Dini Kendi Yaşam Tarzımıza Uydurmak

Dini Kendi Yaşam Tarzımıza Uydurmak

Dünya hengamesi ve debdebesi bizi kendisine o kadar çok alıştırdı ki neredeyse hayat tarzımızın tamamını ona ayak uydurmak için kullanıyoruz. Günlük işlerimizin çoğunda **İslam** ahlakı unutuluyor ve dünyevileşen bir ruh haline giriyoruz. Oysa bizler zamana uyan **Müslüman**lar değil zamanı dine uyduran insanlar olmalıyız. Bir nefis muhasebesi yaptığımız zaman, vicdanlarımızın, yaptığımız bir çok işimizden rahatsız olduğunu göreceğiz.  Çünkü iş hayatımızda **Allah**’ı o kadar unutup uzaklaşıyoruz ki her işimizde  ‘’hile, faiz veya riyayı’’ görmemek neredeyse imkansız hale geldi.Yaptığımız işlerimizde dünyevi makamlar ve kişilerin bakış açıları dikkate alındığı için **Kur’an **ve **sünnet** sürekli geri plana atıldı onun için hayatta, ne mutlu olabiliyoruz ne de kazancımızın bereketini görüyoruz.

     
Bazen denk gelip uyardığımız insanlardan aldığımız cevapları. **Efendimiz **(s.a.v) zamanında müşrikler bile öyle demekten haya ederlerdi çünkü bir iş yapılırken artık allanen günah işleniyor ve bile bile günaha giriliyor. Namaz vakitleri zaten neredeyse hiç uyulmayacak durumda, ya son dakikalara bırakılıyor yada işlerim bitsin öyle kılarım deniliyor ama işler bitince bir bakmışız ki birkaç  namaz vakti geçmiş bile. Oysa, savaşta dahi namazı terk etmeyen bir peygamberin ümmetiyiz,işlerini  namaz saatlerine göre ayarlayan bir peygamber varken,bugün bütün ibadetlerimizi neredeyse işlerimize göre ayarlayan bir ümmet olduk. Hak hukuk kavramları sanki sadece  Efendimiz ve sahabeleri için emir edilmişti. Asırlar geçtikçe bu emirler değişecek ve zamana göre hareket edilecek diye bir **ayet** varmış gibi hareket ediliyor. Oysa zaman geçtikçe kuranın gençleştiğini ne  çabuk unutuyoruz. Kur’an-ı koruyacağını bir zat** Allah** (c.c) vaad etmiyor mu? peki biz neye göre hüküm verip de ‘’ya herkes yapıyor, zaman değişti,  mecburum’’ gibi bahanelere sarılıyoruz. **Din** değişmez bir kanundur değişen bir şey varsa o da insandır ve insanların şeytanlaşmasıdır. Aksi durumda küfre kadar giden bir yol olarak devam eder.

   
Zaten hayatı boyunca **Efendimizin **(s.a.v) sünnetine sarılan insan kesinlikle yolundan şaşırmaz ve asla yalnız kalmaz. **İslamiyet**; insanların mutluluğu için ve** Allah**’ı tanıyıp doğru yolda kalması için uyarıcı ilahi kurallardır. Ondan dolayı kendi nefsimizden ve işlerimizden önce bu kural ve kaidelere riayet etmeli ondan sonra dünyevi işlerimizi hal etmeliyiz kendi çıkarlarımız için ayetleri ve **hadis**leri çarpıtıp uyarlarsak küfür ve şirk olur. Bu konuda şöyle düşünmek lazım eğer **Efendimiz** (s.a.v) çıkılmaz bir durum ile karşı karşıya kalsaydı nasıl davranırdı deyip onun davranacağı şekilde yapmalıyız ve yapılan işlerde de vicdanen rahat olmalıyız. Bazen bir şeyler yapmaya çalışırız fakat vicdanımız son derece rahatsız olduğunu fark ederiz böyle durumda **Efendimizin** şu hadisine sarılıp rahatlaya biliriz. ‘’Şüpheli gördüğünüz şeylerden kaçının’’der. Evet, yaptığımız işte en ufak bir şüphe dahi olsa ondan uzaklaşmamız bizim için daha hayırlıdır. Yok eğer olsun ne olacak ki dediğimizde  işte o zaman dini, işlerimize uyduran bir hamlede bulunmuş oluyoruz ve ilahi emirlere uymamış oluyoruz. Zaman çok geçmeden bir **nefis muhasebesi** yapmalı ve bundan sonraki hayatımızda  da İslami kurallar çerçevesinde yaşamaya dikkat etmeliyiz aksi halde akıbetimiz hüsran olabilir.

    

Kadir GÜNEŞ( kadir.gunes@bedirhaber.com )

YORUM ALANI

Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.