İnsan yaratılışı(fıtrat) gereği duaya muhtaçtır. Çünkü insan aciz, fakir ve kusurlu olarak yaratılmıştır. Acizliği için güce, fakirliği için yardıma ve kusurları için de affa ihtiyacı vardır. Bu temel ihtiyaçlarını karşılamak için de kendini yaratan sonsuz kudret sahibi, sonsuz mülk sahibi ve sonsuz merhamet sahibi birine yönelip yardım istemesi gerekir ki bunun adı duadır.

İnsan sebepleri ne kadar terk edip Allaha yönelebilirse o derce duası makbul olur. Sebeplere takılan adam mahkeme de derdini hakime değil de mübaşire anlatan davacı gibidir. Molla Cami’nin dediği gibi yalnız Biri iste başkaları istenmeye değmiyor, yalnız Biri çağır başkaları imdada gelmiyor, yalnız Biri bil başka bilgiler fayda vermiyor… hadiste ‘Allah’ım beni karşılıksız yarattın, karşılıksız rızıklandırdın, karşılıksız affet’ diye dua etmemiz isteniyor. Allah tan gerisi hep karşılık bekliyor, menfaat istiyor.

Kuranı Kerim duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var diyor. Demek ki insan ne kadar dua ederse o kadar değerli olur. Büyük insanların hayatına baktığınızda, sanki o insanlar hiçbir şey yapmamış sadece dua etmişler sanırsınız. Onları büyük yapan, başarılı kılan sır da duada gizlidir. Dua etmeyen insan gün boyu çalışıp da ücretini almayan işçi gibidir. Bir yönüyle namaz, oruç, zekat, haç gibi yapılan ibadetler duaya vesiledir. Bazı insanlara bakıyorum ellerini kaldırmış sadece amin diyor. Amin, evet, ver demekse Allah ne versin?

İstekte ve dilekte bulunmak lazım. İnsanların hafızası beynin cebidir. Cebi boş olan adam ne yapsın?

Her şeyin usulü ve adabı olduğu gibi duanın da usul ve adapları vardır. Bunları maddi ve manevi olarak ikiye ayırabiliriz. Maddi olanlar şekille ilgili, manevi olanlar da kalple ilgilidir. Mesela niçin elleri kaldırıp avuç içlerini semaya çeviriyoruz? Çünkü namazın kıblesi Kabe olduğu gibi duanın kıblesi de semadır. Cenabı ı Hak yarattığı şeylerden münezzeh ve müberradır. Halk arasında ellerini birleştirerek dua edenler Süleymancı, ters çevirenlere Nurcu, kaldırarak dua edenlere Tarikatçı denir. İşin aslı ise efendimizin duanın cinsine göre bu şekillerde dua ettiğini görüyoruz, zaten onlar da onun için öyle yapıyorlar.

Almanya vize başvuru Amaçları

Duaların, beddua, istiaze duası, münacat gibi çeşitleri olduğu gibi türleri de vardır. Risale i Nurlarda ifade edildiği gibi ihtiyacı fıtri lisanı ile, istidat lisanı ile, muzdar lisanı ile, fiil ile ve dil ile yapılan dualar vardır. Dua eden bir insan bütün mahlukatın yapmış olduğu bu dua çeşitlerini kapsayan şekille bir dua ediyorsa duası kabul olur. Yani hem ihtiyacını ortaya koyacak, hem kabiliyetini ortaya koyacak, hem fiilini(çalışma) ortaya koyacak, hem de muzdarip bir dille isteyecek.

İhlas ve samimiyet bütün ibadetlerin ruhu olduğu gibi duanın da ruhudur. Hani anlatılır ya bir belde de kuraklık başlamış, insanlar da toplanıp yağmur duasına çıkarlar. Daha dua bitmeden yağmur yağar herkes ıslanır bir kişi hariç. Duaya katılan safi ve samimi kalpli bir çocuk yağmur duasına çıkıyoruz, yağmur yağacak diye yanına şemsiye alır ve ıslanmaz. Bizler de o samimiyet ve imanla Allah’a yönelmeli ve istemeliyiz.

Halk arasında bazı tehlikeli sözler kullanılıyor. Bu sözler bizi telafisi zor ve geri dönüşü olmayan yollara sokuyor. Mesela ‘çocuğumun ölüsünü öpeyim’, ‘iki gözüm aksın’ gibi. Allah muhafaza bu sözler dua yerine geçer ve kabul olur da sonra bu ağır faturayı ödemek zorunda kalırız. Böyle tehlikeli yollara girmeye ne gerek var? Yine beddua etmek de bunlardan biridir. Beddua edilince o dua yedi kat semaya çıkar kimse bulamaz sonra yedi kat arza iner yine kimse bulamazsa sahibine döner denilmiştir. Öyle ise çok dikkat etmek gerekiyor.