Diyanet Ve İrşâd Hizmetleri

Diyanet Ve İrşâd Hizmetleri

Topluma din hizmeti sunan bir kamu kurumu olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın en temel görevi ‘irşât’tır. Nitekim Başkanlığın kuruluş ve görevleriyle ilgili kanunun ilk maddesinde “toplumu din konusunda aydınlatma” görevi tam da bunu ifade etmektedir.
Sözlükte aydınlatma, doğruyu gösterme, gerçeğe kılavuzlama anlamına gelen irşât dinî bir terim olarak ‘insanları Allah’ın kitabı ve Peygamber’in sünneti çerçevesinde inanç, ibadet ve ahlâk konularında bilgilendirme ve özendirme’ demektir.

İrşât insanları Hak’ka çağırmak anlamındaki ‘davet’, ilahî yolu göstermek anlamındaki ‘hidâyet’, iyiliği emredip kötülükten alıkoymak anlamındaki ‘emr-i bi’i-ma’rûf-nehy-i ani’l-münker’, hatırlatmak anlamındaki ‘tezkir’, ulaştırmak anlamındaki ‘tebliğ’ gibi Kur’an terimleriyle yakından ilişkilidir.

Şüphe yok ki, gerçek anlamda yol gösterici olan Allah’tır. Zira O’nun bir ismi bu anlamdaki ‘er-reşîd’tir. Dolayısıyla en büyük irşât kitabı O’nun tarafından gönderilmiş olan Kur’an-ı Kerim, en büyük irşatçı da yine O’nun tarafından görevlendirilmiş olan Hz. Muhammed (s.a.s.)’dir. Geçmiş peygamberlerin kavimleri ile olan mücadeleleri, Hz. Peygamber’in Mekke ve Medine’deki tebliğ faaliyetleri bir bakıma bütünüyle irşat çalışmaları olarak anılmalıdır.

Diyanet İşleri Başkanlığı, irşat görevini gerek merkezdeki gerekse taşradaki birimleriyle en güzel şekilde yerine getirmeye çalışmaktadır. Bu bağlamda Din İşleri Yüksek Kurulu güncel dinî soruları cevaplayarak, Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü cami içi ve cami dışı irşad faaliyetlerini düzenleyen daire başkanlıklarıyla, Dinî Yayınlar Genel Müdürlüğü neşrettiği süreli yayınlar ve kitapların yanı sıra radyo ve televizyon aracılığıyla topluma çok geniş bir yelpazede ve çok yönlü olarak hizmetler gerçekleştirmektedir.

Başkanlığın büyük bir titizlik içinde hazırladığı hutbeler, vaaz programları, yazılı ve görsel yayın faaliyetleri ile çocuklar, gençler, hanımlar, engelliler ve hükümlülere varıncaya kadar toplumun her kesimine dönük eğitici faaliyetleri mutlaka takdirle anılmalıdır.

Taşrada müftüler, vaizler, Kur’an kursu öğreticileri, imamlar bir bakıma irşat hizmeti elemanları olup çok önemli faaliyetler yapmaktadırlar. Bu noktada camilerin özel önemi olduğunun altı çizilmelidir. Başarılı imamlar camiye gelen cemaate hem Cuma günleri hutbe vaaz yoluyla hem haftanın belli günlerinde cami dersleri adı altında tefsir, hadis ve ilmihal bilgileri ile yararlı hizmetler gerçekleştirmektedir. Bunlara yaz kurslarında camilerde çocuklara Kur’an okumayı öğretmenin yanında dinî bilgiler vermeyi de katmak gerekir.

Başkanlığın hangi seviyede ve hangi kesime yönelik olursa olsun irşat faaliyetleri toplumu manevi bakımdan ciddi anlamda beslemekte, insanların dinî hayatları açısından çok önemli edinimler kazanmasına vesile olmaktadır. Diğer bir ifadeyle Başkanlık irşat hizmetlerinde toplumu etkilemekte, bu yolla insanlar hayra daha çok yönelmekte, olumsuzluklardan daha çok kaçınma bilince ulaşmaktadır. Aslında irşatta ‘etkili olmak’ irşatta bulunandan ziyade belli ölçüde muhatabın, temelde de Hak’kın irade ve lütfuyla doğrudan alakalıdır. Elverir ki irşatta bulunan kimseler irşat kurallarına en güzel şekilde riayet etsinler.

Burada, bu vesile ile hem Başkanlık personelinin hem –bir bakıma- her Müslümanın daha etkili irşat faaliyetleri için altı çizilmesi ve sık sık hatırlanması gereken ilkelerden bazılarına şöyle işaret edilebilir:

1. İrşat, temelde peygamberî bir görev olduğuna, Kur’an-ı Kerimde, Peygamberlerin yaptıkları görevden dolayı, “biz bir karşılık beklemiyoruz, bizim ücretimizi Allah’adır” (Yunus 10/72) dedikleri belirtildiğine göre, yapılan irşat çalışmalarından dolayı hiçbir şekilde karşılık beklenmemeli, alınan maaş bu görevle irtibatlandırılmamalı, tam bir samimiyet ve ihlas içinde olunmalıdır.
2. İrşatta ana kaynak ilahî kitap olan Kur’an-ı Kerim ile onun bir çeşit tefsiri olan Hz. Peygamber’in hadisleri olmalı; afakî bilgi veren ya da haşviyatla dolu eserler olmamalıdır. Kurân’dan ayetler yorumlanırken ya da hadisler şerh edilirken muteber kaynak ve bilgiler esas alınmalıdır.
3. Yapılan irşadın, yöntem olarak şu ayette belirtilen ilkelerle örtüşmesine dikkat edilmelidir: “Ey Muhammed! Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et…” (Nahl 16/125).
4. İrşatta muhatapların durumunu bilmek önemli olduğuna göre, ‘insan’ımız zaafları, zihnî beslenme kaynakları, modern dönem kuşatma araçları vb. hususlar çok iyi bilinmeli; onların fikrî, ruhî sorun ve sıkıntılarına deva olacak bilgi ve açıklamalar paylaşılmalıdır.
5. ‘Hal ile halledilmeyecek hiçbir mesele olmadığına’ göre irşatta bulunacak kişi ya da kişiler hallerine azami dikkat etmeli, yaşayışları anlattıklarını yalanlanmamalı, özleri ve sözleri bir olmalıdır.
6. Herkes ve her kesimle ilgili olarak dışlayıcı değil kucaklayıcı, zorlaştırıcı değil kolaylaştırıcı, nefret ettirici değil özendirici olunmalıdır.
7. İrşatta bulunan bir kimse ‘irşat etmek irşat edilmektir’ sözü çerçevesinde öncelikle kendisini muhatap almalı, en çok kendisi faydalanmalı, en çok kendisi etkilenmelidir.
8. Bütün söz, tutum ve davranışlarda Rahmet Peygamberi (s.a.s.) gibi şefkat, hikmet ve sevgi dili ve tutumu merkeze alınmalıdır.
9. Nihayet irşadın faydalı ve tesirli olması için Hak’ka dua ve tazarruda bulunulmalıdır.
Sonuç olarak Diyanet din hizmeti sunmakla görevli resmi bir kurum olarak irşat faaliyetlerinde daha etkili olmak için ilahî ve nebevî olan bu görevi en güzel şekilde yerine getirme azim ve hassasiyetini geliştirerek sürdürmelidir.

Dr. Ali İhsan ÇAY( aliihsan.cay@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.