kulluğun kapsama alanından çıkmaktır. Dünyevîleşmek; dünyevî dost ve rütbelerin kabir kapısına kadar olduğunun farkına varmamak; dünya için ahireti unutmak, ahiretini dünyaya feda etmek; sonsuz hayatı,  dünya hayatı için bozmak; malayani/boş şeylerle ömrünü telef etmek; kendini misafir telâkki etmeyip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etmemektir.

Efendimiz (asm) “حب الدنيا رأس كل خطيئة،” (dünya sevgisi bütün hataların başıdır) buyurmuştur. bu büyük bir hata felâkettir ki dini bile bile fedâ ettirir. Bizlere bu hayatı bahşeden ve bu hayatın her saniyesinden bizleri sorguya çekecek olan Rabbimiz, içinde yaşadığımız dünyamızı da bizlere her yönüyle tanıtmıştır. Kur’an-ı Kerim’de: وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا لَعِبٌ وَلَهْوٌۜ وَلَلدَّارُ الْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لِلَّذ۪ينَ يَتَّقُونَۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ

 “Dünya hayatı, ancak oyun ve boş şeyle meşgul olmaktır. Ahiret ve nimetleri daimi olduğundan daha hayırlıdır. Bunların farkını anlamaz mısınız?”“Yanınızdaki dünyalıklar geçici, Allah katındaki hazine ve rahmetler ise daimidir.” Yine Kur’an’da Ala suresinde,

 بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۘ ﴿١٦﴾ وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ وَاَبْقٰىۜ ﴿١٧﴾

 “Dünyayı ahirete tercih edersiniz. Hâlbuki ahiret hayırlı olup nimetleri daimidir” Akıllı insan, ahiretin sonsuz kazancını dünyanın geçici kârı ile değiştirmez. Bütün iyiliklerin, dinin emirlerine uymak ve yerine getirmekte olduğunu bilir. Bu hususta iyilikler sultanı Efendimiz (sav) Hadis-i şerifte buyurdu ki: “Ahiret, dünyaya tercih edilince, La ilahe illallah sözü, Allah-ü teâlânın gazabından korur. Ama Dünya ahiretin önüne geçerse, insan Dünyanın kârını, ahirete tercih edip, La ilahe illallah dediği zaman, Allahü teâlâ: ‘Yalan söylüyorsun, sözünde sadık değilsin’ buyurur”

Şâir;

“Yamadık dünyamızı, yırttık dinimizden,

Sonunda din de, dünya da gitti elimizden!” demiş.

Bu dünyayı hiç mi sevmeyeceğiz sorusuna cevap olarak Bediüzzaman “Dünyayı dünya hesabına değil, Cenâb-ı Allah’ın zatı ve esması hesabına, yani Allah namına sevebilirsin” der.

      Çaresi

     Allah(c.c.), kulunun dünyaya karşı meyilli oluşunu fıtraten yaratılışının içine yerleştirerek bunu bir imtihan sebebi yapmış, insanın iradesiyle Dünyevîleşmeye karşı bir duruş sergilemesini, tercihlerinin tamamen ahiret hedefli olmasını istemiştir.

   “Bu dünya ebedî kalmak için yaratılmış bir menzil değildir. Ancak Cenab-ı Hakk’ın ebedî ve sermedî olan ‘Dâr-üs selâm’ menziline davetlisi olan mahlukatın içtimaları için bir han ve bir bekleme salonudur. Bu dünya menzilinde görünen leziz şeyler,doymak, lezzet ve zevk için değildir. Çünki visallerinin lezzeti, firaklarının elemine mukabil gelmez. Bu hastalığın nasıl bulaştığını anlayıp, ona göre  hayırlı dostlar edinmek, hayır dua almak, iman hakikatlarını okumak, dinlemek çok önemlidir.   

    Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder. Onun için, islama hizmette, doğrudan doğruya, yalnız Cenâb-ı Hakkın rızasını esas maksat yapmak gerektir. Çünkü insan bugün takdir ettiğini yarın zemmedebilir. En vefalı takdir edicinin takdirinden ümitsizliğe düşmek de bir dünyevileşme belirtisidir. En vefalı takdir edici Allah’dır. O takdir ettiğini iyi takdir eder. Önemli olan onun takdirine layık olmaktır. 

    Dünyevileşme ciddi bir ayrışma noktasıdır. Bu ciddi noktada göstereceğimiz bir zaaf bizi hiç tahayyül edemediğimiz diyarlara savurup atabilir. Kişiliğimizde ciddi kırılmalar yaşayabiliriz. Yaptığımız ameller gelecekteki kişiliğimizin garantisi değil. 

    Evet dünya ve ahiret devamlı boğuşuyor içimizde. Gönlümüz bir savaş meydanı sanki. Bu savaş meydanından karlı çıkmamız yoldaki ikazların devamlı olmasına bağlı.

Mevzumuzu bir ayet ve meali ile sonlandıralım;

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُلْهِكُمْ أَمْوَالُكُمْ وَلَا أَوْلَادُكُمْ عَن ذِكْرِ اللَّهِ ۚ وَمَن يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ 

Ey İnananlar! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.

 

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
หนัง JAV UNCENSOREDหนังAV JAV JAPANXXX หนังโป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนังหนังav ดูหนังโป๊ญี่ปุ่น หนังxญี่ปุ่นหนังAV JAV หนังโป๊ญี่ปุ่น หนัง JAV CENSOREDtürk ifşatürk pornoหนังavหนัง JAV CENSOREDหนัAV JAV JAPANXXX หนังป๊ญี่ปุ่น หนังXXX หนัง Rate R HD

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

maltepe evden eve nakliyat

ensest porno